Ramazan ayında tutulan orucun, mükafatının kat kat fazla olacağını ve bu ayda, bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesinin olduğunu, gösteren hadisler şunlardır. Ebu Hureyre (ra)’dan rivayette Resul (sav) diyor ki;
“Adem oğlunun bütün amellerine karşılık verilecek sevap on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. ALLAH’u Teala buyurdu ki: Oruç müstesna! Oruç benim içindir, onun karşılığını ancak ben vereceğim. Oruçlu kişi, nefsani arzularını ve yemesini benim için terk eder. Oruçlu kişi için iki türlü ferahlık vardır: Biri iftar anındaki ferahlık, diğeri Rabbine kavuştuğu zamanki ferahlıktır. Oruçlunun ağız kokusu ALLAH katında misk kokusundan daha hoştur.” (Müslim)
Utbe bin Abdullah (ra)’dan, Resul (sav) buyurdu ki; “Kim ALLAH yolunda farz orucu olarak bir gün oruç tutarsa ALLAH, onu cehennemden yerler ve gökler arasındaki mesafe kadar uzaklaştırır. Kim de bir gün nafile olarak oruç tutarsa, ALLAH cehennemi ondan gökle yer arası kadar mesafe ile uzaklaştırır.” (Tabarani)
ALLAH’u Teala kadir gecesiyle alakalı şöyle buyurdu;
”Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.” (Kadir 2)
Resulullah (sav) şöyle söylüyor;
“Kadir gecesi Ramazanın son on gecesidir. Kim ki bu gecede ecir dileyerek ibadet için kıyam ederse ALLAH, onun önceki ve sonraki günahlarını affeder.” (Müslim)
Görüldüğü gibi ALLAH ve Resulü, bu Mübarek Ramazan ayının bizler için ne kadar faziletli, bereketli ve rahmet dolu bir ay olduğunu gösteriyor. Bu mübarek ayın faziletlerinden faydalanabilmek için, ümmetin bu aydaki durumunun ve bizlerin neler yapmamız gerektiğini bilmemiz gerekir.
Bugünkü Müslümanların Ramazan ayını nasıl karşıladıklarını ve geçirdiklerine bakarsak, içler acısı bir durumda olduklarını görürüz. Ne yazık ki kimilerine Ramazan ayı bir rol oynamayıp, kendileri için Ramazan orucunun geçerli olmadığını zannetmektedirler. Kimileride oruç ve teravih ibadetlerini adet ve gelenek olarak görüp, orucu perhiz için ve teravih namazlarını da spor niyetiyle kılıp, Müslüman gözükmekte. Ümmete ve yaşadıkları devletlere baktığımızda şunları görebiliriz: Ümmet hala zulüm, eziyet ve yok edilmekle karşı karşıya kalıp kendisine bu mübarek ayda rahat ve huzur verilmiyor, küfrün istilasından ve baskısından kurtulamıyor.
Ümmetin yaşadığı devletler ise, hem Müslüman gözüküp aynı zamanda küfür fikirleri ve kültürünü aşılamaya çalışıyor, Ramazan ayı başladığında Gazete ve Televizyon kanallarında İslami (onların anladığı ve vermek istediği) konulara yer ayırdıkları gibi, Ramazan programı adı altında eğlenceli dans ve müzik programları ile donatıp, yanı sıra Ramazan tombalası düzenliyorlar. Müslümanların Ramazan ayına aynı günde başlayıp aynı günde beraber Ramazan bayramını yapmalarını engelliyorlar.
Bütün bunlar Müslümanları bir çatı altında toplayacak, Ramazanın bereketinden ve faziletinden faydalanacak aynı günde oruca başlayıp aynı günde bayram yaptıracak, bu ayda da İslamı, cihad vasıtasıyla aleme yayacak, bir İslam Devletinin bulunmadığından kaynaklanmaktadır.
Tarihe baktığımızda Müslümanlar izzetli, şerefli ve huzurlu bir hayat sürdürdükleri devletleri vardı. Onlar bu çatı altında cihatlar yapıp İslamı aleme taşıdılar ve onunla korundular. Hatta Ramazan ayı, onların dünya işlerini ve cihatlarını aksattırmadı, aksine daha da bir aşk ve şevkle yaptılar. Bazı örnekler verecek olursak: Şirk ve putçuluğun mağlup olduğu, Ebu Cehil’in öldürüldüğü ve Tevhidin galip geldiği Bedir günü (Büyük Bedir Savaşı) hicretin ikinci yılının Ramazan ayının yirmi yedinci cuma günü vuku bulmuştur.
