Özrün
Hükmü
Özürlü olan kimse, her namaz vakti abdest alır. O vakit içinde
aldığı abdestle abdesti bozacak bir başka şey olmadıkça dilediği
kadar farz ve nafile namaz kılabilir. Kazaya kalmış namazları kılabilir.
Vitir namazı ile bayram ve cenaze namazlarını da kılabilir. Ancak
illet devam etmelidir.
Misal: Özürlü bir kimse, sabah namazı için tam vaktinde
abdest alsa, bu abdest, sabah namazı vaktinin çıkmasına kadar devam
eder. Bu vaktin çıkması (güneşin doğması) ile son bulur. Artık
vakti çıktıktan sonra o abdest ile başka namaz kılınamaz. Ancak
muvakkat bir zaman için özrü kesildikten sonra abdest almışsa ve
henüz özrü de belirmemişse, başka bozacak bir hâl de olmamışsa,
vaktin çıkması ile abdesti bozulmuş olmaz.
Fakat özürlü kimse, güneşin doğmasından sonra abdest almış
olursa, onun abdesti öğle vakti çıkıncaya kadar devam eder, dilediği
namazları kılar. Yeter ki, kendisinden abdesti bozan başka bir hal çıkmasın.
Sonuç
Özürlü olanların abdestleri, namaz vaktinin girmesi ile
bozulmaz; vaktin çıkması ile bozulur. Bu hüküm İmam-ı Azam'a göredir.
Sahih olan da budur.
İmam Ebû Yusuf'a göre: Özürlünün abdesti, hem namaz
vaktinin girmesiyle, hem de çıkmasıyla bozulur. Bu bakımdan güneş
doğduktan sonra özürlünün aldığı abdest, öğle vaktinin girmesi
ile bozulur. İmam Züfer'e göre ise, özürlünün abdesti, yalnız
namaz vaktinin girmesi ile bozulur; çıkması ile bozulmaz. Bu bakımdan,
özürlünün sabah namazı için aldığı abdest, güneşin doğup
vaktin çıkması ile bozulmaz. Ancak öğle vaktinin girmesi ile
bozulur.
(İmam Şafiî'ye göre, özürlünün her namaz için ayrı ayrı
abdest alması gerekir. Bunun abdesti, kıldığı namazın sona ermesi
ile bozulur).
Bir özürlünün özrü kesilmişken, abdesti bozan başka bir
halden dolayı abdest aldıktan sonra özrü yine meydana çıkarsa,
abdesti bozulmuş olur, yeniden abdest alması gerekir. Çünkü önceki
abdesti, bu özür sebebi ile değildi.
Fakat özrü kesilmediği halde, vakit içinde özründen veya başka
bir abdestsizlik halinden dolayı abdest alır da, o vakit içinde özrü
meydana çıkarsa, onun abdesti bozulmaz. Çünkü onun aldığı bu
abdest, hem özrü için, hem de diğer abdestsizlik hali için alınmış
sayılır.
Özürlü bir adam, oturmak, secde yerine işaretle namaz kılmak,
özrün çıkış yolunu rahatça tıkayabilmek gibi yollarla özrün
ortaya çıkmasına engel olabilirse, artık özürlü sayılmaz. Bunun
için, abdest aldıktan sonra özrü meydana çıksa o abdest ile namaz
kılamaz.
Özürlü kimsenin özründen dolayı çamaşırına bulaşan
pislikler, özrü devam ettikçe namazının sıhhatına engel olmaz.
Namaza engel olan ölçü miktarını taşmış olsalar bile, namaza
engel sayılmazlar. Fakat bu pislikler tekrar çamaşırına
dokunmayacaklarsa onları yıkamak gerekir.
Görülüyor ki, mübarek İslâm dini, bir kolaylık dinidir. Özürlüler
için her yönden kolaylık gösterilmiştir. Artık dinin yüklediği görevleri
yerine getirme bakımından hiç kimse bir özür ileri süremez.
|
||