HakikatKitabevi

Kitap-Download

55 — TEYEMMÜM

Teyemmüm, hanefîde, vakt girmeden önce de sahîhdir. Diğer üç mezhebde, vakt girmeden önce sahîh değildir.

Abdest ve gusl için su bulamamak, kullanamamak, yedi dürlü olur:

1 — Sudan bir mil uzak olan, niyyet etmek şartı ile, teyemmüm eder. Bir mil, dörtbin zrâ’dır ki, 1920 metre eder. Şehrde her zemân su aramak farzdır.

2 — Hastanın, abdest veyâ gusl ile veyâ hareket etmek ile, hastalığının artacağı veyâ iyi olması uzayacağı, kendi tecribesi ile veyâ mütehassıs ve açıkça günâh işlemiyen müslimân bir doktorun söylemesi ile anlaşılırsa, teyemmüm eder. Hastalıkdan sonra, ellerde ve ayaklardaki hâlsizlik de özrdür. [İhtiyârlardaki hâlsizlik de böyledir. Bunlar, nemâzlarını oturarak kılar.]

3 — Abdest ve gusl yapamıyacak kadar bir hasta, para ile dahî, bir yardımcı bulamazsa, teyemmüm eder. Yardımcı ile de teyemmüm edemiyen kılmaz. İyi olunca kazâ eder. Zevc ve zevcenin birbirlerine abdest aldırmaları vâcib değildir.

4 — Gusl abdesti alınca, soğukdan ölmek veyâ hasta olmak tehlükesi varsa, şehrde dahî olsa, hamâm parası yoksa ve başka çâre bulamazsa, gusl abdesti için teyemmüm eder ve su ile abdest alır.

5 — Su yakın ise de, su yanında düşman, yırtıcı, zehrli hayvan, ateş veyâ nöbetci varsa veyâ kendisi mahbûs ise veyâ abdest alırsan seni öldürürüz, malını alırız diye korkuturlarsa, teyemmüm ederek kılar ise de, bu sebebler kul tarafından oldukları için, gusl ve abdest alınca, bu nemâzları tekrâr kılması lâzımdır.

6 — Yolcunun fazla suyu varsa da, kendinin ve yol arkadaşlarının içmesine ve necâseti temizlemesine ve hayvanlarına lâzım olursa, teyemmüm eder. Bu su ile gusl edip, necâset ile kılarsa, kabûl olur ise de, günâha girer. Önce teyemmüm edip, sonra necâseti yıkarsa, tekrâr teyemmüm etmesi lâzım olur. Çünki su varken, teyemmüm edilmez. Cünüb kimse, bedeninin bir kısmını yıkayacak kadar veyâ abdest alacak kadar su bulursa, abdest ve gusl için, bir teyemmüm eder. Teyemmümden sonra, abdesti bozulursa, o su ile, sonra abdest alır. Abdest ve guslde, bedene dökülen su, bir yere düşünce [elbisesine değil], pis olur ve insan içemez. Hayvana içirilebilir. Susuzlukdan ölecek kimse, fazla suyu olandan satın alır. Satmaz ise, zor ile, kavga ve tehdîd ile alır. Abdest için su, zor ile alınamaz.

7 — Kuyudan su çıkarmak için, kova, ip veyâ para ile inecek kimse bulamıyan, teyemmüm eder ve su bulunca, nemâzı iâde etmez.

(Halebî)de, mesh bahsi sonunda diyor ki, (Bir veyâ iki elinde çatlak, ekzama veyâ başka yara olup, bunları ıslatmak zarar verirse, bu kimse abdest alamaz. Bu sebebden abdest alamıyan kimseye, hâtır ile veyâ para ile başkasının abdest aldırması, İmâm-ı a’zama göre müstehabdır. Başkasından yardım istemeden teyemmüm edip kılarsa, nemâzı kabûl olur. Yardımcı veyâ para bulamazsa, teyemmüm etmesi, imâmeyne göre de, câiz olur). Bundan anlaşılıyor ki, yaralı eline eldiven takıp, eldiven ile abdest alabilirse, böyle abdest alması lâzım olur.

Yukarıda yazılı sebeblerden birisi ile teyemmüm edildikde, bu sebeb bitince, teyemmüm bozulur. Sebeb bitmeden, başka bir sebeb hâsıl olur ve sonra birinci sebeb biterse, birinci teyemmüm yine bozulur. Yeniden teyemmüm etmek lâzım olur.

