Mayis-Haziran 2002
Imam-Hatip'lere Kadar Inen
Basörtüsü Zulmü Devam Ediyor
Üniversite
esigini asan basörtüsü yasakçilari artik imam-hatiplere de elini atti. Özellikle
Istanbul imam-hatiplerinde, kiz ögrencilere polisin uyguladigi muamele yürekleri
parçaliyor. Bugün imam-hatiplere kadar inen yasak, yarin sokaga müdahaleye kadar
inecek. Nitekim Milli Egitim Bakani Metin Bostancioglu, basörtüsünün ancak evin
içinde serbest olabilecegini açikladi. Tunus olma yolunda Türkiye adim adim ilerliyor.
Nitekim
Islam'a ve Müslümanlara saldiriyi global bir proje halinde uygulamaya koyan ABD'nin
baskani George W. Bush, Türkiye'nin bu düsmanca uygulamalarina destek vererek
"radikalizm ve dini hosgörü-süzlüge karsi umut dolu bir alternatif" seklinde
Amerikan-Türk Konseyi Toplantisina mesaj gönderdi.
Italya'da
Galatasarayli futbolculara ve seyircilere Italyan polisinin davranisi Mussolini polisi
nitelemesiyle kinanirken, 13-14 yaslarindaki kiz çocuklari joplarla acimasizca döven,
baslarini zorla açan, kelepçeleyen, otobüslere bindirip karanlikta sehrin uzak
semtlerinde birakan, ögrencilere ve ailelerine hakaret eden Türkiye polisi görmezden
geliniyor. Israil'in Filistinlilere vatanlarinda reva gördügü zulmün degisik
versiyonu, kendi topraklarinda, Türkiye yönetimleri tarafindan Müslümanlarin küçük
kizlarina uygulaniyor.
AB'ye
Girersek Kelepçe Yokmus!?...
Basbakan
Yardimcisi Mesut Yilmaz ise bu son olaylar üzerine, "AB'ye girersek ancak o zaman
küçük kizlarin basörtüsü sebebiyle okul önlerinde joplanmalarindan ve kelepçe
takilmasindan kurtulabilecegiz" seklinde demeç verdi. Bu sekilde söylemesi ile
birkaç amaç güttügü belli. AB yanlilarini çogaltip, Müslümanlari yanina çekmek,
askerin egemenligini ifade ve siyasetin askerin emir kulu oldugunu teyit etmektir. Ancak
Içisleri Bakani'nin kendi partisinden olmasi ise ikiyüzlülügünü disa vuruyor.
Ögrenciler
Uyusturucu ve Alkol Kiskacinda
Yeniden
Saglik ve Egitim Vakfi'nin "Sigara, Alkol, Madde Yayginligi Arastirmasinin
(SAMAY)" 2001 sonuçlari açiklandi. Arastirma sonuçlarina göre gençler arasinda
eroin kullaniminda yüzde iki yüz, Istanbul'da ectasy kullaniminda yüzde yüz,
sakinlestirici hap kullaniminda yüzde yüz yirmi artis oldu. Açiklamayi yapan Doç. Dr.
Kültegin Ögel "özellikle ilkögretimde esrar kullanma yasi 10-11'e kadar
indi." dedi. Dünya Saglik Örgütü yöntemlerinin uygulandigi arastirma, 9 ilde
10-11 ve 15-17 yas gurubunda 24250 ögrenci arasinda yapildi. Kizlarda alkol kullanma
orani %11.7, erkeklerde yüzde 18.8. ilk kez sarhos olma yasi ise ortalama, 11.
Istatistikler ürkütücü boyutta devam edip gidiyor. Imam-hatipleri ve dindar gençligi
yok etmeye çalisanlar nesli nereye dogru götürdükleri ortadadir.
Kuvva-i
Milliye Ruhu AB'ye Uyar mi?
