|
Dostu düşmanı tanımalı 25 ARALIK 1997
İslâmiyetin ilk zamanlarından itibaren, dini ortadan kaldırmak için, iç ve dış düşmanlar, plânlı bir şekilde çalışmaktadırlar. Bu düşmanlık bazan açıkça, çoğu zaman da sinsice yapılmıştır. Her devirde, müslümanları parçalamak ve birbirine düşürmek için, zamanın en popüler kimseleri satın alınıp, müslüman kılığına sokularak, müslümanların arasına casus olarak gönderilmek suretiyle, bu düşmanlık devam ettirilmiştir. Bu düşmanlığın öncülüğünü Yahudiler ve İngilizler yapmışlardır. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, Maide suresinin 80. ayetinde, (İslâmiyetin en büyük düşmanı, Yahudiler ve müşriklerdir) buyurdu. İslâmiyette ilk fitne İslâmiyeti içerden yıkmak için, ilk fitneyi çıkaran Yahudi, Yemenli İbni Sebe'dir. Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanlarında, İslâmiyet Asya'da ve Afrika'da hızla yayılınca, bu Yahudi, müslüman görünerek, Mısırlıları aldattı. Hazret-i Osman'ın şehit edilmesine sebep oldu. Bu hadiselerde, milyonlarca müslüman kanı aktı. Şiiliğin temellerini de bu adam attı. Bundan sonra her asırda, şii âlimi olarak ortaya çıkan Yahudiler, bu fırkayı kuvvetlendirdiler. Daha sonra da İslâmiyeti yok etmek için, misyoner teşkilatları kuruldu. Bu işte en ileri giden, İngilizler oldu. Londra'da Sömürgeler Bakanlığı kuruldu. Akla, hayale gelmeyen Yahudi hileleri ile ve askerî ve siyasî kuvvetler ile İslâmiyete saldırdılar. Müslüman ülkelere binlerce casus gönderdiler. Bu casuslardan biri olan Hempher, müslüman görünerek 1713'de, Basra'da avladığı Necdli Muhammed'i, senelerce aldatarak, “Vehhabi” fırkasını kurdurdu. Şu bir gerçek ki, İslâm düşmanları, İslâmiyeti yok etmeye ne kadar çok çalışsalar da, Allahü teâlânın bu nurunu, asla söndüremezler. Çünkü, Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, Yusuf suresinin 12. ve 63. ve Hicr suresinin 9. ayet-i kerimelerinde mealen, (Bu Kur'anı, sana ben indirdim. Onu elbette ben koruyacağım) buyurdu. Yani kâfirler, onu tamamen tebdil, tahrif edemeyecek, değiştirip bozamayacaklardır. O nuru tamamen, asla söndüremeyeceklerdir. İngiliz devletinin esas siyaseti, dünyadaki, bilhassa Afrika ve Hindistan'daki tabii servetleri sömürmek, oralardaki insanları hayvan gibi çalıştırıp, bütün kazançlarını İngiltere'ye akıtmaktır. Adaleti, sevgiyi ve yardımlaşmayı emreden İslâm dinine kavuşanlar, İngiliz zulümlerine, yalanlarına mani olmaktadır. İslâm düşmanları, bindörtyüz seneden beri, kılıçla, topla İslâmiyete karşı koyamadılar. Saldırılarında daima hüsrana uğradılar. İslâm dini her yere yayıldı. Müslümanların, iman dolu göğüslerine hançer saplayamayacaklarını anlayınca, müslümanları manevî cepheden vurmayı, imanlarını, ahlaklarını bu cepheden bozmayı düşündüler. Bunun için, İslâmiyeti içerden yıkmayı plânladılar. Zamanımızda da bu fitne, bu bozgunculuk taktik değiştirilerek, yeni kimseler satın alınarak acımasızca devam etmektedir. Bunlar müslüman görünerek, entel din adamı, prof, dekan, rektör, tarikat şeyhi unvanlarını kullanarak cahil halkı kandırmaktadırlar. (Dini ıslah ediyoruz, ana kaynaklarını meydana çıkarıyoruz, ilk hâline getiriyoruz) gibi yaldızlı sözler söyleyerek, İslâm dinini yıkmaya, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin doğru manalarını değiştirmeye, bozmaya çalışıyorlar. İslâmiyeti içerden yıkmak istiyorlar. Müslüman göründükleri için Müslüman göründükleri için ve “dini ıslah ediyoruz, hurafelerden temizliyoruz” dedikleri için, cahil halk, bu kâfirleri hakiki din adamı sanıyor. Bunlara aldanıyor. Böylece, çok başarı sağlıyorlar. Müslümanları aldatmak için, ehl-i sünnet âlimlerinden birkaçını övüyorlar. Onlara hayran olduklarını yazıyorlar. Fakat, onların kitaplarında yazılı olan bilgilerin birçoğunu beğenmiyorlar. Bunlara hurafe diyorlar. Bu büyük âlimlerin kıymetli kitaplarında yazılı olan hadis-i şeriflerden, işlerine gelmeyenlere, çıkarlarına engel olanlara, uydurma hadis diyorlar. Kendi uydurdukları bozuk, zararlı şeyleri, doğru diye ortaya koyuyorlar. Böylece, bu büyük âlimlere leke sürmeye çalışıyorlar. Bunlardan bir kısmı da ehl-i sünnet âlimlerinden bir ikisini dillerine dolayıp kötülüyorlar, hatta kâfir diyorlar. Bunun için, müslümanlar, dinlerini iyi öğrenip, bu iman hırsızlarından kendilerini korumalıdır. Yalnız, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına sarılan müslümanlar, kendilerini bunlardan kurtarabilmektedir. Bu fitnelerden korunmak, imanı korumak, ancak, bunları tanımakla, fikirlerini iyi bilmekle mümkün olur.
|