BURHAN
BOZGEYIK
"Resmî bayram günlerinden" biri olan 23 Nisan'da okullarda
ve meydanlarda merasimler yapilir, çocuklar siirler okur
TBMM nasil açildi?
23 Nisan, bazilari
için yalnizca "Çocuk Bayrami" olarak kutlanan bir tarihtir. Ayni zamanda
"Resmî bayram günlerinden" biri olan 23 Nisan'da okullarda ve meydanlarda
merasimler yapilir, çocuklar siirler okur. Belediye baskanlari, valiler, kaymakamlar,
hatta ve hatta bakanlar o gün kisa bir müddet için de olsa koltuklarini, "önceden
seçilmis ve ne söyleyecekleri ezberletilmis" çocuklara terkederler. O gün
koltuklarini "geçici" olarak çocuklara devreden büyüklere Basbakan,
Cumhurbaskani ve TBMM Baskani da dahildir.
Adi hep çocuklarla
birlikte anilan ve bolca merasim yapilan 23 Nisan tarihi Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin açildigi tarihtir. Bu bakimdan yakin tarihimizdeki "satir
baslarindan" birisini teskil etmektedir.
Epeydir yapilagelen 23
Nisan merasimlerini artik ezberledik. Hatta artik çocuklarin geçici olarak oturduklari
koltuklarda neler söyleyeceklerini, telefon açarak karsidaki muhataplarina ne gibi
talimatlar vereceklerini de az çok tahmin edebiliyoruz. Peki acaba bu mühim tarihte
TBMM'nin nasil açildigini, o gün nasil bir merasim yapildigini biliyor muyuz?.. Bu
sorunun cevabina geçmeden önce geliniz 23 Nisan 1920 öncesini kisaca göz gezdirelim.
Yarali, yorgun,
bitkin...
23 Nisan 1920 tarihine
gelinceye kadar Anadolu tarih boyunca görmedigi elem verici hadiselere sahitlik etmisti.
Isgal ve esaret nedir bilmeyen Anadolu isgalle tanismisti.
Anadolu insani çok
uzun zamandan beri savastaydi. Daha öncekileri saymazsak, 18 Ekim 1912'de baslayan Balkan
Savasi'yla birlikte asirlardir besledikleri kinlerini kusan düsmanlarin tecavüzatini
durdurmak için cansiperane bir savasin içine dalmisti.
Henüz Balkan
Savasi'nin yaralari sarilmadan, Birinci Dünya Savasi patlak vermis, yüzbinlerce gencimiz
yedi cephede savasmaya baslamisti.
Bu müthis savasta
kuvvetler arasinda muazzam dengesizlikler vardi. Anadolunun imanli ve yigit gençleri yedi
düvele, yetmis iki millete karsi savasiyorlardi.
Savasta yüzbinlerce
genç sehit düsmüstü. Sag olarak dönen gazilerin pek çogu da ya hastalanmis, ya
kolunu, bacagini kaybetmisti.
Nicedir Osmanli
devletine "Hasta adam" deyip, kendi aralarinda onun mirasini bölüsenler, 30
Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesinin ardindan, kapali kapilar ardinda
hazirladiklari planlarini tatbikat safhasina koymaya baslamislardi.
Isgaller basliyor
Anadolu insaninin
yarali, bîtap ve bassiz oldugunu gören düsmanlar aç kurtlar gibi Osmanli mülküne
saldirmaya, isgallere baslamislardi.
Ingilizler; 8 Kasim
1918'de Musul'u, 10 Kasim'da Çanakkale'yi ve 13 Kasim'da bütün Bogaz istihkamlarini
isgal etti. Trakya bölgesine önce Yunan sonra Fransiz birlikleri girmeye basladi.
Fransiz birlikleri ile
bu birliklere öncülük eden Ermeni misil güçleri; 11 Aralik'ta Dörtyol, 17 Aralik'ta
Mersin, 21 Aralikta Adana, 27 Aralikta da Pozanti'yi isgal etti. Bu isgaller esnasinda
Fransizlardan cesaret alan Ermeniler katliamlara giristiler. Fransizlar da Ermenilerden
asagi kalmayacakti.
Ingilizler 19
Aralik'ta (1918) Batum'u, bir ay sonra da Kars'i isgal etti. Mart 1919 tarihine kadar da
Urfa, Maras ve Antep Ingilizler tarafindan isgal edildi.
