Mustafa Müftüoglu
Meshur Kiliç Alinin bir marifeti daha!..
(...) 14 Nisan 1924 günü Büyük Millet Meclisinde ele alinip sert münakasaya sebep olan mesele, zamanin taninmis bir gazeteci-milletvekilinin dövülüp yaralanmasina kadar varmisti!
Bizde bâzi mesul kimselerin zaman zaman gazeteci hirpalamalari ve hattâ günümüzde dahi dövmeleri âdeta normal hale gelmistir!.. Ikinci Mesrutiyet sarhoslugu içinde Hasan Fehmi, Ahmed Samim ve Zeki Bey gibi kalem sahipleri Ittihatçi fedailerce sokak ortasinda öldürülürken, Cumhuriyetin ilk yillarinda pek çok gazeteci sudan sebeplerle Istiklâl Mahkemesi, huzuruna çikarilmis, bu arada o devrin mühim adami ve Istiklâl Mahkemesi üyesi meshur Kiliç Ali de, bir gazeteci-milletvekilini hem de gazete idarehânesinde dövmekten çekinmemistir!..
Cumhuriyetin ilânindan hemen on bes ay sonra cereyan eden bu gazeteci dövüp yaralama olayi, Millî Mücadelenin aci günlerinde yurt disina kaçan bâzi zengin Rum ve Ermenilerin zafer kazanildiktan sonra dedikodulu bir sekilde Türkiyeye dönmelerinden dogmustur. Ismet (Inönü) Pasa baskanligindaki hükümetin isbasinda bulundugu 1924 yilinda Istanbul basininin, kaçan zengin Ermenilerden bâzilarinin zamanin Içisleri Bakani Ferid Beyin muvafakatiyla yurda döndükleri yolunda yürüttügü genis ve sert nesriyat B.M. Meclisi kürsüsüne kadar götürülmüs, Erzurum milletvekili Rüsdü Pasa ile Zonguldak milletvekili Halid Beyin müstereken hazirlayip Meclis baskanligina verdikleri takrir (uydurma dilde önerge) 76 yil evvel 1924 senesinin 14 Nisan günü Meclisde görülüsürken Degirmenciyan isimli Ermeniden alinan kirk bes bin liralik çek iddiasinin tetkik edilmekte oldugu Içisleri Bakaninca açiklandiginda takrir sahiplerinden Halil Bey söz alarak su konusmayi yapmistir:
.......... Bu kadar kan döktük, fedakârlik gösterdik. Resmen tesbit olunmus bir hakikat vardir ki, o da Istanbulda dumanli havalardan istifade etmek isteyen kumpanyalarin mevcudiyetidir. Bazan bunlara ufak, büyük memurlar da katiliyor, vaktiyle Istanbuldan adam kaçiranlar bugün onlarin geri gelmelerine çalisiyorlar. Rivayete göre Ankarada subeler teskiline bile tesebbüs ediliyor. Sebuhyanin firarindan sonra emval-i menkûlesi (tasinabilir mali) satilmis, gayr-i menkûlesine (tasinamayan malina) el konulmustur. Sebuhyan, bu defa tesebbüste bulunmus, tahkikat lehinde neticelenmediginden dönmesine müsaade edilmemis, bâzi kimselere yirmi bin lira teklif edilmis, hattâ bâzi yardim kuruluslarina teberruda (bagista) bulundugu söylenmis ve neticede Sofyada bulunan Sebuhyan geri dönmüs ve Istanbula gelince ilk isi Tasfiye Komisyonu aleyhine dâvâ açip emvalini (mallarini) geri almak olmus (çok açik gözmüs sesleri)... Içisleri Bakani gazetelere beyanatindan, geri gelmek hâdisesinde bir yanlislik oldugundan bahsediyordu. Istanbul Polis Müdürü gazetecilere emir verdiler çikardim, emir verdiler aldim demistir (gülüsmeler, alkislar).
Buna Iskandal derler!..
Içisleri Bakani bunlari tekrar hudut disina çikarmakla ikinci hatâyi yapmis oluyor. Bu birbirini tutmayan emirler verilirken, Cumhuriyetin haysiyetini düsünmek icap ederdi. Sebuhyanin karisi çikarilmamis, buna sebeb nedir? Vaktiyle Istanbul Valisinin bir etiket meselesi, burada uzun münakasalara sebeb oldu ve o zamanki Içisleri Bakani zavalli Valiyi kurtarmak için akla karayi seçti. Halbuki bu defaki muamele bir rezalet-i idareyedir. Buna iskandal derler. Sualimi istizaha (gensoruya) çevirmeyi düsünüyorum. Bu ise Meclisin el koymasi lâzimdir. Bilhassa bâzi vesikalarin çalinmasi için tesebbüse geçildigi yaziliyor. Meclisin tahkikat yapmasi hakkindaki takririmin kabulünü rica ederim.
Zonguldak milletvekili Halil Beyin bu teklifi kabul edilip Meclis Tahkikati açilirken basindaki nesriyat da hazirlanmis, Millî Mücadelenin ölüm-kalim günlerinde çesitli yollarla yurdu terkeden Rum ve Ermeni zenginlerinin, o kara, aci günler geçtikten sonra yurda dönmeleri basinda cinayet-i uzmâ/büyük cinayet olarak kaydolunurken daha Dumlupinarda, Sakaryada, Inönülerde verdigimiz sehidlerin kani kurumamisken bu denileri (alçaklari) sine-i vatana almanin tarih huzurunda asla affedilmeyecek bir gaflet oldugu gerçegine de parmak basilmis, bu arada Gelibolu Milletvekili Celal Nurinin Ileri gazetesinde yayinladigi sert bir yazi ile Içisleri Bakani Ferid Beye hiçbir Türkün itimadi kalmadigi iddia olunmustur!..
