|
|
|
KÜTÜB-İ
SİTTE HADİS-İ ŞERİFLERİ
ALEYHISSALATU VESSELAM'IN ALAMETLERI
5521 - Hz. Ali Ibnu Ebi eTalib radiyallahu anh anlatiyor: "Babam anlatmis
ve demisti ki: "Kureys buyuklerinden bir grubla Sam'a gitmistik; beraberimde
Muhammed aleyhissalatu vesselam da vardi. Yolda bir rahib(in manastirin)a
yaklastik ve yakinina konakladik. Develerimizi cozmustuk ki rahib yanimiza
geldi. Daha onceki gelislerimizde yanimiza hic ugramamisti. Aramizda dolasmaya
basladi ve Muhammed'i (bulup) elinden tuttu ve:
"Bu alemlerin efendisidir!" dedi. Kureys buyukleri ona:
"Bu soyledigini nereden biliyorsun?" diye sordular. Adam:
"Ben onun sifat ve evsafini bize indirilen kitapta bulmusum! Nitekim siz yaklastiginiz
zaman, O'na secde etmedik ne tas, ne agac kaldi, hepsi de secde ettiler. Bu
cansiz seyler ancak bir peygambere secde ederler. Ben O'nu ayrica peygamberlik
muhruyle de biliyorum, bu muhur omuz basindaki duz kemige bas kisminin asagisinda
bulunur, elma buyuklugundedir" dedi. Sonra bizden ayrildi, yemek hazirlayip
getirdi. Muhammed o sirada, develeri gozetliyordu. Yanimiza geldiginde uzerinde
ona golge yapan bir bulut vardi. Yaklasinca, halkin kendinden once agacin
golgesini kaptiklarini gordu. O da guneste oturdu. Agacin golgesi, uzerine
meyletti, onlar guneste kaldilar. Rahib:
"Bakin, agacin golgesi O'nun uzerine meyletti" dedi. Rahib onlarin yaninda
iken, bu cocugu Allah askina Rum (diyarin)a goturmeyin diye ricada bulundu
ve: "Eger O'nu gotururseniz, tasidigi sifatlariyla O'nu tanirlar ve oldururler"
dedi. O, bu hususta Allah'in adini vererek onlara ricada bulunurken, yan tarafina
bir goz atti. Manastirina dogru gelen yedi Rum gordu. Onlari karsiladi ve:
"Niye geldiniz?" dedi.
"Rahiplerimiz bize Araplar arasinda cikacak bir peygamberin bu ayda memleketimize
dogru gelmekte oldugunu soylediler. (Buralara giris saglayan) her yola bir
grup insan cikarildi. Biz de senin su yoluna gonderildik" dediler. Rahip:
"Sizden daha hayirli birini geride biraktiniz mi?" dedi. Onlar:
"O sahsin senin yolunun uzerinde oldugu bize haber verildi!" dediler. Rahib:
"Allah'in icra etmek istedigi bir is hakkinda ne dersiniz, insanlardan bunu
geri cevirebilecek biri var mi?" diye sordu. Onlar: "Hayir!" dediler. Rahip:
"Oyleyse su kimseye biat edin. Zira bu, gercek peygamberdir" dedi. Onlar da
ona biat ettiler, Rahiple birlikte orada kaldilar. Sonra rahip bize dondu,
ve:
"Allah icin soyleyin, bunun velisi kim?" dedi. Beni kastederek: "Su" dediler.
Rahib bana hususi sekilde, geri donmemiz icin ricada bulundu. Ben de O'nu
iclerinde, Hz. Ebu Bekr'in gonderdigi, Bilal'in de bulundugu bir grup kimse
ile geri cevirdim. Rahip O'na kek ve zeytinyagindan azik koydu."
Bu rivayeti Tirmizi, (Menakib 5, (3624) Ebu Musa el-Es'ari radiyallahu anh'tan
tahric etmistir.
Rivayete: "Ebu Talib Sam icin yola cikti...." diye baslar ve yukarida kaydedildigi
sekilde zikreder. Yukaridaki metni Rezin, Hz. Ali radiyallahu anh'in babasindan
rivayeti olarak, kaydedilen elfazla tahric etmistir.
