Assalamu aleikum ey kerim kardeslerim
“Sizin kadınlarınızın üzerinde el-bette hakkınız vardır ve kadınlarını-zın da sizin üzerinizde elbette hakları vardır.” (Tirmizî, 1083, 3012)
Hamd Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’a, salatu ve selam Onun Rasulü’ne, ehline, ashabına ve Kıyamet gününe kadar O’na ihsanla tabi olanların üzerlerine olsun. (Âmin.)
إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا
“Sizin kadınlarınızın üzerinde elbette hakkınız vardır ve kadınlarınızın da sizin üzerinizde elbette hakları vardır.” (Tirmizî, 1083, 3012)
Bundan önceki yazımızda kadının eşine karşı olan görevlerini görmüştük. Bu yazımızda erkeğin hanıma olan sorumlulukları ve görevleri üzerinde duracağız inşaALLAH. Ayette de görüldüğü üzere erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınında erkek üzerinde hakları vardır. Yani evlilik sadece kadının itaat etmesinden ibaret değildir.
Erkeğin görevleri hususunda genelde bilinen iki şey vardır. Bunlar: Evinin rızkını temin etmek, Hanımının zarurî ihtiyaçlarını karşılamaktır. Oysa erkeğin görevleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Elbette bunlar yapılması zarurî olan yapılmadığı takdirde günaha girilebilecek hususlardır. Yalnız evliliği ayakta tutacak, güzel devam etmesini sağlayacak görevler vardır ve bunlar genelde erkek tarafından pek kabul edilmek istenilmeyen veya gereksiz gözüyle bakılan görevlerdir. Aslına bakılacak olursa, bu görevleri çoğu erkek bilmez dahi.
Bunların bir kaçına sıralayacak olursak;
1. Hanımına karşı iyi muamelede bulunması,
2. Onun için temiz, güzel giyinip kokular sürünmesi,
3. Zamanın bir kısmını onunla geçirip, ilgilenmesi,
4. Onu İslâmî Kültürü ile en güzel şekilde eğitmesi,
5. Hanımının kendisine itaat etmesinin farz olduğunu bildiği halde, onun yapamayacağı veya istemediği şeyleri zorla yaptırmaması,
6. Anlayışlı ve güler yüzlü olmasıdır (vs.)
Erkek evin emiri ve yöneticisidir. Eve çıkan girenden haberdardır. Ailesini gözetler, korur ve ancak onun izni doğrultusunda hareket edilir. Emir sahibi erkek olduğu için evliliğin büyük sorumlulukları onun omuzlarındadır. Çünkü o evin yöneticisidir. Bir diğer deyişle evde sözü geçendir. Bu durumda ona büyük iş düşmektedir. Emir sahibi olduğu için ailesini İslâm’a göre eğitip bu istikamette yetiştirebilme gücüne sahiptir.
Bilindiği gibi erkek ve kadın arasındaki tek fark kadının duygusal, zayıf olması, erkeğinde dayanıklı ve güçlü olmasıdır. Bunun dışında yaratılış gereği aralarında bir farklılık yoktur. ALLAH Azze ve Celle erkeği kadının emiri olarak seçmiştir ve kadının da emirine itaat etmesini farz kıldı. İşte kadın ve erkek ALLAH’ın bu nizamına bağlandıkları sürece aile kurumunun yıkılması imkânsız olur. Yıkılmasının en büyük sebeplerinden biri kadının emirine itaat etmemesi olduğu gibi aynı zamanda erkeğinde kadının fıtratını (yaratılışını), yapısını anlamaması ve erkeğin yaratılışından farklı olduğunun bilincinde olmamasıdır.
