eXTReMe Tracker
Mehmet Akif Ersoy

kabe5.jpg (102042 Byte) Mehmet Akif Ersoy


Istiklāl Marsi sāiri. 1877 yilinda Istanbul'da dogdu. Annesi Emine Serife Hanim, babasi Temiz Tāhir Efendidir. Ilk tahsiline Emir Buhāri Mahalle Mektebinde basladi. Ilk ve orta ögrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasinin vefāti ve evlerinin yanmasi üzerine mülkiyeyi birakip Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayāti boyunca yabanci dil derslerine ilgi duydu. Fransizca ve Farsēa ögrendi. Babasindan Arapēa dersleri aldi.

Zirāat nezāretinde baytar olarak vazife aldi. Üē dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulasici hayvan hastaliklari tedāvisi iēin bir hayli dolasti. Bu müddet zarfinda halkla temasta bulundu. Ākif'in memuriyet hayati 1893 yilinda baslar ve 1913 tārihine kadar devam eder. Memuriyetinin yaninda Ziraat Mektebinde ve Dārulfünūn'da edebiyat dersleri veriyordu.

1893 senesinde Tophāne-i Āmire veznedāri M. Emin Beyin kizi ismet Hanimla evlendi.
Ākif okulda ögrendikleriyle yetinmeyerek, disarda kendi kendini yetistirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genisletmeye ēalisti. Memuriyet hayatina basladiktan sonra ögretmenlik yaparak ve siir yazarak edebiyat sāhasindaki ēalismalarina devam etti. Fakat onun nesriyat ālemine girisi daha fazla 1908'de Ikinci Mesrutiyetin īlāniyla baslar. Bu tārihten itibaren siirlerini Sirāt-i Müstakīm'de nesretmeye basladi.
Ākif, yazi ve siirlerini hiēbir zaman geēim kaynagi olarak görmedi. Buna ragmen onu memlekete tanitan, halka sevdiren asil vasfi sāirligidir.

Birinci Cihan Harbi sirasinda Berlin ve Necid'e (Arabistan) gitti. Ēanakkale harbi, onun Berlin seyahati sirasinda meydana gelmis, sāir o günlerin istirap ve heyecanini orada yasamistir. Sāir, bu iki seyāhatiyle ilgili Berlin Hatiralari ve Necid Ēöllerinden Medīne'ye adli eserlerini yazmistir. Harbin son senesinde, ēok sevdigi dostu Ismail Hakki Izmirli ile Lübnan'a gitti.

Cihan Harbi 1918'de imzālanan Mondros Mütārekesi ile nihayete erdikten sonra, galip devletler Türk vatanini parēalamak ve paylasmak iēin dört taraftan saldirmaga baslamislardi. Harpten son derece bitkin bir halde ēikan Türk milleti, vatanini müdāfaa iēin silāha sarildi. Ākif, vatan müdāfaasinin ehemmiyetini anlatmak iēin hutbelerle halki, istiklālini muhāfaza etmek iēin savasmaya ēagirdi. Anadolu'da millī mücādele rūhunun yayilmasi üzerine, Anadolu'ya iltihāka karar verdi.

Istanbul'dan deniz yoluyla Inebolu'ya ēikti. Oradan Ankara'ya hareket etti. Konya isyani üzerine Konya'ya gidip, ayaklanmanin bastirilmasinda mühim rol oynadi. Sonra tekrar Ankara'ya döndü. Ankara'dan Kastamonu'ya giderek Nasrullah Cāmiinde verdigi vaazlar nesredilerek memleketin her tarafina dagitildi. Sonra Ankara'ya döndü.

1920 tārihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seēildi. 17 Subat 1921 günü Istiklāl Marsi'ni yazdi. Meclis 12 Martta bu marsi kabul etti.
Zaferden sonra Istanbul'a geldi. Abbās Halīm Pasanin dāveti üzerine 1923'te Misir'a gitti. O kisi Misir'da geēirip, baharda döndü. Artik her yil kisi Misir'da, yazi Istanbul'da geēiriyordu. Halīm Pasa geēimini karsilamayi taahhüt etti. Ertesi yaz Istanbul'a dönünce Diyanet Isleri Riyāseti tarafindan Kur'ān-i kerīmi tercüme etme vazifesi verildi. Ākif yillarca ēalisti. Sonunda bu konudaki ilmī kifāyetsizligini anlayarak vazgeēti.

