Hem de bunun böyle olduğuna şimdilerde apaçık bir şekilde bizzat şahitlik edip duruyoruz elhamdülillah.
Müslümanca bir hayat, müslümanca bir dünya için mücadele veriyorsanız, iyi biliniz ki birtakım geçitlerden geçeceksiniz. Sizin elinizde olmayan, sizin tercihinizde olmayan bazı merhalelerden geçeceksiniz. Ama mutlaka ve mutlaka geçeceksiniz.
Bu, Allah Teala’nın değişmez mi değişmez bir kanunudur. En’am sûresi 34, ayeti celilesi bu yolun kesin kurallarını ortaya koymaktadır.
“Celâlim hakkı için, senden önceki Rasûller yalanlandı da, yalanlanma ve eziyet olunmalarına karşı sabrettiler; nihayet kendilerine yardımımız geldi. Öyle ya, Allah’ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur! Şüphesiz sana Rasûllerin kıssalarından haberler de geldi.” (6/34)
Bu ayeti celilenin ortaya koyduğu kanunları teker teker yakinen görmeye çalışalım.
Birincisi; eğer siz bir misyonla, bir dava ile gelmişseniz, bir Rasûl veya Rasûlün takipçileri olarak hayata müdahele etmek istemişseniz, hayatı müslümanca yaşamak istemişseniz, müslümanca bir hayat talebinde bulunmuşsanız, şunu biliniz ki kesinlikle birileri sizin karşınıza çıkıp dikilecekler, sizi yalanlayacaklar, iftiralara uğrayacaksınız.
İkincisi; bu yalanlama ve iftiralar söz boyutunda kalmayacak, fiili eziyete, zulme ve işkenceye dönüşecektir.
Üçüncüsü; İşte bu noktada geri adım atmayacaksınız. İddialarınızı, taleplerinizi asla geri çekmeyeceksiniz. İlkelerinizden hiç birini feda etmeyeceksiniz. Yani bundan dolayı karşılaştığınız güçlüklere sabredeceksiniz, direneceksiniz.
Dördüncüsü; İşte bu noktada, bu merhalenin ardından bekleyin, Allah Teala’nın yardımı kesinlikle gelecektir.
Beşincisi; bütün bunlar Allah Teala’nın ezelden beri süregelen, değişmez mi değişmez kurallarıdır, rasûllerin her biri bu süreçten geçmiştir.
Fakat bu kurallar içerisinde zikredilen sabrı biraz daha iyi anlamamız gerekiyor.
Çünkü insanımız nedense sabır olayını bir türlü anlamak istemiyor. Geri dönmenin adına sabır diyor, ortada gözükmemenin adına sabır diyor, davadan vazgeçmenin adına sabır diyor, kimliğini gizlemeye sabır diyor, grileşmeye sabır diyor. “Böylesi günlerde biraz sabredeceksin” diyor.
Bütün bunlar sabretmekse, sabredememek nasıl oluyor acaba?
Evet, sıralamaya çalıştığımız Allah Teala’nın bu değişmez kuralları şu anda saat gibi işlemekte, bizim üzerimizde cereyan etmektedir.
Siz bu hayata İslam’ın rengini vurmak istedikçe, size verilen ömrü Allah’ın emrettiği şekilde yaşamak istedikçe, bunu istemeyen birtakım güç odakları karşınızda dikiliyor, taleplerinizi çarpıtıyor, topluma yanlış yansıtıyor, size iftiralar atıyor.
Siz bu mücadeleyi hızlandırdıkça, müslümanca faaliyetlerinizi genişlettikçe, bu yöndeki adımlarınızı sıklaştırdıkça iftiralar da aynı oranda çoğalmaktadır.
İftiralar çoğaldıkça da, iyi biliniz ki Allah Teala’nın yardımı geliyor ve zafere yaklaşıyorsunuz.
Son dört beş yılı şöyle bir göz önüne getirdiğimizde, bize karşı hangi şehirde iftira yoğunlaşmışsa, hangi merkezde hücumlar fazlalaşmışsa, hangi merkezde önümüzdeki engeller çoğaltılmışsa, müjdeler olsun ki o şehirdeki müslümanca faaliyetler, etkinlikler bir önceki yıla göre yükselmiş de yükselmiştir.
Halkımızın teveccühü ve katılımı bir önceki yıla göre arttıkça artmıştır.
Söyleyin Allah aşkına, bu coğrafyada hangi siyasi parti aynı günde altı yedi yerde aynı anda miting düzenleyebilmiş ve bu şekilde bir katılım sağlayabilmiştir?
Durum böyle olunca, hiçbir kardeşimiz bu iftira kampanyalarından dolayı zerre kadar üzülmesin, hele hiç öfkelenmesin.
Üzüleceksek ancak şuna üzülelim ki, birileri bizim yüzümüzden günaha girmektedir, vebal yüklenmektedir, kendilerine yazık etmektedir.