eXTReMe Tracker

Kurtuluş Peygamberlere tabi olmakta

 

Her ümmet, peygamberine tâbi olmakla kurtuldular. Allahü teâlâ, insanlara dünyada ve ahirette faydalı olan şeyleri, zararlılarından, peygamberleri aracılığı ile ayırt etti. Eğer bu şerefli peygamberler gönderilmeseydi, insan aklı, Allahü teâlânın var olduğunu anlayamazdı. Allahü teâlânın büyüklüğünü kavramaya ulaşamazdı.

Peygamberlerin haber verdikleri; Allahü teâlânın üstün sıfatlarının var olduğu, peygamber gönderdiği, meleklerin günahsız olduğu, öldükten sonra dirilmek olduğu, cennette sonsuz nimetler, iyilikler ve cehennemde azaplar bulunduğu ve İslâmiyetin bildirdiği daha nice şeyler, akıl ile anlaşılamaz. Bunlar, peygamberlerden işitilmedikçe, insanların kısa akılları ile bulunamaz.

 Yunan felsefecileri ve diğer felsefeciler, “Akıl hiç şaşmaz, herşeyin doğrusunu anlar” dediler. Aklın herşeye ereceğini, sınırsız olduğunu sandılar. Aklın eremediği şeyleri de, akıl ile çözmeye kalkıştılar. Hâlbuki akıl, dünya bilgilerinde bile yanılıyor. Ahiret bilgilerini nasıl doğru olarak anlasın.  Akıl kuvvetlerinin varamadığı şeyler, peygamberlerin bildirmeleri ile öğrenilir.

Allahü teâlânın nimetlerine nasıl şükredileceğini bilmek için de, yine peygamberler lazımdır. Ona karşı saygısızlık olan birşeyi, şükretmek ve saygı sanabilir. Şükredeyim derken, saygısızlık yapabilir. Bunlar İlâhî kitaplardan da tam olarak öğrenilemez. Öğrenilen bilgiler eksik kalır. Mesela, Peygamber efendimiz bildirmeseydi, açıklamasaydı, Kur’an-ı kerimi okuyup, Allahü teâlânın emrettiği şekilde ibadet etmemiz mümkün olmazdı.

Kur’an-ı kerimde, “Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır (mal) bırakacaksa, anaya, babaya, yakınlara münasip şekilde vasiyette bulunmak, Allahtan korkanlar üzerine bir borçtur” buyurulmaktadır. Bu ayette ana, baba ve yakınlara vasiyet şart kılındığı hâlde, yüce Allah, Hz. Peygamber vasıtasıyla böyle bir vasiyeti neshetmiştir. Bu konudaki hadis-i şerif şudur: “Bilin ki, Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir. Artık mirasçı lehine vasiyet yoktur.”

Keza Kur’an-ı kerimde, “Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman...” buyurularak, namaza kalkıldığı zaman, abdest alınması emir buyurulmuş. Eğer Hz. Peygamber  açıklamasaydı, buradan her namaz için ayrı abdest almanın lazım olduğu anlaşılırdı. Ancak Hz. Peygamber vasıtasıyla bir tek abdest ile birkaç namazın kılınabileceği gösterilmiştir. Hatta Hz. Peygamberin bir tek abdest ile beş vakit namazı kıldığı sabittir.

 

geri    mezhep    ileri