|
|
|
KÜTÜB-İ
SİTTE HADİS-İ ŞERİFLERİ
471 - Huzeyfe (radiyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle
tehlikeye atmayin. Ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195)
mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Bu ayet infak ile alakali olarak
nazil oldu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,31.
472 - Eslem Ibnu Imran anlatiyor: Medine'den gazve icin yola ciktik. Niyetimiz
Istanbul'du. Cemaatin basinda Abdurrahman Ibnu Halid Ibni'l-Velid vardi. Rum
askerleri sirtlarini sehrin surlarina yaslamis mudafaada idiler. Bizden biri
tek basina dusmana saldiriya gecti. Halk: "Dur, dur! Lailahe illallah, eliyle
kenidini tehlikeye atiyor!" diye bagristilar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri
(radiyallahu anh) atilarak: "Ey ensar toplulugu, bu ayet bizim hakkimizda
indi. Cenab-i Hakk, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yardim edip, Islam
galebe calinca biz: "Artik islerimizin basinda kalip, onlari yoluna koyalim"
dedik. Bunun uzerine Allah'u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi
tehlikeye atmak" demek malin-mulkun basinda kalip onlari duzene koymak icin
cihadi terketmektir."
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512).
473 - Abdullah Ibnu Ma'kil (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu
anh)'ye "Oructan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazimdir" (Bkara,
196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Basimda bitler kaynastigi halde
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturuldum. Beni gorunce: "Mesakkatin,
bu gordugum dereceye ulasacagini zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?"
dedi. "Hayir" cevabini verdi. (Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "...Icinizde
hasta olan veya basindan rahatsiz varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka
vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (aleyhissalatu
vesselam): "Uc gun oruc tut veya her fakire yarim sa' yiyecek vermek suretiyle
alti fakiri doyur, basini tras et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkimda nazil
oldu, ancak umumen hapimize samildir."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Megazi 35, Tibb 16; Muslim, Hacc 80, 85 (1201);
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); Ibnu Mace,
Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).
474 - Ebu Umame et-Temimi anlatiyor: "Ben hac sirasinda, ucret mukabili hizmet
veren birisi idim. Bana: "Senin haccin hac sayilmaz" dediler. Bilahere Ibnu
Omer (radiyallahu anh)'e rastladim. O'na: "Ben hacc sirasinda, ucretle hizmet
veren birisiyim, halk bana: "senin haccin hacc sayilmaz diyorlar" dedim. Ibnu
Omer (radiyallahu anhuma): "Ihrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor
musun?" dedi: "Hepsini yapiyorum" diye cevap verdim. Cevabim uzerine su aciklamayi
yapti: "Senin haccin hacc sayilir. Nitekim Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
bir adam gelmis, senin bana sorduguna yakin seyler sormustu. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) sukut buyurdu ve adama cevap vermedi. Derken su ayet nazil oldu:
"(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rizik istemenizde bir gunah
yoktur..." (Bakara, 198). Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
o adami cagirtarak, ayeti okudu ve: "Haccin hacc sayilir" buyurdu."
Ebu Davud, Menasik 7, (1733).
475 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz
cahiliye devrinin panayirlari idi. Islam geldigi zaman halk, hac mevsiminde
ticaret yapmayi gunah addeder oldular. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Hac
mevsiminde Rabbinizden rizik taleb etmenizde sizin icin bir gunah yoktur."
Ayeti Ibnu Abbas su sekilde okudu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Buyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732),
7, (1734).
476 - Yine Ibnu Abbas anlatiyor: "Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde
azik almiyorlardi. "Biz mutevekkil kimseleriz" diyorlardi. Meke'ye gelince
bu davranislarini halka sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal
buyurdu: "Aziklanin, ancak bilin ki, en hayirli azik takvadir" (Bakara, 197).
Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730).
477 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Kisi ihramsiz olarak (yani
Mekke'de ikamet edenler veya umre icin gelip, umreden sonra ihrami cikaranlar)
Beytullah'i ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam
eder. Arafat'a cikinca, kime deve, sigir veya davardan kurban muyesser olmussa,
diledigini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, uc gunun orucu
terettup eder. Bu gunler, arefe gununden evvele ait olmalidir. Bu uc gunun
sonuncu gunu arefe gunune tesaduf ederse, bunda bir gunah yoktur. Sonra Arafat'da
vakfe'ye gider ikindi namazindan aksam karanliginin gelmesine kadar vakfede
kalir.
Ibnu Abbas anlatmaya uslubu biraz degistirerek devam ediyor.
"Sonra Arafat'tan insanlar sokun edince, orayi terketsinler. Topluca geceyi
gecirecekleri yere (Muzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'i cokca zikretsinler,
sabah vakti girmezden once bilhassa tekbir ve tehlili cok yapsinlar sonra
buradan da topluca hareket etsinler. Cunku (eskiden beri) herkes buradan hareket
ederdi. Cenab-i Hakk: "Insanlarin toplu olarak sokun ettigi yerden siz de
sokun edin, (eski yaptiklarinizdan) Allah'a af dileyin. Allah bagislar ve
merhamet eder" (Bakara, 199). Seytan taslayincaya kadar akmaya (ve cok zikretmeye)
devam edin" buyurmustur.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.
478 - Ibnu Museyyeb anlatiyor: "Suheyb (radiyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den
yola cikti. Kureys'ten bazilari onu takibe basladilar. Bunun uzerine o da
devesinden inerek sadaginda ne kadar ok varsa hepsini cikardi. Takipcilere:
"Allah'a kasem olsun oklarimin hepsini atincaya kadar bana yetisemezsiniz.
Sonra elimde durdukca kilicimi kullanacagim. Eger dilerseniz, size Mekke'de
topraga gomdugum malin yerini soyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest
birakin, yoluma devam edeyim" dedi. Takipciler teklifini kabul ettiler. (O
da sag salim yoluna devam etti). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina
varinca su ayet nazil oldu: "Insanlardan oyle kimse de vardir ki, Allah'in
rizasini isteyerek nefsini satin alir..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam): "Ebu Yahya'nin alis-verisi karli oldu" der ve ayeti tilavet buyurur",
(Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve Ibnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler).
479 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su sozleri
nazil oldugu zaman: "Yetim rusdune erinceye kadar, onun malina o en guzel
olanindan baska bir suretle yaklasmayin"; keza "Yetimlerin mallarini haksiz
(ve haram) olarak yiyenler karinlarina ancak bir ates yemis olurlar. Onlar
cilgin bir atese gireceklerdir" (Nisa 10) yaninda yetim bulunanlar hemen gidip
yetimlerin yiyecegini ve icecegini kendilerinin yiyip iceceklerinden ayirdilar.
Yetime ait yiyecek ve iceceklerden bir sey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye
veya kokusup bozuluncaya kadar saklaniyordu. Bu hal, bir kisim muskilatlara
sebep oldu. Durum Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun uzerine
su ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlari faydali ve iyi
bir hale getirmek hayirlidir. Sayet kendileriyle bir arada yasarsaniz onlar
sizin kardeslerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet uzerine yetimlerin yiyeceklerini
ve iceceklerini kendi yiyecek ve iceceklerine karistirdilar."
Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).
480 - Nafi anlatiyor: Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Kur'an okudugu zaman,
okuma isinden cikincaya kadar hic konusmazdi. Bir gun ben (Mushaf'i, yuzunden
takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana:
"Bu ayet ne hakkinda indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayir!" deyince:
"Su, su mesele icin" diye acikladi, sonra (okumaya) devam etti.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39.