ZINADAN DOĞAN
ÇOCUĞUN NE SUÇU VARDIR KI, TAHKIR EDILIYOR VE BAZI HAKLARI KIŞITLANIYOR?
Zinâdan doğan çocuğun tahkir edilecek suçu yoktur; ancak
takdir edilecek ve diğerlerine üstün tutulacak yönü ve başarisi
da yoktur. Bunu böylece tespit ettikten sonra:Önce şunu bilmek
gerekir: Islâmda; hristiyanlıkta olduğu gibi atalardan miras
alınan, "Ezeli bir günah" akidesi yoktur."Kimse
kimsenin günahını yüklenmez" (K: Isrâ (17/ 15)).
"Kim zerre kadar hayır yaptı ise onu görür; kim zerre
kadar ser yaptı ise onu görür." (K. Zilzâl (99) 8) Bu önemli
kurali hiç akildan çıkarmamak gerekir. Ama ne var ki, özellikle
öbür alem için, yani Allah'ın yapacağı muamele için
böyledir. Dünyada insanlar elbette bir takım değer
yargılarının etkisinde kalacak ve haklı ya da
haksız, bazı tavırlar sergileyeceklerdir. Bu yüzden Ibn
Abbâs, zinânin esas sıkıntısm ve yükünü "veled-i
zinanın" çektiğini söyler. Ama dediğimiz gibi bu,
toplumsal açıdan böyledir. Çünkü zinâ her ne kadar büyük ve
mahvedici bir suç ise de zina edenler tevbe edebilirler. Allah da onların
tevbesini kabul edebilir. Olan çocuğa olur ve annesinin
babasının ayıbm ölünceye kadar üzerinde taşır.
Babasına nispet edilmez, zinâ çocuğu olarak tanmr ve hakaret görür.
Bunun bir yönüyle psikolojik faydası da vardır; zinâyi ve
gayr-i meşru çocuk edinmeyi takbih eder, ondan tiksindirir ve sakındırir.
Bu yönüyle de günahsiz bir insanı yaralar manen ezer. Ama öbür
âlemde kendi amelleriyle muamele görür. İşte yine Ibn Abbâs'in:
"Üçün en kötüsü veled-i zinâdir." (Beyhakî, Sünen X/59;
Hadîsin manası konusunda ayrıca bk. Alî el-Karı; el-Esrâru'l
merfûa 466 vd.) sözünün anlamı budur. Yani annesi Babası
tevbe edip kurtulurlar, kendisi ise hep böyle hakaret gürür,
binaenaleyh, dünya gözüyle bu üçlünün en bahtsizi, zinâdan doğan
çocuktur. Ama tekrar edersek bu, insanların değerlendirmesidir,
nesep ve verâset dışında ne dünya ahkm, ne de
bütünüyle âhiret ahkâmi konusunda onun diğerlerinden bir
farkı vardır.Allah Rasulü Efendimiz (s.a.s.) "Veled-i
zînaya annesinin babasının günahından hiç bir şey
yoktur" buyurmuştur.(Hâkim, Müstedrek; Münâvi
V/372)"Veled-i zinâ cennete giremez" anlamındaki sözün
hadis olarak aslı yoktur. Ibnü'1-Cevzi, bu anlamda sahih hiç bir
hadisin bulunmadığını söyler.(bk. es Semhûdî,
el-Gummâz 232; Sehavî 463 Müslim, radâ 36; Buhârî, vesâyâ 4, buyû
3; Ebû Dâvud, talâk 34; Hadisin değişik rivâyederi ve geniş
izahi için bk. Davudoğlu VN/383-88) Veled-i Zinâ ile ilgili hukuki
durum (ahkin) ise söyledir:
1- Zinâ nesebi belirlemez. Çocuk "yatağındir, zinâ
edene ise mahrumiyet ve hüsran vardır".( Ebû Zehrâ;
el-Ah'vâlü's-Şahsıyye 388-89) Yani zinâdan doğan
çocuk, nesep için asıl olan babaya nispet edilmez, ona mirasçı
olamaz. Babası da ona nafaka vermez. Dogduğu anneye nispet
edilir. Miras hukuku annesiyle kendi arasında cereyan eder.
Çünkü nesebin sâbit olması bir nimettir. Suç ise nimeti doğurmaz,
aksine sahibi için nikmeti (mahrumiyeti) gerektirir. Ancak nesebi
sâbit kılmayan zîna; haddi düşüren herhangi bir şüphe
taşımayan zinadır. Suç olma vasfm silen, ya da haddi
(zina cezasını) düşüren bir şüphe varsa, birinci
durumda ittifakla, ikinci durumda da tercih edilen görüşe göre,
nesep sâbit olur. Keza birisi yaşları bakımından
kendisinin olabilecek bir çocuğun nesebini (kendi çocuğu
olduğunu) iddia ederse; çocuğun da başkasından
nesebi belli değilse, Hanefilere göre nesebi o adamdan sâbit
olur. Ancak bu durumda o adamın, onun zinâdan çocuğu
olduğunu söylememiş olması şarttır. Zinâdan
çocuğumdur, derse nesep yine sâbit olmaz.(Kasâni, Bedâyi
VI/269)
2. Veled-i zinânin şehâdeti - âdil ise, diğer
adıl insanlar gibi - makbuldür. Çünkü, yukarıda
işaret edilen ayetten anlaşılacağı üzere,
annesinin babasının zina etmiş olması onun adâletini
zedelemez.(Serahsî, IX/127)
3. Veled-i zinânin kendisine zinâ isnadında (kazf) bulunana
iftira cezası (hadd-i kazf) uygulanır.Çünkü o muhsandır
(temizdir) ve iffetlıdır. Annesinin babasının suçu
onun "muhsan" oluşunu düşürmez.(Kal'acı,
Mevsu'ati fikh-i Abdullah b..Abbâs N/31; Ibn Hazm, el-muhallâ
IX/430)
4. Dünyaya ait işlerde diğer insanlardan farkı
yoktur. Çeşitli görev ve sorumluluklar yüklenebilir. Her
kademede idareci ve komutan olabilir. Evlenmede vesair akitlerde diğer
insanlardan farkı yoktur.
5. Imam olmasını mekruh görenler vardır, ama buna
sebep olarak iki şey zikredilmiştir: a) Ilmi ve takvâsı
olmamak. Çünkü Babası belli olmayan (veled-i zinânin) eğitimi,
genellikle ihmal edilir, çünkü üstlenecek kimsesi yoktur. Böyle
olunca da câhil ve takvâdan uzak kalır. Imam
olmasının mekruh olması bundandır.
Dolayısı ile bu sebep (illet) bulunmazsa, yani eğitim görmüş,
câhillik ve takvâsızlıktan kurulmussa,
imamlığı da kerahetsiz câiz olur. Hattâ imamliga,
böyle olmayan nikâh,evladından daha lâyık hâle gelir.
(Mavsilî, 58) b) Imamligmn mekruh olması, insanların ondan
nefret edip, cemaatten uzaklaşacaklarındandır. Bu izaha
göre câhil olmasa da veled-i zinânin imamlığı mekrûh
olur.( agk; Tahtavî (Merâkil-felâh ile) 245) Ama bu kerahet
kendisine değil de insanlara yönelik olduğudan,
bilinmediği yerde imamlığı bu izaha göre de
mekruh olmaz.
|