|
|
|
KÜTÜB-İ
SİTTE HADİS-İ ŞERİFLERİ
3351 - Hz. Enes radiyallahu anh'in anlattigina gore, kendisi bir grup cocuga
ugrar ve onlara selam verir. Yanindakilere de su aciklamayi yapar. "RResulullah
aleyhissalatu vesselam boyle yapardi!"
Buhari, Isti'zan 14; Muslim, selam 14, (2168); Ebu Davud, Edeb 147, (5202);
Tirmizi, Isti'zan 8, (2697).
3352 - Esma Bintu Yezid radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu
vesselam biz bir grup kadina ugramisti, selam verdi."
Ebu Davud, Edeb 148, (5204); Tirmizi, Isti'zan 9, (2698); Buhari, Isti'zan
15.
Tirmizi'nin bir rivayetinde: "Eliyle selamladi" denmistir.
3353 - Ubeydullah Ibnu Ebi Rafi, Hz. Ali radiyallahu anh'den nakletmistir.
Ebu Davud der ki: "Hasan Ibnu Ali ise bunu merfu olarak yani Hz. Peygamber
aleyhissalatu vesselam'dan rivayet etmistir. Bir cemaat giderken, yeri gelince
iclerinden bir kisinin selam vermesi hepsi icin yeterlidir. Oturanlar adina
da bir kisinin mukabelesi yeterlidir."
Ebu Davud, Edeb 152, (5210).
3354 - Ebu Umame radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam
buyurdular ki: "Allah'a en makbul insan, karsilasmada selama once davranandir."
Ebu Davud, Edeb 144, (5197); Tirmizi, Isti'zan 6, (2695).
3355 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Binekte olan yuruyene, yuruyen oturana, az cok'a
selam verir."
Buhari, Isti'zan 4, 5, 6; Muslim, Selam 1, (2160); Ebu Davud, Edeb 145, (5198,
5199); Tirmizi, Isti'zan 4, (2704, 2705).
3356 - Yine Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Hz. Adem aleyhissalam'i kendi
sureti uzere ve boyunu da altmis zira olarak yaratinca:
"Git, su oturan meleklere selam ver, onlarin seni nasil selamlayacaklarina
da dikkat et, dinle. Zira o selam, senin ve zurriyyetinin selami olacaktir"
dedi. (Bunun uzerine Adem onlara gidip):
"Esselamu aleykum!" diye selam verdi. Melekler: "Es-selamu aleyke verahmetullahi"
dediler ve selama mukabele ederken verahmetullahi'yi ilave ettiler. Cennete
her giren Hz. Adem suretinde (ve boyu da altmis arsin boyunda) olacak. Halk
su ana kadar (boyca) hep eksilmektedir."
Buhari, Isti'zan 1, Enbiya 1; Muslim, Cennet 28, (2841).
3357 - Imran Ibnu Husayn radiyallahu anhuma anlatiyor: "Biz Resulullah aleyhissalatu
vesselam'in yaninda iken bir adam gelerek selami verdi ve:
"Esselamu aleykum!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam selamina mukabele
etti. Adam da oturdu. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"On (sevap kazandi!)" dediler. Sonra birisi daha geldi.
"Esselamu aleykum ve rahmetullahi!" dedi. Aleyhissalatu vesselam onun sa-elamina
da mukabele etti. Adam oturdu. Aleyhissalatu vesselam:
"Yirmi!" dediler. Sonra biri daha geldi ve:
"Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu" dedi. Resulullah, selamina
mukabele etti, adam da oturdu. Hz. Peygamber bu sefer:
"Otuz!" buyurdular.
Ebu Davud, Edeb 143, (5195); Tirmizi, Isti'zan 2, (2690).
3358 - Ebu Davud'da Muaz Ibnu Enes'ten ayni manada bir rivayet vardir. Ayrica
su ziyade yer alir:
"Sonra bir digeri geldi ve dedi ki: "Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu
ve magfiretuhu." Resulullah aleyhissalatu vesselam mukabelede bulundu ve:
"Kirk (sevap)" deyip ilave etti: "Boylece (ziyade edilen her kelime icin)
sevap artar."
Ebu Davud, Edeb 143, (5196).
3359 - Ebu Temime el-Huceymi, Ebu Cureyy el-Huceymi'den, o da babasindan (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip:
"Aleyke's-selam ya Resulullah. (Sana olsun selam ey Allah'in Resulu!)" dedim.
Bana hemen mudahale etti:
"Aleyke's-selam deme. Cunku aleyke's-selam diye verilen selam, olulerin tahiyyesidir.
Selam verdigin zaman, "Esselamu aleyke" de! Sana mukabele eden de, "Ve aleykesselam!"
der."
Ebu Davud, Libas 28, (4048), Edeb 151, (5209); Tirmizi, Isti'zan 28, (2722,
2723).
3360 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam
buyurdular ki: "Yahudiler size selam verince onlardan biri, "es-samu aleykum"
der, sen de ona, "Aleyke!" de."
Buhari, Isti'zan 229; Istitabe 4; Muslim, Selam 8, (2164); Muvatta, Selam
3, (2, 960); Ebu Davud, Edeb 149, (5206); Tirmizi, Siyer 41, (1603).