Yüce Rabbimiz insana düşünmek gibi önemli bir yetenek bahşetmiştir. Şuurunun açılmaya başladığı andan itibaren insan düşünmeye başlar. Ancak din ahlakına göre yaşamayan insanlar bu yeteneği gereği gibi kullanmazlar. Oysa iman sahipleri için hikmetli dünüşmek, tüm ibadetler gibi titizlikle yerine getirdikleri bir davranıştır.
Müslümanca düşünmek ne demektir?
Sabah kalktığımız andan tekrar uykuya daldığmız ana kadar geçen süre içinde, boş düşüncelerle vakit kaybetmemek neden önemlidir?
“….ALLAH, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz “ (Bakara Suresi, 119)
İnsan bir işi yapmak istediğinde -Yüce ALLAH’ın ilhamıyla- önce onu düşünür, sonra yine düşünerek bir plan yapar ve uygulamaya geçer. Yani insanın eyleme geçmeden önce yaptığı ilk hareket düşünmektir. İşte bu nedenle hikmetli düşünmek, bir Müslümanın sahip olması gereken temel özelliklerinden biridir. Çünkü Müslümanca düşünme tarzına sahip olan bir mümin bu düşünce tarzını hayatına geçirerek Yüce ALLAH’a yakınlaşabilir, O’nun beğendiği güzel ahlak özelliklerini kazanmak için çaba sarf edebilir. Nitekim Yüce ALLAH pek çok Kuran ayetinde düşünmenin önemini vurgulamış ve müminleri bu konuda uyarmıştır. Bu ayetlerden biri şöyledir:
“… ALLAH insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler.” (İbrahim Suresi, 25)
Müslümanca Düşünmek Neden Önemlidir?
Çoğu kimse, düşüncesinden de sorumlu olduğunu, aklından geçen her düşüncenin hesabını ahirette eksiksiz olarak vereceğini aklına getirmez. Bu nedenle kendisine yükleyeceği sorumlulukları hesaplamadan hikmetsiz düşüncelerle zamanını boşa harcayabilir. Oysa Yüce ALLAH’ın Kuran’da bildirdiği bir gerçek vardır. Bu gerçek, insanın düşüncelerinden de sorumlu olduğudur. Nitekim Yüce ALLAH “Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.” (Taha Suresi, 7) ayeti ile insanların düşüncelerinden de haberdar olduğunu bildirmekte ve bizleri kıyamet günü düşüncelerimizden de sorguya çekileceğimiz konusunda uyarmaktadır.
Müslümanca Düşünmek İçin…‘ Daima ALLAH’ı Düşünmek
Müslümanca düşünmenin en temel özelliklerinden biri, müminin kendisini ALLAH’a adaması, ALLAH için yaşayıp, ALLAH için çaba harcaması üzerine kuruludur. Bunun için ALLAH’la yakın bir bağ kurar. Bu bağı kurmanın yolu ise, “zikir” yani ALLAH’ı anmadır. Müslümanca düşünce tarzını benimsemiş bir mümin, “Ey iman edenler, ALLAH’ı çokça zikredin” (Ahzab Suresi, 41) ayetinin hükmü gereği, günlük hayatının her aşamasında zikir ve dua halindedir. Verilen nimetlere karşı için için şükreder, hataları dolayısıyla bağışlanma diler, yapacağı işler için yardım ister ve sık sık Yüce ALLAH’ı tesbih edip yüceltir. İbadetlerin ve amellerin, Yüce ALLAH anılarak ve O’nun rızası düşünülerek yapılmazsa, bunların karşılıksız hale gelebileceğini hatırında tutarak yerine getirir.
ALLAH’ın Her şeyi Kaderde Yarattığını Düşünmek
Müslümanca düşünebilmek için öncelikle Yüce ALLAH’ın her şeyi kaderde yarattığını kavramak gerekir. Bu kavrayışa sahip olan bir mümin başına gelen olaylara sinirlenmez, üzülmez, kaygılanmaz, hırslanmaz ve geleceğinin nasıl olacağı konusunda korkular yaşamaz. Çünkü gelecekte yaşayacağı tüm olayların, ne zaman, nasıl, nerede öleceğinin belli olduğunu ve bunları değiştiremeyeceğini bilir. Bunlar zaten ALLAH Katında yaşanmıştır ve bilgisi de tüm detayları ile ALLAH Katındaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta yazılıdır. Bu gerçek Kuran’da şöyle haber verilir:
“Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, ALLAH’a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (ALLAH’ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. ALLAH, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” (Hadid Suresi, 22-23)
Ancak, Yüce ALLAH her insana sanki olayları değiştirmeye, kendi karar ve seçimine göre hareket etmeye imkânı varmış gibi bir his verir. Örneğin insan, su içmek istediğinde, “kaderimde varsa içerim” diyerek oturup beklemez. Bunun için kalkar, bardağı alır ve suyunu içer. Gerçekten de kaderinde tespit edilmiş bardakta, tespit edilmiş miktarda suyu içer. Ancak, bunları yaparken kendi iradesi ve isteği ile yaptığına dair bir his duyar. Ve hayatı boyunca bu hissi her yaptığı işte yaşar. İşte Müslümanca düşünen ve Yüce ALLAH’ın yarattığı kadere teslim olmuş bir mümin kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü ALLAH’ın dilemesi ile yaptığını bilir.
