Ebû Hureyre anlatıyor (RadiyALLAHu Anh):
“Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün” buyuruyor Âlemlerin Efendisi. (sallALLAHu aleyhi ve sellem) Merakla soruyor Ashâb-ı Kiram. “Kimin Ya RasulALLAH?” İçinde müjdeyi ve ikazı barındıran şu enfes cevabı veriyor Söz Sultanı; “Annesi ve babası veya bunlardan bir tanesi yanında yaşlanıp ta cennete giremeyen kişinin.” (Müslim/Bir 45)
Evet, hem dünya hem de ahiret hayatımız adına eşi bulunmaz bir hazineden haber veriyor Peygamber Efendimiz. Rabbimizin emanetleri nazarıyla bakabileceğimiz anne ve babalarımız, gerekli saygı ve hürmeti gösterdiğimizde Rahmet kapılarının ardına kadar açılmasını sağlayacak referanslarımızdır.
Onların hassas bünyeleri Rabbimizin nazarında o derece önemlidir ki onlara ‘Öf’ bile demek hoş karşılanmamış, hatta yasaklanmıştır. Bizlerin yetişmesi adına gösterdikleri çaba ve gayrettir onları bu denli kıymetli kılan. Onlara verilen bu kutsal değer, bereketin ve musibetlerin def’inin en büyük sebebidir aslında.
Bediüzzaman Hazretleri, kendisine misafir olan kediciklerin hanesine getirdiği berekete defalarca şahit oluyor. Bu minik canavarların hürmetine bile rahmet-i Rahman’dan bereket yağıyorsa insanların en kıymetlileri sayılabilecek ebeveynin hürmetine yağacak bereketi varın siz hesap edin.
Onlar, zannedildiği gibi geçim sıkıntısının sebebi değil, getirdikleri bereketle geçim sıkıntısının en büyük engelidirler. Bunda zerre kadar şüpheniz olmasın.
Bütün bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda toplumumuzda yaygın olan gelin kaynana çekişmesini anlamanın mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Zira bu ilişkinin anne-evlat ilişkisinden bir farkı yoktur.
Bu sorumluluklar, dinimize ait sorumluluklarla paralellik arz eder. Dolayısıyla dinini yaşamaya çalışan toplumumuzda, böyle bir sorunla karşılaşılmaması gerekirken bu sıkıntının dini hassasiyetleri olan birçok ailede baş göstermesi, bir şeylerin eksik yapıldığının en büyük göstergesidir!
Gelin- kaynana ilişkilerinin sorunsuz geçmesi için kadının, kocanın ve kayınvalidenin üzerine düşen bir takım sorumluluklar vardır. İşin, gelin tarafına bakan kısmını ele aldığımızda, bir evladın öz annesine göstermesi gereken saygı ve hürmetle meselenin çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Teoride son derece basit olan bu çözümün pratik hayatta pek de uygulanmadığını söyleyebiliriz.
Acı olan taraf ise dini hassasiyetleri olan(!) hanımefendilerin bile bu konuda yeterli duyarlılığı göstermeyerek sorunları kadınlığa ait reflekslerle daha da çıkılmaz hale getirmeleridir.
Hâlbuki onlara gösterilecek hürmet, yaşlılıklarından kaynaklanan hatalarına göz yumma ve sabır gösterme ahiretlerinin kurtulması adına ne büyük bir hazinedir. Bu hazineye kayıtsız kalmak aldanmışlığın ta kendisidir.
Hayatının kırk elli yılını belli bir tarzda yaşayan kayın validelerimizin, yanlış olduğunu düşündüğümüz alışkanlık ve davranışlarını bir anda değiştirmesini beklemek sorunların çözümüne pek de katkı sağlamaz.
Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, fedakârlığın ve sabrın gelin tarafına bakan kısmı daha çoktur. Bu fedakârlığı ve sabrı gösterebilmenin yolu da onlara bir rakip gözüyle bakmaktan değil, öz anne nazarıyla bakmaktan geçer. Evet, işin püf noktası da tam burasıdır.
Kayınvalidelerinin gönlünü hoş tutan ve duasını alan gelin hanımlar hem Rabbimizin engin lütuflarına mazhar olacaklar, hem de eşleri nazarında değerlerine değer katacaklardır. Bunun da aile saadetine olumlu katkı sağlayacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Ahmed Osmanoğlu