5522 - Ata Ibnu Yesar rahimehullah anlatiyor: "Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As
radiyallahu anhuma'ya rastladim ve: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in
Tevrat'ta zikredilen vasiflarini bana soyle" dedim. Bunun uzerine hemen:
"Pekala dedi ve devam etti: Allah'a yemin olsun! O, Kur'an'da gecen bazi sifatlariyla
Tevrat'ta da mevsuftur (ve soyle denmistir:) "Ey peygamber, biz seni insanlara
sahid, mujdeleyici ve korkutucu (Ahzab 45) ve ummiler icin de koruyucu olarak
gonderdik. Sen benim kulum ve elcimsin. Ben seni mutevekkil diye tesmiye ettim.
O, ne kati kalpli, ne de kaba biri degildir. Carsi pazarda rastgele bagirip
cagirmaz. Kotulugu kotulukle kaldirmaz, bilakis affeder, bagislar. Allah,
bozulmus dini onunla tam olarak ikame etmeden onunla kor gozleri, sagir kulaklari,
paslanmis kalpleri acmadan onun ruhunu kabzetmez."
Buhari, Buyu' 50, Tefsir, Feth 3.
5523 - Abdullah Ibnu Selam radiyallahu anh anlatiyor: "Tevrat'ta Hz. Muhammed
aleyhisselam'in sifati ve Isa Ibnu Meryem'in de O'nunla birlikte defnedilecegi
yazilidir.
Ebu Mevdud el-Medeni der ki: "(Resulullah'in kabrinin bulundugu) hucrede bir
kabir yeri var."
Tirmizi, Menakib 3, (3621).
5524 - Ebu Musa radiyallahu anh anlatiyor: "Habesistan'in sahibi (krali) Necasi
merhum'u isittim, demisti ki:
"Ben sehadet ederim ki Muhammed Allah'in Resuludur. O, Hz. Isa aleyhisselam'in
gelecegini mujdeledigi zattir. Eger ben, su saltanatin basinda olmasaydim
ve uzerimdeki insanlarla ilgili yuk bulunmasaydi onun ayakkabilirini tasimak
uzere yanina giderdim."
Ebu Davud, Cenaiz 62, (3205).
5525 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Bana Ebu Sufyan Ibnu Harb
anlatti ve dedi ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile aramizda sulh(-u
Hudeybiye) oldugu bir sirada Sam'a gitmistim. Ben orada iken, Herakliyus'a,
Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan bir mektup getirildi. Mektubu Dihyetu'l-Kelbi
getirmisti. Onu Busra emirine teslim etti. O da, Rum Krali Herakliyus'a ulastirdi.
Herakliyus:
"Peygamber oldugunu zanneden su adamin kavminden buralarda birileri var mi?"
diye sordu. Ona "evet var!" dediler ve ben bir grup Kureysliyle birlikte cagirildim.
Yanina girdik. Bizi onune oturttu.
"Ona nesebce en yakin olan kimdir?" dedi. Ben atildim:
"Benim!" dedim. Bunun uzerine beni, arkadaslarim arkamda kalacak sekilde onune
oturttu. Sonra tercumanini getirtti.
"Sunlara soyle, ben suna, o peygamber oldugunu zanneden kimse hakkinda soracagim.
Eger cevaplarinda bana yalan soylemeye kalkarsa, onu tekzib etsinler!" dedi.
Ebu Sufyan der ki:
"Allah'a yemin olsun. Eger yalanim, aleyhime tesir hasil eder korkusu olmasaydi,
cevaplarim sirasinda yalan soylerdim. Sonra Herakliyus, tercumanina:
"Sor suna! O zatin aranizdaki nesebi nasildir?" dedi. Ben:
"O, aramizda asil bir nesebe sahiptir" dedim. O tekrak sordu:
"O'nun ecdadi arasinda kral var mi?
"Yok!" dedim.
"Siz onu bu iddiasindan once hic yalanla itham ettiniz mi?" dedi. Ben:
"Hayir!" dedim.
"Ona insanlarin esraf takimi mi tabi oluyor, zayiflar takimi mi? dedi.
"Zayiflar takimi!" dedim.
"Artiyorlar mi azaliyorlar mi?" dedi. Ben:
"Eksilmiyorlar, bilakis artiyorlar" dedim. O tekrar sordu:
"Dine girdikten sonra hosnutsuzlukla dininden vazgecen, irtidad eden oldu
mu?"
"Hayir!" dedim.
"Onunla hic savastiniz mi?" dedi. Ben:
"Evet!" dedim.
"Onunla savasiniz nasil oldu?" dedi.
"Harb onunla bizim aramizda munavebeli oldu. O bize karsi kazandi, biz de
ona karsi kazandik!" dedim.
"Verdigi sozden caydigi oldu mu?" dedi.