ALLAH Azze ve Celle, Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam vasıtasıyla kadınların nasıl varlıklar olduğunu tafsilâtlı bir şekilde açıklamıştır ki, erkek bunları öğrensin ve hanımına karşı davranışlarda dikkatli olsun. Bakın ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam kadınları fıtratını nasıl anlatıyor:
Ebu Hurayra RadiyALLAHu Anh’dan rivayetle ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam şöyle buyurdu:
فَإِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ وَإِنَّ أَعْوَجَ شَيْءٍ فِي الضِّلَعِ أَعْلَاهُ فَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهُ كَسَرْتَهُ وَإِنْ تَرَكْتَهُ لَمْ يَزَلْ أَعْوَجَ فَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ
“Zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiklerinin en eğri olanı en üstte olandır. Eğer sen onu düzeltmeye kalkışırsan onu kırarsın ve eğer sen onu olduğu gibi bırakırsan o öyle eğri kalır. Öyle ise kadınlara sürekli iyi tavsiyelerde bulunun.”(Buhari 3084, Müslim 2671)
إِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ لَنْ تَسْتَقِيمَ لَكَ عَلَى طَرِيقَةٍ فَإِنِ اسْتَمْتَعْتَ بِهَا اسْتَمْتَعْتَ بِهَا وَبِهَا عِوَجٌ وَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهَا كَسَرْتَهَا وَكَسْرُهَا طَلَاقُهَا
“Şüphesiz kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır; bir yol üzerinde onu kendin için tamamen düzeltemezsin. Eğer ondan yararlanmayı becerebilirsen yararlanırsın; Hâlbuki onda eğrilik vardır. Eğer onu düzeltme yoluna girersen kırarsın; onun kırılması boşanmasıdır.” (Muslim, 2670)
Bu ve bunlara benzer birçok hadiste kadının yaratılışı açıklanmıştır. Kadın hamile olur, doğum sancısı çeker ve çocuğunu yetiştirir. Bu yüzden ALLAH Subhanehû ve Teâlâ kadını çok duygusal ve merhametli yaratmıştır. Böylece hiç bıkmadan, usanmadan hamile kalabilsin ve her şeye rağmen çocuklarını sabırla yetiştirebilsin. Kadınlar duygusal ve merhametli oldukları için her şeye çok çabuk kırılır ve üzülürler. Bir olay karşısında hemen duygularına kapılırlar ve çoğu zaman aklı devreden çıkartıp duyguları ile hareket ederler. Bu yüzden erkek evlenmeden önce kadının nasıl bir varlık olduğunu iyi araştırmalı ki kale sağlam ayakta kalabilsin.
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam;
خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لِأَهْلِي
“Sizin en hayırlınız, ailesi için en hayırlı olanınızdır ve ben ailem için aranızda en hayırlı kişiyim.” (Tirmizi, İbni Mace) diye buyurdu.
Nasıl ki insanlar hiç tanımadıkları birileriyle temasta bulunduklarında onlarla yakınlık kurmak ve güvenlerini kazanmak için tatlı dille ve güler yüzle yaklaşırlar, onları kırmamak ve kötü söz söylemek için çok dikkatli olurlar aynı şekilde hanımlarına karşıda böyle olmalıdırlar. Onun yakınlığını ve güvenini kazanmak için bunu yapmak zorundadır. Hatta hanımına dışarıdaki insanlara ilgilendiğinden daha çok ilgilenmelidir. Çünkü kadın erkeğin hayat arkadaşıdır. Ömür boyu onunla hayatını sürdürecek kişidir. Onu kaybettiği an bir daha kazanma imkânı olmayabilir.
Öyle insanlar vardır ki, dışarıda herkese karşı hoşgörülü, sakin, yumuşak ve naziktirler ama eve gelince bambaşka insan olurlar. Maskeleri düşer dünyanın en kaba, en asık suratlı ve en müsamahasız biri olur çıkarlar. İşte bu hal ehline karşı hayırsız olmanın tipik örneğidir.
ALLAH Azze ve Celle Nisa Sûresi’nde:
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ
Siz onlarla (kadınlarla) muaşarede (ilişkilerde) maruf üzere bulunun. (en-Nisa 19) diye emretmiştir. İslâm âlimleri kadınlara iyi davrananların değerli kişiler, kötü davrananların ise adi kimseler olduğunu ortaya koymuşlardır ve erkeğin evinde çocuk gibi fakat dışarıda erkek gibi davranması gerektiği hususunda sağlam ölçü vermişlerdir.
