|
Cuma namazı örneği
Dinde Kur’an-ı kerimden başka kaynak tanımamak, Kur’an-ı kerimin bazı ayetlerini tanımamak manasına gelir. Çünkü Kur’an-ı kerim ayetleri Hz. Peygambere uymamızı, onun bildirdiklerini yapmamızı emrediyor. Bu aynı zamanda Peygamberimizin Kur’an-ı kerimi açıklama görevini de kabul etmemektir. Kur’an’ı açıklama görevi bulunan Hz. Peygamber, kur’an’a ilişkin, Kur’an dışında ve fakat yine Kur’an tarafından verilen bir yetkiye dayanarak bir kısım şeyler söyleyip açıklamalar yapmadan bu emri nasıl yerine getirecektir? Kur’an’ın Kur’an’la açıklanması onun anlaşılması için yeterli olsaydı ayrıca Hz. Peygambere onu “açıklama” emri verilmesine ne gerek vardı? Hz. Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç duymaksızın herkes Kur’an’ı rahatça okuyup anlayabilirdi. Kur’an-ı kerimin mücmel olmadığını, açık olduğunu söyleyenler de mesela Cuma namazını anlatırken, Cuma namazı şöyle kılınır: “Ezan okunur, hazırlanmış olan mü’minler mabedi doldurur. Hutbeden önce iç ezan okunur...4 rekat tatavvuun ardından hutbe okunur “ demektedirler. Halbuki, Kur’an’da hutbe, iç-dış ezan diye bir ayrım ve hatta esasen “Cuma namazı” diye bir namaz yoktur. Cuma ile ilgili ayette sadece “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrı yapıldığında Allah’ı anmaya koşun...” (62/9) buyurulmaktadır. Şimdi şu soruların cevaplandırılması gerekmektedir: Burada zikredilen “namaz”ın “Cuma namazı” olduğu nereden bellidir? Hangi Kur’an ayetine dayanılarak bu namaz 5 vakit namazdan herhangi biri değil de “Cuma namazı” diye tayin edilmekte ve onun da iki rek’at olduğu söylenmektedir? Burada veya Kur’an’ın herhangi bir yerinde “hutbe”den kesinlikle söz edilmediği halde Cumanın nasıl kılınacağını açıklarken hutbe okunacağını neye istinaden söylemektedir. Yine bu ayette ve Kur’an’ın başka herhangi bir yerinde “iç ezan-dış ezan” diye bir olaydan söz edilmediği halde bu nereden çıkarılmaktadır? Hatta tarihen sabittir ki, bu dış ezan meselesi Hz. Peygamber , Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde bile yokken, daha sonraları Hz. Osman zamanında ihdas edilmiştir. Üstelik ezanın lafızları da Kur’an’da geçmemektedir. Rivayetler, ezanın, bazı sahabîler tarafından görülen rüyadaki cümleler benimsenerek Hz. Peygamber tarafından bugünkü şekliyle uygulamaya konduğunu bildirmektedir.
|