Türkiye
kamuoyu, Mart ayi içinde Orgeneral Tuncer Kiliç'in "ABD'yi gözardi etmeden Rusya
ve Iran'i da içine alacak biçimde yeni olusumlar içinde olabilir" sözlerini
tartisti. Uzun zamandir bilinen AB yanlisi ve karsiti kesimlerin tartismalari da bu
sözler üzerine yeniden alevlendi. Türkiye rotasini bir türlü tutturamiyor. Bir kesim,
AB'ye kosulsuz girmek isterken, bir kesim ise kendi düzen ve statükolarinin bozulacagi
endisesi ile baska alternatif arayislari içerisinde. Bir oyundur sürüp gidiyor. Simdi
oynanan tiyatroya kisaca bakalim.
Kuvva-i
Milliye adi altinda milliyetçilik (ulusçuluk) ortak paydasinda eski düsmanlar
bütünlesiyor. Aslinda çok partili sistemi olan demokrasi oyunu bir oyalamadan ibaret.
Ideolojilerin, solcu ya da sagci olmanin misyonunu tamamladigi dönemden sonra ulusçu
ortak paydada, Türkçü çizgide bütünlesme gerçeklesti. MHP, Dogu Perinçek,
Cumhuriyet Gazetesi Bas Yazari Ilhan Selçuk, Ecevit ve Kuvva-i Milliyeci tarikatlar bir
safta bulustu. Bu sayilan unsurlar Islam ve insan haklari karsitliginda beraberler. MHP,
Islam'i sentez olarak da artik program ve uygulamasindan dislamis durumda. Küresel
emperyalizm, IMF ve Dünya Bankasi politikalarina teslimiyetle milliyetçiligi de birakti.
Bu sayilan kesimler ve askerler AB karsiti cephede yer alirken, MHP ve bazi generaller
Amerika-Israil ekseninde yer almayi savunuyorlar. Böylece, demokrasi yerine, birkaç
kisinin sözünün geçtigi, manipüle edilebilir, bölgesel bir güç olarak kalmasini
istiyorlar. Diger taraftan Dogu Perinçek ve emekli general Çevik Bir v.d. bazi
generallerin basi çektigi Rusya-Çin, Özbekistan, Türkistan gibi ülkelerin olusturdugu
Sangay 5'lisi ile blok olusturmak isteyenler bulunmaktadir.
Konusmak istenen
aslinda 80 yildir ele geçirdikleri rant ve iktidari kaybetmemek. Otoriter, baskici
ulus-devleti muhafaza etmek. AB'ye girmek istemeyenler "ulusal onur" duyarliligi
gösterdiklerini iddia ediyorlar. Ancak AB, ABD, IMF ile Dünya Bankasi'nin tüm ekonomik
ve siyasi dayatmalarini, yerli halkinin çikarlarini yok edecek tarzda, 15 günde 15 yasa
çikararak harfiyen yerine getirirken, ulusal onurlari incinmemektedir. Yerli halkin
ihtiyaci olan insan haklari ve özgürlükler söz konusu oldugunda, AB'ni bu isteklerinin
ulusal onurlarini incittigini söyleyebiliyorlar. Mesele, aslinda insan haklari ve
özgürlük düsmanligidir.
Halkin
%80'i ve bazi Müslüman kesimlerin AB yanlisi olma sebebi özgürlük ve ekonomik
sikintilar ile yoksulluktan kaçis olarak özetlenebilir. Ülkenin %85'i ayni
gerekçelerle sinirlar açik olsa, baska ülkelerde yasamak istiyor zaten.
Bize
göre AB ile Müslümanlara özgürlük gelmeyecegi kesin. Konu Islam, basörtüsü gibi
konular olunca batinin takindigi ikiyüzlü tavir belli. Hele 11 Eylül olaylari sonrasi
batinin adalet, hak, hukuk gibi kavramlari sadece kendilerinden olanlara layik
gördüklerine hepimiz sahit olduk. Ayrica Avrupa Insan Haklari Mahkemelerini vermis
olduklari kararlar da ortada. Diger taraftan kimligi ve kültürü kendi yönetimlerince
yok edilmis bir toplumun, mevcut kimlik ve kültürünü de yitirmekten kurtulamayacagini
kimse garanti edemez. Müslümanlarin çogu bugün AB'ye girmeyi maslahaten uygun bulsa
da, sonra ayrilmak istese de ayrilmanin güçlügünü idrak etmelidir. Kazanilan kötü
aliskanliklar kolay kolay terk edilemezler.