Ebu Hurayra RadiyALLAHu Anh’dan rivayet edilen bir Hadiste ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşöyle buyuruyor:
لَا يَفْرَكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلُقًا رَضِيَ مِنْهَا آخَرَ
“İnanan bir erkek, inanan bir kadını iğrenç bulmasın; Çünkü onun bir huyundan hoşlanmazsa başka bir huyundan hoşlanabilir.” (Müslim, 2672; Ahmed b. Hanbel, 8013)
Hiç bir insan mükemmel olamaz. Mükemmellik yalnızca ALLAH Azze ve Celle’ye mahsustur. Ve insanlar kusurlu, hata yapabilen varlıklar olarak yaratılmıştır. Her insanın kusurları olabileceği gibi elbet kadınların da kusurları ve hataları olur. Evlenecek olan erkek dört dörtlük ve hatasız bir kadın arayışına çıkarsa öyle bir kadın bulamayacağı gibi hayatı boyunca evlenemeyecektir. ‘Kusursuz dost arayan dostsuz kalır’ atasözü yerinde bir tespittir. Bu yüzden kadınların kusurlarını çoğu zaman görmemezlikten gelinip ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ında buyurduğu üzere onun iyi huylarını hatırlanması gerekli.
Örneğin:
– Eşim istediğim gibi becerikli değil ama evimi temiz tutar ve güzel yemek yapar
– Biraz hırçın ama namuslu ve iffetini koruyan kadındır.
– Veya çokta güzel bir kadın değil ama ben eve geldiğimle tatlı dili ve güler yüzüyle tüm yorgunluğumu giderir… gibi iyi huylarını hatırlamalıdır.
Elbette ki kadında değişebilecek huylar varsa erkek en güzel üslubuyla onu değiştirmeye çalışmalıdır. Eğer söz konusu (yaratılış gereği) değiştirilemeyecek huylarsa, bunlar üzerinde durmamalıdır. Örneğin kadınların çabuk kırılmaları ve üzülmeleri yaratılış gereğidir. Erkek bunun üzerinde ne kadar uğraşsa da kadındaki bu huyu değiştiremez. Bunun üzerinde fazla durmayıp bu hususta sabırlı olması gereklidir. Ve bu sabrın mükafatını da ALLAH Azze ve Celle katında alacağını unutmamalıdır.
ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam Veda Haccı’nda erkeklere şu öğütlerde bulundu:
أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا
“Dikkat! Kadınlar ile hayır tavsiyede bulunun; onlar sizin yardımcılarınızdır. Onun dışında onlardan bir şeye malik değilsiniz. Ancak apaçık seçik bir fahişelik (çirkinlik) getirmeleri bunun dışındadır. Eğer böyle bir davranışta bulunurlarsa onları yataklarında yalnız bırakın ve zarar vermeyecek ölçüde dövün. Bunun sonucunda eğer size itaat ederlerse artık onlar üzerine başka yollar arama girişiminde bulunmayın. (Tirmizî, 1083, 3012)
Genelde erkekler kadının bir hatasını veya kusurunu gördüklerinde şiddette başvururlar. Akıl almaz bir şekilde döverler. Evet, ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşayet ahlaksızlık yaparlarsa, itaat etmezlerse onları dövün diyor. Yalnız dikkat edilmesi ve anlaşılması gereken çok önemli bir mesele vardır ki oda dayağın son yöntem olmasıdır. Ve dayağın ölçüsünü de ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selambelirlemiştir. Kadın, kocasına baş kaldırır itaat etmezse erkeğin yapacağı ilk iş ona nasihat ve öğüt vermesidir. Bunu yaparken de kızmadan, bağırmadan ve en güzel üslupla uyarmasıdır. Eğer kadın itaatsizliğe devam ederlerse ikinci yöntem devreye geçer ki buda bir müddet yatağını terk etmesidir. Bununla da terbiye edilmezlerse işte o vakit üçüncü kademe olan dayak gelir. Dayağın ölçüsü de onların canını acıtmayacak şekildedir. Ve asla yüze vurulmamasıdır ki ne olursa olsun yüze vurmak caiz değildir. Bunu hemen bir ayetle delillendirelim:
وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً
Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin. Onları yatakta yalnız bırakın ve dövün. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine başka bir yol aramayın. (en-Nisa 34)
Görüldüğü üzere ALLAH Azze ve Celle kadınların ıslah edilmesi için hafiften ağıra doğru üç kademeli bir yol tavsiye etmiştir. Dayak son kademe olduğu halde günümüz erkekleri ilk başvurdukları yöntem olmuştur. Burada yanlışlık yaptıkları gibi dayağın ölçüsünü de kaçırmaktadırlar. Bırakın yüze vurmayı ellerine o an ne geçerse onunla büyük bir şiddet uygularlar. Oysaki ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamhiç bir zaman hanımlarını dövmemiştir. Hatta bir defasında Hz. Aişe onu sinirlendirdiğinde;
“Ya Aişe! VALLAHi eğer ALLAH’a bu konuda hesap vermeyeceğimi bilsem şu elimdeki kürdanla döverdim seni!” demişti. SubhanALLAH. Bunda gerçekten büyük bir ders çıkartılmalı. Kadının bir kusuru görüldüğünde onu dövmek yiğitlik, erkeklik değildir!..