Daima Olumlu Düşünmek
“… ALLAH’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası ALLAH’ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi, 87) ayetinde haber verildiği gibi Müslümanca düşünmenin önemli vasıflarından biri olumlu düşünmektir. Olumlu düşünceye sahip olan bir mümin her olayın yalnızca ALLAH’ın dilemesi ile gerçekleştiğini bildiği için en olumsuz şartlarda, en sıkıntılı gibi görünen durumlarda bile üzüntüye, karamsarlığa ve ümitsizliğe kapılmaz, şeytanın verdiği vesveselerin etkisinde kalarak olumsuz düşünmez. Yüce ALLAH’ın müminlerin dualarına icabet ettiğini bildiği için, en kötü görünen bir olayın bile imtihan ortamının bir parçası olduğundan ve eninde sonunda müminler için mutlaka hayra dönüşeceğinden kuşku duymaz.
Göklerin ve Yerin Yaratılışı Hakkında Düşünmek
Yüce ALLAH Kuran’da tüm insanları, Zatı’nın varlığına, birliğine ve sıfatlarına açıkça şahitlik eden pek çok olay ve yaratılış delili üzerinde inceden inceye düşünmeye davet eder. Kuran’da bütün bu şahitlik eden varlıklara, “ispatlı delil, kesin bilgi ve gerçek ifade eden” anlamına gelen “ayet” ismi verilir. Dolayısıyla, ALLAH’ın ayetleri, evrenin her köşesindedir ve ALLAH’ın varlığını ve vasıflarını gösterip-bildiren tüm varlıkları kapsar. Mümin Kuran’da bildirilen hükümler vesilesi ile, ALLAH’ın yaratmasındaki mükemmelliği, sonsuz akıl, bilgi ve gücü anlar ve bütün varlık âleminin yalnızca Yüce ALLAH’ın ayetlerinden oluştuğunu kavrar. Bu kavrayışın kazandırdığı sorumlulukla Yüce ALLAH’a yakınlaşacak düşüncelere sahip olur. Nitekim Yüce ALLAH insanları belki de hiç düşünmedikleri konular üzerinde düşünmeye davet ederek Müslümanca düşünmenin önemini şöyle haber verir:
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken ALLAH’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru’.” (Al-i İmran Suresi, 190-191)
Daima Müslümanların Lehine Düşünmek
“Şüphesiz ALLAH, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saf Suresi, 4) ayetinde bildirildiği gibi Yüce ALLAH müminlerin daima bir arada olmalarını ve birbirlerine kenetlenmelerini emreder. Bu ayetin hükmü gereği Müslümanca düşünmenin temel unsurlarından biri de Müslümanların birbirlerinin değerini iyi bilmeleri ve hep Müslümanların lehine düşünmeleridir. Bu düşünce doğrultusunda müminler bir zorluk karşısında birbirlerine tam destek verir, birlik olur, birbirlerini her olay ve koşul karşısında koruyup kollar, maddi veya manevi olarak bütün imkânlarını sarf ederler. Çünkü bilirler ki bir Müslüman’ı desteklemek aslında Yüce Rabbimiz ALLAH’ın hak olan dinini desteklemektir.