Yaklasik dört asir
Osmanli idaresi altinda yasamis olan Yunanlilar 15 Mayis 1919'da Izmir'i isgal etti. Yunan
palikaryalari daha sonra Ayvalik, Ödemis, Nazilli, Tire ve Akhisar basta olmak üzere
bölgedeki yerlesim merkezlerini isgal edecek, yakip yikacak, dehsetli katliamlara
girisecek, vahset tablolari sergileyecekti.
Dünkü usaklarin bu
küstahligi ve hunharligi Anadolu halkini yüregini dagliyordu.
Asirlar boyunca
devletin payitahti olan Istanbul, 16 Mart 1920'de isgal edildi. Düsman harp gemileri
Bogaz'a demirlemis, düsman askerleri Istanbul'a ayak basmis, bilhassa Ingilizler magrur
ve küstah tavirlarla sehirde terör estirmeye baslamislardi.
Iste TBMM böylesine
yürekleri dagdar eden bir atmosferde açilacakti.
Milleti ayaga
kaldiracak güç
Anadolu, Ingiliz,
Fransiz, Italyan, Yunan, Ermeni çapulculari tarafindan isgale ugramisti. Anadolu halki
yillarca devam eden savastan dolayi yarali, yorgun ve bîtapti. Bu durumdaki bir halki
ayaga kaldiracak güç ne olabilirdi? Bu sorunun cevabini kurtulus hamlesini baslatacak
olan bütün kurmaylar bilmekteydi. Asirlar boyunca bu halki zaferden zafere kosturan
kuvvet, yarali arslani terar ayaga kaldiracakti.
Çok uzun yillar
dünyanin bir numarali "süper devleti"ni ayakta tutmayi basarmis, dünyanan en
büyük devletlerine hükmetmis, dünyanin en büyük ordularini perisan etmis, zafere
kosmus yigit insanlar; sadece ve sadece "Allah'in rizasini kazanmayi"
düsünmüslerdi.
Onlarin hayali I'layi
kelimetullah idealini dünyanin her yanina tasimakti. Bu hayal ve gaye ile yola
çikmislardi.
Allah demisler,
Resullulah demisler, Kur'an demisler, Islamiyet demisler ve kalblerindeki iman nurunun
rehberlignde yollarina azimle devam etmislerdi.
En zor sartlarda bile
hayatin hayati olan hak dine sarilinca engelleri birer birer asmislardi. Iste yine öyle
olacakti. Gün gayret günüydü, Islamî degerlere sarilarak ayaga kalkma günüydü...
Kast-i Mahsusla Cuma Günü
Esaret nedir bilmeyen
insanlar, her karisi sehid kaniyla sulanmis olan Anadolu topraklarinin düsman çizmeleri
altinda çignenmesine asla izin veremezlerdi. Elbette düsmanlara hadleri bildirilecekti.
Bunun için organize olmalari sartti. Iste bu maksatla Ankarada Millet Meclisi
toplanacakti.
Meclisin
açilisi kast-i mahsusla Cuma gününe denk getirilmisti. O gün muhtesem bir merasim
yapilacakti.
23 Nisan 1920 günü
yapilacak açilis merasiminin programi bir tamimle bütün yurda duyurulmustu.
Heyeti Temsiliye Namina Mustafa Kemal imzali tamim, yerlesim merkezlerinin en
merkezi yerlerine, camilerin kapilarina asilmis, ayrica matbaada bastirilarak halka
dagitilmisti.
Daha sonra TBMM Reisi,
bilahare de ilk Reis-i Cumhur olacak olan Mustafa Kemal Pasa imzali tamimi, 1927 yilinda
Tayyare Cemiyeti tarafindan 50 bin adet bastirilmis olan Osmanlica
Nutukun (O tarihte henüz harf devrimi yapilmamisti) Birinci Cildinin 272 ve
273. sayfalarindan aynen aktariyoruz.
(Akisi bozmamak için
evvela metni verecegiz. Daha sonra, hülasa ederek bugünkü Türkçeye
aktaracagiz.)
Heyecan uyandiran
tamim
Tel: Gayet
Müstaceldir
Ankara, 21/4/1920
Ankaraya acele
tezkere
Kolordulara (K.O. 14
Vekâletine)
Firka 61
Kumandanligina, Refet Beyefendiye,
Bilumum Vilâyata,
Müstakil Livalara, Müdafaai Hukuk Heyeti Merkeziyelerine, Belediye Riyasetlerine
1
Bimennihilkerim Nisanin 23üncü Cuma günü, Cuma namazini müteakip
Ankarada Büyük Millet Meclisi küsat edilecektir.