Yüze vurmanın caiz olmadığını belirtmiştir. Bunu da şu hadisle delillendirelim:
Muaviye İbni Hayde RadiyALLAHu Anh ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın yanına gelerek: ‘Ya RasulALLAH! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir?’ diye sorduğunda, ALLAH’ın Habibi şöyle buyurdu:
أَنْ تُطْعِمَهَا إِذَا طَعِمْتَ وَتَكْسُوَهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ أَوِ اكْتَسَبْتَ وَلَا تَضْرِبِ الْوَجْهَ وَلَا تُقَبِّحْ وَلَا تَهْجُرْ إِلَّا فِي الْبَيْتِ
“Yediğin zaman onu yedirmen, giydiğin zaman kazancına göre onu da giydirmen, dövdüğünde yüzüne vurmaman, ona çirkin söz söylememen, ev hariç onu yalnız başına savmamandır.” (Ebû Davûd, 1830)
Ve yine ALLAH Rasulü:
يَعْمِدُ أَحدُكُمْ فَيَجْلِدُ امْرَأَتَهُ جَلْدَ الْعَبْدِ فَلَعَلَّهُ يُضَاجِعُهَا مِنْ آخِرِ يَوْمِهِ،
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor? Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” (Buhari, Tirmizi)
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam burada kadınları dövmekten men ederken aynı zamanda belkide aynı gece cinsel beraberliği olabileceği eşini nasıl dövebilir diye hayretini belirtmektedir.
Sahabi kadınlardan bazıları ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın yanına gelerek kocalarının onları dövdüklerine dair şikâyette bulundular. Bunun üzerine ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşöyle buyurdu:
“Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebu Davud, İbni Mace)
Peki Hayırlı bir erkek evinde nasıl olmalıdır?
Öncelikle eğitici bir koca olmalıdır. Hanımına İslâm’ı öğretmek için tüm çabasını harcamalı ve bunun için ona zaman ayırmalıdır. Koca hanımını nasıl yetiştirirse, hanımı da onun çocuklarını öyle yetiştirir. Duyduğu, okuduğu, yeni öğrendiği faydalı bilgileri hanımıyla paylaşmalı.
Hanımına duyduğu özlemi ve sevgiyi her zaman dile getirmelidir. ‘Ona her zaman sevgi sözcüklerinde bulunursam şımarır’ diye düşünülmemeli. Kadın duygusal bir varlıktır sevgi sözcükleri de duygularına hitap eder. Aynı zamanda aralarındaki soğukluğu da giderir. Hanımı için bir şey yapmayı veya almayı düşündüğünde bunu yapamasa da en azından düşündüğünü dile getirmelidir. Erkeğin düşündüğünü bilmesi dahi kadını mutlu eder.
