|
|
|
KÜTÜB-İ
SİTTE HADİS-İ ŞERİFLERİ
571 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Mu'minlerden ozur sahibi olmaksizin
(evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir
olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savasina katilanlara uygulayarak soyle demistir:
"Bedir savasina gitmeyip (evlarinde) oturanlarla ona katilanlar bir olmaz"
(Bu rivayet Buhari'ye aittir).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var:
Bedir Gazvesi oldugu zaman Abdullah Ibnu Cahs ve Ibnu Ummi Mektum: "Ey Allah'in
Resulu, biz amayiz, bize bir ruhsat var mi?" dediler. Bunun uzerine su ayet
indi: "Insanlardan ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyla
Allah yolunda cihad edenler birbirine esit degildir. Allah, mal ve canlariyla
cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de
cenneti vaadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler,
dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet
eder." (Nisa, 95-96).
Buhari, Megazi 4; Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035).
572 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mu'minlerden oturanlarla Allah
yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil
oldugu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radiyallahu anh)'i
cagirdi. Zeyd bir kurek kemigi ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sirada Ibnu Mektum
gozlerinin ama olusundan yakiniyordu. Bunun uzerine ayetin devaminda ozur
sahipleri istisna edildi: "Mu'minlerden, ozur sahibi olmaksizin (evlerinde)
oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz.."
Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670),
Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).
573 - Etbauttabiin'den Muhammed Ibnu Abdirrahman anlatiyor: (Abdullah Ibnu
Zubeyr'in hilafeti sirasinda Samlilara karsi gonderilmek uzere) Medine halkindan
askeri bir birlik teskili kararlastirildi. Birlige de yazildim. Bu esnada
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in azadlisi Ikrime ile karsilastim, durumu
ona anlatmistim. Bu sefere katilmayi bana siddetle yasakladi. Sonra da sunu
anlatti: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) bana haber verdi ki: "Muslumanlardan
bir grup (Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devrinde) musriklerle beraberdi
ve onlarin sayilarini artiriyorlardi. Musriklere atilan ok, bazan gelip onlardan
birine isabet etip oldurdugu oluyordu. Kilic darbeleriyle hayatlarini kaybedenler
de vardi. Bunun uzerine Cenab-i Hak su ayeti indirdi: "Kendilerine yazik edenlerin
canlarini melekler aldiklari zaman onlara: "Ne yaptiniz bakalim? deyince,
"Biz yeryuzunde zavalli kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'in arzi
genis degil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabini verecekler, onlarin varacaklari
yer cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir" (Nisa, 97).
Buhari, Tefsir, Nisa 19; Fiten 12.
574 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) "...Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta
olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur. Fakat butun ihtiyat tedbirlerini
alin..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh) hakkinda,
o yarali iken nazil oldu" demistir.
Buhari, Tefsir, Nisa 22.
575 - Ya'la Ibnu Umeyye anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'a:
"Ayet-i kerime'de: "Yerzuzunde sefere ciktiginiz zaman, kafirlerin size fenalik
yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal
yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Simdi ise halk emniyet icerisinde, buna ragmen,
sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kisaltiliyor)" diye sordum. Bana su
cevabi verdi:
"Senin gibi, ben de ayni sekilde merak ederek, bu meselede Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a sormustum. Bana su aciklamayi yapmisti: "Namazin kisaltilmasi,
Allah'in sizlere yaptigi bir sadakadir. Rabbinizin sadakasini kabul edin."
Muslim, Salatu'l-Musafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud,
Salat 270, (199); Nesai, Taksiru's-Salat 1 (3, 116).
576 - Umeyye Ibnu Abdillah Ibnu Halid merhumun anlattigina gore Abdullah Ibnu
Omer (radiyallahu anhuma)'e soyle demistir:
"-Cenab-i Hakk ayeti kerimede: "Kafirlerin size fenalik yapacagindan endise
ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101)
diyerek (savas ve korku halinde) kisaltmaya izin verdigi halde, seferde namaz
neye dayanilarak kisaltilir?"
Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi:
"- Ey kardesimoglu! Bizler hep dalalette iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
bize geldi ve dinimizi ogretti. Bize ogrettikleri arasinda namazi sefer sirasinda
iki rekat kilmak da var."
Nesai'de yer alan rivayet (Taksiru's-Salat Fi's-Sefer 1 (3, 117)) bu manadadir.
Hadisin lafzen bu sekli Nesai'nin es-Sunenu'l-Kubra'da yer almis olabilir.
