. | Mescid-i Aksa'nin
Altindaki Tünelin Anlami Son bir kaç gündür Filistin sokaklari
savas meydanina dönmüs durumda. Dogu Kudüs'te, özellikle Mescid-i Aksa çevresinde ve
Bati Seria ile Gazze'nin çesitli bölgelerinde, yillar öncesinin Intifada'sindan hiç de
az kalmayacak çatismalar yasaniyor. Israilliler ile Filistinliler, bir kez daha
birbirlerini öldürüyorlar. Tüm bu olaylarin nedeni ise, bilindigi
gibi Mescid-i Aksa'nin altindaki tarihsel bir tünelin Israil tarafindan ziyaretçilere
açilmasi oldu. Bu hareket, Filistinlilerin gözünde, Israilin Mescid-i Aksa'yi
yikabilmek için yaptigi uzun vadeli planin yeni bir parçasiydi. Onlari büyük bir
öfke, hatta bir "hamiyet-i Islamiye" içinde sokaklara döken sey de tünelin
bu "stratejik" anlami oldu. Buna karsin, dogal olarak, Israilliler tünelin hiç
bir sekilde Mescid-i Aksa'ya zarar vermek gibi bir amaci olmadigini israrla söylediler ve
söylemeye devam ediyorlar. Onlara göre, bu sadece "turistik" bir düzenleme ve
tünelle birlikte yalnizca daha fazla "turistik gelir" elde etme
düsüncesindeler. Kuskusuz Israillilerin öne sürdügü bu
"turizm" açiklamasina inanmak için bir hayli saf olmak gerekir. Çünkü Israillilerin daha önce de bir
çok defa çatisma nedeni olan Mescid-i Aksa üzerinde bu tür bir düzenleme yaparken,
bunun sonucunu tahmin etmemis olduklari düsünülemez. Ve hiç bir hükümet, sirf biraz
daha "turistik gelir" elde etmek için, bile bile büyük bir çatismanin
fitilini ateslemez. Netanyahu hükümeti, kuskusuz Filistinlilerin -ve tüm
Müslümanlarin-"göz bebegi" olan Mescid-i Aksa üzerindeki bu düzenlemeyi,
karsilasacagi tepkiyi bilerek ve göze alarak göstermistir. Bu ise su anlama gelir: Demek ki,
Israilliler açisindan, özellikle önceki Isçi Partisi hükümetine göre daha radikal
ve daha "dinci" olan Netanyahu kabinesi açisindan, Mescid-i Aksa'nin altindaki
tünelin son derece büyük bir anlami vardir. Öyle ki, bu anlam, onlari, basta
Filistinliler olmak üzere tüm Islam dünyasini -hatta, "dostlar alisveriste
görsün" nevinden bile olsa ABD'yi bile- karsilarina almalarina neden olacak bir
icraata sürüklemistir. Israillilerin tünelin açik kalmasi -ya da sadece "bir kaç
günlügüne kapanmasi"- konusundaki israrli tutumlari da bizlere tünelin
"turizm"den çok daha büyük ve önemli bir anlami oldugunu göstermektedir. Bu anlami kesfedebilmek içinse,
"dindar Siyonizm"in tarihine bir göz atmak ve Mescid-i Aksa'nin bu tarih
içindeki konumuna bir göz atmak gerekmektedir. "Dindar Siyonizm" ve Mesih
Inanci 19. yüzyilin sonunda siyasi bir hareket
olarak ortaya çikan Siyonizm'in milliyetçi, modern ve laik Yahudiler tarafindan ortaya
atildigi ve dolayisiyla "dini" bir hareket olmadigi sikça anlatilan bir
hikayedir. Ancak hikaye, gerçegi ancak kismen yansitmaktadir ve bir de gözlerden uzak
kalan bir yön vardir. Bu yön, "dindar Siyonizm" olarak
bilinen ve "sag Siyonizm" ya da öteki adiyla "Revizyonist Siyonizm"
olarak tanimlanan akimla da oldukça iliskili olan bir harekettir. Dindar Siyonizm, bir
Yahudi Devleti'nin kurulusunu yalnizca ulusal bir self-determinasyon olarak gören laik
Siyonizm'den farkli olarak, Israilin kurulusunu Yahudi dinindeki geleneksel
"Mesih" inanci çerçevesinde yorumlamistir. Bu inanca göre, Yahudiler, Tanri
tarafindan "seçilmis" olan üstün bir halktir, ve diger uluslari yönetme
hakkina sahiptirler. Ancak bu "yönetme hakki", diger uluslar tarafindan gasp
edilmistir. Hakkin yerine getirilmesi, "Seçilmis Halk"in yeryüzü egemenligine
ulasabilmesi ise, ancak Hz. Davud soyundan gelecek olan Beklenen Mesih'i yeryüzüne inip
Yahudiler'e önderlik ederek Kudüs merkezli bir Krallik kurmasi ile gerçeklesecektir.