Zaman zaman şakalar yapmalı, mizahi konulara yer vermelidir. Evin içinde samimi bir hava meydana getirmelidir. ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam Hz. Aişe ile koşu yarışları yapardı. Her defasında Hz. Aişe O’nu geçerdi. Fakat bir dönem kilo aldığı için Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selamonu geçmişti ve ‘Bu, o yarışın rövanşıdır’ diye saka yapmıştır. (Ebu Davud, Cihad 61)
Arada bir hanımını dışarıya çıkarmalıdır. Eğer gidebilecekleri ailevi yerler yoksa dahi en azından kabristan ziyaretleri yapılabilir. Böylece hem hanımıyla zaman geçirmiş olur hem de hanımına ve kendisine ölümü hatırlatacak güzel bir davranışta bulunmuş olur.
Hanımını hayırlı yarışlara teşvik edebilir. Örneğin belirli bir tarihe kadar kitap okuma, ayet veya hadis ezberleme, Kur’an’ı Kerimi hatim etme gibi…
Nasıl ki kadının, kocasına karşı süslenmesi gerekiyorsa, erkeğinde hanımına karşı süslenmesi gereklidir. Zira Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selamsöyle buyuruyor:
“Elbisenizi yıkayınız. Saçınızı düzeltiniz. Dişlerinizi misvaklayınız. Tertemiz olmaya ve güzelleşmeye çalışınız. Zira İsrailoğulları böyle yapmadığı için kadınları zinaya düştüler.”
İbni Abbas dedi ki; “Karım benim için süslendiği gibi ben de onun için süslenirim. Ondaki haklarımın tamamını almak istemiyorum ki o da bendeki haklarını tamamıyla benden istemesin. Çünkü yüce ALLAH şöyle buyurmuştur:
وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ
Onların (kadınların) maruf üzere mesuliyetlerine göre (kocalarında) hakları da vardır. Erkeklerin de onların (kadınların) üzerinde bir derece (üstünlüğü) vardır. (el-Bakara 228)
Kadın kocasını ihmal ettiği ve süsüne dikkat etmediği zaman erkeğin gözü dışarıya kayabilir. Yukarıda zikrettiğimiz hadisteki gibi bu kadın içinde geçerlidir. Eğer erkek hanımını ihmal eder, ilgi göstermezse karşısına hep taranmamış saç, dağınık sakalla çıkar, kokular sürünmezse -bunu yazmakta zorluk çekiyorum ama- kadının da gözü dışarıya kayabilir. Eşinden göremediği ilgiyi bir başka erkekte görürse zinaya düşmese dahi gönlü kayabilir. Erkekler hanımına süslenme hususuna pek önem vermezler. Oysaki bu o kadar önemli bir konudur ki kadının boşanma istemesine veya en azından bunu düşünmesine dahi sebebiyet verebilir. Tamda bununla ilgili bir kısas okuyalım:
Halife Hz. Ömer RadiyALLAHu Anh yanına üstü başı tozlu, dağınık saçlı bir adam girdi. Yanında karısı da vardı. Kadın Hz. Ömer’e hitaben:
“Ey Mü’minlerin Emiri! Beni bu adamdan kurtar.” dedi. Hz. Ömer kadının, kocasından hoşlanmadığını boşanmak istediğini anladı. Sonrada adamdan hamama gitmesini, tıraş olmasını ve tırnaklarını kesmesini istedi. Adam da dışarı çıktı ve kendisinden istenilen şeyleri yaparak tekrar döndü. Hz. Ömer ona, karısının yakınına gelmesini emretti. Adam yaklaştı. Fakat öylesine değişmişti ki kadın, onu tanımakta güçlük çekti ve boşanma davasından vazgeçti. Hz. Ömer’de:
“Hanımlarınız için işte böyle yapın/süslenin. ALLAH’a andolsun ki, siz onların sizin için süslenmelerinden nasıl hoşlanıyorsanız, onlarda sizin kendileri için süslenmenizden hoşlanırlar!” diye buyurdu.