2 Vatanin
istiklâli, makami refii hilâfet ve saltanatin istihlasi gibi en mühim ve hayatî
vezaifi ifa edecek olan bu Büyük Millet Meclisinin yevmi küsadini Cumaya
tesadüf ettirmekle yevmi mezkûrun mebrukiyetinden istifade ve bilumum mebusini
kiram hazarati ile Hacibayram-i Veli Camii Serifinde Cuma namazi eda olunarak envari
Kuran ve salattan da istifaza olunacaktir. Badessalât lihyei saadet ve sancak-i
serifi hamilen daireyi mahsusaya gidilecektir. Daireyi mahsusaya dahil olmazdan evvel bir
dua kiraatile kurbanlar zebholunacaktir. Isbu merasimde camii seriften bedile daire-i
mahsusaya kadar Kolordu Komutanliginca kitaati askeriye ile tertibati mahsusa
alinacaktir.
3 Yevmi
mezkûrun teyidi kutsiyeti için bugünden itibaren merkezi vilayette vali Beyefendi
hazretlerinin tertibile hatim ve buharii serif tilavetine bedolunacak ve hatm-i
serifin son aksami teberrüken Cuma günü namazdan sonra daire-i mahsusa önünde ikmal
edilecektir.
4 Mukaddes ve
mecruh vatanimizin her kösesinde ayni suretle bugünden itibaren buharî ve hatemati
serife kiraatine suru edilerek Cuma günü ezandan evvel minarelerde salavat-i serife
okunacak ve esnayi hutbede hilâfetmaabimiz padiahimiz efendimiz hazretlerinin nam namii
humayunu zikredilirken zati sevketsimati padisahilerinin ve memaliki sahaneleriyle bilumum
tebaai mülûkânelerinin bir an evvel naili halâs ve saadet olmalari duasi ilâveten
tezkâr olunacak ve Cuma namazinin edasindan sonra da ikmali hatmedilerek makam-i muallayi
hilâfet ve saltanatin ve bilcümle aksami vatanin halâsi maksadile vukubulan mesaii
milliyenin ehemmiyet ve kutsiyeti ve her ferdi milletin kendi vekillerinden mürekkep olan
bu Büyük Millet Meclisinin tevdi eyleyecegi vezaifi vataniyeyi ifaya mecburiyeti
hakkinda mevizeler irat olunacaktir.
Badehu halife ve
padisahimizin, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin halâsi, selâmeti ve istiklâli
için dua edilecektir. Bu merasim-i diniye ve vataniyenin ifasindan ve camilerden
çikildiktan sonra bilâd-i Osmaniyenin her tarafinda makam-i hükûmete gelinerek
Meclisin küsadindan dolayi resmen tebrikât icra edilecektir. Her tarafta Cuma
namazindan evvel münasip surette mevlid-i serif okunacaktir.
5 Isbu tebligin
hemen nesrü tamimi için her vasitaya müracaat olunacak ve serian en ücra köylere, en
küçük kitaat-i askeriyeye, memleketin bilûmum teskilat ve müessesatin iblagi temin
edilecektir. Ayrica, büyük levhalar halinde her tarafa talik ve mümkün olan mahallerde
tabi ve teksir ve meccanen tevzi edilecektir.
6 Cenab-i
Hakktan muvaffakiyet-i kâmile tazarru olunur.
Heyet- Temsiliye
Namina
Mustafa Kemal
Davetiyede neler
deniliyordu?
Yukaridaki metin
bahsettigimiz gibi 1927 baskili Nutukta Osmanlica olarak yer almaktaydi. Ayni metin
1934 tarihinde Devlet Matbaasinda bastirilan Nutukun 1. cildinin 308309.
sayfalarinda aynen yer almistir. Diline dokunulmamistir. Daha sonraki Nutuklarda
maalesef sözde sadelestirenler kafasini gözünü yararak günümüz
Türkçesine aktarmislardir.
Metinde görüldügü
üzere, hayli yüksek bir kültürün izleri derhal farkedilmektedir. O yillarda bilhassa
kurmay subaylar mükemmel bir egitim almaktaydilar.
