Müslümanların heyecanı ile iman etmeyen insanların duydukları heyecanlar arasında nasıl bir farklılık vardır? Duydukları heyecan Müslümanların kalbine büyük bir imani coşku ve ferahlık verirken, din ahlakına göre yaşamayan insanların duyduğu heyecan neden sıkıntı veren, zorluk çektiren bir duygudur?
Heyecan kavramı, Kuran ahlakına göre yaşamayan toplumlarda bazı olaylar karşısında yaşanan stres, panik, iç sıkıntısı gibi duyguları ifade eder. Bu heyecan insana haz değil aksine sıkıntı veren, zorluk çektiren bir duygudur. Müslümanların heyecanı ise, ALLAH’ın sanatına karşı duydukları, kendilerine verilen nimetler için hissettikleri, sonsuz cennet hayatını umarak yaşadıkları coşku hissidir.
ALLAH’a tevekkül eden müminler, sıkıntı verici duygulardan tümüyle arınmışlardır. Çünkü yaşadıkları her olayın ve gördükleri her görüntünün bir hikmet üzerine yaratıldığını bilir ve bu hikmetleri görebilmek için bunlar hakkında derin derin düşünürler.
ALLAH’ın büyüklüğünü kavrayıp takdir edemeyen bir insan ise, ALLAH’a karşı tam bir güven ve kararlı bir teslimiyet yaşayamaz. ALLAH’ı dost edinmek yerine kendisine hiçbir yarar sağlamayacak şeylerden medet umar. Bu nedenle de korkularından ve paniğe açık ruh halinden, olumsuz “heyecan”larından -iman etmediği sürece- hayatı boyunca kurtulamaz.
İlerleyen satırlarda din ahlakına göre yaşamayan insanların tevekkülsüzlüğün sonucu yaşadıkları heyecanlarından arınan müminlerin yaşadığı heyecanın ne kadar büyük bir nimet olduğuna değinecek ve müminlerin heyecan duydukları konulardan bazılarına dikkat çekeceğiz.
Müminler ALLAH’ın Yaratma Sanatına Karşı Heyecan Duyarlar
İnsan, biraz dikkatle baktığında evrende mükemmel bir sistemin var olduğunu hemen fark eder. Gözünü çevirip baktığı her yerde ALLAH’ın üstün sanatının hayranlık uyandırıcı delilleriyle karşılaşır. Mümin bir kimse, ALLAH’ın evrenin her noktasında yarattığı bu düzenin mükemmelliği karşısında büyük bir heyecan duyar. Çünkü bu harikalıkların ardındaki aklı, kudreti ve benzersiz sanatı fark eder. Müminlerin ALLAH’ın yaratışındaki mükemmelliği düşündüklerinde üzerlerinde meydana gelen etki, bir ayette şöyle bildirilmiştir:
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken ALLAH’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)
Müminler çevrelerinde yaratılan sanatı ve ihtişamı düşündükçe, kendilerini yaratmış olan, tek dost ve vekilleri olan ALLAH’ın kudretini, gücünü ve büyüklüğünü çok daha iyi anlarlar. ALLAH’ı tesbih ederek O’nun şanını saygıyla yüceltir ve yukarıdaki ayette geçen “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.” sözleriyle de bildirildiği gibi, azabından sakındırması için ALLAH’a sığınırlar.
Cenneti Düşünmenin Verdiği Heyecanı Yaşarlar
Müminlerin en fazla heyecan duydukları konulardan biri de cenneti ve cennet nimetlerini düşünmektir. Çünkü cennet, ayetlerde bildirildiği üzere insanlara, daha önce dünya hayatında eşine benzerine rastlamadıkları bambaşka bir hayat sunmaktadır. Orada dünya hayatında karşılaşılan eksikliklerin ve kusurların hiçbiri yoktur. Çünkü cennet, dünya hayatı gibi bir imtihan mekanı olarak değil, bir mükafat yurdu olarak yaratılmıştır. Dahası ALLAH, insanların cennete özlem duymaları ve ona kavuşmak için çaba harcamaları için dünya hayatını özel olarak kusurlu yaratmıştır. Hayatı boyunca, içinde mükemmelliğe ulaşma arzusuyla yaşayan insan, dünyadaki yaşamın bu eksikliklerini gördükçe cenneti daha da büyük bir heyecanla arzular.