"Hayir! Ancak, aramizda bir sulh var, bu esnada ne yapacak bilmiyoruz!" dedim.
Ebu Sufyan der ki: "Allah'a yemin olsun o konusmamizesnasinda, (aleyhte) bundan
baska bir sey soyleme imkani bulamadim." Herakliyus sormaya devam etti:
"Muhammed'den once bu sozu soyleyen bir baskasi var miydi?" dedi.
"Hayir!" dedim. Bunun uzerine tercumanina:
"Soyle ona! Ben sana "aranizdaki nesebi" nden sordum, sen onun asaletli biri
oldugunu soyledin. Iste peygamberler de boyledir, hep kavimleri arasinda neseb
sahiplerinden gonderilirler. Ben sana "ecdadi icinde kral var mi?" diye sordum
"yok!" dedin. Ben de "eger ecdadi arasinda bir kral olsaydi bu ecdadinin kraliyetini
arayan bir adam" diyecektim. Ben, "ona tabi olanlar" dan sordum: "Cemiyetin
zayif takimi mi yoksa esraf kesimi mi?" diye. Sen "zayiflar!" dedin. Peygamberlere
tabi olanlar iste bunlardir. Ben sana "bu iddiasindan once onu hic yalanla
itham ettiniz mi?" diye sordum, sen "hayir!" dedin. Boylece anladim ki o,
ne insanlara ne de Allah'a yalan soyleyecek biri degildir. Ben sana "dine
girdikten sonra, hosnut olmayarak dininden donen oldu mu?" diye sordum, sen
"Hayir!" dedin. Iman boyledir, onun nesesi kalplere bir girdi mi, bir daha
solmaz. Ben senden "onlar artiyorlar mi, eksiliyorlar mi?" diye sordum, sen
arttiklarini soyledin. Iman isi boyledir, tamamlanincaya kadar artarlar. Ben
sana "onlarla savastiniz mi?" diye sordum, sen savastiginizi, savasin aranizda
munavereli cereyan ettigini, onlarin size, sizin de onlara galebe caldigini
soyledin. Peygamberler de boyledir, imtihandan gecirilirler, sonunda akibet
onlarin olur. Ben, sana "verdigi sozden dondugu olur mu?" dedim, sen olmadigini
soyledin. Peygamberler de boyledir, sozlerinden donmezler. Ben, "Bu iddiayi
ondan once soyleyen oldumu?" diye sordum. sen "Hayir!" dedin. Ben "Eger bu
sozu ondan once biri soylemis olsaydi, "Bu adam, kendinden once soylenmis
bir sozu tamamlamaya calisan birisi" diyecektim.
Herakliyus sonra: "Size ne emrediyor?" diye tekrar soru sordu. Biz:
"Namaz, zekat, sila-i rahim ve iffet" dedik. Bunun uzerine herakliyus dedi
ki:
"Eger, senin soylediklerin gercekse, O peygamberdir! Ben onun cikacagini biliyordum.
Ancak sizin aranizdan cikacagini zannetmiyordum. Eger, O'na kavusabilecegimden
emin olsam karsilasmayi cok isterdim. Yaninda olsaydim, ayaklarina su dokerdim.
O'nun hakimiyeti, ayaklarimin altinda olan su diyarlara kadar uzanacaktir.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam'in mektubunu getirtti ve okuttu. Soyle
diyordu: "Bismillahirrahmanirrahim.
Allah'in elcisi Muhammed'den Rum'un buyugu Herakliyus'a,
Selam hidayete tabi olanlara olsun.
Emma ba'd! Seni Islam'a cagiriyorum. Islam'a gir, selameti bul! Allah da ecrini
iki kat versin. Yuz cevirirsen, butun tebeanin gunahi uzerine olsun. "Ey Ehl-i
Kitap! Sizinle bizim aramizda musterek olan bir soze gelin: Allah'tan baskasina
ibadet etmeyelim. Ona hicbir seyi ortak kosmayalim, Allah'i birakip da birbirimizi
Rabb edinmeyelim.! Eger onlar yuz cevirirse siz deyin ki: "Sahit olun, biz
muslumanlariz" (Al-i Imran 64).
Herakliyus, mektubun okunusunu tamamlayinca, yaninda sesler yukseldi ve gurultuler
artti. Bize emretti, cikarildik. Ben arkadaslarima:
"Ibnu Ebi Kebse'nin isi ciddidir. Su Beni Asfer'in (Rumlarin) krali ondan
korkuyor!" dedim. Allah Islam'i bana nasib edinceye kadar onun galip gelecegi
inancini tasidim.
