Hayatın devamına münhasır insanın arzu, istek ve ihtiyaçları vardır. Bu arzu, istek ve ihtiyaçlar hayatın gereklerini sağlamaya yönelik birer araçtır. Yaşamdaki maksat, hayatın mâlikine kul olmaktır. Ancak hayatın vasıtalarını maksuda dönüştürmek ve bu maksutları mâbud edinmek zillete duçar olmaktır.
Nefs, insan fıtratında bulunan tabii eğilimlerin toplamıdır. İnsanın nefsi iki eğilimlidir: Fücura ve takvaya eğilimi olan nefs, şerefli ve kerim olarak var edilmiştir. Ancak heva ve hevesinin ardı sıra giderek fâcir olan nefs, evvelde sahip olduğu izzeti zillet ile değiştirmiştir. İnsan, nefsinin izzetini korumak zorundadır. Nefsinin izzetini koruyamayan insan zillete mahkûm olur ki; bu mahkûmiyet, her zaman tekâmül noktasında insana irtifa kaybettirmiştir.
Nefsi zilletten kurtarmanın yani her an kötülüğü emreden nefsi tezkiye etmenin yolları ilânihaye bizlere bildirilmiştir.
“Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip örten ziyana uğramıştır.”(Şems,9-10)
Aziz olarak yaratılmış nefsi, zelil eden; nefsi kirletip uçuruma yuvarlayan, lüzumsuz, boş ve değersizi temsil eden insanın hevasıdır. Heva; insanı doğru yoldan saptıran ve künyesi şer olan bir temayüldür. Heva, en yüce ve en değerli olandan vazgeçip süfli olana meyletmenin, insanı zevke ve şehvete müptela eden zaafın öteki adıdır. Şeytan, insanı hevasına uymaya zorlar; yani şeytan insanı hevasına uymaya zorlayarak insanı iğva eder/saptırır. Çünkü heva, Hakktan gayrisine şehadet etmektir, delalettir; emmareleşen nefsin, ardı sıra gittiği sapıklığın adıdır heva. Heva vahiyle çelişir; çünkü heva aşırılıktır ve vahiy aşırılıktan beridir. Nefsi aşırılıktan, hevasının tahakkümünden kurtarmak için zikr-i hâkim, sırat-ı müstakim ve habl-i metin(sağlam ip) olan Kur’an’ı Mübin’in ayetlerine sımsıkı sarılmak gerekmektedir.
“Muhakkak ki nefis kötülüğü emredicidir.”(Yusuf,53)
Nefsin kıblesi kötülüktür. Çünkü her insanda nefs-i emmare denilen bir nefis vardır ki bu emmareleşen nefs, insana her an kötülüğü emredip durmaktadır. İnsanı sapıklığa sevk eyleyen kötülüğün kaynağı olarak gösterilen nefs-i emmareyi kendi öz benliğimizde eriterek nefs-i levvameye dönüştürmek mümkündür. İnsanda vicdan denilen iyilikle ve güzellikle donatılmış bir makenizma vardır ki bu makenizma kötülüğe bulaşan insanın benliğini rahatsız eder durur. Rahatsız ve huzursuz olan benlik, nihai bir dönüşüm geçirerek neticede kendi nefsini levm eder / kınar ve “nefs-i levvame”ye ulaşır ki bu aşamadan sonra insan hakikat, fazilet ve takva ışığıyla nefs-i mutmaine ulaşır. Mutmain olmuş nefs, kalben itminan bulmuş nefistir ki mutmain olan nefis, zilletten kurtulan ve kurtuluşa eren haddizatında aziz olan nefistir.
Akılla mümeyyiz olan insan, nefsini zilletten, kendisine mükerrem edilmiş aklı ile kurtarır. Akıl, kâinatın kitabına vakıf olduğu müddetçe marifetullah ile kuşanmış olur. Cehaleti kapı dışarı eden marifetullah, insanı cehennem çukuruna yuvarlayan hevanın arzularını diskalifiye eder. Hevaya tabi olmak, cehalete talib olmaktır. Çünkü heva cehaletin ta kendisidir. Hevaya değil de takvaya talib olmanın yolu marifetullahtan geçer; ALLAH’ın münzel ve kevni ayetleri üzerinde tefekkür etmek ise insanı marifetullaha yaklaştırır. Marifetullahın kuşattığı akıl, izzet ile zilletin farkını idrak eden akıldır. Zilleti idrak etmemiş aklın, izzeti bilmesi mümkün müdür? Kötülüğü ve kötülüğe giden yolları öğrenmemiş aklın, iyiyi seçmesi muhtemel midir? Her şeyin zıddıyla kaim olduğu ve bilindiği bu dünyada iyiyi bilmenin ve seçmenin yolu kötüyü bilmekten geçer. Tarihte ve bugün hâsılı her zaman hevasına tabi olan hevai tiplerin her gün düştükleri bir hata da şudur; iyiyi bilmeden, tanımadan kötüde ısrarcı olmak ve kötülükte direnmektir.