Bir kere hepsi
Türkçe, Arapça, Farsça dillerini çok iyi bilmekteydi. Islâmî kültürleri
mükemmeldi. Temel dinî bilgileri de elde ediyorlardi. Edebî bilgileri de fevkalâdeydi.
Her neyse biz daha
fazla saded haricine çikmadan, TBMMnin açilis davetiyesini, aslina sadik kalmaya
çalisarak günümüz Türkçesine aktaralim.
Tamimde, yani bir nevi
Millete açik davetiyede söyle denilmektedir:
1 Kerim
olan Allahin izniyle (Insaallah) 23 Nisan Cuma günü Cuma namazindan sonra
Ankarada Büyük Millet Meclisi açilacaktir.
2 Vatanin
istiklali, yüce hilafet ve saltanat makaminin kurtulmasi gibi en mühim ve hayatî
vazifeleri yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisinin açilis gününü
Cumaya denk getirmekle zikrolunan günün mübarekliginden istifade ve bütün
Milletvekilleriyle birlikte Haci Bayram-i Veli Camiinde Cuma namazi kilinarak
Kurandan ve namazdan feyz alinacaktir.
Namazdan sonra
Peygamberimizin sancagi ve sakal-i serifi tasinarak Meclis önüne gidilecektir.
Meclis binasina girilmezden önce bir dua yapilacak ve kurban kesilecektir. Bu merasim
esnasinda, Haci Bayram-i Veli Camiinden Meclis binasina kadar Kolordu
Kumandanligina bagli askerler hususi tertibat alacaklardir.
3 Zikrolunan
günün (Cuma günü) kutsiyeti için bugünden itibaren vilayet merkezinde
(Ankarada) vali Beyefendi hazretlerinin organizesi ile hatim (Kuran-i
Kerimin tamamini okumak) ve buharii serif (seçme hadisler) okunmasina baslanacak ve
hatmi serifin son kismi teberrüken (ugur sayilarak) Cuma günü namazdan sonra Meclis
binasi önünde tamamlanacaktir.
4 Mukaddes ve
yarali vatanimizin her kösesinde ayni sekilde bugünden itibaren Buhari ve Kuran
hatimlerinin indirilmesine baslanilarak Cuma günü ezandan önce minarelerde salavat-i
serife okunacak ve hutbe esnasinda halife ve padisahimiz hazretlerinin isimleri
zikredilirken, padisahlik makaminin ve bütün ülkenin bir an evvel kurtulmalari ve
saadete kavusmalari için dualar edilecektir.
Cuma namazinin
kilinmasindan sonra da hatimler bitirilerek vatanin kurtulmasi, bunun için milletçe
gayret gösterilmesinin lüzumu ve Millet Meclisinin verecegi vazifeleri yerine
getirmenin ehemmiyetiyle ilgili vaazlar verilecektir.
Daha sonra halife ve
padisahimizin, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtulusu, selâmeti ve
istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasimin yerine getirilmesinden ve
camilerden çikildiktan sonra Osmanli beldelerinin her tarafinda, hükümet konagina
gelinerek Meclisin açilisindan dolayi resmî kutlamalar yapilacak, tebrikler kabul
edilecektir.
Her tarafta Cuma
namazindan önce münasip sekilde mevlid-i serif okunacaktir.
5 Bu tebligin
derhal nesredilmesi ve yayilmasi için her vasitaya müracaat edilecek ve en hizli sekilde
en ücra köylere, en küçük askerî birliklere, memleketin bütün teskilat ve
müesseselerine ulastirilmasi temin edilecektir. Ayrica büyük levhalar halinde her
tarafa yazilacak ve mümkün olan yerlerde matbaada bastirilip çogaltilarak ücretsiz
olarak dagitilacaktir.
6 Cenab-i
Hakktan tam bir muvaffakiyet niyaz olunur.
Heyeti Temsiliye
Namina
Mustafa Kemal
Merasim nasil gerçeklesti?
M. Kemal PaSa'nin
"Heyet-i Temsiliye" adina gönderdigi tamim Anadoluda büyük heyecan
uyandirmisti. Tamimi alan resmî makamlar derhal geregini yapmis, yani en ufak yerlesim
merkezlerine kadar ulastirmis, büyük afisler seklinde yazdirarak merkezî yerlere
astirmis, binlerce nüsha bastirip halka dagittirmisti.
Peki sonra ne oldu...