Mesih'e karsi "itaatsizlik" yapacak olan uluslarin isi ise zordur! The Universal
Jewish Encyclopedia, söyle yazar: "Mesih geldiginde diger milletler ya
fethedilecek, ya imha edilecek ya da dinlerinden döndürüleceklerdir. Ama sonlari ne
olursa olsun, o tarihten sonra Israil için sikinti kaynagi olmaktan çikacaklardir."
(1) Mesih'in gelisi, Yahudilerin binlerce
yillik tarihi boyunca hep beklenmistir. Ama en çok da, MS 70'de Romalilar tarafindan
Kudüs'ten kovulmalarinin ardindan güçlenmistir. 70 yilinda Romalilar, Kudüs'teki Hz.
Süleyman Tapinagi'ni ikinci kez yikmislar, sehirdeki Yahudilerin büyük bölümünü
katletmis kalanlari da sürmüslerdir. Geriye Tapinak'tan yalnizca tek bir duvar
kalmistir; o da bu "yikim"im anisina Aglama Duvari'na dönüstürülmüstür.
Mesih geri geldiginde ise, inanisa göre, Tapinak yeniden insa edilecek ve Mesih, ayni
"King Solomon" gibi, buradan dört bir yana hükmedecektir. Iste bu nedenle de, Mesih'in gelisi ile
Tapinak'in yeniden insasi, birbiri ile çok yakindan iliskili olan iki
"vaad"dir. Dindar Siyonizm'in Mesih ve Tapinak
Yorumlari Yahudiler tarafindan asirlardir beklenen bu
iki büyük gelisme, 19. yüzyila kadar uzak bir hayal görünümündeydi. Ancak Siyasi
Siyonizm'in dogusu ile birlikte, Yahudiler, 19. yüzyil sonra Kudüs'e dönmek için ciddi
bir girisim baslattilar. Hareket "laik" Yahudilerce yönetiliyordu belki, ama
dindarlar bu girisimde çok büyük bir anlam görmüslerdi. Onlara göre, siyasi bir
hareket olan Siyonizm, gerçekte Mesihi dönemin artik baslamak üzere oldugunun
göstergesiydi. "Dindar Siyonistler"in basini
çeken Abraham Yitzhak HaCohen Kook, Siyasi Siyonizm'in Atchalta D'Geula (Mesihi
Kurtulusun Baslangici) ya da B'ikvata D'Meshicha (Mesih'in Ayak Sesleri) oldugunu
söyleyerek bunu en açik biçimde ifade etmisti. Kook'a göre, 1917'de yayinlanan ve
Siyonizm'e resmi Ingiliz destegi sayilan Balfour Deklarasyonu, Filistin'e yapilan yahudi
göçleri ve büyük devletlerin Siyonistlere verdigi destek; tüm bunlar Mesih'in
gelisinin yakin oldugunu gösteren alametlerdi. Israilogullari Mesihi dönemde
yasiyorlardi ve yüzyillardir beklenenler yakinda gerçege dönüsecekti. Kook ve diger Dindar Siyonistler tarafindan
yapilan yoruma göre, "insani" çabayla, yani Siyasi Siyonizm'le baslayan
süreç, "ilahi" bir gelisme olan Mesih'in gelisi ile devam edecekti. Ancak bu
"mutlu son"a varilabilmesi için yahudilerce Mesih'in gelisinden önce yapilmasi
gereken -ve Mesih'e ortam hazirlayacak olan- üç misyon vardi. The Universal Jewish
Encyclopedia bu misyonlari söyle anlatir: "Siyasi Siyonizmin ortaya çikmasi ile
birlikte Haham Hirsch Kalischer tarafindan gelistirilen teori diger hahamlarca da kabul
gördü. Buna göre, Mesih'in dönüs süreci, dogal olaylarla baslayacakti: Yahudilerin
Filistin'e yerlesme istegi ve diger milletlerin gönüllü olarak bu ise yardim etmesi
ile. Mesih'in ortaya çikisi ve vaadedilen mucizelerin gerçeklesmesi için gereken
sartlarsa sunlardi: Kutsal Topraklar'da büyük ve yeter sayida yahudinin yerlesip devlet
kurulmasi, Kudüs'ün ele geçirilmesi ve Tapinak'in yeniden insa edilmesi." (2) Bu üç sartin birincisi olan Kutsal
Topraklar'daki yahudi nüfusunun arttirilmasi, Siyonist hareketin önderleri tarafindan bu