577 - Katade Ibnu'n-Nu'man (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendilerine Benu
Ubeyrik denen bizden bir aile halki vardi. Ferdlerinin isimleri Bisr, Buseyr
ve Mubessir idi.
Buseyr munafik bir kimseydi. Siir duzer, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
ashabini (radiyallahu anh) hicveder, sonra da bu siiri bir Arab'a nisbet edip:
Falanca soyle dedi, fismakanca boyle dedi (diye onlardan naklederek kendi
yazdigi hicviyeleri okurdu). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi
bu siirleri duyunca tanirlar ve: "Allah'a kasem olsun bu siiri su habis heriften
baskasi soylemez -ravi suphe ediyor: "su habis herifi" mi derlerdi, yoksa
"su herif" mi derlerdi diye- "onu mutlaka Ibnu'l- Ubeyrik soyledi" derlerdi.
Bu aile, cahiliye devrinde de Islam doneminde de hep fakir ve ihtiyac icinde
kaldi. O zaman Medine'de halkin gidasini hurma ve arpa teskil ediyordu. Kisi
zenginse, beyaz un tuccari geldigi vakit, o undan satin alir, boylece zenginligini
izhar ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi.
Bir seferinde Sam'dan bir tuccar geldi. Amcam Rifa'a Ibnu Zeyd bir yuk beyaz
un aldi. Onu mesrube denen tenezzuh odasina koydu. Mesrubesinde silah, zirh
ve kilinc vardi. Bir gece evine giren hirsizlar mesrubeyi yarip yiyecek, silah
orada ne varsa alip goturduler. Sabah olunca amcam Rifa'a bana ugradi ve:
"Ey yegenim, geceleyin evime hirsiz girmis, mesrubemizi yardilar, silah, yiyecek
ne varsa goturduler" dedi. Biz de mahallede bir arastirma yaptik, sorusturduk.
Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik'leri gorduk, ates yakiyorlardi. Gorduklerimizin
bir kismi mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler.
Biz mahallede sorusturma yaparken, Benu Ubeyrik de: "Allah'a kasem olsun,
biz (bu isin faili olarak) dostunuz Lebid Ibnu Sehl'i goruyoruz" dediler.
Lebid Ibnu Sehl bizden birisiydi, salih ve Musluman bir kimseydi. Lebid onlarin
sozunu isitince kilincini cekti: "Yani ben mi caldim? Allah'a yemin olsun
ya bu hirsizligi aciklayacaksiniz ya da bu kilincla sizi deseliyecegim" dedi.
Onlar: "Be adam senden bize ne, sen kim, hirsizlik kim" diye lafi cevirdiler.
Mahallede iyice sorusturuyorduk. Sonunda hirsizligi bunlarin yaptigi hususunda
suphemez kalmadi. Amcambana: "Ey yegenim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
kadar gidip, durumu anlatmaz misin?" dedi. Ben de O'na gelip: "Bizden bir
aile zalimlik yapti, amcam Rifa'a'yi hedef kilip mesrubesini yardilar. Icinde
silah, yiyecek ne varsa asirdilar. Hic olmazsa silahimizi iade etsinler, yiyecege
ihtiyacimiz yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Ben bunu emredecegim" dedi.
Benu Ubeyrik bunu duyunca, Esir Ibnu Urve adindaki adamlarina gelip bu hususta
kendisiyle konustular.
Mahalle halkindan bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah'in Resulu,
Katade ve amcasi bizden salih ve Musluman bir aile halkini hedef alip hicbir
delil ve huccete dayanmadan iftira atip hirsiz diyor" dediler.
Katade: "Ben de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip kendisiyle konustum.
Bana: "Musluman ve salih olduklari soylenen bir aileyi hedef yapip delil ve
huccet olmadan hirsizlikla mi itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan ayrilip
eve dondum. "Keske bir cok malim gitseydi de bu hususta Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a soylememis olsaydim" diye icten temenni ettim. Derken amcam geldi
ve "Yegenim ne yaptin?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
bana soylediklerini anlattim. Amcam bana: "Allah yardimcimizdir" dedi. Aradan
cok gecmeden su ayet indi: "(Ey Muhammed!) Dogrusu insanlar arasinda Allah'in
sana gosterdigi gibi hukmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik; hakki
gozet, hainlerden taraf (yani Benu Ubeyrik tarafinda) olma. (Katade'ye soyledigin
soz icin) Allah'tan magfiret dile. Allah bagislar ve magfiret eder. Kendilerine
hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah hainlikte direnen sucluyu
sevmet. Allah'in razi olmadigi sozu gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar
da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin
hepsini bilmektedir. Iste siz, dunya hayatinda onlari mudafaa ediyorsunuz,
ama kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim mudafaa edecek? Veya onlarin vekaletini
kim uzerine alacak? Kim kotuluk isler, kendine yazik eder de sonra da Allah'tan
bagislanma dilerse Allah'i magfiret ve merhametsahibi olarak bulur" (yani
"Eger onlar tevbe ederse Allah onlari bagislayacaktir"). "Kim gunah islerse
bunu ancak kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanilir
veya suc islerde sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis,
apacik bir gunah yuklenmis olur" (Lebid'e soyledikleri soz). "Ey Muhammed!
(Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi onlardan birtakimi seni
sapitmaya calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar.
Sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini
ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur. Ancak sadaka vermeyi yahut
iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna,
onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari Allah'in rizasini
kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz" (Nisa 104-114).
Bu ayetler nazil olunca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a silahlar getirildi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlari Rifaa'ya geri verdi.
Katade devamla dedi ki: "Ben silahi amcama getirip verdim. Amcam cahiliye
devrinde yaslanmis veya (ravilerden Ebu Isa'nin tereddudune gore) gozleri
cok zayif goren bir ihtiyardi. Bu sebeple ben onun Muslumanligini biraz karisik
goruyordum. Ne var ki silahi kendisine teslim ettigim zaman bana: "Ey yegenim,
bunu Allah icin bagisladim" dedi. O zaman anladim ki, imani saglammis.
Yukaridaki ayetler inince Buseyr, musriklere iltihak etti. Gidip Sulafe Bintu
Sa'd Ibni Sumeyye'ye misafir oldu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi:
"Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin
yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu cehenneme sokariz.
Orasi ne kotu bir donus yeridir. Allah kendisine ortak kosulmasini elbette
bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan derin
bir sapikliga sapmis olur." (Nisa, 115-116).
Buseyr, Sulafe'nin yanina misafir olarak inince, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in sairi Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) kadini taslayici siirler
yazdi. Bunlar kulagina gelince, Sulafe, Buseyr'in havidini basinin uzerine
koyup goturdu ve sel yatagina firlatti. Sonra kendisine sunu soyledi: "Defol!
Bana Hassan'in siirini hediyeden baska bir hayir getirmedin"
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3039).
578 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kim fenalik yaparsa cezasini
gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa 123)
mealindeki ayet nazil oldugu zaman, Muslumanlari cok ciddi bir kedere sevketti.
Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle tavsiye etti: "Amellerinizde
orta yolu ve dogruyu bulmaya calisin. Mu'mine musibet nevinden her ne ulasir
ise gunahlarina bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmus, ayagina
batan bir diken olmus farketmez."
Muslim, Birr (2574). Bu metin Muslim'in metnidir. Tirmizi, Tefsir, Nisa (3041).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Ayet(in hukmu) Muslumanlari cok uzdu.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sikayet ettiler. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) sunu soyledi..."
579 - Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in yaninda oturuyor idim. O'na su ayet indirildi: "Kim fenalik yaparsa
cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa,
123). Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana inen bir ayeti sana okutayim
mi?" dedi. Ben: "Pek tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrildigini
hissettim ve o yuzden gerindim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Neyin
var, ne oldu Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah'in
Resulu, dedim, hangimiz kotu amelde bulunmaz ki, demek hepimiz islediklerimiz
yuzunden cezalandirilacagiz ha?" diye uzuntumu ifade ettim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Ey Ebu Bekr, sen
ve mu'minler, bunlar sebebiyle dunyada cezalandiriliyorsunuz. Oyle ki Allah'a
kavustugunuz zaman sizde gunah kalmaz. Digerlerine gelince onlarinkiler biriktirilir,
kiyamet gunu cezalari toptan verilir.
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3042).
580 - Ali Ibnu Zeyd annesinden anlatiyor: Annesi Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye
Cenab-i Hakk'in su ayetinden: "...Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de
Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar" (Bakara, 284) ve keza:
"Kim fenalik yaparsa cezasini gorur" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz. Aise
su cevabi verdi: "Benim Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bu hususta
sordugum gunden bu yana kimse meseleyi bana sormadi. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) soyle cevap vermisti: "Bu, Allah'in hastalik ve kazadan tut, cebine
koydugu basit bir esyanin kaybiyla duydugu uzuntuye varincaya kadar maruz
kaldigi musibetlerle kulunu (dunyada) cezalandirmasidir. Boylece kul, peyderpey
gunahlarindan arinmis olarak cikar, tipki ham altinin korukten saf kizil ciktigi
gibi."
Tirmizi, Tefsir, Bakara (2993).