İnsanın doğasında doğuştan gelen bir sorgulama, öğrenmeye çalışma, tanıma isteği ve yetisi vardır. Bu özellikle küçük yaştaki çocuklarda göze çarpar.”Anne şu ne?” , “Baba bu ne demek?” , “Abi burası neresi?” gibi sorular yolculuğun ilk temasları olarak her insanın hayatında önemli yer tutar ve önemi, devam eden sürecin kişinin bütün hayatını, kimlik ve kişiliğini etkileyecek olmasından kaynaklanır.
İlk soruların sorulmaya başlandığı dönem kişinin kendisini oluşturma yolunda attığı ilk adımları teşekkül eder.Fakat ne acıdır ki çoğu zaman saf zihnin bu sorgulama yetisi sorulara ilgisiz kalınarak bilinçsizce köreltilir.Bu sorumluluk en fazla ebeveyne aittir.
Hayatın ilerleyen dönemlerinde kişi kendi kimliğini ve kişiliğini oluşturmaya çalışacaktır. Hayatın bu ve bundan sonraki sürecinde çocukluk dönemindeki ilk sorgulama dönemlerinin etkisini açıkça görebilmek mümkündür.Özellikle çocukluktan kurtulup yetişkinlik dönemine adımlar atılmaya başlandığında ikinci bir sorgulama dönemine de girilmiş olunacaktır.Fakat kişi biraz daha özgür olması nedeniyle bir önceki sorgulama dönemine oranla daha şanslıdır.Öğrenmek istediklerini kendisi de pek ala öğrenebilecek durumdadır çünkü.Bu dönem kişinin kendi fikirlerini olgunlaştırmaya çalıştığı dönemdir.Çoğunlukla kendisi fikirler üretmeye ve bunları sunmaya çalışacaktır.Kişinin bu süreçte fikirlerini sunma veya paylaşma çabası ilk sorgulama sürecindeki sürekli sorular sorma durumuyla benzerlik gösterir, alınan tepkiler devam eden sürecin, dolayısıyla kişiliğin ve hayatın şekillenmesinde önemli yer tutarlar.
Özellikle ikinci sorgulama süreci olarak tanımladığım dönemde bilgilerin sunumu ve paylaşımı aşamasında kişi “İnsanın Düşünsel Baskı Eğilimi, Eleştiri ve Karşıtlık” kavramlarıyla daha ağır bir şekilde yüz yüze kalır. İnsanların düşünsel baskı eğilimi ile ilk karşılaşmalar çoğunlukla kişinin kendisinden yaşça büyük olanların tavırları, ebeveynlerin bilinçsiz yaklaşımları, sunulan veya paylaşılan konuda kendisini olgun düşünen, kişinin kendi “ego”sunu yenememiş saygısız hitap şekilleri olarak kendilerini hissettirirler.
Yine bu dönemde özellikle kimi ebeveynlerin “Anne – Baba sadece çocuğunun iyiliğini ister” v.b sözlerinin arkasına sakladıkları, anlamsız ve bilinçsiz bir olgu olan “Çocuklarının sadece kendi istekleri doğrultusunda hareket etmesi” istekleri, insanın (gizli) baskı eğiliminin “kimliğin” karanlık dehlizlerinden gün yüzüne çıkmış halidir.Bu tip ebeveyn, çocuğu için hep en iyisini istemektedir fakat en iyisi her zaman kendi kurgularıdır.Çocuk için daha doğmadan önce bir gelecek bile çizilmiştir, “Çocuk doktor olacak”tır. Fakat çocuk ebeveynine bir müzisyen olmak istediğini söyleyince, “Çocuk kesinlikle kendisi için neyin daha iyi olduğunu bilmiyor”dur, “O bir doktor olmalı”dır.Dahası “Çocuğun müzik ile olan ilgisi kesinlikle kesilmeli”dir.
Kişi bu dönemde artık özgün düşüncelerini sunmaya da hazırdır ve bunu dönem dönem iddialı olarak yapacaktır da.Bu iddialı ve özgün sunum bir bilge kişilik tarafından(!) “O öyle değil delikanlı, biraz daha büyüyünce anlayacaksın” veya “Sen ne anlarsın , daha yaşın-başın kaç senin ” gibi bir tavırla savuşturulunca kişi, ikinci sorgulama döneminin körelmesi sürecinde önemli bir deneyimi de geride bırakmış olacaktır belki de…
Sloganik kişilikler, kalıplaşmış ifadeler, düşünüp yorumlanmadan, yoğrulmadan zihinlere kazılmış, kimliğin parçası haline getirilmiş söylemler insanın düşünsel baskısının en büyük maskeleridir ve aynı zamanda bu baskıyı uysal göstermekten de geri durmazlar. Bu yüzdendir ki çevremiz “eleştiri”lere açık, “karşıt” düşüncelere saygılı kişiliklerle doludur(!) ve çoğu zaman bizler de bu saygın(!) kişilikler arasında anılmaya değer oluruz.”AMA” aslında biz böyle değilizdir , bize haksız eleştiriler yapıldığı için kabul etmemişizdir, ve bu karşıt düşünce aslında doğru da olmadığı için bu tepkiyi göstermişizdir(!).Yoksa biz, “NORMALDE” gerçekten “eleştiri”lere açık, “karşıt” düşüncelere saygılı kişiliklerizdir.” Bu durum bir yazarın da belirttiği gibi ;“Böylelikle her suçlu birey eyleminin yada söyleminin başına bir “ama” yerleştirecek ve icraatına başlayacaktır” şeklindeki en güzel ifadesini ve karşılığını alır.
Asıl ürkütücü olan ise ; ”NORMALDE” diye tabir ettiğimiz dönemimiz aslında hiç doğmamış bir çocuktur ve “AMA” diye başlayan süreç “Kişinin Düşünsel Baskısı”nın “AMA” kadar küçük bir kıvılcımla başlayıp insan yolculuğunun en büyük yangınını meydana getirdiği sürecin başlangıcıdır.Ve artık biz de kendi çocuğumuza ileri de “O, kendisi için neyin iyi olduğunu bilmiyor” demeye hazırızdır, karşımıza geçip düşüncelerini büyük bir heyecanla anlatmaya çalışan gence ”O öyle değil delikanlı, biraz daha büyüyünce anlayacaksın” demeye ve her zaman tam tersini iddia etsek de… Ama…
CCH