ABD
Baskan Yardimcisi Dick Cheney, Türkiye'de Asil Kritik Karar Alma Merkezi Ile Görüsmek
Istedi.
ABD
Baskan Yardimcisi Dick Cheney, Ortadogu Gezisi kapsaminda, Türkiye'ye de ugradi. Irak'a
operasyon konusu ve Afganistan'da bulunan ISAF askerlerinin komutasinin Türkiye'ye
devredilmesi hakkinda görüsmelerde bulundu. Dick Cheney programinda olmadigi halde
Genel Kurmay Baskani ile direkt görüsmek istedi. Basbakan ve bagli oldugu Savunma
Bakanini atlayarak bunlarin memuru statüsündeki Genel Kurmay Baskani ile görüsmek
istemesi, Türkiye'de gerek MGK, gerekse silahi elinde bulunduranlarin son söz sahibi
oldugunu tekrar gösterdi. Gerçi Genel Kurmay Baskani muhatabin Basbakan oldugunu iletse
de, ABD Türkiye'deki gerçek egemen gücü biliyor ve Basbakan ve bakanlari asarak onunla
görüsmeyi gerekli görüyor.
Afganistan'daki
ISAF Askerlerinin Komutasi Türkiye'ye Kaldi?
Dick
Cheney'in Türkiye ziyareti sirasinda, 228 milyon dolar karsiliginda, Afganistan'daki
güvenlik için bulundurulan uluslararasi gücün komutasi da Türkiye'ye verildi.
Böylece Almanya, Ingiltere ve ABD'nin almamak için direndigi bir göreve Türkiye para
karsiliginda talip olmus oldu. Kabile ve gerilla savaslarinin tekrar baslayacagi
söylentilerinin yayildigi, dipsiz bir kuyunun asil simdi olacaginin haberleri arasinda
1200 kadar Türk askeri ile beraber komutanlik da Türkiye'de. ABD Afganistan'da
yapacagini yapti, düzenini ve yönetimini kendi istegi dogrultuda kurdu ve simdi riski ve
hamallik islerini de Türkiye'ye ihale etmis oldu.
Israil'in
Filistinlilere Siktigi Merminin Bedeli Türkiye'den
Israil'in
Ramallah'a girip Arafat'i esir alip, yüzlerce masum Filistinliyi öldürdügü günlerde,
Türkiye'de 2 yildir askida olan, 170 tankinin modernize edilme projesini, Israil devlet
firmasi olan IMI'ye ihale ettigini açikladi. 668 milyon dolara Israil'e birakilan
tanklarin modernizasyon isini yerli sanayi de yapabilecek durumda. Ayrica daha düsük
teklifler de olmasina ragmen, Israil'in vahsetini tüm dünya ve Türkiye lanetlerken,
bize küfreder gibi ihaleyi devlet terörü ve soykirim uygulayan Israil Devleti'ne vermek
büyük gaflet. Ayrica bir baska not da bu sirketin bizdeki özellestirme kapsaminda olan
KIT'ler gibi batmak üzere olan bir kurulus oldugu ve Israilli makamlarin 1$ bile yatirim
yapmayi düsünmedikleri. Tüm bunlarin ve iki bürokratin da anlasmayi imzalamadigi için
istifa etmesine ragmen, Türkiye'de satilmislarin bollugu dolayisi ile tank ihalesi
Israil'e kaldi. Daha önce Türkiye'nin F4 uçaklarinin modernizasyonunu da alip, yerden
kaldiramayan Israil, bu konularda sabikali olmasina ragmen, israrla askeri konularda
isbirligi yapilmasi ilginç. Umudumuz odur ki, özellikle son günlerde, Filistin'de
uyguladigi vahset politikasina tepki olarak basiretli ve sahsiyetli makamlar ihaleyi iptal
eder.
