Yetişkin erkeklerin yanak, çene ve yüzlerinin alt kısımlarında
çıkan kıllar.
İnsanları en güzel şekilde yaratan Cenab-ı Allah
peygamberleri vasıtasıyla kulluk görevlerini onlara bildirdiği
ve öğrettiği gibi, kılık-kıyafetlerini de
belirlemiştir.
Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer
kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir
kısmının giderilmesini veya
kısaltılmasını, bir kısmının da
kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu
konuda insanları uyarmışlardır.
Allah Teâlâ (c.c), "Peygamber size neyi getirip verdi ise onu
kabul edin, alın ve sizi yasakladığı şeyden de
sakının" (el-Haşr, 59/7) ve "Allah'ın
Rasulünde sizin için güzel örnekler vardır" (el-Ahzâb,
33/21) meallerindeki âyetlerinde buyurduğu gibi, mü'minlere
sîrette, sûrette, ahlâkta, âdette ve hayatın bütün dallarında,
Rasulu (s.a.s)'un sünnetine uymalarını emretmiştir.
Rasulullah (s.a.s)'ın sünnetine uymak, İslâmiyet'i daha doğru
anlamanın, daha doğru yaşamanın yegâne yoludur.
Allah (c.c)'ın: "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat
etmiş olur" (en-Nisa, 4/80) âyet mealinde buyurduklarından
hareket ederek, Rasulullah (s.a.s)'a itaatin her şeyden önce farz
hükmünü taşıdığını göz önüne alırsak,
onun sünnetine sarılmanın önem ve ciddiyeti kendiliğinden
ortaya çıkar.
Rasûlullah (s.a.s) ümmetini, kılık kıyafet ve
dış görünüşleri bakımından müşriklere
benzemekten alıkoymuş; "Kim bir kavme benzerse,
onlardandır" (Ebu Davud, Libas, 4) hadisiyle de müslümanları
uyarmıştır. Özellikle sakal bırakmaları
hususunda mü'minlere tavsiyelerde bulunmuş, çeşitli
hadisleriyle de sakalın müslüman için taşıdığı
önemi belirtmiştir.
Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edilen bir hadislerinde "On
şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek;
sakalı salıvermek; misvak ile ağzı, dişleri
temizlemek; su ile burnu temizlemek; tırnakları kesmek;
kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak; koltuk
altındaki kılları gidermek, kasıkları
tıraş etmek; necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim,
Tahare, 56; Ebu Davud Tahare, 29; Nesâî, Zine, I) buyurmuşlardır.
Diğer hadislerinde ise, "Bıyıkları Çok kısaltın,
sakalları ise bırakın"; "Müşriklere
muhalefet edin; bıyıkları kısaltın,
sakalları çoğaltın"; "Bıyıkları
kesin, sakalları bırakın. Böylece Mecusîlere benzemeyin
" (Buharî, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54) buyurmuşlar ve mü'minleri
sakal bırakmaya teşvik etmişlerdir.
Sakal, hadiste de buyurulduğu gibi, yaratılış
icabı erkeklerde bulunması gereken ve daha önceki
peygamberlerin sünneti olan bir kılıktır. Müteaddid
Hadislerde sakalların tabii halleri üzere terk edilmesi ve uzatılması
emredilmektedir. Kısaltılması konusunda herhangi bir
cevaz görülmemektedir. Asırlardır her devirdeki İslâm
âlimleri ile bütün mü'minler bu tabii hali benimsemişler ve
kendilerinde uygulamışlardır.
Bu Hadislerden anlaşıldığına göre, bütün
peygamberlerle birlikte Rasul-i Ekrem de sakalını
bırakmış ve sakal bırakmayı emretmiştir.
Hz. Peygamber ve ashabının sakallarını traş
ettiklerine dair hiç bir kayıt yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s)
sakalının ucundan ve yanlarından alırdı
(Tirmizi, Edeb, 17). İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk
sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar
bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak
menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin
görünmeye sebeb olur. Sakalı kısaltmanın bir
sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek
biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah
İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak
bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.
Dürrül-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının
sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde,
ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını
kesmek de sünnettir.
Sakal bırakmak ve buna bağlı olarak sakalı
traş etmek konusunda âlimler değişik kanaatlere
varmışlardır. Bu alimlerin bir kısmına göre
sakal bırakmak farz, kesmek haram; bazılarına göre sakal
bırakmak sünnet, kesmek mekruhtur, kimisine göre de müstehaptır.
