eXTReMe Tracker

Musa Carullah Bigiyev (1) 8.10.2000

 

Bugünlerde ölümünün 50.yılı dolayısıyla Musa Carullah Bigiyev, Türkiye’de ve Tataristan’da anılıyor; tanıtım için sempozyumlar düzenleniyor. Bu münasebetle; bu zat kimdir, fikirleri nelerdir, neler yapmıştır? bunun üzerinde durmak istiyorum.

İsterseniz konuyu biraz geriden alayım: Batı Devletleri özellikle de İngiltere, dünya hakimiyetini elde edebilmek için,  bütün hesaplarını Osmanlı’yı yıkma üzerine yapmıştı... Osmanlı’nın özünün de, İslâmiyet olduğu gerçeğini bildiklerinden, bütün güçlerini İslamiyeti bozmaya yönelttiler...

İslamiyeti güç kullanarak yıkmalarının mümkün olmadığını birçok acı tecrübeden sonra anlayınca içeriden yıkma planları yaptılar. İslamiyeti içeriden bozmak için de din adamlarının elde edilmesi gerekiyordu. Bu iş için de daha rahat hareket edebildikleri Mısır’daki El-Ezher’i seçtiler. Burada yetiştirdikleri adamları vasıtasıyla bütün Müslüman ülkelere Osmanlı düşmanlığını aşıladılar. Osmanlı düşmanlığı adı altında da tabii ki din düşmanlığını yaydılar.

Osmanlı düşmanlığını sadece Arap ülkelerinde yaymakla kalmadılar. Türkistanda; Tataristan, Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan ve Türkmenistan gibi Türk devletlerinde de bu faaliyete devam ettiler. Buralarda açıkca Osmanlı düşmanlığı yapamadılarsa da, dolaylı yoldan bunu yaptılar.  Mesela hep şunu tekrarladılar, “Osmanlı ictihad kapısını kapatarak İslamiyete büyük zarar vermiştir.”

İctihaddan maksadları da, dinde reform yaparak dini değiştirmek, yani yok etmek...  Bu işte kullandıkları adamlardan biri de, ne yazık ki, tanıtımı yapılan Musa Carullah Bigiyev’dir.

Musa Carullah Bigiyev (1875-1949), tahsiline Kazan Külbuyu medresesinde başladı. Daha sonra, tahsilini Mısır’da yapması tavsiye edildiği için reformist üretim merkezi olan Mısır’a gitti. Tanınmış reformculardan ders aldı. Tahsilini tamamladıktan sonra birçok ülkeyi gezdi.

Türkistan’da ceditçiler yani yenilikçiler hareketini başlattı. Reformcu gazete ve dergilerin yayın heyetinde görev aldı. İslamiyete ters düşen fikirlerinden dolayı islâm alimleri tarafından şiddetli tenkit görerek red edildi.

Reformculuğu sadece Müslüman ilim adamları tarafından değil yabancı yazarlar tarafından da dile getirilmiştir. Batı’da “İslamın Luther’i” olarak tanınmıştır. Meselâ, A.Bennigsen’in “L’isliam en union Sovietique “ kitabında şöyle bahsedilir Musa Carullah Bigiyev’den:

“Mercanî ve talebesi Musa Carullah Bigiyev gibi yenilikçiler, Müslüman aleminin geri kalmışlığının sebebini dinde görüyorlardı. Bunun için dinde reform şart diyorlardı. Klâsık eğitim görmüş bütün islâm alimlerine hücüm ediyorlardı. Din adamlarını “ parazit sınıf” olarak görüyorlardı. Bu ve bunun gibi ithamlardan din adamları  büyük yara almıştı. Bu yüzden de, İslâm alemi tarafından büyük tepki topluyorlardı. Kısa zamanda bu fikirler İslâm camiasının dışına itildi.

Buna rağmen, Modern Liberal “Cedîd”lerin sayıları bazı bölgelerde hızla arttı. Cedîdler ilerici genç burjuvalardı. Reform için çarpışmaya hazırdılar. Bunlara karşı duran gruplar ise “Kadîmciler” adını taşıyor ve muhafazakâr tavırlarını korumaya çalışıyorlardı. 1905’te Cedîd’ler sahneyi tamamen doldurmuşlardı. Kadîmciler ise, bir grup Kazanlı Türk aydını tarafından destekleniyor, daha fazla kırsal alanda ilgi görüyorlardı.

Bunların yüzünden, Rusya Müslüman topraklarının hiç biri, Kazan ülkesi kadar dinî kargaşalığa şahid olmamıştır. Aslında, Kazak steplerinde dinî reform diye bir konu kesinlikle yoktu... Müslüman Kazaklar, cedlerinin yolunda yürümekten mutluluk duyuyorlardı.

Türkistan Cedîd’leri ise, ne yaptılarsa ülkeyi yerinden oynatamadılar. Çünkü Müslümanlar her zaman güçlüydü. Türkistan, Komünizm İhtilâline kadar kadimcilerin kalesi olarak kaldı. Kuzey Kafkasya’da ve Dağıstan’da durum aynı oldu.

Türkiye’de ise din, uzun zamandan beri reformcuların hücumlarına uğruyordu. Fakat, asırlardır devam eden sağlam yapıyı bozamıyorlardı.”

Bu kitabın dipnotunda da şöyle bir ifadeye yer veriliyor: Bigiyev, Cüretli bir din adamı olarak tanındı. Dini değiştirmeye yönelik reformcu hareketleri Türk Devletlerinde ve Türkiye’de şiddetli tartışmalara yol açı. Bilgiyev, 1917’den sonra yani komünizm ihtilalinden sonra da Rusyada kalmayı tercih ederek, İslâm ile komünizmin arasını bulmaya çalıştı. Marksizme hiç çatmadı. 1930’da ümitlerini tamamen kaybetti.”

Kurtuluş savaşı sıralarında, Moskova’ya görevli giden bir diplomatımızın hatıralarından da bir alıntı yaparak yazımı bitirmek istiyorum: “ Musa Carullah, tuhaf bir adamdı; asabi, hisslerine tâbi, ileriyi göremeyen biriydi. Bir kitap yazmıştı; müsvettelerini bana verip, Ankara’da bastırmamı ve kendisine görev verilmesini istedi. Zamanın Adliye vekili Abdullah Azmi Bey’e dileğini ilettim. Kitabın basılmasına razı olmadığı gibi bana şu cevabı verdi: Musa Carullah, içtihat kapısı açmak, dini değiştirmek isteyen, dinle ilgisi olmayan biridir. Böylelerini burada hizmete alamayız!”

Şimdi sormak lazım: Memleketimizde tanınmayan, bilinmeyen sicili bu kadar kabarık bir kimseyi elli yıl sonra reklâm etmenin kime ne faydası var?  

 

geri    mezhep    ileri