Bil ki; “din”, ALLAHû Teâla tarafından insanları bireysel ve toplumsal yaşamlarında eğitmek, yönlendirmek, idare ve yönetmek için tanzim edilmiş itikadî, ahlâkî, hukukî, iktisadî, siyasî, içtimaî kanun ve hükümler topluluğuna denir. Diğer bir deyimle insanın kişisel ve toplumsal yaşam tarzını, hayat şeklini belirleyen ve yönlendiren ilahi kanunlar topluluğuna din denir. Dinin bu tariflerini Kur’an-ı Kerim’in şu ayetlerinde görüyoruz: “Ben korkuyorum ki (Musa) sizin dininizi değiştirsin.” (Mü’min Sûresi//26) Bu ayet-i kerime’de ALLAHû Teâla, Firavun zamanında topluma hâkim olan, insanları idare eden Firavun tarafından konulmuş kanunlar topluluğuna, veya o zamanda Firavunun hâkim kılmış olduğu ve Hz. Musa (as)’in getirdikleriyle değiştireceğinden korktuğu topluma hâkim yaşam sistemini “din” olarak adlandırıyor. Yani ALLAH’ın hüküm ve hâkimiyetine dayanmayan bütün beşeri sistemler batıl din hükmünde olup tamamen firavunidirler. Firavunun ilahlık iddia ettiği ve hiçbir ilahi dini ve hükmü kabul etmediği bilinmektedir. Dolayısıyla Kur’an, Firavunun koymuş olduğu ve topluma hâkim kıldığı kanunları ve Firavunun belirlediği yaşam tarzını “din” olarak tanıtıyor. Firavunun ağzından naklettiği, “Ben korkuyorum ki (Musa) sizin dininizi değiştirsin”, cümlesinde “din” kelimesi topluma hâkim olan firavunî yaşam tarzı ve kanunlara deniliyor.
Kur’an-i Kerim, hicaz topraklarına hâkim putperestlik, şirk kanunlarına ve müşriklerin idare ettikleri hayat sistemine “din” diyor: “Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (Kâfirun Sûresi/6), yani sizin bir dininiz var, benim de bir dinim var, sizin toplumu idare etmek, yönlendirmek için koymuş olduğunuz kanunlar var, benim de toplumu hidayet edip saadete kavuşturacak kanun ve hükümleri içeren ALLAH’tan aldığım bir dinim var. ALLAHû Teâla, Mekke toplumuna hâkim olan yaşam tarzına ve müşriklerin toplumu idare etmek için koymuş oldukları kanunlar topluluğuna din diyor ve bunun karşısında Rasûlüllah (sav)’in getirdiği ilahi hükümlere de din demektedir onun için buyuruyor ki: “onlara deki: “Sizin dininiz size, benim dinim bana.”
Hz. Yusuf, kardeşini Mısır padişahının koymuş olduğu sistemde alıkoydu. Bilindiği gibi, Hz. Yusuf (as)’in zamanında Mısır’a hâkim bir sistem, kanunlar topluluğu ve Mısır padişahının belirlemiş olduğu bir yaşam tarzı vardı, ALLAHû Teâla, Mısır padişahının bu hâkim sistemine din diyor. “ ..Yusuf’a böyle bir düzende bulunmasını emrettik, yoksa ALLAH dilemedikçe padişahın dinince kardeşini esir edemezdi..” (Yusuf Sûresi/ 76)
Bu ayetler ışığında şunu diyebiliriz; ALLAHû Teâla’nın indirdiği yegâne tek hak din olan İslâm’a mukabil ve onun yerine geçmek üzere icad edilmiş bütün ideolojiler, sistemler, yasalar, batıl din hükmündedirler. İdeoloji dediğimiz şey; aklın, tek başına insanı kurtuluşa, saadete ulaştırmada yeterli olduğunu, kesinlikle vahye ve dine ihtiyacı olmadığının beyanıdır. Yani ideoloji; asrımızda İslâm’ın karşısında yer alıp İslâm’a karşı savaşan bütün batıl dinleri temsil eden sembol bir ifadedir. Din hakkındaki ayetlere bakıldığında, Kur’an açısından iki çeşit din olduğu görülecektir: İnsan yaşantısının her alanındaki kanun ve kuralları ALLAH tarafından tanzim edilip belirlenen din, bir de kural ve kaideleri, kanun ve yasaları beşer tarafından konulan din. Yani “İlahi kaynaklı din” ve “Beşeri kaynaklı din”. Şu noktayı da belirtmek gerekir ki; Kur’an, ilahi kaynaklı dinlerden değil tek dinden bahseder. ALLAH’ın bir dini vardır, insanların zannettiği gibi birkaç din göndermemiştir. Her peygamberle veya ulu’l azim peygamberlerin her biriyle ayrı ayrı dinler göndermemiştir. Ama beşeri kaynaklı dini beyan ederken birden çok dinden bahsediyor. İslâm’ın dışındaki kanunları, yasaları, sistem ve ideolojileri insanlar koyar.