yüzyilin basindan beri uygulanmaktadir. Devlet ise 1948'de kuruldu. Ikinci sart, yani
Kudüs'ün ele geçirilmesi, 1967'deki Alti Gün Savasi'nda yerine getirildi. 1980'de
Kudüs "Israil'in ebedi baskenti" ilan edildi... Dolayisiyla, Mesih'in gelisini saglayacak
misyonlardan geriye bir tek Tapinak'in yeniden insa edilmesi kaldi. 19 yüzyildir yikik
olan ve sadece tek duvari ayakta kalan Tapinak, yahudiler tarafindan Aglama Duvarina
dönüstürülmüs olan Süleyman Tapinagi. "Peki Tapinak'i insa etmek zor birsey
midir?" sorusu akla gelebilir hemen. Öyle ya, Israilliler için bir Tapinak insa
etmenin zorlugu nedir? Zorluk, Tapinak'in insa edilmesinde degildir. Eski Tapinak'in
bulundugu alan üzerinde bugün iki Islam mabedi durmaktadir: Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs
Sahra. Tapinak'in yapilabilmesi için bu iki mabedin de yikilmasi gerekmektedir. Pürüz
dünya Müslümanlaridir. Onlar, varolduklari sürece, Israillilerin bu iki mescidi
yikmalarina izin vermemektedirler... Iste son bir hafta içinde yasadigimiz ve
Kudüs sokaklarini kana bulayan bu çatismalarin ve bunlara neden olan "turistik
tünel"in anlami da burada gizlidir. Likud ve Tapinak Siyonizm'in "sol ve laik" kanadi,
Israil Devleti'nin kurulmasindan sonra Isçi Partisi'ne dönüstü. Isçi Partisi, biraz
bizdeki CHP gibi, "devleti kuran" partiydi ve 1977 yilina dek de kesintisiz
iktidarda kaldi. Buna karsin, sözünü ettigimiz "dindar Siyonizm" ise, eskiden
beridir sagci, hatta fasizan ögeler tasiyan "Revizyonist Siyonizm"le
bütünlesti ve Israilin kurulmasiyla birlikte "Herut" partisi olusturdu.
Bu dinci/sagci parti, bir kaç küçük partiyle daha birleserek 1970'lerin basinda
"Likud" adini aldi. Herut'u kuran, Likud'a dönüstüren ve 1982'deki Lübnan
isgalinin sonrasina dek de liderligini yürüten kisi, "Israil saginin en büyük
lideri" sayilan Menahem Begin'di. Begin'i Izak Samir izledi. 92'de seçim
yenilgisinin ardindan da Netanyahu oturdu Likud'un liderlik koltuguna. Bu kronolojinin gösterdigi sonuç ise
sudur: Mesih'in gelisine inanan ve bunun için de Tapinak'in yeniden insasini hedefleyen
"Mesiyanik Siyonizm", Likud'un içinde büyük bir etkiye sahiptir, hatta Likud
ideolojisinin temel taslarindan biridir. Tapinak'i insa etmek amaciyla Mescid-i
Aksa'yi yikmayi hedefleyen yeralti Yahudi örgütü "Mahchteret Yehudit"
hakkindaki kisa bir inceleme de bizi yine ayni sonuca ulastirmaktadir. Machteret Yehudit ve Likud 1984 yilinin 27 Nisaninda Israilde
oldukça ilginç bir örgütün varligi ortaya çikti. Machteret Yehudit (Yahudi Çetesi)
adindaki örgütün üyeleri, Arap yolcularla dolu olan bes yolcu otobüsünü havaya
uçurmaya yönelik bir plan yapmis ama son anda olayin ortaya çikmasi üzerine
tutuklanmislardi. Ancak daha önce gerçeklestirdikleri önemli eylemler vardi; 1980
yilinda Bati Seria'daki iki Arap belediye baskaninin arabasina bomba koyarak
öldürmüsler, 1983 yilinda ise Hebron kentindeki Islam Koleji'ne silahli bir saldiri
düzenleyerek üç ögrenciyi öldürmüs, otuz üç tanesini de yaralamislardi. Ama kisa bir süre sonra, Machteret
Yehudit'in tüm bunlardan çok daha büyük bir eylemi gerçeklestirmek üzere oldugu
ögrenildi. Örgüt, Dogu Kudüs'ün, Müslümanlarin Harem-i Serif, yahudi ve