Susurluk
Mahkumlarini Aklama Girisimleri
Susurluk
davasi olarak bilinen, devlet adina bir takim kanunsuz ve hukuksuz isler yaparak çete
olusturduklari iddiasi ile yargilanan Korkut Eken, Ayhan Çarkin gibi bir takim sahislarin
cezasi Yargitay'da onaylanarak, cezalari kesinleserek hapse girdiler. Bundan sonra da bir
takim generaller ve vurguncu soyguncu patronlarca yönlendirilen medyanin
tetikçileri "kahramanlar hapse girerse, ülkeyi savunacak adam kalmaz, onlara hep
ihtiyaç olacak" seklinde savunma ihtiyaçlari dogdu. Bir röportajda "Biz
cinayet islemedik, hainleri öldürdük" diyen saniklardan birisi, kimin neden hain
oldugunu, hainleri tespit yetkisinin onlara mi verildigini ve üstelik verilecek cezayi
onlarin belirleyip infazi da onlarin yapma haklarini nereden bulduklarini açiklama geregi
duymuyordu. MHP basta olmak üzere, düsünceye agir cezadan yana olanlar, çikarlari
ugruna çete kurup cinayet isleyenlere, uyusturucu kaçakçiliga, kumarhanecilige
karisanlari kahraman ilen edip savunuyorlar. Gerçi bu sahislar emirleri yerine getirdik
diyorlar. Gerçekten kendileri asil sistemin kuklasi olarak kurban edildiler. Asil kuklaci
ise yeni oyunlar için yeni kuklalar ariyordur herhalde.
ABD
Afganistan'da Operasyonlardan Sonuç Alamiyor
ABD'nin
Afganistan operasyonu iddia ve propaganda edildigi gibi bir zaferle sonuçlandigi kesin
degil. Yogun hava saldirilari ile Taliban yönetiminin devrilmesi, El Kaide'nin
üslerinden ayrilmasi, birkaç yüz kisinin esir alinmasi ve eski bir CIA çalisaninin
dedigi gibi sadece baskent Kabil'de hükmü geçen bir kukla yönetim kurulmasi, ABD ve
bati çikarlari zaviyesinden bir zafer olarak nitelendirilecek gibi görünmüyor. Hatta,
sorunun daha karmasiklastiginin sinyalleri geliyor. ABD ve müttefiklerinin Tacik
birlikler desteginde yürüttügü, bütün kara operasyonlari basarisizlikla
sonuçlaniyor.
Tora-Bora
daglarini günlerce bombalayip, sadece 10 esir ve birkaç kisinin cesedini ele geçiren
Amerika, Anaconda harekatinda alti helikopterini kaybetti. Pestun mücahitler ve
Özbekistan Islami Harekatina mensup mücahitlerin, ABD'ye karsi gerilla savasi
baslattiklari bildiriliyor.
ABD
ve Ingiltere Afganistan'da sorumluluktan kaçarken, dünyanin en büyük tefecisi George
Soros'un ifadesiyle Türkiye'nin tek ihraç ürünü silahli kuvvetler, 228 milyon
dolarlik bir yardimla, Afganistan'da isgal güçleri liderligine zorlaniyor.
Terörle
Mücadele Bahane, Amerikan Imparatorlugu Sahane
ABD'nin
Afganistan'a müdahale ile baslatip, tüm Islam cografyasini kusatacak sekilde
genisletmeye çalistigi, saldirilarinin "terörle mücadele" gibi masum bir
niyetle alakasinin olmadigi artik herkesçe anlasilacak sekilde açikça ortaya çikmis
bulunuyor. ABD, Sovyetlerin dagilmasindan sonra ortaya attigi yeni dünya düzeni
projesini, bir "Amerika Imparatorlugu" na dönüstürmeye çalisiyor. Bu sebeple
de bütün zamanlarin en stratejik ürünün olan enerji kaynaklarina hakim olmaya, bu
amaci için stratejik önemi haiz bölgeleri tam denetimi altina almaya çalisiyor. Bunun
için dünya ülkelerini kimi zaman tehditle, kimi zaman da çikar ortakligi saglayarak bu
yolda kullanmaya yönelik bir politika izliyor.
