"Geldi
yine gül mevsimi" Mustafa ISLAMOGLU |
"Geldi
yine gül mevsimi' Toprak
ne demisti: "Ben
bir gül agacinin altinin topragiyim. O koku benden degil güldendir. Üstümdeki gülün
kokusu bana sindi. Onun için gül kokarim." Handiyse
bir asirlik uzun bir kisi yasayan bu gül topraklari kenef haline getirip kokutanlara
inat, yine Ramazan geliyor, geldi. Burcu burcu kokan o gül kokusuyla geliyor. Kuruyup
çöle dönen yüreklerimize rahmet getiriyor, bereket getiriyor, atifet getiriyor,
muhabbet ve hidayet getiriyor. Hatirlar
misiniz; bu gülistani kenef haline getirenlerin güle ve gülü andiran her seye karsi
baslattiklari son taarruz da, yine bir Ramazan ayinda baslamisti. Kapilari kirarak
dalmislardi birilerinin yatak odalarina. Silahlarini ve kameralarini çekmislerdi. Bu
kadim gülistani yüreklerinden tasan kinle fosseptik çukura dönüstürmek istemislerdi.
Kara
yürekleriyle, kara kafalariyla, kara vicdanlari ve kapkara yüzleriyle rüyalarimizi ve
hülyalarimizi karartmak için seferberlik ilan etmislerdi. Bin yil sürecek savaslar ilan
etmislerdi. Endülüs'e çevireceklerini söylemislerdi gülistanimizi. Bir
Ramazan'da gelisleri, sanki Ramazan'a nisbet gibiydi. O mesum savas bana, Ramazan'a ve
Ramazan'in sahibine açilmis gibi geldi. Ramazan'in getirdigi ruhu çarmiha germek için
birileri can atiyordu. Parmaklarini gözümüze dogru uzatip, bir gestapo sefi gibi
"Hey sen!.. sen de!" dedikçe, içimizdeki 'Ramazan'a' siginiyorduk. Tüm
kinlerini, sanki bize degil de, içimizdeki 'Ramazan'a' yöneltmislerdi. O
mesum günlerde hepimiz Ramazan'dik onlar için; hâlâ da öyleyiz. Içimizde
canimiz gibi sevdigimiz, korudugumuz Ramazan'i versek, baska hiçbir sey istemezler
saniyorduk. Nitekim bazilarimiz, yavrusunu canavara atinca canini kurtaracagini sanan
izansiz bir baba gibi içindeki Ramazan'i bu canavarlarin önüne atti. Meger onlar sadece
içimizdeki Ramazan'la ilgilenmiyorlarmis. Onlar, perde gerisinde baska isler de
yapiyorlarmis; soygun gibi, vurgun gibi, talan gibi, bosaltmak ve doldurmak gibi... Korkmustum,
bu lanetliler yüzünden bir daha Ramazan hiç gelmeyecek diye; fakat o küsmedi, geldi,
boynu bükük, gönlü kirik, gözü yasli da olsa hep geldi. Her gelisinde, ekmegimiz
asimiz gibi, yolda yoldas, darda kardes, zorda arkadasimiz gibi, yaninda bir parça umut
da getirdi. Kitlik ekmegi gibi paylastik aramizda. Içimizdeki Ramazan'i besledik onunla.
Ikisi bulusunca, samanlik seyran, zindan gülistan oluyordu... belki siz de yasadiniz... Her
Ramazan'in ardindan, "Bununla on bir ay daha gideriz!" diyorduk... ve gidiyorduk
da... O zaman anliyorduk orucu sadece bizim tutmadigimizi: orucun da bizi tuttugunu;
simsiki, dimdik, kavi ve onurlu... O
zaman anliyorduk, Ramazan'in beslenme ve diyet festivali olmadigini. Hatta, Ramazan'i
öyle takdim edenlerin, gerçekte bize ne büyük kötülük ettigini. Anliyorduk
Ramazan'in acikan ruhun doyurulup, doyan ve doydukça azginlasan içimizdeki hayvanin aç
birakilarak terbiye edilmesi demeye geldigini. Ruh aleyhine bozulan insani dengemizi,
tekrar kuruyorduk. Bu
tablo, bizim Ramazan'a degil Ramazan'in bize ikram ettiginin bir göstergesi. Ramazan
elbette ikram eder. Çünkü o, bir gök sofrasi olan vahyin insanligin kararan ufkunu
aydinlattigi ayi temsil ediyor. O, Kur'an vahyinin dogum ayi oldugu için kutlaniyor.
Bunun anlami açiktir: Ramazan tüm bereketini, tüm kutsiyetini, tüm hikmetini vahiyden
aliyor! O
halde, vahiysiz Ramazan düsünülemez. Ramazan'in illeti olan vahye sirt dönerek nasil
Ramazan ihya edilebilir? Ramazan'in hikmeti olan Kur'an'la tanismadan Ramazan'la
tanismanin hazzina nasil varilabilir? Ramazan'in asli olan ilahi mesajla bütünlesme
çabamiz, onun fer'i olan Ramazan'i anlamamizi daha bir kolaylastiracaktir. O
halde, haydi hep birlikte bir seferberlik baslatalim! Ona karsi savasan kara ruhlu
adamlara inat, Kur'an'la daha bir içli disli, daha bir samimi olmak için bir firsat
bilelim Ramazan'i. Göreceksiniz, Kur'an kendisiyle yakinlastikça daha fazla seyler
fisildayacak size; o da size yaklasacak ve iki ayet, kenetleneceksiniz; tohumla toprak,
etle tirnak gibi. Bu ikisini ayirmak isteyenler asil o zaman hezimete ugrayacak. Ramazan'la
tanisip da onun vesilesi olan vahiyle tanismamak olur mu? Olmaz. Fakat, her seyin bir
vesilesi oldugunu gibi vahyin de bir vesilesi var. Dogrusu Kur'an'in vesilesiyle
tanismadan da Kur'an'la tanisma tam gerçeklesmez. Kur'an'in vesilesini biliyorsunuz:
Muhabbet'in öbür adi olan Muhammed (a). Bu
Ramazan, Peygamber de konuk olmali gönüllere, onunla da tanismali. Evet,
biliyorum; tedavülde dolasan ve "bu peygamberdir" denilen birden fazla portreye
bakip "Hangi peygamberle?" diye sormakta haklisiniz: Meleklestirilen
peygamber tasavvuruyla mi? "Postaci"
ve "haberci" konumuna indirgenen peygamber tasavvuruyla mi? Kur'an'in
peygamberiyle mi? |