|
Hazret-i Ömer anlayamadı
Kur’an-ı kerim İslamın anayasasıdır. Her şey anayasada bulunmaz. Anayasalarda, temel esaslar, genel prensipler bulunur. Teferruatlar, uygulamalar kanun, yönetmelik gibi diğer kaynaklarda bildirilir. Mesela, anayasamızda, “Herkes mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür” ifadesi geçer; fakat ne oranda, nasıl alınacağı, kanunla, yönetmelikle belirlenir. Mesela, köylüye âit bir kanunu, hükûmet, doğruca köylüye göndermez. Çünkü, köylü okuyabilse bile, anlıyamaz. Bu kanûn önce, vâlîlere gönderilir. Vâlîler, iyi anlayıp, îzâhını ekliyerek, kaymakamlara gönderir. Kaymakamlar, bu açıklamalar yardımı ile kanûnu iyi anlıyabilir ve muhtârlara anlatır. Muhtâr, yalnız okumakla anlıyamaz. Muhtâr da, ancak, köylü dili ile, köylüye söyler. İşte, Kur’ân-ı kerîm de, ahkâm-ı ilâhiyyedir. Kanûn-ı rabbânîdir. Herkesin anlaması mümkün değildir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde kullarına saadet yolunu göstermiş ve kendi kelâmını insanların en yükseğine göndermiştir. Kur’ân-ı kerîmin manâsını, yalnız Muhammed aleyhisselâm anlar. Başka kimse, tam anlıyamaz. Eshâb-ı kirâm aleyhimürrıdvân, ana dili olarak arabî bildikleri, edîb ve belîğ oldukları hâlde, bazı âyetleri anlıyamaz, Resûlullaha sallallahü aleyhi ve sellem sorarlardı. Meselâ Hz. Ömer , bir yerden geçerken, Resûlullahın, Hz. Ebû Bekir birşey anlattığını gördü. Yanlarına gidip dinledi. Sonra, başkaları da, gördü ise de, gelip dinlemeğe çekindiler. Ertesi gün, Hz. Ömeri görünce, “Yâ Ömer, Resûlullah, dün size bir şey anlatıyordu. Bize de söyle, öğrenelim” dediler. Çünkü, dâimâ, “Benden duyduklarınızı, din kardeşlerinize de anlatınız! Birbirinize duyurunuz!” buyururdu Hz. Ömer , “Dün Ebû Bekir , Kur’ân-ı kerîmden anlıyamadığı bir âyetin manâsını sormuş, Resûlullah , ona anlatıyordu. Bir saat dinledim, birşey anlıyamadım” dedi. Çünkü, Ebû Bekrin yüksek derecesine göre anlatıyordu. Hz. Ömer , o kadar yüksek idi ki, Resûlullah, “Ben, Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecekdir. Eğer, benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu” buyurdu. Böyle yüksek olduğu halde ve arabîyi çok iyi bildiği hâlde, Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini bile anlıyamadı. Çünkü, Resûlullah , herkese, derecesine göre anlatıyordu. Ebû Bekirin derecesi, ondan çok dahâ yüksekti. Fakat, bu da, hattâ Cebrâîl aleyhisselâm dahî, Kur’ân-ı kerîmin manâsını, esrârını, Resûlullaha sorardı.
|