Hiristiyanlarin ise Tapinak Tepesi (Temple Mount) adini verdikleri mevkiinde yer alan iki
Islam mabediniMescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahrahavaya uçurmak için çok
sofistike bir plan hazirlamisti. Mabetlerin mimari yapisi üzerinde profesyonel bir
inceleme yapilmis, Golan Tepeleri'ndeki bir askeri garnizondan bol miktarda patlayici
çalinmisti. Kubbet-üs Sahra'yi etrafa zarar vermeden havaya uçurabilmek için, 28 ayri
patlayici Kubbe'nin belirlenmis yerlerine yerlestirilecekti. Gerekirse Mescid-i Aksa'yi
korumakla görevli silahsiz müslüman nöbetçileri vurmak için ucuna susturucu takilmis
Uzi'ler ve göz yasartici bombalar edinmislerdi. Operasyon, yirminin üzerinde Machteret
Yehudit militaninin katilimiyla gerçeklesecekti. Eylem Israil otoriteleri tarafindan
durdurulmustu belki, ama bu gönülsüz bir engellemeydi. Çünkü, Machteret Yehudit'in üyeleri,
aslinda pek çok kisinin yapmak istedigi bir isi, sabirsizliklari nedeniyle, uygun olmayan
bir zamanda yapmaya kalkmislardi. Bu nedenle, aslinda, gerek Gush Emunim gibi Likud'a
yakin olan dinci örgütler gerekse Likud hükümeti, Machteret Yehudit'e ve eylemine
gizli bir sempati ile bakmislardi. Israil mahkemesi, kanunlara göre suç olusturan bu
eylemi dogal olarak cezalandirdi ama mahkeme kararindan bir gün sonra, Basbakan Yitzhak
Samir, Machteret Yehudit üyeleri için söyle diyebiliyordu: "Hepsi harika insanlar ama bir hata
yaptilar." Gush Emunim'in önde gelen ismi Haham Mose Levinger de eylemin teorik
olarak dogru ama zamanlama yönünden yanlis oldugu yönünde görüs bildirdi.(3) Amerikali yahudi gazeteci Robert Friedman,
Machteret Yehudit olayinin derinleme bir incelemesini yapmisti. Verdigi ilginç bilgiler
vardi: O dönemde Israil basinindaki yaygin bir iddiaya göre Israil'in iç güvenlik
servisi Shin Bet, Machteret Yehudit'in daha önceki eylemleriniArap belediye
baskanlarinin öldürülmesi, Islam Koleji'nin taranmasi gibibiliyorlardi ve buna
ragmen de örgüte hiçbir müdahalede bulunmamislardi. Friedman'in yorumuna göre, Israil
otoriteleri aslinda örgütün Mescid-i Aksa'yi yikma planindan da haberdar olduklari
halde bir süre onlara engel olmamislar, ancak olayin basina sizmasi ve sonuçlarinin da
çok tehlikeli olacagini farketmeleri üzerine Machteret Yehudit'i durdurarak üyelerini
tutuklamislardi. Yitzhak Samir'in örgütün üyeleri için "harika insanlar"
deyisi ya da onlari hapse mahkum eden yargicin karari açiklarken "bu insanlara
yurtseverlikleri nedeniyle saygi ile bakilmasi gerektigi" seklindeki garip sözleri,
hep bu isteksiz engel olusun göstergeleriydi. Üst rütbeli Israil subayi Avi Yitzhak,
Israil yönetiminin Machteret Yehudit'e uzun süre engel olmadigini, çünkü "üst
düzey politik ve askeri yöneticilerin, örgütü, demokratik bir devletin yapamayacagi
eylemleri yapabilmesi için muhafaza ettigini" söylemisti. Friedman, "Machteret
Yehudit olayi içinde Israil hükümetinin parmagi vardi ama bunun orani hiçbir zaman
bilinemeyecek" diyor.(4) 1985 yilinda, hapisteki Machteret Yehudit
üyelerinin serbest birakilmasi için etkili bir kampanya baslatildi. Kampanyanin en
atesli destekçileri Knesset üyesi politikacilardi. Basta Likud olmak üzere her
partiden, hatta "solcu ve laik" ve sözde baris yanlisi Isçi Partisi'nden bile