Insan
haklari ve çagdas hukuk normlari alaninda hiçbir duyarliliga sahip olmadiginin ortaya
koyan politikalari pervasizca uygulamaya koyuyor. Buna Guantanoma üssündeki Taliban ve
El Kaide esirlerine reva gördügü muameleleri, hem de ABD'de yasayan Müslümanlara
karsi ortaya konulan hak ihlallerinde görmekteyiz. Bu yüzen Amerikali bazi
Müslümanlarin isimlerinin degistirdikleri haberi veriliyor. Iskencenin yasallasmasi
için ABD'li hukuk profesörü Alan M. Dershawitz senatoya öneride bulunuyor.
The
Guardian (Ingiltere'de büyük bir gazete)'dan George Monbiot'un açikça belirttigi
üzere, kitle imha silahlari konusunda tam bir ikiyüzlülük ortaya konmaktadir. Irak'i,
BM'de yönlendirerek kinadigi ve terörist ilan ettigi alanda, (kitle imha silahlarinin
denetimi alaninda) Amerika uluslar arasi sözlesmelerin hayata geçmesini engelliyor.
Artik bütün dünya biliyor ki ABD, gerek nükleer gerekse kimyasal ve biyolojik kitle
imha silahlarinin denetimini degil, sadece kendisinin ve yandaslarinin (Israil, Ingiltere)
elinde bulunmasini istiyor. Bu silahlarin tehdit gücünü sadece ABD'nin kullanmasini
saglamaya çalisiyor. Ve bu arada ABD baskani bazi ülkelerin ismini de vererek bunlara
karsi nükleer silah kullanabileceklerini cüretkarca açikliyor.
Amacinin
teröre karsi mücadele oldugunu açiklayan ABD, Israil devlet terörüne karsi en büyük
destegi vermeye devam ediyor. Hak güçlünündür düsturu ile hareket edenler dünya
enerji kaynaklarina sahip olabilmek amaciyla binlerce insani katletme ve açliga mahkum
etmekten çekinmiyorlar.
Chnistian
Science Monitor'un Scot Peterson imzali yorumunda, Amerikan Imparatorlugunun sinirlari
ortaya konuluyor. Roma ve Büyük Britanya Imparatorlugu'ndan sonra Amerikan
Imparatorlugu'ndan bahsediliyor. Orta ve Güneydogu Asya, Kafkasya, Ortadogu ve Körfez ve
Orta Afrika gibi dünya enerji havzalari imparatorlugun sinirlari içinde. ABD'nin Irak'i
vurma plani da bu baglamda degerlendirilmeli. Bu hegemonyanin pekistirilmesi için kimi
ülkelerin parçalanmasi, kimisinde siyasal sistemin degismesi, kimi ülkeler de ise
yönetim degisikligi gerekiyor.
Pakistan,
Afganistan, Orta Asya Ülkeleri, Gürcistan, Filipinler'de kalici üsler kuruluyor. Ve
buralardaki tüm onurlu, ilkeli Islami ve anti emperyalist durusa sahip olanlar
"terörist" olarak mahkum edilerek yok edilmeye, Islam dünyasinin, tabiri
caizse pençeleri sökülmeye çalisiliyor. Gerçek kapsami ve nerede duracagi bilinmeyen
operasyonlar yapiliyor. Askeri ve istihbarat güçlerinin seferber edilmesiyle tam bir
terör estiriliyor.
Küresel
sömürü tehdit olarak gördügü muhalifleri, Islami hareketleri yok etmeye çalisiyor.