Bunların görüş ve delillerine gelince: Sakal bırakmak
farz, traş etmek ise haramdır şeklinde olan birinci görüş,
alimlerin cumhuruna aittir. Delilleri ana hatlarıyla şöyledir:
a) Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde sakal
bırakmayı emretmiştir. Emirler mendup veya mübah olduğunu
ifade ettiğine dair bir delil bulunmadıkça vucub için
olurlar. "Sakalları bırakın " emri de sakal
bırakmanın farz olmasını gerektirir.
b) Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s) müşrik veya
mecusilere benzememeyi emretmiştir. Sakalı traş etmek
onlara benzemektir. Bu da haramdır.
c) Sakal traşı, Nisa süresinin 119. ayetinde sözü edilen
Allah'ın yarattığı şeyi değiştirmek
demektir. Şeytana uyularak yapılân bu hareket de yasaktır.
d) Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bir özelliktir. Sakalını
traş eden erkekler kadınlara benzemektedirler. Erkeklerin
kadınlara benzemesi de dinen yasaklanmıştır.
Sakal bırakmak sünnet, traş etmekse mekruhtur görüşünde
olanlar Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzalî,
Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib,
Şirbini gibi zatlardır. Bu görüşü savunanlar şöyle
demişlerdir.
a) Hadis-i şerifteki emir, sakal bırakmanın farz
olmasını gerektirmez. Zira aynı şekilde Hz.
Peygamber (s.a.s), Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için
saçların boyanmasını emretmiş, fakat Sahabeden
bazı kimseler saçlarını boyamamışlardır.
Bu olay bu gibi emirlerin vücub için olmadığını gösterir.
b) Müşriklere din ve imanla ilgili konularda benzemek
haramdır. Örf ve âdetlerle ilgili hususlarda ise haram değildir.
Zira Rasûlüllah (s.a.s)'de rahiplerinkine benzer bir takunya giymiştir.
Şayet bu gibi hususlarda benzemek kesin olarak yasak olsaydı,
Hz. Peygamber bunu yapmazdı.
c) Örf ve âdetlerde bile olsa konu sadece müşriklere benzeme
noktasından ele alındığı zaman aksine sakal
bırakmanın haram olması gerektiği hükmüne varılır.
Zira bugün birçok rahip ve gayr-i müslimler de sakal bırakmaktadırlar.
d) Peygamberlerin sünnetlerinden sayılan on şey alimlerin
çoğunluğu tarafından sünnet veya müstehap olarak değerlendirilmektedir.
Sakal da bunlardan biri olduğuna göre bu da öyle değerlendirilmelidir.
Çünkü bunların hepsi temizlik ve iyi görünüşlü olmak
gibi güzel âdetlerdir. Rasûlüllah (s.a.s) ümmetine en güzel
âdetleri tavsiye etmiştir.
Sakal bırakmak müstehap, (sünnet-i zevaid) traş etmek ise
mübahtır görüşünü savunanlar şöyle derler: Sakal bırakmak,
yemek, içmek, oturmak, giyinmek gibi Hz. Peygamber'in insan olduğu
için tabii olarak yapmış olduğu âdetleridir. Bu
itibarla sakal bırakmak ibadetle ilgili sünnet değil, Hz.
Peygamber (s.a.s)'in gelenek kasdiyle yapmış olduğu sünnetidir.
Buna sünnet-i zevdid de denir. Mahmud Şeltut ve Muhammed Ebu Zehra
gibi zamanımızın bazı âlimlerinin görüşü bu
şekildedir. Buna göre sakal bırakmak faziletli olmakla
birlikte, sakal traşı mübahtır. Sakal
bırakılmadığı veya traş edildiği
takdirde aleyhte bir hüküm terettüp etmez. İçinde bulunulan
çevreye göre hareket etmek yerinde olur.
Sakalın adeta bir parçası olan bıyığa
gelince; Hz. Peygamber (s.a.s)'den üst dudağının
kenarları görünecek şekilde bıyığı
kısaltmak veya tamamen kesmek şeklinde rivayetler vardır.
Asıl alınan görüşe göre bıyığı
kısaltmak da tamamen traş etmek de sünnettir: Mükellef
dilediği şekilde hareket etmekte serbesttir.
Ancak bıyıkların yan taraflarından alıp
ortada az birşey bırakmak caiz görülmemiştir.
Şir'a şerhinde Hz. Ömer'in bıyıklarının
iki ucunu uzattığından söz edilerek bunun bir sakıncası
olmadığı açıklanmıştır.
(Sakal ve bıyığın hükümleri ve bu konudaki
görüş ve ictihadlar için bk. İbn-i Abidin, II, 113, V, 261;
el-Mehhel, I,183-189; Şevkânî, Neylül-Evtar, I, 137-138;
el-Mezahibül-Erbea, II, 44-46; Şerhu'n-Nevevî (İrşadüşşarinin
kenarında), II, 261-265; İânetü't-Tâlıbin, II, 340;
Fethü'r-Rabbânî, XVII, 313-314;ş Mahmut Şeltut, el-Fetâvâ,
227-229; İslâmda Helal ve Haram, Yusuf el-Kardâvî, (Terc.
Mustafa Varlı), 107-109; Muhammed Ebu Zehra, İslâm Hukuku
Metedolojisi (Terc. AbdülKadir Şener), 51-52; Zekeriyya
Kandehlevi, Vucübu ı'fail-Iihye).