çok sayida Knesset üyesi bu "harika insanlari" hapisten çikarmak için
çalistilar. Sonuçta birbiri ardina gelen aflarla hepsi serbest birakildi. Dolayisiyla, Machteret Yehudit'in Islam
mabetlerini yikma planinin engellenmis olmasi, Likud yönetiminin bu mabetlerin
varligindan memnun oldugu anlamina gelmiyordu. Likud, özellikle de Likud'un sahinleri,
eylemin yalnizca yöntem ve zamanlama açisindan yanlis oldugunu düsünüyorlardi, ama
temel mantik dogruydu. Daha Az Radikal bir Yöntem: Mescid'in
Altinin Oyulmasi!.. Nitekim yeni ve daha az radikal olan bir
yöntem bulundu çok gecikilmeden. Machteret Yehudit'in ortaya çikmasindan bir yil sonra,
1985'te, Israil hükümeti Mescid-i Aksa'nin altindaki kazi çalismalarina hiz verdi. Bu
sekilde Mescid'in alti oyulacak ve küçük bir sarsinti sonucunda kendiliginden yikilmasi
saglanacakti. Haftalik Aksiyon dergisi, 13-19 Mayis 1995 tarihli sayisinda "Israil
Mescid-i Aksa'yi yikiyor!" basligiyla verdigi bir haberde konuya deginmis, Mescid'in
altinda gizlice yürütülen kazi çalismalarini belgelemis ve söyle yazmisti: "Israil, Mescid-i Aksa'ya karsi
dogrudan bir saldirida bulundugu takdirde... Islam ülkelerinin topyekün cephe almasindan
çekiniyor... (bu nedenle) tarihi kazi yapiyor gibi göstererek, kendiliginden çökecek
bir hale gelmesi için ugrasiyor. Böylece ülke olarak kendisini geri çekecek ve
üzerine bir sorumluluk almadan hedefine ulasmis olacak." Uzun yillar Kudüs'te çalisan Amerikali
arkeolog Gordon Franz ise, bu konudaki gözlemlerine dayanarak söyle diyor: "Emin oldugum bir sey varsa, Tapinak'i
yeniden insa etmeyi hedefleyen yahudilerin o iki camiyi mutlaka yikmak istiyor
oluslaridir. Bu yikimin nasil olacagi konusunda kesin bir fikrim yok ama olacaktir.
Yikacaklar ve burada onun yerine bir Tapinak insa edecekler. Ne zaman, nasil yapilacak
bilmiyorum ama yapilacak." (5) Houston Ikinci Baptist Kilisesi'nden rahip
James E. DeLoach ise tüm yahudilerin camileri yikip Tapinagi insa etmek istediklerini,
ancak bunu Machteret Yehudit gibi radikal yöntemlerle degil, Aksiyon'un haberinde yer
alan sekilde yapacaklarini söylüyor: "Su bir gerçek; tanidigim bütün yahudiler o
camilerin yikildigini görmek istiyorlar. Ama bana söylediklerine göre, bu yikim,
Tanri'dan gelecek bir hareketle, örnegin bir depremle ya da ona benzer bir sekilde
gerçeklesecek." (Ibid., s. 99) Iste Israildeki "derin
devlet"in mantigi budur. Amaç, Tapinak'i ne olursa olsun insa etmektir; çünkü
Mesih'in gelisi buna baglidir. Tapinak'in insasi için Islam mabetlerinin yok edilmesi
gerekmektedir. Yahudi Devleti, bu isi mabedlerin "altini olmakla" uzun vadeye
yaymistir. Belki de, "insan eliyle" yapilacak bu hazirliktan sonra, bir
"ilahi" müdahale, yani Mescid-i Aksa'yi çökertecek küçük bir deprem
beklenmektedir. Bu ise kuskusuz dünya Müslümanlari ile
Israil arasindaki büyük bir çatismanin, belki bir Üçüncü Dünya Savasinin
fitili olacaktir. Israilin bugün dünya Müslümanlarini zayiflatmak için,
dünyanin dört bir yanindaki anti-Islami güçlerle yaptigi gizli isbirligi ve kurmaya
çalistigi "Anti-Islami Enternasyonal"in mantigi da büyük ölçüde budur.(6) Mescid-i Aksa'nin altinda açilan ve
Filistin topraklarini yeniden kana bulayan son "turistik" tünelin gerçek
anlami da, iste budur. |