Tahkikat komisyonu Istanbulda
Basinin bu hassasiyeti devam ederken Meclis Tahkikat Komisyonu Istanbula gelmis ve Komisyon Baskani Nedim Nazmi Beyin düzenledigi basin toplantisiyla vazifeye baslamasindan hemen birkaç gün sonra Istanbul Polis Müdürü Sadeddin Bey ve Deniz Pasaport Dairesinden üç memur nezaret altina alinmis, bu arada Istanbul Valisi Haydar Beyin de kaçanlardan Kozmetonun karisinin yurda dönüsüyle alâkali olarak ifadesine müracaat olunmustur. Yürütülen tahkikatin gizliligine ragmen cinayet-i uzmâya bâzi milletvekillerinin adlarinin karistigi haberi basina sizmis ve gazetelerden bâzilari bu yolda nesriyat yaparken, Meclis Baskani Fethi (Okyar) Bey Istanbula gelerek Komisyon Baskani ile görüsüp her meselenin hak ve adaletle halledilecegi yolunda beyanda bulunmussa da, gazetecilerin kaçanlarin geri gelmeleri rezaletinde bir milletvekili hazineyi binlerce lira zarara soktu ve mesuliyyet, yalniz bir iki küçük memura mi inhisar edecek gibi nesriyatina mâni olamamistir.
Bu çesit nesriyatla Içisleri Bakani Ferid Beyin pek fena hirpalandigi o günlerde TahkikatKomisyonu vazifesini bitirmis ve hazirlanan raporda kaçip giden bazi zengin Rum ve Ermenilerin savas sonrasi yurda dönüslerinde suç unsuru bulundugu sarahatle tesbit edilmistir!..Komisyon raporunda milletvekillerinden Kiliç Ali, Necmeddin Molla ve Rize Milletvekili Rauf gibi isimlere rastlanmis, bu arada Içisleri Bakani Ferid Bey istifa ederek bu Bakanliga Recep (Peker) getirilmistir. Ancak Ferid Beyin istifasi aleyhindeki nesriyati durdurmamis, o günlerin basini cinayet-i uzmânin pesini birakmamis, adi geçen milletvekilleri hakkindaki yayini sürdürmüstür. Gazetelerin bu sert yayini devam ederken Komisyon raporuna adi karisanlardan NecmeddinMolla dokunulmazliginin kaldirilmasini talep etmis, diger iki milletvekilinin ise bu mevzuda bir tesebbüsleri olmamistir!..
Gazeteciyi dövüp yaralama!
Iste Celal Nuri isimli gazeteci-milletvekilinin dövülmesi, olaylarin böyle bir safhaya intikal ettigi günlerde cereyan etmis ve 31 Temmuz 1924 tarihli Ileri gazetesi nesriyatindan ögrendigimize göre is bu dövüp yaralama olayi söyle cereyan etmistir. Kiliç Ali 30 Temmuz günü Ileri gazetesine telefon ederek Celâl Nuriyi aramis, onun gazetede oldugunu ögrenince yaninda Rize Milletvekili Rauf oldugu halde gazete idarehânesine gitmistir. Odasinda Suphi Nuri ve Dersim Milletvekili Ferudun Fikri Beylerle oturmakta olan Celâl Nurinin üzerine tabancasini çekerek yürüyen Kiliç Ali türlü hakaretten sonra eline geçen bardak, sürahi, fincan, sigara tablasi gibi ne varsa hepsini Celâl Nurinin üzerine firlatmis, bu âni hücumla Celâl Nuri yaralanirken odanin camlari da kirilmistir!.. Kiliç Alinin tecavüzünü Feridun Fikri Bey önlemek istemis, ancak bütün gayretine ragmen Celâl Nurinin tabanca kabzasiyla basindan agir bir sekilde yaralanmasina mâni olamamistir!
Celal Nuriyi bu sekilde dövüp yaralayan Kiliç Ali, pek galiz küfürlerle gazete idarehânesini terkederken olay mahalline bir polis memuru gelmisse de mütecavizin dokunulmazligi dolayisiyla olaya müdahale edememis, bu arada Celal Nuri Bey basindan sizan kanla baska bir odaya alinip Zabita Tabibi Nafiz Bey tarafindan ilk tedavisi yapilmistir. Bilâhare Savci, Polis Müdürü ve Sorgu Hakimi gazeteye gelip tahkikata baslamislardir.
Ileri gazetesi haberine göre Kiliç Ali, Celal Nuri Beyin bulundugu odaya girdiginde: Ben hepinize gösterecegim. Gazetelere, Tahkik Heyetine, Içisleri Bakanina hepinize gösterecegim.. diye bagirarak Celal Nurinin üzerine yürümüstür!.. Bu durumda Kiliç Alinin Celal Nuriyi dövmesi, firari beceren Rum ve Ermenilerin yurda dönmeleriyle alâkalidir. O devirde gazetelerin cinayet-i uzmâ diye andiklari bir meseleye Kiliç Alinin adinin karismasindan dogan bu gazeteci dövüp yaralama olayi, muhalif milletvekillerinin gayretine, basinin sürekli yayinina ragmen bir netice vermemis Celal Nuri Bey dövüldügü ile kalmis, Kiliç Ali ise uzun yillar devam eden milletvekili dokunulmazligi dolayisiyla takibattan kurtulmus, zengin Rum ve Ermenilerin önce nasil kaçabildikleri, sonra yurda nasil girebildikleri tarihin kirli ve karanlik olaylari arasina karismistir.!..
Kaynak: Milli gazete, 14.04.2000