Rasûllahin Torunu ve Kerbelâ Sehidi
Hazret-i Hüseyin
radiyallahu anh
Hazret-i Hüseyin radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem efendimizin sevgili ikinci torunu... Hazret-i Ali (r.a.)in küçük oglu...
Sehid lakabiyla meshur... Basina gelen aci hadiseler dolayisiyla Islâm
ümmetinin yüreklerini sizlatan bir yigit... Kerbelâ Sehidi diye taninan bir
sevgili mazlum insan...
O, hicretin 4. yili Saban ayinin 5. günü Medine-i
Münevverede dogdu. O günün sevincine melekler de katildi. Hz. Hüseyin
(r.a.)in dogdugu eve geldiler. Guruplar halinde ziyaret ettiler ve Resûl-i Ekrem
(s.a.) efendimizle tebriklestiler. O gün Rasûlullah (s.a.) Hz. Aliyi kapida bekçi
birakti. Kimseyi içeriye almamasini tenbih etti. Meleklerin ziyareti tamamlaninca
Efendimiz disari çikti ve bekleyen ashâbini içeriye buyur etti. Hz. Ali (r.a.)in
ziyarete gelen meleklerin sayisi konusundaki sözü hatirlatildi. Efendimiz: Nerden,
nasil bildin ya Ali? diye sordu. Hz. Ali (r.a.) da: Melekler gurup gurup
geliyorlardi. Her biri ayri bir dil konusurlardi ve sayilarini bildirirlerdi, diye
cevap verdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.): Allah aklini ziyâde etsin ey
Ali! buyurdu.
Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz sevgili torununun kulagina ezan
okudu ve adini Hüseyin koydu. Yedinci günü Akîka kurbani kestirdi. Ayni gün saçlarini
tras ettirip kizi Fâtimaya verdi ve: Ey Fâtima! Hüseyinin saçlari agirlisinca
sadaka ver, buyurdu. O da oglunun saçlari agirlisinca gümüsü fakirlere dagitti.
Hz. Hüseyin (r.a.)in dogumu ile ilgili Hz. Abbas
(r.a.)in hanimi Ümmül-Fadl bir gece siddetli, mihnetli ve korkulu bir rüya
gördü. Sabahleyin dogruca Resûl-i Ekrem (s.a.)in yanina gitti ve: Ya
Rasûlallah! Bir rüya gördüm ve çok korktum, dedi. Efendimiz (s.a.): Ne
gördün? dedi. Ümmül-Fadl da: Ya Rasûlallah! Sizin vücudunuzdan bir
parçanin kesilip evime konuldugunu gördüm dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.):
Hayir olsun insaallah! Fâtimanin bir oglu olacak, sen de ona sütünü
emzireceksin, buyurdular.
Hz. Hüseyin dünyaya gelince Ümmül-Fadl onu alip eve
götürdü ve doyasiya sütünü emzirdi. Ümmül-Fadl bir gün çocugu alip
Rasûlullah (s.a.)e götürdü. Efendimiz torununu aldi ve kucagina oturttu. Onu
öptü, basini oksadi ve sevdi. Çocuk kucakta otururken Efendimizin üzerini islatti.
Ümmül-Fadl buna üzüldü ve çocugu biraz sertçe tutup Efendimizin kucagindan
aldi. Çocuk aglamaya basladi. Rahmet Peygamberi Efendimiz buna dayanamadi ve: Ey
Ümmül-Fadl! Allah iyiligini versin. Sen onu aglatmakla beni üzdün,
buyurdu.
Iki Cihan Günesi Efendimiz hiç kimsenin üzülmesini istemezdi.
O raûf ve rahîm peygamberdi. Kendi aile efradina ve ümmetine çok düskündü. Onlarin
sIKINTIYA ugamasi ona çok agir gelirdi. Bir defasinda yine torunu Hüseyinin agladigini
isitti. Annesi Fâtimaya: Onun aglamasina üzüldügümü bilmiyor
musun? buyurdu.
Ne sefkat!.. Ne merhamet!.. Ne edeb!.. Ne ince terbiye!.. Kimseyi
kirmadan, incitmeden egitmek!.. Derin merhametini tatli sözleriyle belirtmek!..
Allahim bizlere de bu inceligi ve merhameti nasip et!.. Amin.