Kâbenin etrafındaki putların yıkıldığı ve putçuluğun imha edildiği Mekke’nin fethi Ramazan ayının onuncu gününde vuku bulmuştur.
Tebük savaşı ve İslamın Yemene yayılması bu ayda olmuştur. Endülüs Tarık b. Ziyad tarafından 19 Temmuz 711 senesinde fethedilmiştir.
Görüldüğü gibi tarih bizim için bir ibrettir. Müslümanlar Ramazan ayını bir vesile kılarak kendisine çeki düzen verip, bu Mübarek ayın bereketinden ve faziletinden faydalanması ve karşılığını ALLAH’tan umması gerekir. Çünkü ALLAH’u Teala Müslümanlara bir fırsat vererek, bu mübarek ayı bereket, rahmet ve mağfiret dolu kılmıştır. Neden bizleri yoktan yaratanın sözünü tutup, onun uyarısını dinlemiyoruz. Neden ümmeti bu durumdan kurtarıp, ALLAH’u Tealanın istediği hale ümmetin dönüşmesine yardımcı olmuyoruz ve neden ALLAH’ın bu ayda sonuna kadar açmış olduğu cennet kapılarından bizleri girdirecek amelleri işlemiyoruz neden? Gelin Kur’an’a ve sünnete sımsıkı sarılalım. Çünkü, Kur’an bu ayda indirilmiş ve eğriyi doğrudan ayırt etmiş, beşeri nizamların yanlışlığını gösterip düzen sahibinin ancak ALLAH’u Tealanın olduğunu bizlere göstermiştir. Rabbimiz bu ayda inen Kur’an’la bizlere doğru yolu gösterip, bizim için hiç bir mazeret bırakmamıştır. ALLAH’u Teala En’am suresinde şöyle buyurmaktadır;
“Yahut “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, ALLAH’ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.” (En’am 157)
Bizlere Kur’an ulaştığına göre, doğru yolu göstermiş ve ona göre amel etmemizi ALLAH’u Teala bizden istemektedir.
Son olarak, sevgili Peygamberimizin Şaban ayının son gününde Sahabelere yaptığı konuşmayı hatırlatarak yazımızı bitirmek istiyoruz. Selman’dan rivayet edildiğine göre, Resul (sav) şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Büyük ve Mübarek bir ay sizi gölgesi altına almıştır. Bu öyle bir aydır ki, bu ayda bin geceden daha hayırlı bir gece bulunmaktadır. Öyle bir aydır ki, ALLAH bu ayda oruç tutmayı farz kıldı, gecelerinde kalkıp ibadet etmeyi nafile kıldı. Bu ayda her kim hayır hasletlerinden biri ile ALLAH’a yaklaşırsa Ramazan ayı dışında farz ibadet yapmış gibi sevap kazanır. Bu ayda her kim farz bir ibadeti yerine getirirse Ramazan ayı dışında yetmiş farz yerine getirmiş gibi sevap kazanır.”
”Ramazan ayı sabır ayıdır. Sabrın da sevabı cennettir. Ramazan ayı ALLAH’ın Kullarını gözetme ayıdır, mü’minin rızkının arttırıldığı aydır. Bu ayda her kim bir oruçluya iftar verirse günahları mağfiret olunur, kendiside cehennem ateşinden azad olur, oruçlu kişinin sevabından hiç bir şey eksilmediği halde onun tuttuğu orucun sevabı kadar sevap da kendisine yazılır.”
Sahabeler dediler ki: -Ya Resulullah! bizim her birimiz oruçluya iftar yemeği verecek güçte değildir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “ALLAH bu sevabı bir hurma ile yahut bir yudum su yahut bir miktar süt ile iftar verenlere de verecektir. Bu ayda dört şeyi çok yapın: İkisi ile Rabbinizi razı edersiniz, İkisine ise sizin ihtiyacınız vardır. Rabbinizi razı kılacağınız iki şey şunlardır: ALLAH’’tan başka bir ilah bulunmadığına şehadet etmek, ALLAH’a karşı istiğfarda bulunmak. İhtiyacınız olan iki şeyde şunlardır: ALLAH’’tan cenneti isteyin. cehennemden ona sığınırsınız. Her kim oruçluya su verirse ALLAH Teala ona benim havuzumdan su içirecektir ki, cennete girinceye kadar bir daha susamayacaktır.”
Rabbimizden bu mübarek Ramazan ayını Ümmeti Muhammede hayırlı kılıp, bu kötü durumdan bizleri kurtarmasını niyaz ederiz. (Amin)