Abdestsiz veyâ guslsüz kimse, cenâze ve bayram nemâzlarını kaçırmamak için, su var iken bile, teyemmüm edebilir. Cum’a nemâzını ve beş vakt nemâzdan herhangi birinin vaktini kaçırmak korkusu olsa, su varken, teyemmüm edemez. Gusl veyâ abdest lâzımdır. Nemâz vakti kaçarsa, kazâ eder. Meselâ, sabâh güneş doğması yakın iken uyanan kimse, acele gusl eder. Güneş doğarsa, sabâh nemâzını, kerâhet vakti çıkınca, sünneti ile birlikde kazâ eder. (Teyemmüm), lugatde kasd etmek, demekdir.

Teyemmümün farzı üçdür:

1— Cenâbetden temizlenmek için veyâ abdestsizlikden temizlenmek için niyyet etmekdir. Abdestsiz bir kimse, talebesine göstermek için teyemmüm ederse, bununla nemâz kılamaz.

Teyemmüm ile nemâz kılabilmek için, yalnız teyemmüme niyyet etmek yetişmez. İbâdet olan başka bir şeyi, meselâ, cenâze nemâzı, secde-i tilâvet yapmak için veyâ abdest için veyâ gusl için teyemmüm etmeğe niyyet lâzımdır.

Teyemmüme niyyet ederken, abdest ile guslü ayırmağa lüzûm yokdur. Abdest için niyyet etmekle, cenâbetden de temiz olur. Cenâbetden temizlenmeğe niyyet edilen teyemmüm ile nemâz kılınabilir. Abdest için ikinci teyemmüme lüzûm yokdur.

2— (Menâhic) kitâbında diyorki, (Şâfi’î ve Hanbeli mezheblerinde, teyemmüm yalnız toprakla yapılır. Hanefîde ve Mâlikîde iki kolu dirseklerinden yukarı sıvalı olarak, iki elin parmakları açık olarak içini temiz toprağa, taşa, toprak veyâ kireç sıvalı dıvara sürüp ve ileriye, geriye oynatıp, en az üç parmağı değmek üzere, iki avucu ile yüzünü bir kerre mesh etmek, ya’nî sığamak. Eli, yüzünün ve kolların iğne ucu kadar yerine değmezse, teyemmüm sahîh olmaz.)

[Yüzü tam mesh edebilmek için, avuçlar açık ve dört parmak birbirlerine yapışık ve iki elin ikişer uzun parmaklarının uçları birbirlerine değmiş olarak, avuç içleri saç kesimine konup, çeneye doğru yavaşça indirilir. Parmaklar yatay vaz’iyyetde alnı, göz kapaklarını, burnun iki yanını ve dudakların üzerlerini ve çenenin yüz kısmını iyice sığamalıdır. Bu esnâda avuç içleri de yanakları sığar].

3— İki avucu tekrâr toprağa sürüp, birbirine çarparak, tozu toprağı silkeledikden sonra, önce sol elin dört parmağı içi ile, sağ kolun alt yüzünü, parmak ucundan dirseğe doğru sığayıp sonra, sağ kolun iç yüzünü, sol avuç içi ile, dirsekden avuca kadar sığamakdır. Bu esnâda sol baş parmak içi sağ baş parmak dışını sığar. Bir rivâyetde, yüzüğü çıkarmak ve parmakların yanlarını diğer elin parmaklarının içleri ile mesh etmek lâzım değildir. Geniş yüzük hareket etdirilir. Sonra, yine böyle sağ el ile, sol kol sığanır. El ayasını toprağa sürmek lâzımdır. Toprağın, tozun elde kalması lâzım değildir.

Abdest ve gusl için teyemmüm aynıdır.

Teyemmümün sünnetleri onikidir:

1— Toprağa avucun içini koymak.

2— Avuçları, toprak üzerinde ileri ve geri çekmek.

3— Avucda toprak varsa, toprak kalmayıncaya kadar, iki eli, baş parmakları ile birbirine çarpmak.

4— Elleri toprağa koyarken parmakları açmak.

5— Besmele ile başlamak.

6— Evvelâ yüzü, sonra kolları mesh etmek.

7— Abdest alır gibi, çabuk yapmak.

8— Müsâfir bir mil içinde su bulunduğunu bilirse, araması farz, zan ederse sünnetdir.

9— Önce sağ, sonra sol kolu mesh etmek.

10— Elleri, toprağa vurarak, kuvvetle koymak.

11— Kolları, yukarıda anlatılan şeklde mesh etmek.

12— Parmaklar arasını mesh etmek.

Suyu bulunmıyan kimsenin, cünüb olması câizdir.