Ankara'da ve Anadolu'da -tamim çerçevesinde- muhtesem merasimler yapildi. Anadolu halki
bir anda bütün sikintilarini, elemlerini, kederlerini, yaralarini, kayiplarini unutarak
ayaga kalkmisti.
Merasim nasil
gerçeklesti?
Tamim alinir alinmiz
yurdun dört bir yaninda yediden yetmise bütün halk heyecanla Cuma namazi için hazirlik
yapmaya basladi. Vilayetlerde, kazalarda, kasabalarda, hatta köylerde hatimler
indirilmeye baslandi. Camilerde Buhari-i serif okundu.
23 Nisan 1920 Cuma
günü Cuma'dan önce artik heyecan son hadine ulasmisti. Yurdun bütün camilerinde
minarelerde salavat-i serife okunuyordu. Cuma hutbesinde Meclisin o gün açilacagi
belirtildi ve istiklal mücadelesinin basladiginin ilk isareti verildi. Herkes mesaji
almisti.
Cuma namazinin
ardindan okunan hatm-i seriflerin dualari yapildi. Daha sonra hükümet konaklarinda
tebriklesme merasimi yapildi. Halkla idareciler kaynasti.
Ankara'daki muhtesem
merasim
23 Nisan günü en
muhtesem merasim ise Ankara'da yapildi. Tamim geregince, Valinin organizesiyle 21
Nisan'dan itibaren Kur'an ve hatim okunmaya baslanmisti.
Cuma günü namazdan
önce ahali sel gibi Hacibayrami Veli Camiine akmaya baslamisti. Minarelerden okunan
salavat-i serife, o günkü manevî havayi bütün kâinata duyurur gibiydi.
Camie Ankara'ya
intikal etmis olan bütün milletvekilleri gelmisti. Hutbede o günün ehemmiyetinden
bahsedildi. Namazi müteakip daha önce okunan Kur'an-i Kerim, hatimlerinin duasi yapildi.
Buhari-i Serif okunmasi ise Meclis'e bikarildi.
Namazdan sonra sancak
çikarildi ve kafilenin önüne geçirildi. Bu arada sancagin yaninda, Sinop Mebusu Hoca
Abdullah Efend, üzerine yesil örtü açilmis bir rahlenin üzerinde Kuran-i Kerim ve
sakal-i serif tasimaktaydi. Rahleyi yari yoldan sonra Meclis'e kadar tasimak üzre Yozgat
Mebusu Müftü Hulusi Efendi almisti. (TBMM Zabit Ceridesi, c. 1/1; Millî Mücadelede Din
Adamlari, c.2/194)
Yol boyunca devamli
tekbirler getiriliyordu. Bu sekilde Meclis binasi önüne gelindi. Burada kurbanlar
kesildi. Daha sonra Bursa Mebusu Hoca Fehmi Efendi dua etti. Bu duaya bütün
milletvekilleri ve halk heyecanli bir sekilde "amin" diyorlardi.
Meclis'te herkes
yerini aldiktan sonra yine hocalarin bir kismi hep bir agizdan nakarat halinde dua ve
ayetler okuyorlar, bir kismi da Buhari-i Serif kiraatinde bulunuyorlardi.
Bu arada Haci Bayram
Veli Türbesinden alinan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur'an-i Kerim ile Peygamber
Efendimizin (a.s.m.) sakal-i serifi de kürsüye konmustu. (a.g.e./194)
Bu merasimlerin
ardindan çalismalara baslandi. Baskanlik divani seçildi. Reislige M.Kemal Pasa, reis
vekilliklerine ise Mevlevi Postnisini Abdülhalim Efendi ile Haci Bektas Çelebisi
Cemaleddin Efendi seçilmisti.
Gayet normal bir
hâdise
Buraya kadar
naklettiklerimiz, olup bitenlerin özetin özeti seklinde aktarilisidir. Bazilari
sasirabilir. "Yok canim! Hiç olur mu?.. O zaman 312. madde yok muymus? Bunu yapanlar
hakkinda herhangi bir sorusturma açilmamis mi?.." diyebilir. Böyle diyenlerin
cehaletini mazur görerek mevzua dönelim.
