965. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Düşmanla karşılaşmayı dilemeyin! Şâyet karşılaşırsanız, sabredip dayanın.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
966. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Olur ki, siz bir toplumla savaşırsınız. Canlarını ve çocuklarını kurtarmak için, sizinle malları ile barışa kalkışırlar. Bunun üzerine onlara ilişmez ve barış yaparsınız. işte bundan sonra onlara saldırmanız, sözleşmede yazılanlar dışında bir şey almanız da doğru olmaz.”
Cüheyneli bir adam. Ebû Dâvud.
967. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah yolunda yola koyulmak, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”
Sehl radıyallahu anh. Müslim.
968. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, devenin sütü memelerine gelecek kadar sürede, Allah yolunda savaşırsa, ona cennet vâcip olur.
Kim, Allah yolunda öldürülmeyi gönülden isteyip savaşır da, sonra ölür, ya da öldürülürse, şehîd sevabı alır.
Kim Allah yolunda yaralanırsa, ya da tökezlerse, kıyamet gününde zaferan renginden daha baskın bir renk, miskten daha hoş kokan bir koku ile gelir.
Allah yolunda, kimin üzerinde bir yara çıkarsa, ona şehîdlik damgası vurulur.”
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî.
969. Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gelerek şöyle dedi:
“insanların hangisi üstündür?”
“Allah yolunda canıyla malıyla savaşan mümin.”
“Ondan sonra hangisidir?”
“insanların kötülüklerinden korunmak için, Allahtan korkarak bir köşeye çekilen kişi.”
Ebû Saîd radıyallahu anh. Buhârî.
970. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah korkusundan ağlayan kişi, süt memeye dönünceye dek cehenneme girmez.
Allah yolunda tozlanan kulun tozu ile cehennem dumanı kesinlikle bir araya gelmez.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.
971. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim Allah yolunda bir harcama yaparsa, karşılığında yediyüz kat alır.”
Huzeym radıyallahu anh. Tirmizî.
972. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kim, Allah yolunda bir savaşçıyı donatırsa, kendisi savaşa katılmış gibi sevap alır. Kim, geride kalıp, savaşçının çoluk çocuğuna bakarsa, o da savaşmış gibi olur.”
İbn Hâlid radıyallahu anh. Buhârî.
973. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ümmetimden iki cemaati Allah ateşten kurtaracaktır: Biri Hind ile savaşacak olan cemaat, ötekisi isa bin Meryem ile birlikte düşmana karşı savaşacak olan cemaat.”
Sevban radıyallahu anh. Taberânî.
974. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“iyi olsun, kötü olsun, her kumandanla birlikte savaşmanız sizin üzerinize vâciptir. iyi olsun, günahkâr olsun, imamlık yapmayı bilen her müslümanın arkasında namaz kılmak da size vâciptir. Hatta büyük günahlar işlemiş olsa bile.”
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
975. Bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gelerek şöyle dedi:
“Hem ünlü olmak, hem de sevap almak için savaşan adam hakkında ne buyurursun?”
“Onun için hiçbir şey yoktur!” buyurdu ve ekledi:
“Allah, sadece kendi rızası için olmayan hiçbir ameli kabul etmez.”
Ebû Ümâme radıyallahu anh. Nesêî.
976. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir ordu gönderirken şöyle derdi:
“Haydi, Allahın adıyla yürüyün! ihtiyarları, çocukları, kadınları öldürmeyin! Aşırı hareketlerden kaçının ve elde edeceğiniz malları bir araya toplayın. Düzeltici olunuz, iyi davranınız. Çünkü Allah, iyi davrananları sever.”
Enes radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
977. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Biriniz sedirine yaslanıp da, Allahın bu Kurândakilerin dışında hiçbir şey yasak etmediğini mi sanır?
Dikkat edin! Vallahi, ben duyurdum, birçok emirler verdim, birçok yasaklar koydum. Bütün bunlar Kurânın âyetleri kadar, hatta belki de daha çoktur.
Allah, hanımlarınızı dövmenize izin vermemiştir.
Allah, Ehlikitâbı dövmenize müsaade etmemiştir. Üzerlerindeki vergiyi verdikleri sürece bunları yapamazsınız, hatta meyvelerini bile yiyemezsiniz!”
İrbâd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
978. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Cennete giren hiç kimse, dünyaya geri dönmek istemez. Yeryüzünde bulunan her şey orada da vardır. Ancak şehîd, şehîdlik mertebesinin yüksekliğini gördüğü için, dünyaya on kere dönüp, her seferinde öldürülüp şehîd düşmeyi isteyecektir.”
Enes radıyallahu anh. Buhârî.
979. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Şehîd, aile ve akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecektir.”
Ebû Derda radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
980. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Malı uğrunda öldürülen şehîddir. Canı uğrunda öldürülen şehîddir. Dini uğrunda öldürülen şehîddir. Namusu uğrunda öldürülen şehîddir.”
Saîd radıyallahu anh. Tirmizî.
981. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bir kimsenin, bir toplumla arasında bir antlaşma olursa, süre bitinceye dek, ya da karşı taraf antlaşmayı bozuncaya kadar, antlaşma düğümünü ne sıksın, ne de çözsün.”
Süleym radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
982. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Kıyamet gününde, verdiği sözde durmayan ve ahdini bozan her kişinin vefasızlık ve döneklik derecesi kadar yükseltilecek olan bir bayrağı vardır.
Haberiniz olsun ki, sözünde durmayan genel yönetici kadar dönek olan hiç kimse yoktur.”
Ebû Saîd radıyallahu anh. Müslim.
983. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Allah tek bir ok sebebiyle tam üç kişiyi cennete koyar: Sevap umarak onu yapanı, onu kullanıp atanı ve atana yardım edeni.
Atın ve ata binin! Bence atış yapmanız, ata binmenizden daha sevimli ve iyidir. Her eğlence boştur. Övgüye lâyık olan oyunlar ise üç tanedir:
Kişinin atını eğitmesi, hanımıyla oynaşması, yay çekip ok atması, sonra atılan okları toplaması. Çünkü bunlar, Haktandır. Kim öğrendikten sonra atışı bırakırsa, bir nimeti terketmiş olur.”
Ukbe radıyallahu anh. Tirmizî.