*Kadina bakmak icin, samimi olarak evlenmeye teşebbüs etmis olmak.
*Bakiş yüz ve ellerden daha ötesine gitmemek.
*Bir defaya mahsus olmak.
Ilk defa görüşecek olan taraflarin yaninda mutlaka ücüncü bir şahis bulunmalidir. Bakmanin keyfiyeti hususunda bazi görüşler vardir ki, Nevevi merhum şöyle özetler:
Evlenme niyetiyle bakmada kizin rizâsina hâcet yoktur. Hatta haberi olmadan bakmak daha uygundur. Ancak Imâm Mâlik: “Haberi olmadan bakmayi uygun bulmam, cünki kadinin avretini de görme ihtimali vardir.” demiştir..
Kizin izni şart koşulmaz, cünki cogunlukla izinden utanirlar. Bunda ayrica aldatmaca da söz konusudur. Bir de, erkek bakip begenmezse kizi terkedecektir, bu ise o kizin kirilmasina ve üzülmesine sebep olur. Bu sebeplerle şâfii ulemâsi: “Erkegin, istemezden önce kizi görmesi müstehaptir. Böylece hoşuna gitmedigi taktirde, kizin üzüntüsüne sebep olmadan vazgecer, halbuki talepten sonra vazgececek olursa, üzüntü olur” demişlerdir. (Kütüb-i Sitte: 3/12)

ôyle fitne devrinde yaşiyoruzki, akillar başlara veda etti, erkek, kadin birbirine karişti ve dünyanin sadece gam ve kederi kaldi..
Ben evlenecegim kadina istedigim gibi bakarim, onunla gezerim, tozarim, onu tecrübe ederim, bütün hallerini araştiririm demek hakkina kimse sahip degildir. Ôyleyken, evet, öyleyken? Biz tam aksine yapmaktayiz. Hatta cok anneler, babalar kizlarinin, ogullarinin karşi cinsten biriyle mutlaka arkadaş olmalarini, şurada, burada gezmelerini, güya böylece birbirlerini tanimalarini istiyorlar ki, asil felaket budur. “Evlilikten önce tecrübe edelim!” demek, sadece şeytani memnun eder. ALLAH Ve Resûlü bundan razi degildir..

Yabanci bi kadina şehvetle bakmak harâm olunca, iki genci sokaga tek başlarina salip “Ne haliniz varsa görünüz!” demek nasil mübâh olabilir? Resûl-i Kibriyâ (Aleyhissalâtu Vesselâm) Efendimiz, ellerin, gözlerin, kulaklarin zinâ yapabilecegini ve cok hassas olunmasini beyan buyurmuşlardir. şôyle ki:
“şüphesiz ALLAH, Âdemoglunu zinâya egilimli olarak yaratmiştir. Hic şûphesiz bu egilim onu kuşatacaktir. Gözlerin zinâsi bakiş, kulaklarin zinâsi dinlemek, dilin zinâsi sözdür. Eller zinâ eder, ellerin zinâsi yapişip tutmaktir. Ayaklar da zinâ eder, onlarin zinâsi da yürümektir. Agiz da zinâ eder, onun zinâsi da öpmektir. Nefis umar ve ister, cinsel organ ise zinâ arzusunu gercekleştirir veya sonucsuz birakir” (Ebû Dâvud: Nikâh: 44)

Devamını oku from "Kadina Bakmakta Edeb."

Sünnet de Kur’an gibi şer’i delildir ve Yüce ALLAH’tan gelen bir vahiydir. Sünneti terk edip yalnızca Kur’an’la yetinmek açık küfürdür. Böyle bir görüş İslâm’dan çıkarıcı bir görüştür. Sünnetin ALLAHu Teâla’dan gelen bir vahiy olduğu Kur’an’ın açık nassı ile sabittir. ALLAHu Teâla ayette şöyle buyurmaktadır.

Hiçbir şekilde tevile ve yoruma yer bırakmadan, Rasülün getirdiklerinin, konuştuklarının ve uyardığı şeylerin yalnızca vahiyden kaynaklandığı, vahiy ile sınırlı olduğu hususunda bu ayetlerin hem delaletleri hem de subutu kat’idir. Bu nedenle sünnet de Kur’an gibi vahiydir. Kur’an’a bağlı kalmanın farziyeti gibi sünnete bağlı kalmanın farziyeti de yine Kur’an’ın açık nassı ile sabittir. ALLAHu Teâla şöyle buyurmaktadır.

Devamını oku from "Sünnet de Kur’an Gibi Şer’i Delildir"

Günümüzde alkollü içkiler ne yazık ki, en küçük mahalle bakkalına varıncaya kadar pek çok yere girmiş bulunmaktadır. Dinimizin getirdiği prensipler çerçevesinde bu durumu endişe verici bir hal olarak değerlendirmek gerekir. Diğer zarurî yiyecek ve içecek maddelerinin yanında dükkanında içki bulundurup satanların yüklendikleri ağır günahın farkına varıp da en kısa zamanda vazgeçmeleri hepimizin ortak temennîsidir.

İçki satan büfe, bakkal ve marketlerden alışveriş yapma meselesine gelince: Esas olarak, bu davranış pek huzur verici bir iş değildir. Bu bakımdan, mümkünse, içki bulundurmayan yerlerle alışveriş yapıp zarurî ihtiyaçları oralardan karşılama ciheti tercih edilmelidir. Ancak zaruret hali müstesnadır. Meselâ, oturduğu yerde içkisiz bakkal bulunmayan veya yolculuk halinde zarurî ihtiyacı olan bir Müslüman, elbette ki, onlardan bu ihtiyaçlarını alma durumunda kalacaktır.

Devamını oku from "İçki satılan yerden alışveriş yapmanın hükmü nedir?"

İslam dini her konuya dair, bir bakış açısı ortaya koyup her hususta görüş ve düşünceyi yansıttığı gibi resimle ilgili olarak da bir bakış açısı belirtmiştir.

ALLAH’ın birliği inancına dayanan İslâm dini, bu inancı korumak için son
derece titizlik gösterir. Akla ve kalbe, gizli ve açık bir şekilde girebilecek her tür şirk ve putperestlik yolunu kapatır. Onun için de, resim konusunda hassas davranır. Çünkü çoğunlukla, sevilen kimselerin hatıralarını devam ettirmek gibi bir niyetle başlayan resim ve heykel işi, sonunda ALLAH’a şirk koşmaya, resmi
ve heykeli yapılan kimseleri yüceltmeye varır. Onun için İslâm bu kapıyı
kapatmıştır.

Hz. Peygamber İslamın ilk döneminde, ne suretle olursa olsun, resimli eşya kullanılmasını yasakladı. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s) şirkle mücadele halindeydi; insanları putlara, heykellere, resimlere ibadetten uzaklaştırıyordu. Nitekim resim ve heykeli şiddetle yasaklayan hadisler bu dönemde söylenmiştir.

“Her kim bir canlı resmi yaparsa ALLAH ona o resme can verinceye kadar azab eder. Ressam resmine katiyyen ruh veremez ve ebediyen azab olunur” (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI, s. 533).

Devamını oku from "Resim ve fotoğrafın hükmü(heykel)"