Varlikli bir ailenin nazli cicegi…
Ikiyüz dirhemlik kiyafetleriyle mekkelilerin hayranlikla seyrettigi…
En iyi giyinen, en güzel kokulari süren, en yakisikli olan, annesinin gözbebegi…
mekke sokaklarini aydinlatan yüzü islamin nuruyla daha bir parlak olmustu, gönlündeki caglayani saklamaya calismissada icine sigmayan hakikatler disariya akmis ve Erkamin evinde, kainatin Sultaninin önünde Kelime´i sehadet getirdigi anlasilmisti…
Devrin ölcüsüne göre sucluydu Mus´ab, binlerce putu bir kenara itip bir olana taptigi icin, Muhammed bir kuldur ama Rasuldür dedigi icin sucluydu Mus´ab ve cezasini teline dahi kiyamayan annesi tesmisti. Biricik oglunun müslüman oldugu haberini duuyan anne öfkesinden adeta cilgina dönmüstü,aydinligin sizamadigi kalbi catlarcasina carpiyordu…
ne bilsindi annesi, Musab Muhammed´ul Emini görmüstür, onun tarafindan görülmüstür… öyle bir bakmistirki gözlerine o efendiler efendisi… öyle derin bakmistirki… yillardir bosluga dogru akan bir nehirdi… Nehirler özledikleri yere akarlar… Musab bulmustu… okyanusunu bulmustu.. sonsuz ummanini bulmustu…
annesinin hapsettigi odada neylesindi Musab aydinligi gönlünün nuru parlarken… yüregi zenginken neylesindi satafatli elbiselerini , o sonsuz hazineyi bulmustu… ne bilsindi annesi.. imanin güzelligini… lezzetini…vazgecilmezligini. ..
bir tarafta mekke müsriklerinin, bir tarafta annesinin baskisi… bunlar degildi belki Musabin kalbini sizlatanlar ama hicret ediliyordu ve müslümanlar bölük bölük ayriliyorlardi vahyin kalbinden… kalinirmiydi burada, Rasulullahin dostalari bir bir habesistana giderken… geri kalabilirmiydi Musab…
bir yolunu bulup sevgilisinin emri üzere hicret etmisti… mekkenin toptan iman ettigi ve zulmün kalktigi yalan haber mekkeli müsrikler tarafindan yayilinca hemen dönüp gelmis, ama mekkede iskencelerin arttigini ve müslümanlar icin artik hayat dayanilmaz bir hal aldigini görmüstü…
baskilar, iskenceler, sikintilar, maddi imakansizlikalar, acliklar… döndürebilirmiydi Musablari dininden…tekrar karanliga hapsedebilirmiydi onlari… ne bilsindi annesi ve ne bilsindi mekke müsrikleri… imanin güzelligini… vazgecilmezligini…
Eski lüks hayatini geride birakan Musab Islamin ilk ögretmeni olarak önce medine sokaklarini sonra medine haklinin gönüllerini nurlandirmisti…
Bedir Kahramani ve Uhud sancaktari olarak gökyüzünde bir yildiz olarak yerini almisti. O yildizlar kusaginin arasinda ki Peygamber Efendimizin ” hangisine tutunursaniz dogru yolu bulursunuz”…
Ve öldügünde Musabin üzerinde kefen olak tüm vucudunu örtmeyen bir hirka vardi… Bu Durumu gören Hz. Muhammed söyle dedi:” Ey Mus´ab! sen mekkenin en sik ve zarifiydin, Muhakkak ki ve Rasulünün sevgisi sana bütün dünya güzelliklerinden daha degerli geldi.”
21 Yüzyilda Mus´ab olmak…
Canimiz, malimiz, annemiz, babamiz sana feda olsun ya rasulALLAH sözünü caglar ötesinden bu güne tasimak… anadan, yardan, serden gecmek, Mus´ab gibi… satafatli ve lüks bir hayati geride birakmak…adimlamak, yürümek, kosmak sonsuz ummana dogru, Nehir olmak, cosmak, caglamak, aramak ve bulmak… dosdogru olmak, Mus´ab gibi…
Musab olmak… depresyonlarin, sikintilarin, bosluklarin,manevi huzursuzluklarin kol gezdigi su cagimizda “islam”i kesfetmek,yeniden aydinlanmak islamin nuruyla, yeniden kalplere huzuru, ferahi, davet etmek, aydinligin kalblerimize süzülmesine izin vermek yeniden, tüm kara lekeleri gözyasiyla yikamak, ve yeniden baslamak hayata. Bütün cilelere, sikintilara ragmen, direnmek, vacgecmemek, taviz vermemek…
tipki Musab gibi
alinti