Rahmet ve sefkat peygamberi Efendimiz, torunlari Hz. Hasan ve
Hüseyin (r.anhüm)ü çok severlerdi. Bir gün yine onlari kucaginda oturtup
severken Üsame Ibni Zeyd (r.a.) gördü. Efendimizin onlar hakkinda söyle buyurdugunu
isitti: Allahim! Bunlar benim kizimin ogullaridir. Ben bunlari seviyorum. Sen
de onlari sev. Onlari sevenleri de sev, buyurdu.
Iki Cihan Günesi efendimiz sokakta oynayan çocuklara da selâm
verirdi. Onlarla ilgilenirdi. Bir gün ashabiyla bir yere giderken Hüseyinin
sokakta çocuklarla oynadigini gördü. Biraz hizlica yürüyerek torununu yakalamak
istedi. O da oraya buraya kosuyordu. Efendimiz de hem gülüyor hem de pesinden kosuyordu.
Onu tutmaga çalisiyordu. Sonunda Hüseyini tuttu. Onun yüzünü mübarek iki
eliyle sevdi ve yanaklarindan öptü. Ashabina döndü ve: Hüseyin bendendir. Ben
de Hüseyindenim! Allahi seven Hüseyini sever! Hüseyin torunlardan bir
torundur, buyurdu.
Hz. Hasan ve Hüseyin (r.anhüm) efendilerimiz iki Cihan Günesi
Efendimizin sefkat ve merhamet pinarindan doyasiya içerek büyüdüler. Dedelerinin yanindan
hiç ayrilmadilar. Onun mübârek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden
feyizler alarak yetistiler. Etrafa nur saçan tebessümleri ve iltifatlariyla gözlerini,
gönüllerini nurlandirdilar. Onun nübüvvet nuruyla gelistiler. Gece-gündüz firsat
bulunca dedelerinin kucagina kosarlardi.
Bir gün Habib-i Kibriya (s.a.) Efendimiz Ümmü Seleme (r.anhâ)
annemizin evinde iken Cebrâil aleyhisselâm geldi. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz Ümmü
Seleme annemize: Ya Ümmü Seleme! Kapida dur içeriye kimse girmesin, dedi. O
sirada Efendimizin reyhani Hüseyin geldi ve birden içeri daldi, Rasûlullah
(s.a.)in boynuna atildi. Efendimiz onu kucagina aldi, öptü ve sevdi. Cebrâil
aleyhisselâm: Onu çok mu seviyorsun? dedi. Efendimiz de: Evet!
dedi. Bunun üzerine Cebrâil (a.s.): iyi ama, ümmetin onu öldürecektir!
dedi. Efendimiz hayretle: Demek onu öldürecek olanlar müminler!..
dedi. Cebrâil (a.s.): Evet! istersen onun öldürülecegi yeri sana
göstereyim, dedi ve gösterdi. Oradan bir avuç kizil toprak alip getirdi.
Efendimiz o topragi aldi ve kokladi da: Bu toprak gam ve belâ kokuyor,
buyurdu. Daha sonra topragi Ümmü Seleme (r.anhâ) annemize emânet olarak verdi ve:
Ey Ümmü Seleme! Bu, torunum Hüseyinin öldürülecegi yerin topragidir. Ne
zaman kan haline gelirse o vakit bil ki Hüseyin öldürülmüstür, buyurarak
ileride olacak hadiselere isaret etti.
Iki Cihan Günesi Efendimiz bu topragin Kerbelâ topragi oldugunu
söylemisti. Kerbelâ, Irakin Kûfe bölgesindedir. Efendimiz bu yeri tasa ve belâ
yeri diye vasiflandirmistir. Bir seferinde Hz. Ali (r.a.) Siffîne giderken bu
mintikadan geçmisti. Firat kenarinda bir köy olan Ninovaya gelince durdu ve burasinin
adini sordu. Kerbelâ cevabini alinca Hz. Ali (r.a.) gözyaslarini tutamadi. Sonra sunlari
söyledi:
Bir defasinda Rasûlullah (s.a.)in huzuruna gitmistim.
Vardigimda agliyordu.
Ya Rasûlallah! Seni aglatan nedir? diye sordugumda
bana: Az önce Cebrâil aleyhisselâm yanimdaydi. Bana oglum Hüseyinin Firat
kenarinda Kerbelâ denen yerde öldürülecegini haber verdi ve o topraktan bir avuç alip
bana koklatti. Gözyaslarim akiyorsa bu benim elimde degil ne yapayim kendimi tutamadim,
buyurdu.
