Evlenme isteği üzerine verilen söz ile yapılan akit ve
merasimler.
Nişan merasimi nikah sayılmaz. Evlenecek kadınla
erkeğin birbirini daha iyi tanımaları, eksiklerin
tamamlanması, öğrenim ve askerlik gibi bir kısım
engellerin aşılması, resmî bazı formalitelerin
tamamlanması, belli bir zaman tahsisini gerekli kılar. Yani söz
kesilir kesilmez, hemen nikâh akdi yapmak çoğu zaman mümkün
olmaz. İşte, sözle nikâh arasında geçen bu döneme
"sözlülük veya nişanlılık" denir. Arapçada
"hutbe" kelimesiyle ifade edilen bu müessese, sözlükte; kız
istemek, söz vermek, söz kesmek ve nişanlanmak anlamlarına
gelir.
İslâm'da, ömür boyu beraber yaşayacak olan eşlerin,
evliliğe karar vermeden önce gereken tedbirleri alması, iyi düşünmesi
gerekmiş ve bunun için de evleneceklerin görüşmesi âdet
hâline gelmiştir. Ancak nişanlıların nikâhtan
önce birbirlerine haram olduklarından dolayı görüşüp
konuşmaları, beraber gezmeleri veya sohbet etmeleri caiz
değildir.
Evlenecek eşlerin daha önceden birbirlerini görmeleri mümkün
ve caizdir. Bakılacak yerler ellerle, yüz ve ayaklardır.
Muğîre (r.a) bir kadınla evlenmek istemiş, Hz. Peygamber
(s.a.s) kendisine: "O kadına bak, çünkü bakmak yıldızınızın
barışması için daha uygundur" buyurmuştur
(Tirmizî, Nikâh, 5). Yine Allah'ın Elçisi, Ensar kadınlarından
biriyle evlenmek isteyen bir sahâbiye; "Git ve ona bak, zira Ensar
kadınlarının gözlerinde bazı göz kusurları
bulunabilir" (Müslim, Mesâi)
İslâm dini dünürcülük safhası ile ilgili bazı düzenleyici
hükümler getirmiştir. Bu yüzden, kadın, dünürcülere
müsbet cevap vermiş, söz kesilmiş, nişan
yapılmışsa, artık bu kadına bir başka
erkek dünür gönderemez. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle
buyurmuştur: "Sizden biriniz din kardeşinin dünürlüğü
üzerine dünürlük göndermesin. Ta dünür gönderen ondan önce
vazgeçinceye yahut kendisine izin verinceye kadar" (Buhârî,
Nikâh, 45). Teklif kadın tarafından reddedilmişse, bu
takdirde ikinci bir isteme caizdir. İlk teklif sahibi, ikincisine
izin vermişse, bu takdirde ikinci teklif serbesttir.
İslâm hukuku, nişanlıları evlenmeye mecbur
etmemiştir. Ancak meşrû bir sebep olmaksızın
nişanı bozmak mekruh veya haram
sayılmıştır. Nişanın bozulması
halinde, daha önce mehir verilmiş ise, bunun iâdesi gerekir. Nişanlıların
birbirlerine verdikleri hediyelere gelince... Bu konuda hîbeden dönme
hükümleri uygulanarak, bunlar mevcutsa aynen iade edilir. Kullanılmış
ve artık mevcut değilse birşey gerekmez. Şâfiîlere
göre, hediyeler duruyorsa aynen, kullanılmış ve
yokolmuşsa bedeli bakımından iade edilirler. Mâlikîlere
göre ise, nişanlanma ve evlenme örf ve âdetin çok rol oynadığı
bir saha olduğu için, hediyeler konusunda o beldenin örfüne
uyulur. Örf kaidesi yoksa ve nişanı erkek bozmuş olursa,
kadın verilen hediyeleri iâde etmek zorunda değildir.