Yerel isbirlikçi yönetimleri Islami hareketlere baskiya, zulme tesvik ediyor. Aslinda bu
çaba Islam cografyasindaki zulme, sömürüye, bati hegemonyasina direnisi yok etmekle
onu savunmasiz halde teslim almak için yürütülmektedir.
ABD
Irak'a Saldiri Için Zemin Yokluyor
Afganistan
nasil Kafkaslar'dan Orta ve Güney Asya'ya hakimiyet için atlama tasi olarak
kullanildiysa, ayni sekilde Irak da Ortadogu'yu yeniden ele geçirmek ve yeni bir düzen
vermek amaciyla kilit tasi olarak kullanilmak isteniyor. Irak'a saldiri için ileri
sürülen iki gerekçe var. Kitle imha silahlarinin üretimi ve bunun BM'ce denetimine
izin verilmemesi. Halbuki bunlardan ABD ve Israil'de çok daha fazlasi var. Diger
taraftan, Israil 50 yildir BM tarafindan alinan, Filistin'le ilgili onlarca kararin
hiçbirini uygulamadigi halde herhangi bir yaptirimla karsilasmiyor.
Filistin'de meydana gelen olaylar,
Irak operasyonunu arka plana atmisa benziyor. Ancak, Ortadogu durulunca, gözler yine
Irak'a çevrilecege benziyor.
Israil,
Firavunun Hz. Musa'nin Kavmine Uyguladiginin Aynisini, Filistin Halkina Uygulamaya Koydu
Israil,
Filistin kentlerine olan müdahaleleri artik isgale döndürdü. Intihar saldirilari
bahane edilerek, aslinda Ariel Saron çok önceden planladigi Filistin devleti ve Arafat'i
yok etme politikasi uygulamaya koydu.
Israil
basinda bulunan ve kasap, buldozer diye tarif edilen basbakanin da etkisiyle Filistin'de
akil almaz zulüm ve iskence örnekleri sergiliyor. Isgalle yetinmeyen Israil zalimleri,
sehit ettiklerinin zaman zaman tanklarla üzerlerinden geçerek parçalarken bazi
sehitlerin muhtelif organlarini keserek, gözlerini oyarak, iç organlarini disari
bosaltarak, ailelerine bu sekilde parçalanmis cesetler teslim ediyorlar. Son iki haftadir
sorgusuz sualsiz, silahsiz sivillerden 500 kisinin de öldürüldügü bildiriliyor.
Yaralilara bakilmamasi için Israil askerleri, doktorlari toplarken; ambulanslari da
tanklarla eziyorlar. Ilk önce Ramallah'a giren Israil, tüm erkeklere insanlik disi
muamele yaparken, silah dogrultup öldürdükleri arasinda kadin ve çocuklar da
bulunuyor. Arafat'i bir odaya hapseden Israil ordusu askerleri, karargah duvarina iseyerek
hinçlarini gösterdiler. Isgal tüm Filistin kentlerinde yayginlasma egiliminde. Halk
açlik ve can güvenligi endisesiyle karsi karsiya. Yahudi Israil hükümeti tüm dünyaya
kafa tutarken bu isten Hristiyanlar da nasibini aliyor. Tüm dünyada bir nevi fesadin
kaynagi olan bu küçük ülke, ABD'yi de kendi istegi dogrultusunda yönlendiriyor.
Filistinli gençler bilinmeyen kamplara götürülüyor. Aynisini Firavun Misir'daki tüm
erkek çocuklari öldürüp, kendi saltanatini sürdürmek için yapmisti. Ancak
saltanatini yine kendi sarayinda besleyip büyüttügü Hz. Musa yikacakti. Aynisini
Israil için olmamasi için bir sebep yok.
Ümmetimizin
birinci kiblesini barindiran, çevresi mübarek kilinmis Mescid-i Aksa ve tarihte az
rastlanan cinsten bir vahseti segileyen bu savasin muhatabi kilinan Filistin halki
kendisine reva görülenlere ragmen, onurlu bir direnis ortaya koyuyor. Bu halkin
istedigi, kendilerine ait topraklarda özgürce, insanca ve Müslümanca yasamaktan
ibaret. Kendilerine bu hakki çok gören isgalci Israil güçlerinin vahsetini, tüm
dünya seyrediyor.