Nefsin terbiye ve tezkiyesi, tabiri mümkünse çocuk terbiyesine benzer. Başıboş bırakılan ve ahlaki eğitimi önemsenmeyen bir çocuğun şahsiyet ve ahlak yönünden müsbet davranışlarda bulunamayacağı muhtemel ise; özgür bırakılmış, sorumluluk yüklenmemiş, mücahede yolları tıkanmış nefsin, arzularının ardı sıra giderken itminan bulması ve mutmaine ulaşması da muhaldir.
Nefsine hâkim olanın, yani aklını nefsine boyun eğdirmeyenin zillete mahkûmiyeti kalkar. Nefsini ilah edinenin izzeti biter ki insanın izzeti bitti mi kendisi de yok olur gider.
İnsan, bu dünyada arzularının ve isteklerinin muhtevası kabilinde şahsiyet sahibidir. Çünkü insan arzu ve istekleri doğrultusunda yaşar. İnsanın tabii istekleri dışında hâsıl olan istekleri insanın karakterinden yansımalardır. Herhangi bir insan mal-mülk-makam isterken ve bu mezkûr istekleri doğrultusunda yaşarken başka bir beşer ise salt rabbin rızasını talep eder ve bu talep doğrultusunda yaşar ki verdiğim bu örnekler, istekler doğrultusunda ortaya çıkan şahsiyetleri tanımlamaya kâfidir. Nefsin arzuları ve istekleri hiç bitmez. Nefsin isteklerini sınırlamak, takvaya sarılmakla mümkündür. Nefis aşırılığı sever. Takvaya sarılan nefs mutedil bir yolda itidalli davranmayı öğrenir.
Emmare nefs insana cimriliği emreder. Cimriliğin mesken tuttuğu nefisler, cömertliğin değerini bilmez. Haddizatında bilmezlik değil midir, insanı zillete sevk eyleyen? Nefsimiz bize paylaşmamayı telkin ettiğinde nefsin bu zillete endeksli telkinine karşılık biz paylaşarak izzeti tercih edelim. Biz infak metodunu seçerek nefsimizi eğitelim. Bilmeliyiz ki sahip olduklarımız, her şeyin sahibi olanın bize ikramıdır. Biz, bize ikram edileni ikram ederek nefislerimizi zilletten kurtarabiliriz. İzzet, sahib olduklarımız ya da sahib olduklarımızın çokluğu-azlığıyla elde edilmez. İzzet, sahip olduklarımızı, Rabbin rızasını taleb ederek ihtiyaç sahiplerine ikram ederek elde edilir.
Emmare nefs insana ahlaksızlığı emreder. Haram olan zemine meyleden nefislerimize helal olan yolları açalım. Riyaya karşı dürüstlüğün, yalana karşı doğruluğun, kibre karşı mütevaziliğin; değerbilmezliğin, kıymet bilmezliğin yerine kadirşinaslığın; zorbalığa, zulme karşı ihsanın faydalarıyla zihinlerimizi meşgul edelim. Nefsin münkeri emretmesine karşı biz nefislerimize marufu emredelim. Nefislerimize zulmetmeyelim ve nefislerimizi öldürmeyelim. Ancak nefislerimizin fücur eğilimine karşılık biz donanımlı olalım. Zihinlerimizi donattığımız her güzel değer birer mürebbi olsun ve nefislerimizi terbiye etsin ki nefislerimizi zilletten kurtarmamız mümkün olsun.
Selam olsun! Zillete mahkûm etmek için insanı uğraştıran hevaya karşılık Hüda’sını ve rızasını tercih edenlere…
Selam olsun! aziz olan nefsini zilletten kurtarabilenlere…
Selam olsun! Zillete boyun eğmemek için şehadeti seçenlere…
Necmiye İkra YENER