Yeryüzünde insanlara din belirlemeye kalkışmak, haddi ubudiyeti aşıp tağutlaşmaktır. Şunu bilelim ki; “dini” yani toplumu ve bireyleri hidayet edip saadete kavuşturmak için tanzim edilen kanun ve kuralları, insana yaşam tarzı belirleyen yasaları yalnız insanı ve bütün kâinatı yaratan ALLAH koyabilir.
ALLAHû Teâla buyuruyor: “Öyle mabuddur ki, müşrikler istemese de Peygamberini insanları doğru yola sevk eden apaçık ve kesin delillerle ve bütün dinlere üst olmak üzere hak din ile gönderdi.” (Tevbe Sûresi/33)
“ALLAH’a ve ahiret gününe inanmayanlarla, ALLAH ve Peygamberinin haram ettiğini haram saymayanlarla ve hak dini kabul etmeyenlerle savaşın….” (Tevbe Sûresi/29)
Her iki ayette de ALLAH’ın dininin “hak” olduğunu belirtiyor, ALLAH’ın dininin dışındaki dinlerin batıl olduğuna işaret ediyor.
Aynı şekilde:
“Böyledir bu, şüphe yok ki ALLAH haktır, ondan başka neyi çağırırsanız batıldır….” Hacc/62
“İşte gerçek (hak) rabbiniz ALLAH budur, haktan sonra sapıklıktan başka ne var ki?” Yunus/32İslâm’ın dışında insanların hayatlarına hakim olan rejimlerin, sistemlerin, ideolojilerin, kanun ve yasaların sonu hüsrandır. Rabbimiz buyuruyor: “Kim İslâm’dan başka bir din (hayat sistemi) ararsa bulduğu din (hayat sistemi) asla kabul edilmez ve kıyamette hüsrana uğrayanlardandır.” (Ali İmran Suresi/85)
Bütün bu ayetler hak dinin yalnız ALLAH tarafından teşrii edilebileceğini, toplumu ve insanları, hem bu dünyada saadete ve hem de âhirette kurtuluşa ermelerini sağlayacak kanun ve kuralları koyma yetkisinin ALLAH’ın elinde olduğunu beyan buyuruyor. Adına din demeseler de insanların koymuş oldukları kurallara, Kur’an; beşer kaynaklı batıl dinler diyor, hepsi batıl ve insanı saadete kavuşturmaktan ve toplumda sosyal adaleti sağlamaktan çok uzak olup sadece hüsranın garantisidirler. ALLAH’ın inzal ettiği dine muhalif kanunları, kural ve kaideleri topluma ve dünyaya hâkim kılanlar, toplumu ve dünyayı hüsrana sigortalayanlardır!
ALLAH’ın mülkünde hiç kimse insanları ALLAH’ın dinine göre yaşamaktan alıkoyamaz, ALLAH’ın dininin bazı hükümlerini iptal edemez. Dinin velayeti; onda tasarruf hakkı, hükümlerini değiştirip, yenisini göndermek, nesh etme yetkisi, yalnız onu tedvin ve tanzim eden ALLAH’a aittir. Ve ALLAH’ın dini tamamlanmıştır. İslâm’ın eksiği ve fazlası yoktur. Kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim, dinin yalnız ALLAH tarafından, yani toplumu idare edecek, onlara yaşam tarzı beyan edecek, onları yönetip yönlendirecek kanun ve kuralları ALLAH’ın belirleyeceğini belirtiyor.
İnsan ve toplumun yaşam tarzını ilahi kaynaklı din belirlemelidir. ALLAH’ın dini ideologların ideolojilerine benzemez. Kur’an-ı Kerim haber veriyor: “ALLAH’ın dinine grup, grup giren insanları görüyorsun.” (Nasr Sûresi/2) Kulluk kitabımız bu ayetle de “ALLAH’ın dinine” tabiri dini ALLAH’ın tanzim ve tedvin ettiğine işaret etmektedir. ALLAH’ın dinine giren, ALLAH’ın dinini hayat sistemi edinenler, beşeri ideolojilerden eser kalmayıncaya kadar batıla karşı mücadele etmekle mükelleftirler.
Asrımızda insanlar tarafından icad edilmiş bütün ideolojiler çökmüştür. İdeolojilerin bu çöküşünü doğru okumak gerekir. İdeolojilerin çöküşü batılın ve batıl dinlerin çöküşüdür. Batılın istikbali olmaz. Batıl arızi olup yok olmaya mahkûmdur. Rabbimiz buyuruyor:
“De ki: Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl yok olmaya mahkûmdur!” (el-İsrâ Sûresi/ 81)
Dini batıl olanın hayatı da batıl olur. Hayatı batıl olanın geleceği de batıl olur!
Mustafa Çelik