. |
Rasûlullahin
Âzatli Kölesi
Ebû
Râfi-radiyallahu anh-
Ebû Râfi
radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin âzatli kölesi...
Hizmetleriyle Efendimizin aile efrâdi arasina girme seâdet ve serefine kavusan bir
bahtiyar... Seferde hazarda özel hizmetleriyle öne çikan bir yigit...
O, Ebû Râfi künyesiyle meshurdur. Adi
tam olarak bilinememekte olup ona atfen on kadar isim zikredilmektedir. Bunlar arasinda en
fazla Ibrahim ve Eslem adi geçmektedir. Misirin yerlilerinden olan Ebû
Râfi, Sevgili Peygamberimizin amcasi Abbasin kölesi idi. Hazreti
Abbasin hanimi Ümm-i Fadl ile birlikte Bedir Gazvesinden önce müslüman oldu.
Fakat müsriklerin serrinden çekindigi için Islâma girdigini ilân etmedi. Bedir
muharebesine kadar Mekkede kaldi. Islâmi gizli gizli yasamaga çalisti.
Ebû Râfi (r.a) Mekkede bulundugu
yillarda zemzem kuyusunun yaninda agaçtan su taslari oyardi. Ümm-i Fadlin odasi da
kuyuya yakindi. Bedir harbinin oldugu günlerdi. Müslümanlarin müsrikleri büyük
hezimete ugrattiklari haberini aldilar. Sevinçli sevinçli bu konu üzerinde
konusurlarken Ebû Leheb oraya çika-geldi. Konusmalarini kesip herkes isiyle mesgul oldu.
Bu azili müsrik Bedir Gazvesine istirak
etmemisti. Yerine Âs Ibni Hisami göndermisti. Fakat
Kureysin maglûbiyet haberini almis kininden, öfkesinden ne yapacagini bilemiyordu.
Nasil maglub olurlar diyerek hezimeti kabul edemiyordu. Içinde tufanlar kopuyordu. Kureys
sayi bakimindan kat kat fazla. Silâh olarak yine öyle. Buna ragmen maglubiyet? Nasil
olur? diyerek bir türlü içine sindiremiyordu. Derin derin düsünceye daldigi bir
sirada Ebû Süfyanin geldigini gördü, ve: Ey kardesimin oglu!
yanima gel diye çagirdi. Ondan Bedir harbi hakkinda genis bilgi istedi.
Nasil oldu anlat bakalim? dedi.
Ebû Süfyan hüzünlü hüzünlü. Hiç
sorma sanki onlarin karsisinda elimiz kolumuz bagli idi. Istedikleri gibi hareket ettiler.
Bir kismimizi öldürdüler, bir kismimizi esir ettiler. diye söze
basladi. Sonra devamla: Vallahi ben bizimkilerden kimseyi kinayip
ayiplamiyorum. Çünki o sirada öyle kimselerle karsilastik ki, yer ile gök arasinda
yagiz atlara binmis ve beyazlar giyinmis adamlar bizlere hücum etti. Bu adamlar bizi
bozguna ugratti dedi. Sessizce onlarin konusmalarina kulak veren Ebû
Râfi (r.a) bu sözleri isitince: Vallahi onlar meleklerdir. deyiverdi.
Öfkesinden çatlayan Ebû Leheb kalkti Ebû
Râfinin üzerine yürüdü. Onu dövmeye basladi. O ara ortalik karisti. Orada
bulunan Ümm-i Fadl eline bir çadir diregi alarak Ebû Lehebin üzerine yürüdü.
Onu basindan yaraladi ve: Kimsesi yok diye onu güçsüz gördün degil mi?
dedi. Ebû Leheb hepten kendini kaybetti. Hor ve hakir olarak zelil ve rezil bir vaziyette
oradan ayrildi. Yedi gün sonra kara kizil denen bir hastaliga yakalanarak cani cehenneme
gitti. Çocuklari lesini ortada birakti. Hastalik bulasir diye yanasamadilar. Etrafa pis
kokular yayilmaya basladi. Halkin sikayeti üzerine bir kenara çektiler ve lesi
görünmeyinceye kadar üzerine tas yigdilar. Taslar altinda ebedi azab yurduna
yuvarladilar.
Ebû Râfi (r.a) Bedirde esir
alinan efendisi Abbasin kurtulus fidyesini Medineye götürdü. Daha sonra
Abbas onu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize bagisladi. O da Medineye hicret etti. Iki
Cihan Günesi efendimizden hiç ayrilmadi. Ashâb-i Suffa arasina katildi. Yapilan bütün
gazvelerde bulundu. Efendimiz onu amcasi Abbasin müslüman oldugu müjdesini alinca
âzat etti ve câriyesi Selmâ ile evlendirdi.
O, iki Cihan Günesi Efendimize o kadar âsik
idi ki âzât ettigi zaman aglayarak: Ya Rasûlallah beni niçin birakiyorsun?
Bundan sonra yine yaninizda kalip çalisacagim dedi. Hürriyetine kavusunca hür
olarak Efendimizin özel hizmetlerinde bulundu. Harb ve sulh zamanlarinda onun yanindan
ayrilmadi. Seferlerde çadirini kurdu. Esyalarini korudu. Efendimizin sünneti seniyyesini
ve yüksek ahlâkini en iyi bilenlerden oldu. Ibni Abbas (r.a) bir kâtip tutup onun bu
husustaki bilgilerini yazdirdi.
O, Resûl-i Ekrem (s.a) efendimizin ailesinden
kabul edilmeyi en büyük seref kabul etti. Köle olarak hizmeti ganimet bildi. Hürriyete
kavusmasina ragmen yanindan ayrilmadi. Ondan habersiz hiç bir is yapmadi. Birgün Sevgili
Peygamberimiz, Erkam Ibni Ebil-Erkami zekat toplamaga memur etmisti. Erkam
(r.a), Ebû Râfi (r.a)a: Bana bu iste yardimci olursan, toplayanlara ne
verilirse onu sana veririm. diyerek birlikte bu vazifeyi yapmayi teklif etti. O da
durumu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize arz etti. Efendimiz ona: Yâ Ebâ Râfi
Kavmin kölesi kendilerinden sayilir. buyurarak zekatin kendisine helâl
olmayacagini bildirdi.
O, Hayber seferine hanimi Selmâ ile birlikte
katildi. Daha sonra hanimi Selmâ Ibrahimin dogumunda ebelik yapti. Iki Cihan
Günesi efendimiz oglu Ibrahimin dogum müjdesini Ebû Râfiden alinca, ona
bir köle hediye etti. Bir gece yarisi Bakî kabristanligina giderken onu da yanina aldi
ve beraber götürdü.
O, Hz. Ebû Bekir (r.a) devrinde mürtedlerle
yapilan savaslarda bulundu. Misirin fethine katildi. Hasan, Râfi, Abdullah,
Mutemer, Mugire ve Selmâ adinda alti çocugu ve bir çok talebesi olan Ebû Râfi
(r.a) 68 hadis-i serif rivayet etti. Bunlarin çogu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimizin
çevresinde gördügü olaylarla ilgilidir.
Hz. Ali (r.a)in kumandasinda Yemene
gönderilen Seriyyede de bulunan Ebû Râfi (r.a) 660 m. yilinda Kûfede
vefat etti. Cenâb-i Haktan sefaatlerini niyaz ederiz. Amin.
Kaynak: Mustafa Eris, Altinoluk dergisi, 09/1998
|
. |