Herakliyus, ileri gelen cemaatini hep davet etti, kendine ait saraylarin birinde
toplandilar. Onlara:
"Ey Rum cemaati! Ebedi bir kurtulusunuz ve su saltanatinizin bekasina ne dersiniz?"
dedi. Bunun uzerine, hep birden vahsi esekler gibi urkup kapilara kostular.
Ancak hepsini kapatilmis buldular. Herakliyus onlari geri cagirdi.
"Ben sizin dindeki salabetinizi imtihan ettim. Sizde gordugum durum hosuma
gitti!" dedi. Bunun uzerine, ona secde ettiler ve ondan razi oldular."
Buhari, Bed'u'l-Vahy 1, Iman 37, Sehadat 28, Cihad 11, 99, 102, 122, Cizye
13, Tefsir, Al-i Imran 4, Edeb 8, Isti'zan 24, Ahkam 40; Muslim, Cihad 73,
(1773); Tirmizi, Isti'zan 24, (2718).
5526 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Cinler semaya yukselip, orada
vahyi dinliyorlardi. Bir tek kelime isitince, ona doksandokuz tane de (kendilerinden)
ilave ediyorlardi. O tek kelime hak, ilave edilenler batildi. Resulullah aleyhissalatu
vesselam gonderilince, semadaki yerlerine yukselmeleri sihablarla (goktaslari)
onlendi. Bundan once gokte sihablar (bu kadar cok) atilmazdi. Iblis onlara:
"Nedir bu? Herhalde muhim bir hadise var!" dedi. Askerlerini gonderdi. Onlar
Resulullah aleyhissalatu vesselam'i Mekke'de iki dagin arasinda namaz kiliyor
buldular. Iblise tekrar donup gorduklerini haber verdiler. O da:
"Arzda meydana gelen hadise iste bu! (Sizin semadan haber almaniz bu sebeple
engelleniyor) dedi."
Tirmizi, Tefsir, Cin, (3321)
VAHYIN BASLANGICI
5527 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
vahiy olarak ilk baslayan sey uykuda gordugu salih ruyalar idi. Ruyada her
ne gorurse, sabah aydinligi gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnizlik
sevdirilmisti. Hira magarasina cekilip orada, ailesine donmeksizin birkac
gece tek basina kalip, tahannus'de bulunuyordu. -Tahannus ibadette bulunma
demektir.- Bu maksadla yanina azik aliyor, azigi tukenince Hz. Hatice radiyallahu
anha'ya donuyor, yine ayni sekilde azik alip tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine
Hira magarasinda Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gun ona melek gelip:
"Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Ben okuma bilmiyorum!" cevabini verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin
gerisini soyle anlatir: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladi,
takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra birakti. Tekrar:
"Oku!" dedi. Ben tekrar:
"Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayip takatim kesilinceye
kadar sikti. Sonra tekrar birakti ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!"
dedim. Beni tekrar alip, ucuncu sefer takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra
birakti ve:
"Yaratan Rabbinin adiyla oku! O, insani bir kan pihtisindan yaratti. Oku!
Rabbin kerimdir, o kalemle ogretti. Insana bilmedigini ogretti" (Alak 1-5)
dedi."
Resulullah aleyhissalatu vesselam bu vahiyleri ogrenmis olarak dondu. Kalbinde
bir titreme (bir korku) vardi. Hatice'nin yanina geldi ve:
"Beni ortun, beni ortun!" buyurdu. Onu orttuler. Korku gidinceye kadar oyle
kaldi. (Sukunete erince) Hz. Hatice radiyallahu anha'ya, basindan gecenleri
anlatti ve:
"Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de:
"Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rusvay etmeyecektir. Zira sen, sila-i
rahimde bulunursun, dogru konusursun, isini goremeyenlerin yukunu tasirsin.
Fakire kazandirirsin. Misafire ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler
karsisinda (halka) yardim edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu
vesselam'i alip Varaka Ibnu Nevfel Ibni esed Ibni Abdi'l-Uzza Ibni Kusay'a
goturdu. Bu zat, Hz. Hatice'nin amcasinin oglu idi. Cahiliye devrinde hiristiyan
olmus bir kimseydi. Ibranice (okuma) yazma bilirdi. Incil'den, Allah'in diledigi
kadarini Ibranice olarak yazmisti. Gozleri ama olmus yasli bir ihtiyardi.
