748. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Benden önceki peygamberlerle ben şuna benzeriz: Bir adam göz kamaştırıcı güzel bir bina yapmıştır. Ancak duvarların bir köşesinde bir tuğlalık gedik bırakmıştır. insanlar, evin etrafını dolaşıp, evi beğenmiş ve şöyle demişlerdir: “Şu tuğla da şu açık olan yere konsa çok iyi olur.” işte ben, o tuğlayım. Peygamberlerin de sonuncusuyum.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
749. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Peygamberler, kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar.”
Enes radıyallahu anh. Bezzâr.
750. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Hızıra, yeşillik anlamında “Hızır” denilmesinin sebebi şudur: O, otsuz, kuru bir yerde oturdu. O otsuz yer, Hızırın arkasından hemen yeşilleniverdi.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
751. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“ibrahimi de gördüm, soyundan, ona en çok benzeyen benim.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
752. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Mûsa, uzun boylu sanki Şenua erkeklerini andıran bir kişi idi.”
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.
753. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“isa ile benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O, şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı tenlidir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacak. insanlarla, islâm için savaşacak. Mesihüddeccali öldürecek, sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını müslümanlar kılacaklar.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
754. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“ibrahim, Allahın dostudur. Mûsa, Allahın kendisiyle konuştuğudur. isa, Allahın kelimesi ve ruhudur. Ademi de, Allah seçmiştir. Bunlar doğru.
Ben ise, Allahın sevgilisiyim. Ama bununla övünmüyorum. Kıyamet gününde hamd sancağını ben taşıyacağım, yine övünme yok.
Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan, benim. Bu yetki ilk kez bana verilecektir, ama yine övünme yok.
Cennet kapısının halkasını ilk kımıldatacak olan, benim. Allah bana, cennet kapısını açıp, ilk defa beni ve benimle birlikte müminlerin fakirlerini oraya koyacaktır. Buna rağmen yine övünme yok.
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.
755. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ben, insanların asır asır geçen en güzel asırlarından birinde gönderildim. Çağlar çağları kovaladı, sonunda, benim içinde bulunduğum asır geldi.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
756. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah, bizden öncekilere Cuma gününü nasip etmedi. Cumartesi yahudilerin günü, pazar ise hıristiyanların günü oldu. Allah, bizi dünyaya getirip, bize Cumâ gününü lütfetti. Böylece cumâ, cumartesi ve pazar ibadet günleri oldu.
işte, kıyamet gününde de, tıpkı bu günler gibi, onlar bizden sonra gelecekler. Böylece, dünyada geliş sırası bakımından biz sonuncu olduk, ancak kıyamet gününde biz ilk olacağız ve hesabımız diğer yaratılanlardan önce görülecektir.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
757. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bana beş şey verildi ki, benden önce onlar hiç kimseye verilmemiştir.
Bütün peygamberler sadece kendi toplumlarına gönderildi, ben ise, kırmızı siyah bütün toplumlara gönderildim.
Benden önce, savaşta elde edilen mallar kimseye helâl olmadı, bana ise helâl kılındı.
Yeryüzü bana tertemiz kılındı ve mescid yapıldı. Namaz vakti nerede gelirse, kişi orada namaz kılabilir.
Bir aylık uzaklıktaki düşmanın kalbine korku verilmekle bana yardım edildi.
Bana, şefaat etme yetkisi verildi.”
Câbir radıyallahu anh. Buhârî.
758. Dedim: “Ey Allahın Resûlü! Ben seni medhetmek istiyorum.”
Şöyle buyurdu:
“Haydi öyleyse, Allah ağzına sağlık ihsan etsin!”
Bunun üzerine şu şiiri inşâd ettim:
“Önce gölgelerde ve yaprağın sallandığı yerdeydin.
Sonra beldelere düşüp indin,
Orada sen ne bir beşer, ne bir çiğnem et
Ne de bir kan pıhtısı idin.
Belki gemiye binen bir nutfeydin.
Ehli boğulurken,
Sen bir kartalın kanadına tutunmuştun.
Alem asırdan asıra taşınıp dururken,
Sen de belden bele intikal etmiştin.
Göz kamaştırıcı evindi,
Yükseklerden gelme görkemli ailen.
Doğduğunda yeryüzü aydınlandı,
Nurunla ufuklar nurlandı.
Biz o ışıkta, o nurda ve o dosdoğru yolda,
Adeta yanıp tutuşuyorduk.”
Abbas radıyallahu anh. Taberânî.
759. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Benim beş ismim vardır. Ben Muhammedim. Ben Ahmedim. Ben, Allahın benimle küfrü mahvettiği Mâhiyim. Ben, insanların ayağı üzerinde haşronularak toplanacağı Hâşirim. Ben, kendinden sonra hiçbir peygamber gelmeyecek olan Akîbim…”
Cübeyr radıyallahu anh. Buhârî.
760. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet gününde, ben, peygamberlerin lideri, hatipleri ve şefaat sahipleri olacağım, fakat övünme yok.”
Ubeyy radıyallahu anh. Tirmizî.
761. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sütannesinin yanında kalan bir çocuktu. Arkadaşlarıyla oynarken Cebrail geldi. Onu yatırdı, göğsünü yardı ve içinden bir kan pıhtısı çıkardı.