23 Nisan günü
yapilan bu merasimi, bugün degil de o günün sartlari isiginda düsündügümüzde,
bunun son derece normal bir hadise oldugunu görürüz. Zaten baska türlüsü
düsünülemezdi. Ülkemizin yakin tarihine damgasini vurmus isimlerden biri olan sayin
Süleyman Demirel de bir zamanlar bu hadisedeki tabiilige parmak basarak su
degerlendirmede bulunmustu:
"... 1924
Anayasasinin devleti tarif eden ikinci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir "Islam
devleti" oldugu yazilidir. Ve 1920'de Mustafa Kemal Pasa'nin bütün ordulara ve
vilayetlere gönderdigi bir tamim vardir. (Bizim daha önce naklettigimiz tamimi
kastediyor.) O tamimde, camilerde dua edilmesini, Kur'an okunmasini, Mevlidi Serif,
Buhari-i Serif okunmasini ister. Meclis açilirken de evvelâ Haci Bayram Camiinde namaz
kilinir, hutbe okunur. Daha sonra dualarla Meclise gelinir, kurbanlar kesilir, Meclis
açilir.
"Bunlar o günün
sartlari içinde samimî seylerdir. Baska türlü hükmetmek de mümkün degildir.
Istilâya ugramis, tüme yakin herseyini kaybetmis bir milletin, toparlanmak için Cenab-i
Allah'a sigindigi zaman, bunlarin milleti bir araya toplamasi gayet tabiîdir.
"Yine ayni
yillarda Yahya Kemal'in, Istanbul'da eski Osmanli eserlerini gezip dolasip da söyledigi
iki söz var. Fevkalâde önemlidir bu sözler. Diyor ki: "Bu Osmanli devletini 600
sene ayakta tutan sebebi aradim. Ayasofya'nin minarelerinde okunan ezanlarla, Hirka-i
Saâdette okunan Kur'an oldugu kanaatine geldim."
24 saat Kur'an
okunuyor. Çok enteresan bir seydir. Yine Yahya Kemal'in "Galib et yâ Rab, çünkü
bu son ordusudur Islâmin" seklinde kurtulus ordusunu tarif edisleri var. O
zamanlar kurtarilmak istenen sey, tabii ki, vatan, millet ve dindir. Her üçüne birden
siginilmis olmasi tabiidir." (Köprü, Eylül, 1988, s. 35)
Vatan, millet, din
TBMM'nin açilisinda
yapilan "resmî merasim"in en büyük gayesi halkin Meclise güvenmesini
saglamakti. Halk bu sekilde açilan Meclisin kararlarini ona göre degerlendirecekti.
23 Nisan'da açilan
Meclisin en mühim vazifesi asker toplamakti. Peki asker nasil toplanacakti? Bu yarali ve
bitkin halk nasil ayaga kaldirilacakti? Bu sorunun cevabini Birinci Mecliste milletvekili,
Milli Egitim Bakani ve Saglik Bakani sifatlariyla bulunmus olan Dr. Riza Nur su sekilde
vermektedir:
"... Simdi
tuttugumuz siyaset, elimizdeki düstur sudur:
"Padisah-Halife,
Hükümet Istanbul'da düsmanlar elinde esirdir.
Biz vekilleriyiz.
Onlari, dini, milleti, devleti kurtaracagiz. Ey millet! Yunan gibi asirlardan beri
kölemiz olan bir millete nasil boyun egeceksiniz?! Bu millet buna dayanamaz. Gayrete
geliniz. Din gayreti lazimdir. Çünkü bütün millet âdeta istisnasiz, padisaha mutî,
dine merbut (bagli), "padisah, din" diyor, baska birsey bilmiyor. Harpten de
yorulmus, bitmis, parasiz, sefalette, bu haldeki bir milleti kolay kolay yeni bir harbe
hazirlamak da mümkün degil. Bunun için Rumlar ile izzeti nefsini gicikliyorduk.
"BakkalYorgi basiniza vali, mutasarrif, tasçi Vasil jandarma zabiti olacak nasil
dayanacaksiniz?" diyoruz. Hakikaten Türk buna tahammül edemiyor. Anadoludan
bu esnadaki seyahatlerimde bizzat böyle propaganda yaparken bu sözlerin herseyden
müessir oldugunu görüyorum. Ayni zamanda dini de ele aliyorduk. "Kur'an'i
apteshane kâgidi yapacaklar. Size sapka giydirecekler." diyorduk. Bu da pek müessir
oluyordu..." (Hayat ve Hatiratim. c.3, s. 623)
Iste bu
sekilde vatan, millet ve din unsurlarinin öne çikarilmasi pek müessir olmakta, halk
yarali arslan gibi silkinip ayaga kalmakta, gönüllü olarak askere yazilmaktaydi...