Ashaptan Abdullah b. Ömer RadiyALLAHu Anh bir gün bir kaç arkadaşı ile beraber Hz. Aişe RadiyALLAHu Anha’yı gittiler ve Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’dan gördüğü şeylerin en ilginç olanı kendilerine haber vermesini istediler. Bunun üzerine Hz. Aişe RadiyALLAHu Anha, uzun bir müddet ağladıktan ve derin bir ah çektikten sonra buyurdu ki:
“O’nun hangi işi, hangi hareketi vardı ki hikmetli olmasın. Evet, O’nun her işi ilginç idi. Bir gece bana geldi, yatağıma girdi, hatta cildini cildime değdirdi. Sonrada buyurdu ki:
“Ya Aişe! Bu gece Rabbime ibadet etmek için bana izin verir misin?” diye sordu. Bende:
“Ya Rasulullah! Ben senin yanımda olmanı da severim, ibadet etmeni de severim. Her hususta emrine hazırım. Benim tarafımdan izinlisin.” Dedim. Kalktı ve ibadetini etmeye başladı.”
Görüldüğü üzere ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamdahi, üstelik ibadet için hanımından nezaket gereği müsaade istemiştir ki, kadınlar nezaketten hoşlanırlar.Erkek nezakette bulunduğunda bu durumda hayır diyecek bir kadın yoktur. Kadın çok duygusal bir varlık olduğu için çabucak yola gelebilir. Ama burada erkeğin yaklaşımı çok önemlidir. Erkek kadının hassas olduğunu göz önünde bulundurmalı ve yaklaşımını doğru yapmalıdır.
Erkek hanımına iyi davrandığında, arada bir hanımının fikirlerini alıp onun istediği istikamette hareket ettiğinde toplumda hemen ona kılıbık damgası vurulur. Bu damga çoğu erkeğin zoruna gittiği için yaptığı güzel davranışlardan vazgeçer. Oysa erkeğin yapması gereken insanların sözlerinden etkilenmeden Yalnızca ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ı kendisine örnek almasıdır. Unutulmamalı ki her konuda önderimiz ALLAH Rasulü’dür ve ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ı önder alan herkese de örnek olur.
Değerli Kardeşlerim!
Bazı huzursuzlukların kaynağı olup ta önemsemeyip göz ardı edilen ve ardından da huzursuzluğa neden olan bu hususlara değinmek istedim. Bu yüzden belki de haddim olmayarak sizlere bu konuyu hazırlamak istedim. Ve yine haddim olmayarak sizlere bir kaç nasihatte bulunmak istiyorum. Dilerim bu nasihatlere kulak verir hanımlarınıza karşı davranışlarınızda merhametli olursunuz.
ALLAH Azze ve Celle Buyuruyor:
رُحَمَاء بَيْنَهُمْ
Onlar (Mü’minler), kendi aralarında merhametlidirler. (el-Fetih 29)
Dışarıda işlerinizin yolunda gitmemesi veya bazı insanların tutumlarından ötürü sinirlenmiş olabilirsiniz lakin bunu eşlerinize yansıtmayın veya acısını onlardan çıkarmayın. Çünkü onların bu konuda bir kabahatleri yoktur. Onların herhangi bir davranışına öfkelendiğinizde de öfkenizi yenin.
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selambuyuruyor:
إنما الشديد الذي يملك نفسه عند الغضب
“Hakiki pehlivan, öfkelendiğinde öfkesine sahip olandır.”
Hanımlarınıza ilk evlendiğiniz gün gibi ilgilenin onlara zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Yuvanızda sadık bir eş ve şefkatli bir aile reisi olun. Hanımınızın ve çocuklarınızın eğitimiyle yakından ilgilenin. Unutmayın ki onlar bir başkasına değil size emanet edildiler ve siz onlardan sorumlusunuz. Sorumluluğunuzu unutursanız bu hususta ALLAH Azze ve Celle’ye hesap vermek zorunda kalırsınız.
Eşlerinizi evinizde elbiselerinizi yıkayan, yemeğinizi pişiren hizmetçi gözüyle bakmayın. Unutmayın ki onlar sosyal ve kültürel konularda sizin hayat arkadaşınız, dostunuzdur. Evinizde tek sırdaşınızdır. Dostunuzla iyi bir hayat geçirmek sizin elinizde… Onlara ne kadar iyi muamelede bulunursanız onlarda size o kadar hayırlı kadınlar olur ve itaatte kusur etmezler.