Toprak cinsinden olan her temiz şey ile, üzerinde bunların tozu olmasa bile, teyemmüm edilir. Yanıp kül olan veyâ sıcakda eriyebilen şeyler, toprak cinsinden değildir. O hâlde, ağaç, ot, tahta, demir, pirinç, yağlı boya sıvalı dıvar, bakır, altın, cam ile teyemmüm edilemez. Kum ile olur. İnci, mercân ile olmaz. Kireç ve alçı ile, yıkanmış mermer, çimento, sırsız fayans, sırsız porselen çanak çömlekle, çamur ile olur. Yalnız çamur varsa, suyu yarıdan az ise, bununla teyemmüm edilir. Suyu çoksa, bir bez çamura sokulup, çıkarılıp rüzgârda kurutup, bu tozlu bezle teyemmüm edilir. Çamurlu su ile teyemmüm olmaz. Bununla abdest almak lâzımdır. Kireçle badana edilmiş dıvardan teyemmüm edilir. Buğday, kumaş, elbise, yasdık gibi, teyemmüm câiz olmıyan eşyâ üzerine el koyunca, el, teyemmüm câiz olan şeylerin tozu ile veyâ kül ile tozlanırsa veyâ silkildikleri zemân havâya böyle toz, kül çıkarsa, bunlarla teyemmüm edilebilir. Ev eşyâsı üzerinde bulunan organik tozlar böyle değildir. Bir toprakdan birkaç kimse teyemmüm edebilir. Çünki, teyemmüm edilen toprak ve benzerleri, müsta’mel olmaz. Teyemmümden sonra, elden, yüzden dökülen toz müsta’meldir.

Teyemmüm edilebilecek şey ile teyemmüm edilemiyecek şey karışık ise, yarıdan çok olanın ismi verilir. Teyemmümü, nemâz vaktinden önce yapmak ve bir teyemmüm ile çeşidli nemâz kılmak hanefîde câizdir. Diğer üç mezhebde, nemâz vakti çıkınca teyemmüm bozulur. Müsâfir, bir milden [ya’nî 1920 metreden] az, mâlikîde iki milden az uzakda su bulunacağını alâmetlerle veyâ akllı, bâlig ve âdil bir müslimânın haber vermesi ile, çok zan etdiği zemân her tarafa doğru, dörtyüz zrâ’ [ikiyüz metre] giderek veyâ birini göndererek veyâ mümkin ise, yalnız bakarak suyu araması farz olur. Çok zan etmezse, suyu araması lâzım olmaz. Yanında âdil biri bulunan bir kimse, suyu sormadan teyemmüm edip nemâza dursa, sonra su olduğunu haber alsa, abdest alıp nemâzı iâde eder. Bir milden uzakda su varken teyemmüm ile nemâz kılmak câizdir. Eşyâsı arasında su bulunduğunu unutan kimse, şehrde, köyde [ma’mûrelikde] değilse, teyemmüm ile nemâz kılabilir. Suyunun bitdiğini zan eden kimse, nemâzdan sonra suyunu görse, teyemmüm ile kıldığı nemâzı iâde eder. Abdestsiz kılan da, abdestsiz olduğunu hâtırlayınca, nemâzı iâde eder.

Müsâfirin yanındakilerden su istemesi vâcibdir. Su vermezlerse, teyemmüm ile  kılar. Arkadaşı, suyu piyasadaki fiyâtına satarsa, fazla parası olan müsâfirin satın alması lâzım olur. Sâhibi suyunu, gaben-i fâhiş ile, ya’nî çok aldatmakla satarsa veyâ piyasa fiyâtı ile alacak fazla parası yok ise, teyemmüm ile kılması câiz olur. Burada (Gaben-i fâhiş)den maksad, piyasadaki fiyâtın, iki mislinden fazlası demekdir. Çıplak insanın, avretini örtecek bez alması da böyledir. Fekat, susuz kimsenin içmek için yüksek fiyâtla su alması câiz olur. Çölde, arkadaşından ip ve kova istemek de lâzımdır. Yollarda, içmek için konulan su varken, teyemmüm edilebilir. İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, beşinci cildde buyuruyor ki, (İçmek için konulmuş sudan abdest almak câiz değildir. Teyemmüm edilir).

Serbest [Mubâh] olan su, az ise, cünüb olanın, hâid kadından, abdestsizden ve meyyitden önce yıkanması lâzımdır. Suyun sâhibi, başkalarından önce yıkanır. Sâhibleri ayrı sular bir araya getirilince, önce meyyit yıkanır.