Daha da önemlisi cennette insan aklının dünyadayken kavramakta zorluk çektiği sonsuzluk yaşanacaktır. Yüzlerce, binlerce, milyarlarca, trilyonlarca, katrilyonlarca yıl değil, trilyon çarpı trilyon yıl da değil, hiç bitmeyen, sonu gelmeyen sonsuz bir hayat olacaktır. İnsanın dünyada sahip olduğu bıkkınlık, sıkılma gibi hisler de alınmış olacak ve insan sonsuza kadar yaşadığı her andan büyük bir keyif duyacaktır.
İşte dünya hayatında, cennette karşılaşmayı umdukları bu nimetleri düşünmek, müminlere büyük bir zevk ve heyecan verir. Bir an önce bu nimetlere kavuşma heyecanı ile daha da şevklenir ve ALLAH’ın cennete layık kullarından olabilmek için daha fazla çaba harcarlar. Kuran’da emredildiği gibi, “… eni göklerle yer kadar olan cennete kavuşmak için…” (Al-i İmran Suresi, 133) hayırlarda yarışır ve öne geçenlerden olmaya gayret ederler.
İbadetleri Yerine Getirmenin Heyecanını Yaşarlar
ALLAH’ı razı edebilmek ve sevgisini kazanabilmek, müminler için her şeyden önemlidir. Bu nedenle hayatları boyunca ALLAH’a daha da yakınlaşabilmenin yollarını ararlar. ALLAH’ın Kuran’da buyurduğu bu emir şu şekildedir:
“Ey iman edenler, ALLAH’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın…” (Maide Suresi, 35)
Müslümanlar, Kuran’da bildirilen ibadetleri yerine getirmeyi kendilerini ALLAH’a yakınlaştıracak önemli bir yol olarak görürler. Ancak bunun için ibadetlerin sadece fiili olarak yerine getirilmesi yeterli değildir; ALLAH Katında asıl makbul olan, tüm bunları samimiyet ve coşku ile yapmaktır. Zira ALLAH bir ayette, müminlerin ALLAH için kestikleri kurbanların ne etlerinin ne de kanlarının ALLAH’a ulaşacağını, asıl ulaşacak olanın kalplerindeki takva olduğunu bildirmiştir:
“Onların etleri ve kanları kesin olarak ALLAH’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık ALLAH’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.” (Hac Suresi, 37)
Bu gerçeğin farkında olan müminler, ibadetlerinin ALLAH’a yakınlaşmalarına vesile olacağını ve ahirette karşılığını fazlasıyla alacaklarını bilmenin coşku ve heyecanı içerisinde olurlar.
Kuran-ı Kerim Okunduğunda Heyecan Duyarlar
ALLAH müminlerin Kuran’ı dinlediklerinde gösterdikleri tavrı şöyle bildirmiştir:
“Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman eder.” (Secde Suresi, 15)
Müminlerin, Kuran ayetleri okunduğunda gösterdikleri saygı, ayetlerin hak olduğunu kesin olarak anlamış olmanın verdiği coşku ve heyecandan kaynaklanır.
Dua’nın Coşkusu
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (Bakara Suresi, 186)
Yukarıdaki ayet çok önemli bir sır içermektedir: ALLAH bu ayetle tüm insanlara dua ettiklerinde dualarına karşılık vereceğini müjdelemiştir. Bu Rahman ve Rahim olan Rabbimiz’in biz kullarına vermiş olduğu çok büyük bir nimettir. Böyle büyük bir nimetin farkında olan müminler, büyük bir şevk ve heyecan içerisinde ALLAH’a dua eder, her an her konuda O’ndan yardım dilerler.