“işte bu, şeytanın sendeki nasibidir,” dedi.
Sonra onu, altın bir leğende, zemzem suyu ile yıkadı, kapattı. Sonra da onu kendi yerine koydu.
Çocuklar, koşarak sütannesine gittiler ve “Muhammed öldürüldü!” dediler. Hep birlikte yanına vardılar. Renginin solmuş olduğunu gördüler.
Enes dedi: “Ben, göğsündeki o yara izini hep görürdüm.”
Enes radıyallahu anh. Müslim.
762. Vahyin ilk başlangıcı doğru rüyalar şeklinde oldu. Gördüğü her rüya, sabah aydınlığı gibi çıkardı. Sonra, yalnız başına kalmaktan hoşlanır oldu. Hira mağarasında inzivaya çekildi. Orada, ailesine dönmeksizin, birkaç gece tek başına kalıp, ibadet ederdi. Sonra Hatîceye dönerdi, evinde de tıpkı Hira mağarasında olduğu gibi, ibadet yapardı.
Derken, Hira mağarasındayken, ona vahiy geldi. Melek gelip, ona “Oku!” dedi.
Cevabı şu oldu: “Ben okuma bilmem.”
O, bundan sonrasını şöyle anlattı:
“Beni tutup kucakladı, takâtim kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve şöyle dedi: “Haydi oku!”
Ben yine: “Ben okuma bilmem,” dedim.
ikinci kez aldı, beni, gücüm kesilinceye kadar sıktı ve bıraktı. “Haydi oku!” dedi.
Ben yine: “Ben okuma bilmem,” dedim.
Üçüncü kez beni aldı, takâtim kesilinceye kadar sıktı, sonra bırakıp, “ikra bismi Rabbikellezi halâk. Halâkel insane min alâk. ikra ve Rabbukel ekramüllezi alleme bil kalemi ma lem yâlem’e kadar oku!” dedi.”
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bu vahyi alıp, kalbi korku dolu bir hâlde Hatîceye geldi ve “Örtün beni, örtün beni!” dedi. Onu hemen örttüler.
Aradan çok geçmeden korkusu ve heyecanı dindi. Olanları Hatîceye anlattı ve dedi ki:
“Başıma bir şey geleceğinden korktum.”
Hatîce şöyle dedi:
“Hayır, korkma! Aksine, sevin! Müjde sana! Allah seni asla utandırmaz. Çünkü sen, akrabayı ziyaret edersin, sözü doğru söylersin, hiç yalanın yoktur. Zayıflara yardım eder, fakire kazandırırsın, misafir ağırlarsın. Hak yolunda, meydana gelen olaylar karşısında insanlara yardım edersin.”
Sonra onu alıp, amcasının oğlu Varakaya iletti. Varaka, hıristiyandı. ibranice yazardı, incilden Allahın dilediği kadar arapça yazmıştı. ihtiyardı, üstelik gözleri de görmüyordu.
Hatîce ona dedi ki:
“Ey Amcazadem! Kardeşinin oğlunu dinle!”
Varaka dedi ki:
“Ey kardeşimin oğlu! Ne görüyorsun, söyle bakalım!”
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yaşadıklarını ve gördüklerini bir bir anlattı.
Varaka şöyle dedi:
“O, Allahın Mûsaya gönderdiği meleğin ta kendisidir. Ah toplumun seni süreceği zaman sağ olsaydım, başka bir şey istemezdim!”
“Toplumum beni sürecek mi?” diye sorunca, şöyle dedi:
“Senin getirdiğin gibi bir kitapla gelen hiçbir peygamber yoktur ki, kendisine düşmanlık edilmesin. Senin o gününe yetişirsem, mutlaka sana destek verip, yardım ederim.”
Çok geçmeden Varaka vefat etti.
Ayetlerin inmesi ise, bir süre kesildi.
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.
763. Vahye ara verildi, epey zaman âyet gelmedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu duruma pek üzüldü. Kendini atmak için defalarca dağların doruklarına tırmandı, fakat her seferinde Cebrail ona görünüp, şöyle diyerek onu uyardı:
“Ey Muhammed! Sen gerçek bir peygambersin!”
Ondan sonra içi biraz yatışıp, rahatlardı. Yine vahye böyle ara verilince, o maksatla dağın zirvesine çıkardı, fakat Cebrail yine kendisine görünüp, aynı uyarıda bulunurdu.
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.
764. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Vahiy, bazen bir çıngırak sesini andıran bir ses gibi gelir ki, bana en zor gelen şekli budur. Söylediklerini kavrayınca, melek benden ayrılır. Bazen de, melek bana insan sûretine bürünerek görünür, benimle konuşur, söylediğini hemen kavrarım.”
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.
765. Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme vahiy geldiği zaman, yüzünün yanında arı uğultusu gibi bir ses duyulurdu.
Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.
766. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, vahiy geldiği zaman sıkılır ve yüzü kül gibi olurdu.
Ubâde radıyallahu anh. Müslim.
767. Mekkeliler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden, kendilerine mûcize göstermesini istediler. O da onlara, ayın ikiye bölünüşünü gösterdi.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.
768. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kırk yaşındayken kendisine vahiy geldi. Onüç yıl Mekkede kaldı. Sonra ona, Medineye hicret etmesi emredildi. Orada da on yıl kaldı.
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.