Biliyoruz, Mescidi Aksa çok zor günlerdesin. Ümmete mahzun mahzun bakıyorsun.
Aslında sen kendine değil bu ümmetin haline ağlıyorsun.
Mayan taştan yoğrulmuş ama kalbi katılaşmış ümmetin kalbi kadar katı değilsin. Onlar seni görmese de sen onları görüyorsun.
Doğrusun onlar dünya ile meşgul. Senin taştan yapına, renkli fotoğraflarına bakarak sadece ve sadece “ne güzel” demekle yetiniyorlar. Mescitlerde, evlerde, velhasıl her köşede boy boy posterlerin asılı… Sadece taş olmadığını, sadece posterlerde kalmak istemediğini anlatmak istiyorsun aynen Hacerül Esved gibi. İstiyorsun ki; Hacerül Esved gibi Müslümanlar seni hatırlasın (!) ve sürekli yanında olsunlar.
Ah, onlar Hazreti Ömer’in RadıyALLAHu anh Efendimizin Hacer-i Esvet taşını öperken söylediği şu sözünü bir hatırlasalardı elbette sana taştan ve posterlerden öte bir değer verirlerdi:
“Bilirim ki sen bir taşsın; ne faydan dokunur, ne ziyanın. Eğer Peygamberin seni öptüğünü görmemiş olsaydım, öpmezdim.”
Eteğindeki bir-kaç Filistinli ile derdini anlatmak istiyorsun bu ümmete. Ama onlar senin taşıdığın manayı anlamaktan yoksun, seni taş yığını olarak görenler senin Mirac’ın gölgesi olduğunu nereden bilsin?! Hele hele hayata sımsıkı sarılan Müslümanlar senin Müslümanların ilk kıblesi olduğunu nasıl aklede bilsin?! Dahası; seni akidevi bir mesele göremeyip te sadece Filistinlilerin meselesi gibi görenler seninle nasıl ilgilene bilsin?!
Necis, ALLAH’ın lanetlediği yahudi varlığına tahammül edemediğini anlatmaya çalışıyorsun bizlere… Doğrusun, ümmet tükürse bu tükürükte boğulur İsrail soytarısı…
Sen ümmeti bekliyorsun ümmeti… Fakat ümmet çok meşgul çok… Dünya için nefes alırken ahiret boyutunu hiç mi hiç düşünmeyen ümmeti… Onlar öyle meşgul ki; kimileri zenginliklerine zenginlik katmakla, kimileri tatilini hangi güzel yerlerde geçirmekle…
Ha, sakın hepsini öyle zannetme… Kimileri sömürgeci kafirlerin düşürdüğü hayat sıkıntısından şikayetçi, maişetle meşgul. Kimileri bölgesel meselesine hapsolmuş, kimileri de işgal altında…
Liderleri mi soruyorsun?! Onlar değil mi seni böyle mahzun bırakan, Yahudi varlını çizmek isteyenlerin önünde set olan… Aldanma o; “one minüte-van minüt” kahramanlarına. O öyle meşgul ki; dakikaları küfrün simgesi olan “demokratik açılımlarıyla” meşgul… O şimdi IMF patronlarını nasıl, nerde ve en güzel şekilde ağırlamakla meşgul.
Hangi birini san anlatayım! Kimisi Amerikan kafirinin Pakistan’da, Afganistan’da işlerini yapmakla meşgul, kimisi krallığını korumakla…
Ha, orduları mı soruyorsun?! Orduların kimileri zincirlere vurulmuş kimileri de Amerikan, İngiliz kafirinin emrinde kardeş kıyamıyla meşgul.
Ah Mescidi Aksa ah! Bu ümmet sana acımıyor sen olsun bu ümmete acı! Kıyamette ALLAH’ın huzurunda şikâyetçi olma bu ümmetten…
Sakın ha sakın, bütün bunları görerek hüzünlenme, umutsuzluğa düşme…
Seni gören, hatta ümmetinin bu halini gören ve köklü çözüm için “Hilafet” diyen birileri var. Onlar seni ve bu ümmeti hiç mi hiç unutmadı.
لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى يَأْتِي أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَذَلِكَ “Ümmetimden hak üzere zahir olan bir tâife daima var olacaktır. Kendilerini yardımsız bırakanlar onlara hiçbir zarar veremeyecektir. Ta ki onlar bu haldeyken ALLAH’ın emri gelinceye kadar.” (Sünen-i İbni Mace)
Tahir Şanlı