Hz. Hüseyin (r.a.) agabeyi Hz. Hasan (r.a.) ile birlikte birçok
seferlere katildi. Hz. Osman (r.a.)in evini kusatan isyancilara karsi halifeyi
korumak ve evine su tasimak üzere babasi tarafindan verilen vazifede bulundu. Babasinin
halifeligi sirasinda beraberinde Kûfeye gitti. sehâdetinden sonra vasiyeti
üzerine agabeyine itaat etti. Hz. Hasan (r.a.) ile Muâviye (r.a.) halifelik konusunda
anlasinca Hz. Hüseyin bunu içine sindiremedi ve agabeyi ile birlikte Medineye
döndü. Kendini ibadete verdi. Zühd ve takvâ üzere yasamaya gayret etti. Muâviye
döneminde fitne çikarmak isteyen kimselere de firsat vermedi.
Muâviye (r.a.) 60. h. yilda Samda vefat edince oglu
Yezide bîat etmedi. Yezid her ne sûretle olursa olsun Hz. Hüseyin ve arkadaslarindan
bîat almasini Medine valisi Velid ibni Utbeden istedi. Vali yumusak huylu, merhamet
sahibiydi. Kendisine Hz. Hüseyinin öldürülmesi fikri söylenince: Benim
dinimi mi yikmak istiyorsunuz? Yemin ederim ki Hüseyini öldürmek sûretiyle
bütün dünyanin mal ve mülküne sahip olacagimi bilsem yine de bunu yapmam,
diyerek reddetti.
Bu haberler üzerine Hz. Hüseyin (r.a.) 28 Recep 60 h. (4 Mayis
680 m.) gecesi bütün aile fertleriyle birlikte Mekke-i Mükerremeye gitmek üzere
yola çikti.
Kûfeliler Hz. Hüseyin (r.a.)a bîat etmek için
Mekeye haber gönderdiler. O da amcasinin oglu Müslim ibni Akîli
incelemelerde bulunmak üzere Kûfeye gönderdi. Müslim bir mektup yazarak
Kûfelilerin Hz. Hüseyine bîat edeceklerini hatta on bes yirmi bin kisinin bîatini
onun adina kabul ettigini bildirdi. Fakat Yezid bu faaliyetleri ögrenince Müslimi
öldürttü. Halk korkudan biatlarini geri aldi. Hz. Hüseyin (r.a.) bu arada geçen
hadiselerden haberdar olamadi. ibni Abbas, ibni Zübeyr ve ibni Ömer (r.anhüm) hazarâti
Kûfeye gitmemesini tavsiye ediyorlardi. Gerekirse Mekkede adiniza bîat aliriz
diyerek görüs beyan ediyorlardi. Fakat kader-i ilâhînin önüne geçmek de
kimsenin kâri degildi. Bir sevk-i tâbiî ile Hz. Hüseyin (r.a.) 8 Zilhicce 60 h. 9
Eylül 680 m. tarihinde ailesi ve bazi taraftarlariyla birlikte Kûfeye hareket
etti.
Hz. Hüseyin (r.a.) rüyasinda Rasûlullah (s.a.)i gördügünü
ve bagladigi isi tamamlamakla emrolundugunu söyledi. Bunun için amcazâdesi Abdullah ibni
Caferin gitmemesine dair yazdigi mektubuna da cevap vermedi. Yolda
Kûfelilerin bîatlarindan caydigini ve Müslim ibni Akîlin öldürüldügünü
duyunca bir ara geri dönmeyi düsündü. Fakat kader tekrar o tarafa yönlendirdi.
Kendisiyle beraber gelenlere: isteyenlerin ayrilabilecegini, söyledi. Yaninda
sadece aile fertleri kaldi. Yaklasik 72 kisiyle birlikte Kerbelâya vardi. Kûfe
valisi Ubeydullah ibni Ziyad Rey valisi Ömer ibni Sada bir mektup göndererek
Hüseyinin dogrudan kendisine teslim olmasini istedi. Yoksa onunla savasmasini
emretti. Her iki taraf da maalesef anlasamadi ve savas hazirligina basladi.