1926 yilindan ītibāren Misir Üniversitesinde Türkēe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur'ān-i kerīm tercümesiyle de mesgul oluyordu, fakat bu sirada siroza tutuldu. Önceleri hastaliginin ehemmiyetini anlayamadi ve hava degisimiyle geēecegini zannetti. Lübnan'a gitti. Agustos 1936'da Antakya'ya geldi. Misir'a hasta olarak döndü.

Hastalik onu harāb etmis, bir deri bir kemik birakmisti. Istanbul'a geldi. Hastanede yatti, tedāvi gördü. Fakat hastaligin önüne geēilemedi. 27 Aralik 1936 tārihinde vefat etti. Kabri Edirnekapi Mezarligindadir.

ecdad95.jpg (6320 Byte)Sahsiyeti: Mehmed Ākif'in Sirāt-i Müstakīm ve onun devāmi olan Sebīl-ür-Resād mecmuasinda ēikan yüz kadar muhtelif makalesi, elli kadar tercümesi ve siirleri vardir. Fakat Ākif günümüzün hatta Türk tārihinin en önde gelen destan sāirlerinden biridir. Siirleri edebiyat tārihimizde büyük önem tasir.
Siirlerinde bāzan düsünce, bāzan duygu ön plandadir. Aruzu en güzel sekilde kullanan sāirlerdendir. Siirlerinde bir taraftan hürriyet, dogruluk, samimiyet, vatanseverlik, adālet, istiklāl gibi ahlākī kiymetleri telkin ederken, diger taraftan cemiyetlerin ēökme sebebi olan riyakārlik, münāfiklik, korkaklik, dalkavukluk, tembellik, zulüm gibi fenaliklara siddetle hücūm eder.

Mehmed Ākif yasadigi devri bütün genislik ve derinligi ile siirlerinde yansitmaya ēalismis bir Türk sāiridir. Yirminci yüzyilin ilk ēeyreginde Türk milletinin iēinde bulundugu acilari, sevinēleri, ümidleri ve hayal kirikliklarini manzum bir tārih, bir roman, bir hikāye, bir destan havasi iēinde anlatmaya ēalismistir. Eserlerindeki kisiler de aydin, cahil, yobaz, züppe, sehirli, dinli, dinsiz, sarhos, gariban, külhanbeyi vs. gibi cemiyetin hemen her kesiminden insanlardir. Ēevre olarak da saray, konak, cāmi, sokak, bayram yeri, mevlit cemiyeti, savas yeri, mahalleler, köhne evlerin odalari, oteller vs. seklinde yasadigi devrin bütün husūsiyetlerini aksettiren yerleri seēmistir. Ēalisma tarzi olarak, önce görüp incelemeyi, not ederek veya aklinda tutarak ve sonra siir taslaklari kurup, onun üzerinde ēalismayi prensib edinmistir. Müsāhade ve kompozisyona büyük önem vermistir. Siirinde kapalilik yok gibidir. Her seyi aēik aēik yazmaya ēalismis, mübhem duygulardan, yüce ve fizik ötesi mefhumlardan ve süslü hayallerden uzak durmustur. Kisilerini ve ēevreyi resimvāri ve heykelvāri tasvirlerle anlatmistir. Mehmed Ākif, muhtevā yönünden edebī ekollerden realist, biēim verdigi deger bakimindan parnasēi ve bāzi siirlerinde de naturalist bir hava iēindedir. Siirlerinde sahsī üzüntüleri, arzu ve istekleri yok gibidir. Toplumun dertlerini konu edinmis, onlar adina gülmeye ve aglamaya ēalismistir. Kötülerle, fakirlikle ve gerilikle mücadele esas gāyesidir.
Ākif, ahlāksiz edebiyata düsmandir. Samimiyetsiz, sahte ve taklitēi olanlari sevmemistir. Siirlerinde halk deyimleri, atasözleri, halk kelimeleri bol bol yer alir.