Hz. Hatice kendisine:
"Ey amcamoglu! Kardesinin oglunnu bir dinle, ne soyluyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu
vesselam'a:
"Ey kardesimin oglu! Neler de goruyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam
gorduklerini anlatti. Varaka da O'na:
"Bu gordugun melektir. O Hz. Musa'ya da inmistir. Keske ben genc olsaydim
(da sana yardim etseydim); keske, kavmin seni surup cikardiklari vakit hayatta
olsaydim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Onlar beni buradan surup cikaracaklar mi?" diye sordu. Varaka:
"Senin getirdigin gibi bir din getiren hic kimse yok ki, O'na husumet edilmemis
olsun! O gununu gorursem, sana muessir yardimda bulunurum!" dedi. Ancak cok
gecmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (Kesildi)."
Buhari, Bed'u'l-Vahy, Enbiya 21, Tefsir, Alak Ta'bir 1; Muslim, Iman 252,
(160); Tirmizi, Menakib 13, (3636).
5528 - Yahya Ibnu Ebi Kesir anlatiyor: "Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman'a Kur'an'dan
ilk inenin ne oldugunu sordum.
"Ya eyyuhe'l-Muddessir (ey ortusune burunmus)! (suresi)dir!" dedi. Ben:
"Iyi ama, baskalari ilk inenin Ikra'bismi Rabbikellezi halak (suresi) dir
diyorlar" dedim. Bunun uzerine Ebu Seleme:
"Ben bu hususta Hz. Cabir radiyallahu anh'a sormustum. O bana:
"Sana, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in soylediginden baska bir sey soylemeyecegim.
Aleyhissalatu vesselam:
"Bir ay kadar Hira magarasina mucavir oldum (itikafa girdim). Mucaveretimi
(itikafimi) tamamlayinca, dagdan indim. Derken bana bir seslenen oldu. Sagima
baktim, hicbir sey gormedim. Soluma baktim, yine bir sey gormedim. Arkama
baktim bir sey gormedim. Derken basimi kaldirdim, bir sey gordum, ama (bakmaya)
dayanamadim. Hemen Hatice'nin yanina geldim:
"Beni ortun!" dedim. Derken su ayetler nazil oldu. (Mealen): "Ey ortusune
burunen! Kalk! (Insanlari ahiretle) korkut! Rabbini buyukle, elbiseni temizle.
Pislikten kacin.." (Muddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kilinmazdan onceydi."
Buhari, Bed'u'l-Vahy, Bed'ul-Halk 6, Tefsir, Muddessir, Tefsir, Alak, Edeb
118; Muslim, iman 257, (161).
5529 - Hz. Omer radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a
vahiy indigi zaman, yuzunun yakinlarinda ari ugultusu gibi bir ses isitilirdi.
Bir gun, O'na vahiy indirildi. Bir muddet oyle kaldi. Sonra o hal acildi.
O da Mu'minun suresinden ilk on ayeti okudu:
"Mu'minler kurtulusa ermis, umduklarina kavusmuslardir. Onlar namazlarini
Allah'tan korkarak, hurmet ve tevazu icinde ve tadil-i erkan ile kilarlar.
Onlar dunya ve ahiretlerine faydasi dokunmayan her turlu seyden yuz cevirirler.
Onlar nail olduklari her turlu nimetin zekatini aksatmadan verirler. Onlar
namuslarini korurlar. Ancak hanimlarina ve cariyelerine karsi mustesna; bunlarla
olan yakinliklarindan dolayi kinanmazlar. Kim helal sinirini asarak bunlarin
otesine gecmek isterse, iste oyleleri haddini asmis olanlardir. O mu'minler
ki, Allah'a ve kullara karsi olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler
ve sozlerinde dururlar. Onlar namazlarini devamli olarak, vaktinde ve sartlarina
riayet ederek kilarlar. Iste onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs
cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardir" (Mu'minun,
1-11).
Arkadan dedi ki: "Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer."
Sonra kibleye yoneldi ve ellerini kaldirip:
"Allahim (hayrimizi) artir, bizi (iyilik yonuyle) noksanlastirma. Bize ikram
et, zillete dusurme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (dusmanlarimizi)
bize tercih etme. Allahim, bizi razi kil, bizden de razi ol!" buyurdular."
Tirmizi, Tefsir, Mu'minun, (3172).
5530 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu
vesselam'a inen en son ayet Riba ayetidir."
Buhari, Bakara 53).