Hz. Hüseyin (r.a.) gerekli savas hazirliklarini yaptiktan sonra
atina bindi ve önünde mushaf oldugu halde Ömerin ordusuna yaklasti. Kendisinin
buraya gelis amacini anlamalarini ve hakkinda insafli hüküm vermelerini istedi. Ömer ibni
Sad hiçbir sey duymamis gibi davrandi ve aldigi emri yerine getirmek üzere ilk oku
firlatti. Böylece savas baslamis oldu. Birbirine denk olmayan bu kuvvetler arasinda tam
bir dram yasandi. Hz. Hüseyin (r.a.)in yirmi üç süvari, kirk piyadeden olusan
askerleri kisa sürede azaldi. Hepsi sehid oldu. Hz. Hüseyin (r.a.) yalniz kaldi. Bu yalnizliktan
yararlanan Sinan ibni Enes en-Nehâî bir harbe atti ve Hüseyin efendimizi yere düsürdü.
Kendisi de atindan yere atlayarak indi ve Hüseyin efendimizin basini keserek sehid
eyledi. 10 Muharrem 61. hicri 10 Ekim 680 m. senede 57 yaslarinda iken kader onu teslim
aldi. Vücudunda 33 mizrak yarasi ve 33 kiliç darbesi vardi.
Hz. Hüseyin efendimizin sehid edildigi gün Ümmü Seleme
(r.anhâ) annemize verilen kizil toprak kan haline gelmisti. Annemiz onu kan seklinde
görünce: Eyvâh Hüseyinim!.. Eyvâh Rasûlullahin reyhani!..
diyerek aglamaya basladi ve etrafa haber verdi. Bu aci haberi duyan Medine halki
feryatlara boguldu. O gün yer yerinden oynadi.
Sehidlerin cesetleri ertesi gün Gadiriye köylülerince topraga
verildi.
Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (r.anhüm) efendilerimiz Rasûlullah
(s.a.)in sevgili torunlari olarak hep birlikte anilmislardir. Efendimizin iki
çiçek demeti ve Cennet gençlerinin efendileri sifatiyla müslümanlar
tarafindan daima sevilmis, sayilmis ve adlari çocuklara verilen en yaygin isimler arasinda
yer almistir. Onlar yaratilis ve ahlâk itibariyle Rasûlullah (s.a.) Efendimize çok
benzerlerdi. Halîm, selîm ve yumusak huylu idiler. sefkat, merhamet ve cömert idiler.
Buyururlardi ki: Cömert efendi olur, cimri hor olur. Bu âlemde bir mümin
kardesinin iyiligini, kendinden önce düsünen, öbür âlemde daha iyisini bulur.
Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz çocuk yasta iken dedelerinin
yanina serbest girip çikarlardi. Evde olsun, mescidde olsun o isik kandilinden ayrilmazlardi.
Sefere gidip gelen ashâbi onlara hediyeler getirirdi. Dihye (r.a.) her ticârî seferden
dönüste eli bos dönmezdi. O nur topu sevgili torunlar buna alistigi için bir gün
Cebrâil aleyhisselâmi da Dihye (r.a.)a benzeterek varip ellerini koynuna
soktular. Rasûlullah (s.a.) mahcup bir sekilde Cebrâil (a.s.)a: Ey kardesim
Cebrâil! Sizi ashabimdan Dihyeye benzettiler. O her sefer dönüsünde onlara
hediyeler getirir deyince Cebrâil (a.s.) oturdugu yerden ellerini uzatip cennetten bir
salkim üzüm ile bir kirmizi nar alip onlara hediye etti. Hz. Hasan ile Hüseyin
sevinerek mescidden çikarken bir dilenci gelip onlardan istedi. Onlar da vermek istediginde
Cebrâil (a.s.) mani oldu ve: Ya Rasûlallah! O dilenci seytandir. Cennet meyveleri
ona haram iken hile ile yemek istedi, dedi. Rasûlullahin sevgili torunlari
böylesine cömert idi.
Hz. Hüseyin efendimizin soyu Ali Zeynelabidin vasytasiyla devam
etmistir. Hüseyin efendimizin neslinden gelenler Seyyid ünvanyila anilmistir.
Hüseyin efendimizin basina gelen, yüreklerimizi sizlatan o
aci hadiseleri gönüllerimizde hissederek devamli onun sevgisinin artmasina ve âhirette
sefaatina vesile olmasini Rabbimizden niyaz ederiz. Amin.
Kaynak: ALTINOLUK
DERGISI, Nisan 2001, SAYI: 182
by Muhammed Faruk
|