Rabbişrahlî sadrî, ve yessirlî emrî, vehlül ukdeten min lisânî, yefkahû kavlî… Ve üfevvidu emrî ilallàh, innallàhe basîrun bil-ibâd…Elhamdü lillâhi hakka hamdihî ves-sàlâtü ves-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ecmaînet-tayyibînet-tàhirîn…Emmâ ba’d:
Çok aziz ve sevgili cemaat-i müslimîn!..
Allah-u Teàlâ Hazretleri Mi’rac Kandili gecenizi hepiniz için hayırlı ve mübarek, ecirli ve sevaplı, kârlı ve kazançlı eylesin… Bu mübarek günün mânevî ikrâmâtına, Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin mağfiretine, rahmetine cümlenizi nâil eylesin… İki cihan saadetine mazhar eylesin… Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin…
Bu gece Peygamber SAS Efendimiz Mi’raca çıkmış, daha başka hiç bir beşere nasib olmayacak, çok büyük iltifat-ı ilâhiyeye mazhar olmuş; o hadisenin sene-i devriyesidir. Bunu bir aciz beşer anlatamaz. Zâten emsâlsiz hadiseleri nasıl anlatacağız; misâli yok ki, şuna benziyor diye anlatalım! Misâli olmayan şeyi anlatmak mümkün değil, zor…
Hiç gözü görmeyen bir a’mâ, zavallı düşünün! Anasından doğduğu zaman gözleri görmüyor idi. Buna kırmızı ile yeşilin farkını nasıl anlatırsınız?.. Anlatamazsınız, mümkün değil…
Bir de gören bir insan olsa, gördüğünü anlatır; ama görmeyen bir insan nasıl anlatsın?.. Bir de o mânevî lezzetleri, o havaları bilmeyen insanlar nasıl anlasın da, o anlatılanların şuuruna, zevkine varsın?..
Bir sürü mâni var ama, tevekkeltü alellah; şu mübarek akşam kardeşlerimiz buraya teşrif eylemişler. Bu mübarek akşamın tarihçesini, kısaca kitaplardan okuduğum üzere size kırık dökük cümlelerimle anlatmağa çalışacağım.
a. Mi’raca Hazırlık
Peygamber SAS Hazretleri Kâbe-i Müşerrefe’nin şöyle yarım daire şeklinde çevrilmiş olan, Hicr-i İsmâil denilen, Hatîm denilen bir kısmı var, orada bulunuyormuş. Bu kısım Kâbe’nin içinden sayıldığı halde, malzeme yetmediği için o tarafını binâ yapmamışlar; Kâbe’nin şimdiki binası olmuş, o tarafı şöyle belli olsun diye bir duvarla çevirmişler. Yarım daire şeklinde bir duvar; hacca gidenlerin gözünün önüne gelir, altınoluğun karşısına rastlayan kısım…
(Hicr-i İsmâil’in Resmi)
Kâbe’nin duvarıyla arasında mesafe vardır, içine iki tarafından girmek mümkün olur. Orası kapanmamış, onda da hikmet var… Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin her işi hikmetli, her işi güzel, her şeyi güzel, güzeller güzeli… “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.” dediği gibi hepsi güzel olmuş. Çünkü, hem Kâbe’nin içi, hem de fukaranın namaz kılabileceği bir yer…
O Kâbe’nin mübarek, süslü altın kapısı kime açılır? Bizim gibi fakirlere açılır mı?.. Senede bir kere hükümdarlara açılıyor, devlet reislerine açılıyor. Yüksek merdiveni tekerlekleriyle sürükleyip getiriyorlar, kapıya dayıyorlar. Kâbe-i Müşerrefe’nin üstü ayetlerle işlenmiş som altından kapısı saltanatla açılıyor. Suudî Arabistan’ın hükümdarı, meliki içine giriyor, süpürmekle şeref buluyor. Öyle bir yer orası…
Peygamber SAS bu Hatîm denilen yerde, yâni açık olan yerde oturuyormuş. Orası Kureyş’in eşrafının oturdukları yer, kıymetli yer olduğu için, yüksek şahısların oturduğu yer… O zaman Mescid-i Haram denilen kısım da, şimdi tavaf mahalli olan yer kadarmış. Yâni, şimdiki gibi böyle o tarafa, o tarafa büyük revaklar yokmuş eskiden. Beytullah’ın çevresinde tavaf edilen yer kadar kısım duvarla çevriliymiş, etrafında başka binalar varmış.
Devamını oku from "İSRÂ VE Mİ’RAC (miraç kandili)"