Irsad heyeti Anadoluda
TekbIrlerle, dualarla
açilan Meclis zafere kadar ayni hüviyetini muhafaza edecekti. O Birinci Meclis'te dinî
tahsil görmüs olanlarla, din görevlisi olanlarin sayisi hayli fazlaydi.
Meclis kayitlarina
göre seçilen 437 milletvekilinden 34'ü Meclis'e katilmamisti. Böylece Birinci
Meclis'te milletvekili sayisi 403 idi. Bu milletvekillerinden din adami vasfini haiz 78
kisi vardi. Bu sayinin 101'i bulmasi da muhtemeldir. Çünkü medreseye belli bir müddet
gittigi halde baska meslegi seçen milletvekilleri de bulunuyordu. (Dr. Recep Çelik,
Milli Mücadelede Din Adamlari) Ayrica sair meslek mensubu milletvekillerinin tamami da
mükemmel bir dini tahsil görmüslerdi.
Irsat komisyonlari
Meclisteki dini tahsil
görmüs milletvekilleri çok büyük hizmetlerde bulunmuslardi. Halkin irsad ve isgal
kuvvetlerin propagandalarina karsi tenviri gibi...
Meclisin ilk ele
aldigi mevzulardan biri de halka gerçeklerin anlatilmasi, Millî Mücadele'ye fiilen
istiraklerinin saglanmasi idi. TBMM Reisi Mustafa Kemal Pasa bu mevzunun ehemmiyeti
üzerinde durmus. 25, 26 ve 27 Nisan tarihlerinde "Irsad heyetinin teskili"
görüsülmüstü.
27 Nisan 1920 tarihli
toplantida Irsad Encümeni Meselesi yeniden gündeme gelmisti. Seyh Servet Efendi'nin
takririyle irsad subesi kurulmasi teklif edilmisti. Teklifte su açiklamalar bulunuyordu:
"Insanligi
aydinlatmanin, insan varliginin mutlulugu yolunda en önemli hizmet oldugu, çok eski
devirlerden beri bilinen bir gerçektir. Ne yazik ki düsmanlarimiz bu güzel hakikati,
kötü yollarda kullanmakta ve batili Hak gibi gösterme gayreti içinde bizi
dertlendirmektedirler. Propaganda adi verilen olaylari özel ve gizli çikarlara alet
etme, düsmanlarimizin basari ile yürüttükleri en tesirli silahtir. Silaha, benzer
tesirli silahla karsi konulur. Dogruluguna inandigimiz hakikatleri milletimizin önüne
açikca sermek için biz de harekete geçelim... Bu gaye ile Millet Meclisi'mizin halk
hizmetleri için kuracagi subeler arasinda bir irsad subesinin eklenmesini teklif
ediyorum." (a.g.e./210)
Ingilizler'in
propagandalari
Bu takrirde de
belirtildigi gibi o esnada düsman kuvvetler müthis sekilde propaganda yapmaktaydi.
Bilhassa Ingilizler dessasâne bir sekilde batili Hak, Hakki batil göstermeye çalisiyor,
istiklâl mücadelesini temelinden çürütmek için her yolu deniyordu.
Ingilizler
propagandalarinda sik sik din unsurunu kullaniyor ve kendilerinin "Islâm'in
hâmisi" olduklarini belirtiyorlardi. Iste o sirada isgal altindaki Istanbul'da
bulunan bir âlim bu Ingiliz propagandalarina yazmis oldugu makalelerle, brosürlerle
cevap veriyordu.
Tipki Mehmed Âkif
gibi, Osmanli Devleti'nin en büyük ilmî müesseselerinden biri olan Darü'lHikmeti'l
Islâmiye" azasi olan Bediüzzaman, "Tükürün Ingiliz lâininin hayasiz
yüzüne!", "Ey ekpekü'l küpekadan tekepküp etmis köpek!" gibi
ifadelere de yer verdigi makalelelerinde ve "Hutuvat-i Sitte" isimli,
Ingilizlerin alti maddelik dehsetli yalanlarini çürüten eserinde halka gerekçeleri
açikliyor ve uzun zamandan beri Islâm âleminin en büyük düsmani olan Ingilizler'in
propagandalarina kanmamalarini ihtar ediyordu.