Siirleri manzum hikāyeler, hitābet siirleri, lirik siirler ve taslama siirleri seklinde siniflandirilabilir. Bunlardan manzum hikāyeleri sosyal konulu, hitābet siirleri didaktik muhtevali, lirik siirleri vatanī, millī ve dīnī coskunluklarla dolu, taslama siirleri de sakadan hicve kadar uzanan tenkitleriyle doludur.
Mehmed Ākif siirlerini ēogunlukla kuralsiz nazim sekliyle yazmistir. Vezin olarak yalniz aruzu kullanmis, ama heceye de karsi olmamistir. Üslūbu, siirlerindeki olaydan ve fikirden daha önce göze ēarpar. Süse ve yapmaciga kaēmadan yasayan halk ifādeleriyle kurulmus, ēekici bir anlatisi vardir. Halk dili ve üslūbunu hemen her siirinde kullanmasina ragmen, bu konuda en ēok muvaffak oldugu eseri Āsim oldu. Bol fiil ve sifat kullandigi siirlerinde asiri sadelikten ve yapma dilden kaēinmis, Servet-i Fününcularin agir ve cansiz lisanindan da uzak durmustur.

Siirlerinde tahkiye, tasvir, hitap, muhāvere gibi bütün anlatim yollarini basariyla kullanmistir. Bilhassa muhāvere (karsilikli konusma) anlatim yolu onun siirlerinin en önde gelen özelliklerinden olmustur. Iē āhenk, daha ēok lirik siirlerinde görünür. Fazla mecaz kullanmaktan kaēinmistir.
Memleketin sosyal meseleleri, sāhit oldugu elem verici olaylar ve ēilekes Anadolu insanlarinin hālini sik sik siirlerine konu edinerek ele almis, duygu ve düsüncelerini samimi ifādesiyle dile getirmis, ēāre iēin ēesitli teklifler öne sürmüstür. Osmanli Devletinin Tanzimātin īlāniyla baslayan, mesrutiyet īlānlariyla devam eden ve Ittihat ve Terakki Partisinin iktidāri zamaninda son hadde vardirilan yikilisa götürücü hareketlerle kisa zamanda tārih sahnesinden silinmesi, dünyādaki Müslümanlarin ilim ve teknikte Avrupa'dan geri kalmis olmasi ve bassiz kalarak herbirinin ayri ayri yollar tutup parēalanmalari karsisinda, feryād edici siirleri vardir.

Mehmed Ākif milletini ve dīnini seven, insanlara karsi merhametli bir mizaca sāhip, sāir tabiatinin heyecanlariyla dalgalanan, edebī bakimdan kiymetli siirlerin yazari meshur bir Türk sāiridir. Istiklāl Marsi sāiri olmasi bakimindan da "Millī Sāir" ismini almistir. Ancak rastgele edindigi din bilgileriyle, zamāninin ve ēagin dertlerine sahsī fikirleriyle ēāre aramaya kalkismasi bāzi hatālara düsmesine sebep olmustur.
Bunun yaninda Sultan Iknci Abdülhamīd Hanin memleket iēin yaptiklarini anlamayip onun sanina yakismayacak iftiralarda bulunmasi; sicilli mason Misir Müftüsü Muhammed Abduh'u övmesi; bir ēalgicinin seslerini nidā-yi ilāhīye benzetmesi begenilmiyen belli basli hususlaridir. Ahmed Dāvudoglu, "Dīni Tāmir Dāvāsinda Din Tahribcileri" kitabinda diger reformcular gibi, ilhāmini dogrudan dogruya Kur'ān-i kerīmden almak istedigini bildirmektedir.

Eserleri: Eserlerinin umūmī ünvani Safahāt'tir ve ilk eseri yalniz bu adi tasir. Ikinci kitabinin adi Süleymaniye Kürsüsünde'dir. Hakkin Sesleri üēüncü, Fatih Kürsüsünden dördüncü, Hātiralar besinci, Āsim altinci, Gölgeler yedinci kitabinin adidir. Bunlar, degisik tārihlerde ēesitli kereler basilmis olup, hepsi birlikte Safahāt adi altinda da basilmistir. Safahāt'taki misralarin tamami 12 bini bulur. Siirlerinden Istiklāl Marsi, Bülbül, Ordunun Duasi, Ēanakkale gibileri bestelenmistir.
Ākif, Istiklāl Marsi siirini millet iēin yazdigini ifāde ederek Safahātina almamistir.

Kaynak: Miēo'nun sayfasi

by Muhammed Faruk

home01.gif (8122 Byte)