Eve geldiğinizde her ne kadar günün stressi ve yorgunluğu üzerinizde olsa da bunları yansıtmamaya çalışın ve dinlenmek için onlardan müsaade isteyin ki durumunuzu anlayıp anlayış göstersinler. Kadınların en yakını olan eşleriyle paylaşacakları çok şeyler olur. Yaşadıkları her şeyi en tafsilâtlarıyla anlatmak isterler. Bazen bunları dinlemek her ne kadar sıkıcıda olsa gözlerinin içine bakarak sabırla dinleyin. Konuşmalarına, fikirlerine ve esprilerine ilgi gösterin. Fırsat buldukça her vesileyle iltifatta bulunun. Eğer hataları veya kusurları varsa ‘sen zaten hep böylesin’ demek yerine onlardaki hatayı düzeltmeye çalışın ve kusurlarını asla yüzüne vurmayın. Karşıdaki kim olursa olsun kusurlarını yanlış bir üslupla yüzüne vurmak caiz değildir. Velev ki başkalarının yanında yaptıkları hatayı anlatmayın. Uyarmak ve nasihat etmek için onlarla Yalnız kalmayı bekleyin ama mutlaka uyarın. ‘Eşim her defasında aynı hatayı yapıyor ama sabrediyorum’ diye düşünmeniz tamamen sizin hatanızdır. Çünkü onlara nasihat etmediğiniz ve yanlışlarını anlatmadığınız sürece onlar bunları bilmeyecektir ve her defasında aynı yanlışı tekrar edeceklerdir.
Ev işlerini yapmak her ne kadar kadının görevi olsa da bu konuda yardımcı olun. Unutmayın ki, ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam dahi ev işlerinde hanımlarına yardımcı idi. Kadınlar eşlerinden her zaman ilgi beklerler. İlgi göstermek günün 24 saati yanında olmak demek değildir. Onlara ayıracak hiç zamanınız olmasa dahi dışarıda açacağınız bir telefon dahi onları mutlu edecektir. Asıl mesela eşinize ilgili olduğunuzu hissettirmelisiniz ve kadın bunu hissettiği zaman ‘benimle hiç ilgilenmiyorsun’ diye şikâyette bulunmaz. Ama kadın bu şikâyette bulunuyorsa bu konuda ihmalleriniz var demektir.
Otoriter olun. Yönetim iplerini asla kadına bırakmayın. İpler kadının eline geçti mi o aile, aile olmaktan çıkar.
Erkek evin reisi, ailenin koruyucusu ve direğidir. Bundan dolayı erkek ailenin düzeninden geçiminden ve istikbalinden birinci derecede sorumludur. Onun yeri ailenin kalkanı ve yöneticisidir. Bu görev onun fıtratında mevcuttur ve bunu güzellikle uygulama yeterliliğine sahip olması kaçınılmazdır. Eşinin güvenini ve sevgisini kazanmış bir erkeğin ailesini güzellikle yönetmesi, eşinin onu sevmesi, gözleriyle her zaman arar olmasının temelinde de erkeğin aile içerisindeki aktif oluşunun rolü büyüktür. Bu denli ailesini her yönüyle saran bir erkeğin karşısında eşi duyarsız kalmaz ve gözlerinden ne demek istediğini anlayacak konuma gelir.
Hülasa: Hayırlı bir koca, ALLAHu Teâlâ’nın çizmiş olduğu hudutları koruyan, eşinin kendisine ALLAH Azze ve Celle’nin vermiş bir emanet olduğu bilincinde olarak ona ihsanla davranan, İslâm kültürünü kendisine düstur edinerek bunu ilk halka olarak ailesinde yaşayan ve onu sevip korumasını bilen cehennem azabından ehlini koruyan kişidir.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun. Zira onun yakıtı insanlar ve taşlardır. (et-Tahrim 6)
Yazacak ve anlatacak daha çok şey var. Ama burada bitirip gelecek sayıda ‘Eşlerin ALLAH’ın davasında birbirlerine destekçi olmaları’ konusunda görüşmek dileğiyle…
Ve’l-Hamdulillahi-Rabbil-Alemin…
Baciniz Sümeyye AVCI