Böylesine
vahsice Filistin'de Müslüman kani döküldügü dönemde, Türkiye onlari bombalayan
katil uçaklarin pilotlarini kendi semalarinda egitirken, bir milyar dolara varacak tank
modernizasyonu ihalesini de Israil'e vererek onlara adeta destek oluyor. Lafa gelince olan
olaylari en kötü biçimde kinayan Türkiye, icraat alaninda kilini bile kimildatmiyor.
Arap
ülkeleri yönetimleri, bizimkiler gibi göbekten bagli olduklarindan, halklarinin sesine
kulak vermiyorlar. Çünkü kendi koltuklari tehlikeye giriyor. Arap birligi dise dokunur
bir karar alamazken servetleri ve petrollerini yaptirim için kullanmaya cesaret edemiyor.
Gallup'un
yapmis oldugu bir arastirmaya göre Arap toplumunun % 67'si 11 Eylül saldirilarinin
Araplar tarafindan yapilmadigina inaniyor. % 77'si Afganistan saldirilarina karsi. % 53'ü
ise Amerika'ya karsi. Bu oranin Irak, Lübnan, Somali gibi ülkelere yapilacak bir
müdahalede çok çok artacagi endisesi de ABD'de hakim. Amerika'nin Ortadogu'ya yönelik
savas tehditleri, Usame Bin Laden'in söylemlerinin de etkisini arttiriyor. Ve ABD
düsmanligi besliyor.
Iste
bu sebeplerle ABD ve isbirlikçi yönetimler zaman zaman tansiyonu düsürmeye yönelik
projelerle ortaya çikiyorlar. Bu baglamda Suud Plani ve BM Güvenlik Konseyi'nden yeni
çikan 1397 sayili kararla Filistin devletinin kabul edilmesi olaylarini ele alabiliriz.
Bu
karar ve planlar aslinda Israil'in güvenligini garantiye almak isteyen politikalar.
Israil bir emri vaki ile bölgede olusumunu sürdürürken, Filistin halki zulüm görmeye
devam ediyor. Isgal devam ediyor. BM kararin katil ile maktul, cellat ile kurbani ayni
statüde degerlendirirken, Filistinlilere devlet bahsediyormus havasi vererek, Amerika'nin
Araplar nezdindeki imaji düzeltilmeye çalisiliyor. Yaptigi tüm vahsete saldirganliga
ragmen, Israil'e karsi hiçbir yaptirim karari alinmamasi ve kinanmamasi dikkat çekici.
Irak da ise operasyon yapilmasi için firsat kollaniyor. Defalarca agir bombardimani tabi
tutulurken, ambargoda devam ediyor.
Arap
yönetimlerinin Amerikanci, sergiledikleri silik tutuma karsi, gerek genel olarak
Islam aleminde gerekse Filistin halkinda, Amerikan emperyalizmini arkasina alan Siyonist
katillerin isgaline son verilebilmesi için tek yolun direnis ve cihad oldugu kanaati
yayginlasiyor. Hamas ve Islami Cihad'in büyük bir sabirla ve büyük bedeller ödeyerek
israrlarla sürdürdükleri onurlu direnisin takip ettigi yönteme artik Arafat'a bagli
El-Fetih'in silahli kanadi Aksa Sehidleri Tugayi'nin da katilmis olmasi, baris adi altinda
sunulan aldatmaca ve oyalama projelerinin Filistinliler açisindan artik geçerli
olmadigini gösteriyor. Israil kudurmus köpek gibi ortaliga saldirsa da Yahudilerin
hayati çok sevdikleri kadar Müslümanlar da sehadeti seviyorlar.
Allah'a emanet olun.
Kaynak: Genc Birikim
@ Ekrem Yolcu
|