Her şeyde Hayır Olduğunu Düşünmek
“… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. ALLAH bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216) ayetinde haber verildiği gibi Müslümanca düşünen mümin, her şeye hayır gözüyle bakması gerektiğini kavramıştır. Hayatta kalabilmek için ALLAH’ın kendisine imkan tanımasına ve nimet vermesine muhtaç olduğunu, ancak ALLAH’ın kendisine öğrettiği kadarını kavrayabileceğini bildiğinden Yüce ALLAH’ın sonsuz aklına ve hikmetlerle dolu yaratışına teslim olur. Bu düşüncenin kazandırdığı şuur açıklığı ile, ALLAH’ın tüm evrenin ve tüm varlıkların hakimi olduğunu bilir, kendisinin göremediği, bilemediği olayları ALLAH’ın görüp bildiğini, kendisinin duyamadığı sesleri O’nun duyduğunu, yine kendisinin habersiz olduğu geçmişteki ve gelecekteki tüm gelişmeleri Rabbimiz’in bildiğini düşünür. Böylece hayatın her anının Yüce Rabbimiz’in kontrolüyle ve O’nun isteğiyle yaşandığını, dolayısıyla gerçekleşen küçük büyük her olayın mutlaka bir hayır ve hikmetle yaratıldığını aklından çıkarmaz. Duyduğu her sese, gördüğü her görüntüye, yaşadığı her olaya, kısacası hayatın her anına “hayır gözüyle bakar” ve ALLAH’ın yarattığı kaderdeki hikmetleri görmeyi umut eder.
Her Olayın Kuran Ahlakıyla Değerlendirilmesi
Hayatının yegane amacı ALLAH’ın rızasını kazanmak olan müminin bu yoldaki en önemli rehberi Kuran-ı Kerim’dir. Kuran’a bakıldığında ise, müminin namaz, oruç, hac gibi muhkem ibadetlerin yanı sıra hoşgörülü olmak, öfkeyi yenmek, adaletli davranmak, güzel söz söylemek gibi ibadetlerle de yükümlü kılındığını görürüz. Bu gerçeğin bilincine varan mümin, karşılaştığı her olayı Kuran ayetlerine göre yorumlar ve her durumda Kuran ahlakına en uygun olan tavrı düşünerek bunu uygulamak konusunda titizlik gösterir. Düşüncelerini Kuran ahlakına göre değerlendiren mümin sevgi, hoşgörü, merhamet, şefkat ve mülayimlik üzerine kurulu; öfkeden ve tartışmadan kaçınan, daima Yüce ALLAH’ın rızasına uygun bir tavır sergiler.
İslam Ahlakının Tüm Dünyada Yaşanmasını İstemek
“Size ne oluyor ki, ALLAH yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75) ayetinde emredildiği gibi samimi bir Müslüman’ın tek düşüncesi, Kuran ahlakının tüm dünyada yaşanması ve dünyada ezilen sıkıntı çeken insanların kalmamasıdır. İşte Müslümanca düşünmek; bu olayları çözmenin ve tamamen ortadan kaldırmanın yolunun sevgi, şefkat, merhamet, acıma, karşılık beklemeden hizmet etme şevki, duyarlı olma, fedakârlık, dostluk, hoşgörü, sağduyu ve akıl olduğunu kavramak ve bu insanları kurtarmak, tüm dünyanın adalet, huzur, güven, zenginlik içinde yaşanan, refah dolu bir yer olmasını sağlamak için büyük bir fikri mücadele yürütmektir.
Sonuç: Müslümanca Düşünmek Yüce ALLAH’ın Rızasını ve Cennetini Kazandırmaya Vesile Olur
Müminler, işledikleri salih davranışlar yanında akıllarından geçirdikleri her düşünceden de sorumlu olduklarını bilirler. Kuran ahlakına uygun yaşamak için bu ahlaka uygun düşüncelere sahip olmanın son derece önemli olduğunu da bildiklerinden gün boyunca Müslümanca düşünmek konusunda titizlik gösterirler. “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et” (İnşirah Suresi, 7) ayetinin hükmü gereği müminler hem amelleriyle hem düşünceleriyle hayatlarının sonuna kadar Yüce Rabbimiz’i hoşnut etmeye çalışırlar. İnanan insanların bu samimi çabalarının güzel sonucunu ise Yüce ALLAH Kuran’da şöyle müjdeler:
“Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz ALLAH’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.” (Fussilet Suresi, 30)
Hayatını Yüce ALLAH’a adamış, yıllarca Kuran yolunda hizmet etmiş olan ve Müslümanca düşünmenin en güzel yollarını öğreten Bediüzzaman Said Nursi, şu sözüyle müminin yönelmesi gereken düşünceyi çok güzel ifade etmektedir:
“Senin iktidarın kısa, bekan (devamlılığın) az, hayatın mahdut (sınırlı), ömrünün günleri ma’dud (sayılı) ve her şeyin fanidir. Öyle ise şu kısa fani ömrünü fani şeylere sarf etme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarf et ki, baki kalsın.”
(Mesnev-i nuriye, zerre, s.153)
İlmi Araştırma Dergisi