Yaz aylarının girmesiyle birlikte tüm Türkiye’de bir havai fişek çılgınlığı başlamıştır gidiyor..
150 – 400 ytl lik havai fişekler, sanki israfın son haddine varıldığının ilanıymışçasına birer birer atılıyor.. Artık düğünlerde havai fişek atılmaması yadırganır oldu. Genelde büyük organizasyonlarda gördüğümüz havai fişek gösterileri, orta kesimden bir çok insanımız tarafından da yapılmaya başlandı. Düğün törenine havai fişekler, sünnet törenine havai fişekler, mezuniyet gecesine havai fişekler, hatta gündüz gözüne havai fişek gösterisi yapanlar bile mevcut..
Hal böyle olunca artık düğününde havai fişek atmayanlar kınanır, ayıplanır oldu.. Zaten israf içerisinde yüzülen düğünlerimiz, havai fişek gösterileriyle daha da masraflandı..
Peki havada bir kez görünüp kaybolan bir şeyi millet olarak neden bu kadar benimsiyoruz?
Cemil-i Zülcelal fazl ve kereminden en güzel manzara olan gökyüzünü bütün insanların istifadesine masrafsız, gayet san’atlı bir şekilde sunmuşken..
Yapay aydınlatmalarla gökyüzünün temiz ve masum yüzüne insan eliyle yapılmış yapay makyajlar gerçekten göz zevki mi veriyor?
Yoksa bu iş artık bir zenginlik yarışı mı oldu insanlar arasında?
“İsrafta hayır yoktur.” Hayırlara vesile olan düğünlerimize israfı sokmamız nelerin habercisi?
Çok değil, 50 yıl önce ekmek, gaz yağı kuyruklarında bekleyen insanımızın, şimdi milyarlarca lirasını bu görünüp kaybolan şeylere yatırması bir tokatın habercisi gibi geliyor..
Bizler bu havai fişek çılgınlığını engelleyemezsek, bu sahip olduğumuz nimetlerin şükrünü eda edemezsek, bu nimetlerin bizden alınacağı aklımızdan hiç çıkmamalı..
Ve gelin, bugün siyah geceyi rengarenk aydınlatan havai fişeklere sonkez bakıp Hz. İbrahim (a.s) gibi diyelim:
“Ben görünüp kaybolan şeyleri sevmem..”
Muhammed Beşir