Kuran Ahlakına Çağırmanın Verdiği Heyecan…
ALLAH müminler arasında insanları iyiye, hayra ve güzel olana çağıran bir topluluk bulunmasını emretmiştir:
“Sizden; hayra çağıran, (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Al-i İmran Suresi, 104)
Salih müminler bu ayette bildirildiği üzere, insanlara Kuran ahlakının güzelliğini ve din ahlakının hayata geçirilmediği sistemlerdeki kötülükleri anlatırlar. Onları, ALLAH’ın bildirdiği ahlakı yaşamaya davet ederler. Daha da önemlisi, cehennemin ne kadar kötü bir son olduğunu bildikleri için insanları böyle bir sona karşı uyarmak isterler.
Kuran’da Peygamberimiz (sav) gibi diğer tüm peygamberlerin de tebliğ konusunda büyük bir şevk ve heyecan ile hareket ettikleri haber verilmiştir. Her biri bu uğurda çeşitli zorluklarla karşılaştıkları halde asla yılgınlığa kapılmamışlardır. Aksine peygamberlerimiz kavimlerine doğruyu gösterebilmek için her yolu denemişlerdir. Kuran’da Hz. Nuh’un bu konudaki çabası şöyle haber verilmiştir:
“Dedi ki: “Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum.” (Nuh Suresi, 5)
İnsanın dünyada yaptıklarına karşılık olarak sonsuz cennet ya da cehennem hayatı vardır. Bu nedenle iman eden kişiler, tek bir insanın dahi cehennemden kurtulup ALLAH’ın rahmetine kavuşabilmesi için her türlü fedakarlığı seve seve göze alırlar. İnsanların Kuran ahlakını benimsemesi için bütün imkanlarını kullanırlar.
Müslümanların Heyecanı Her An Hayırlarda Yarışmalarına Vesile Olur
Verilen bu örnekler, müminlerin imanlarından kaynaklanan heyecanı hissettikleri konuların yalnızca bir bölümüdür. Müminlerin sahip oldukları güçlü iman, onların daha pek çok konuda coşku ve heyecan duymalarına neden olur. Sürekli olarak yaşadıkları bu heyecan, onları cennete gitmelerine vesile olacak salih ameller yapmaya yöneltir. Zira Yüce ALLAH iman edip salih amellerde bulunanları şu şekilde müjdelemiştir:
“(Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: “Bu daha önce de rızıklandığımızdır” derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 25)
ALLAH bu nimetleri onların dünya hayatında hissettikleri heyecana ve coşku ile yaptıkları ihlaslı davranışlara karşılık vermektedir. Çünkü ALLAH’ın cennetle müjdelediği Müslümanlar, “Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.” (Al-i İmran Suresi, 133) ayetini en güzel şekilde hayatlarına geçirmeye çalışmış ve ALLAH’ın rızasını kazanabilmek için bir ömür boyu heyecan ve şevkle hayırlarda yarışmışlardır. ALLAH, “… Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz ALLAH, şükrün karşılığını verendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 158) ayetinde de bildirdiği gibi gönülden, diğer bir ifadeyle coşku ve heyecan ile yapılan hayırların karşılığını verendir. Bu nedenle müminler dünya hayatında yaptıkları zerre kadar iyiliğin bile karşılığını ALLAH’ın izniyle fazlasıyla alacak ve ALLAH onlardan, onlar da ALLAH’tan razı olacaklardır:
“ALLAH dedi ki: “Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. ALLAH onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Maide Suresi, 119)
Bir mümin vicdanını en güzel şekilde kullanarak düşündüğü için, en ince ayrıntılarda gizlenen hikmetleri dahi kolaylıkla görebilir. Bundan dolayı da aynı olaya karşı iman etmeyen bir insandan çok daha fazla duyarlılık gösterir, güzelliklerden daha büyük bir zevk alır ve çok daha derin bir heyecan hisseder. İman eden bir insanın gördükleri karşısında duyduğu bu heyecan, yoktan yaratıldığını ve böylesine renkli, milyonlarca yaratılış mucizesinin olduğu bir dünyaya geldiğini bilmesinden kaynaklanır. Evren, yıldızlar, gökyüzü, Güneş, Ay, kelebekler, kuşlar, milyonlarca canlı, bitkiler, meyveler… Mümin her baktığı yerde ALLAH’ın eşsiz sanatını görür ve bütün bunlar karşısında heyecan duyar.
alıntı