Muhyiddin-i Arabi, Osmanli Devleti'nin kurulusundan bir asir önce yasamis olmasina ragmen, Edirne kütüphanesinde bulunan ve Efrani tarafindan tercümesi yapilmis olan "Seceretü'n-Nu'mâniyye" adli eserinde, Osmanli devrinde zuhur edecek pek cok hâdiseyi aynen haber vermistir. Osmanli Devleti'nin kurulusundan ve Sam'la Misir'in fethinden Yavuz Selim'in Sam'a girmesiyle kendi kabrinin ortaya cikarilacigina kadar bir düzine hadiseden rümuzlu bir sekilde bahseder. Yine ayni eserde, Hafiz Pasa'nin dokuz ay muhasara etmesine ragmen Bagdat'i alamiyacagi ve fethin 40 gün icinde Dördüncü Murad'a müyesser olacagi anlatilir. Dünyaya gelmesinden asirlar önce, Sultan Abdülaziz'in katledilecegini haber verir. Muhyiddin bin Arabi, bu eserinde Rus-Japon savasindan söz ettigi gibi, müslümanlarin düsmanlariyla muharebe edeceklerinden ve neticede galip geleceklerinden de bahseder. Türkler hakkinda da " Türkler icin muzaffariyat ve saadet var " der
Bitlisli Mustafa Müstak Dede, Divan'inda Ankara'nin bassehir olacagini 70 sene evvelinden haber vermisti. Siirinin misra sonlarina düsürdügü harfler, Osmanlica olarak yanyana dizildiginde -elif, nun, kaf, ri, he- Ankara'yi gösterdigi gibi, bu hadisenin savaslar neticesi gerceklesecegini ve Haci Bayram'dan bahisle de, Ankar'nin bassehir olacagini gayet acik bir sekilde ifade etmektedir.
Mevlânâ, yedi yüz ( 700 !, M.K. ) yil evvel, " çok küçük canlilar görüyorum; agizlari var ve yiyorlar " diyerek mikrop veya bakterilere isaret ediyordu.
Kaynak: ZAMAN Gazetesi Namaz vakitleri takvimi, 10.06.1996