Bediüzzaman'in bu
nevi çalismalari Anadolu'da ve Meclis'te yanki uyandirmisti. Basta TBMM Reisi M. Kemal
Pasa olmak üzere bir grup milletvekili onu israrla Ankara'ya davet
etmekteydi.Bediüzzaman ise "Ben tehlikeli yerde hizmet etmek istiyorum"
diyordu. Gerçekten o sirada Istanbul'da bulunmak çok tehlikeliydi. Zira Ingiliz isgal
komutanilgi Bediüzzaman için görüldügü yerde vurulmasi emrini çikartmisti.
Irsad heyeti
Anadolu'da
TBMM'de "Irsad ve
Tenvir heyetlerinin kurulmasi" fikri hüsnü kabul görecek ve daha ziyade din
adamlariyla dinî egitim almis milletvekillerinden seçilmis heyetler Anadolu'ya dagilarak
halka olup bitenleri anlatmaya baslayacaklardi.
Bu heyette yer alan
isimlerden birisi de Istiklâl Marsi sairi, o günkü ünvaniyla "Burdur
Meb'usu" olan Mehmed Âkif'ti. Vaazlarinda Islâm kardesligi üzerinde israrla duran
Âkif söyle diyordu:
"Devlet, millet,
ordu bizden fedakârlik istiyor. Biz bu fedakârligi dinimizi, vatanimizi korumak için,
seve seve yapacagiz. Alimler ilmiyle, zenginler servetiyle, fakirler güçleri nisbetinde,
eli silah tutanlar kuvvetiyle çalisacak. Bundan kaçmak haramdir, dine ihanettir. Her
seyi devletten bekleyemeyiz."
Camilerde, meydanlarda
halka hitap eden, gerçekleri anlatan Âkif düzenli ordu birliklerinin kurulmasindan
sonra sik sik ordu birliklerini ziyaret ederek Mehmedcikle sohbet ediyordu. Onun yazmis
oldugu ve Meclis'te ayakta alkislanarak kabul edilen "Istiklâl Marsi" metni
askerin elinden ve dilinden düsmeyecekti.
Sira
geldi Mehmedcik'e
Milletvekillerinin bu
sekilde Anadolu'yu adim adim dolasmalari semeresini verecekti.
Henüz yaralari
iyilesmemis gaziler, henüz biyigi terlememis yigitler silah basi etmek için askerlik
subelerine akin etmeye baslamisti.
23 Nisan'da Meclis'in
açilmasindan ve mücadelenin alt yapisinin hazirlanmasindan sonra sira Mehmedçige
gelmisti. Ona ise vazifelerini, ne yapmasi gerektigini uzun uzadiya anlatmak yersizdi.
Zira o ne yapacagini çokiyi bilmekteydi. Nitekim pes pese zaferler kazanilacakti.
TBMM'nin dualarla,
tekbirlerle açilmis olmasi nasil tarihî bir gerçekse, Mehmedçigin o savaslarda tipki
Meclis'in açildigi gün milletçe sergilenen halet-i ruhiyeye uygun davranmis oldugu da
bir baska tarihî gerçektir.
Milletvekilleri ve
milletin kendisi 23 Nisan günü "Allahü Ekber" diyerek yürümüstü.
Mehmedçik de cephede "Allah! Allah!" diyerek hücuma kalkmis, dilinde Kelime-i
Sehadet ile son nefesini vermisti. Sehid düsen her Mehmedcigin cebinden ya küçük bir
Kur'ân-i Kerim, ya da Kur'ân'dan bir sayfa çikmaktaydi.
Her çarpisma öncesi,
tipki Malazgirt'teki sanli ecdadlari gibi abdest aliyor, namaz kiliyor, birbirleriyle
helallesiyorlardi.
Masallarla
gerçekler
23 Nisan günü
küçükler için masallar anlatilabilir. Ama o gün büyüklere de gerçeklerin
anlatilmasi ihmal edilmemelidir. 23 Nisan günü, o güne damgasini vuran hâdisenin en
mühim unsurlarini anlatmamak siradan bir ihmal degildir.
Masallar çocuklara
anlatilir. Onlari uyutmak için. Büyüklere de masal anlatmaya kalkismak, en basitinden
onlari "çocuklar yerine" koymak degil midir?...
Kaynak: Milli gazete 23-26.04.2000