Hâcının, yanındaki zemzem suyu ile abdest alıp bitirmemesi için çâre, içine şeker, gül gibi birşey koyup, saf su ismini değişdirmekdir. Veyâ emîn olduğu kimseye, geriye dönemiyecek şeklde hediyye etmelidir. Hediyye alan kimse, karşılık, az birşey hediyye verirse, birinci kimse hediyyesini geri alamaz.

Cünüb bir kimse, teyemmüm etdikden sonra, abdesti bozulursa, hanefîde cünüb olmaz. Mâlikîde olur. Az su varsa, yalnız abdest alır.

İçmek için, necâset yıkamak için, ekmek yapmak için lâzım olandan fazla su bulunca, teyemmüm bozulur. Nemâz içinde iken bulursa, nemâzı da bozulur. Vâsıta içinde uyurken, su yanından geçerse, teyemmüm ile olan abdesti, uyuduğu için bozulur. Uyanık iken, vâsıtadan, abdest almağa inemezse, teyemmüm bozulmaz.

Cünüb kimsenin vücûd yüzeyinin yarıdan fazlası yara veyâ çiçek, kızıl gibi ise, teyemmüm eder. Derisinin çoğu sağlam ise ve yaralı kısmları ıslatmadan yıkanması mümkin ise, su ile gusl edip, yaraların üzerini mesh eder. Mesh zarar verirse, üzerine bir veyâ birkaç bez koyup, bunu mesh eder. Elleri yara olan, yüzünü ve ayaklarını suya sokar. Sokamazsa, teyemmüm eder. Abdest aldıracak bir yardımcı bulunan hasta, teyemmüm etmez. Yaralı kısmları ıslatmadan yıkanamazsa, yine teyemmüm eder. Abdest uzvlarından hepsinin yarıdan çoğu veyâ dört abdest uzvundan ikisi sağlam ise, abdest alıp, yaralı kısmları veyâ uzvları mesh eder. Mesh zarar verirse, sargı üzerine mesh eder. Abdest uzvlarından hepsinin yarıdan çoğu veyâ abdest uzvlarının üçü veyâ dördü de yaralı ise, teyemmüm eder. Teyemmüm zarar verirse, nemâzı kazâya bırakır. Müsâvî mikdârda iseler, teyemmüm etmemelidir. Teyemmüm eden kimsenin, ba’zı yerleri yıkaması câiz değildir. Bunun gibi, birlikde yapılamıyan şeyler otuzdört dânedir. Başında ağrı olup mesh edemiyen, abdest için; yıkayamıyan da, gusl için teyemmüm edebilir denildi ise de, her ikisinin de sâkıt olacağını bildiren fetvâ dahâ evvel verilmiş olduğundan, bu sözle amel olunmaz.

Viran oluyor gönlüm senden ayrı kaldıkca,
sözlerinin tadını unutmam yaşadıkça.
Halâl et de hakkını, öleyim ben râhatca,
biçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Hasret, deryâlar gibi, kesdi yolumu benim,
yıllarca ayrı kalsam, seni dâim severim.
Uzak yerlere düşdüm, bu mu benim kaderim,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Sizden ayrı kalınca, uyduk hep nefsimize,
yanlış yollara düşdük, bilmem ne oldu bize.
Şeytân bakıp gülüyor, kararan kalbimize,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Rûhum çılgına döndü, göklere çıkdı âhım,
sizden pek uzak düşdüm, nedir benim günâhım?
Yüzü kara olmakdan, koru beni Allahım!
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Doğar gelir inşâallah, gecelerin gündüzü,
garîblerin o zemân, gülecek hemen yüzü.
Odalarda kısıldı, mü’minin tekbîr sözü,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Pusu kurmuş hâinler, yollarımı bekliyor,
süslü, tatlı sözlerle, sen, bu yoldan dön diyor.
Îmândan haberi yok, aptal bir şey bilmiyor,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Hiç uğraşma ey câhil, dönmem billâhi geri,
hedefim, maksadım hep, iyi yoldan ileri.
Çok uğraşdı dünyâda, senin gibi serserî,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Eserini görünce, önce kıymet vermedim,
on altı yaşındaydım, kötü şeyler söylerdim.
Rahmet saçdı Allahım, hakîkatı öğrendim,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Bîçâre gönül sen de, durma çalış ilerle!
doğru yolu gösteren o zâta bak ibretle.
Sizi çok sevdiğimi, yazıyorum kalbime,
bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!

Garib İhsân senin de, ağlıyan kalbin var mı?
Onun seveni çokdur, feryâdını duyar mı?
Engeller çelik olsa, insan bundan korkar mı?
Bîçâre gönlüm her an, sizi görmek istiyor!