Arttırma, başkasına karşı bir şeyin
fiatını arttırma "Fâele" babından "zâyede"
fiilinin masdarıdır.
Müzâyede bir satış akdi olup iki çeşittir. Biri Hz.
Peygamber (s.a.s.) tarafından benimsenmiş ve bizzat
uygulanmış diğeri ise yasaklanmıştır.
Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre, Ensârdan biri Hz.
Muhammed(s.a.s.)'e gelip dilenmiş, O'ndan bir şeyler
istemiş, Hz. Peygamber (s.a.s.); "Evinde hiç birşey yok
mu?" diye sorunca, adam, bir çul ile bir kap olduğunu söylemiş.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in emri üzerine adam onları getirmiş.
Rasûlüllah (s.a.s.), çul ile kabı eline alarak; "Kim
bunları satın alacak?" dedikten sonra, ashaptan biri:
"Ben onları bir dirheme alacağım" demiş.
Peygamber (s.a.s.) iki üç defâ; "Kim arttıracak?
Artıran yok mu?"dedikten sonra bir başka sahabi iki
dirhem vereceğini söylemiş. Hz. Peygamber (s.a.s.) malı
ona satıp, parayı Ensâriye vermiş ve bu paranın bir
kısmı ile evine yiyecek almasını, diğer
kısmı ile bir balta alıp getirmesini emretmiştir.
Adam baltayı alıp getirdikten sonra Hz. Peygamber (s.a.s.)
kendi eliyle baltaya bir sap takmış ve adama onunla odun kesip
pazarda satmasını söylemiş; bu şekilde
rızkını kazanmasının dilenmekten daha
hayırlı olduğunu buyurmuştur (Ebu Davud, Zekât,
26).
Bu hadiste görüldüğü şekilde Hz. Muhammed (s.a.s.) müzâyede
(açık artırma) yolu ile alış veriş akdini
benimsemiş ve kendisi bunu tatbik etmiştir.
İslâm âlimlerinin çoğunun görüşüne göre,
müzâyedeli satışlarda fiyat süren yani arttırma yapan
kişi verdiği sözüne bağlıdır; teklif
ettiği fiyattan dönemez. Mal sahibi ise muhayyerdir. İsterse
satar, istemezse satmaz. Ancak satıcı veya onun yerine
malı pazarlayan kişi "sattım" dediği zaman
açık artırması yapılan mal son teklif edilen fiyat
üzerinden son arttırmayı yapan kişiye satılır.
Bu mal daha az ücret teklif edene satılabilir diyen alimler
olmuşsa da, tercih edilen görüşe göre ihâleyi, daha az
verene devretmek mümkün değildir. En fazla ücreti kim vermişse
veya ihâlede satıcı en son hangi ücret teklifi için malı
"sattım" demişse, ihâle ona yapılır.
Makbul olan bu görüşe göre ikinci teklif birinci teklifi iskât
eder. Bağlayıcı olan teklif, en son yapılan
tekliftir (Ebu Abdillâh el-Hattâb, Mevâhibu'l-Celîl Şerhu
Seyyidi Halîl, Mısır 1308, IV, 237).
Bu çeşit müzâyedede açık arttırmaya katılan müşterilerden
birinin, diğerini herhangi bir şekilde ikna edip müzayededen
çekilmelerini veya belli bir fiyattan arttırmamalarını
sağlayarak malı istediği fiyata alması câiz değildir.
Mal sahibi bunun farkına vardığı zaman dilerse bu
alış veriş akdini kabul eder; dilerse akdi bozar,
malını geri alır. Eğer mal elden çıkarılmışsa,
mal sahibi onun gerçek değeri üzerinden ücretini alır
(Abdullah el-Hırşî, Şerhu Muhtasari Seyyidi Halil,
Mısır 1316, V, 83).
Hz. Peygamber(s.a.s.)'in benimsemediği ve İslâm dininin
yasakladığı müzâyede ise iki kişinin arasında
yapılan akdi bozmak için yeni bir fiyat teklif etmek, başkasının
satın alıp henüz teslim almadığı malı
daha cazip bir fiyatla almaya kalkışmaktır. Bu, iki
kişinin pazarlığı sırasında müşterinin,
satıcının istediği fiyata razı olmasından
sonra başka bir müşterinin gelip birincinin
yaptığı pazarlığa müdahale etmesi, aynı
fiyata veya fazlasına malı satın alması
şeklinde olmaktadır. Bu türlü muameleler, İslam'da
hoş karşılanmamış, mekruh kabul
edilmiştir. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s.) bu hususta şöyle
buyurmuştur:
"Bir kimse din kardeşinin pazarlığı üzerine
pazarlık ve evlenme teklifi üzerine teklif yapmasın"
(el-Buhârî, Büyû' 58, Nikâh, 45; Ebu Davûd, Nikâh, 17).
Bu hususla ilgili diğer bir hadis de şöyledir:
"Bir müslüman, diğer müslüman kardeşinin
alış verişine müdahale etmesin" (Müslim, Büyû',
9).
Bu Hadislerde yasaklanan müzâyede, fiyatı arttırarak veya
başka herhangi bir yolla satılmakta olan malı ele geçirmeyi
ifâde ettiği gibi; pazarlığa müdahale ederek, müşteriye
başka mal gösterip ona satmayı da kapsamaktadır. Bu türlü
muameleler de, aynı şekilde dinimizce
yasaklanmıştır.
Bir de İbn Ömer'den rivâyet edildiğine göre, Hz.
Muhammed (s.a.s.), "neceş* "i de nehyetmiştir
(el-Buhârî, Büyû, 60; İbn Mace, Ticâret, 14; el-Muvatta',
Büyû, 97).
İslâm hukukunda mal sahibinin birisi ile anlasarak malın
fiyatını yükseltmek maksadiyle onun fiyatı
arttırmasını sağlamasına "neceş"
veya "münaceşe" denir. Bu durumda, mal sahibi ile
anlasarak açık arttırmaya giren kişi satın alma
niyetini taşımamakta; pazarlığı
kızıştırmak, fiyatı artırmak ve müşterileri
kandırmak için müzayede'ye (açık arttırmaya)
katılmaktadır. Bu türlü hareketler de, İslâm'ın
yasakladığı hususlardır. Bu gibi akitlerin câiz
olup olmadığı hususunda âlimlerin farklı
ictihadları vardır. Cumhurun (fakihlerin çoğunluğunun)
görüşüne göre bu akit câizdir. Ancak işe hile
karıştırıldığı için satıcı
ve alma niyeti olmadığı halde artıran kişi günahkâr
olur (İbnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, V,.239; Halid İbn Rüşd,
Bidâyetü'l-Müctehid Nihâyetü'l-Muktesid, II, 136; el-Kâsânî,
Bedâyiu's-Sanayi', V, 232; Mansûr Ali Nâsıf, et-Tac el-Camiu'l-
Usul, II, 207).
İslâm dininin benimsemeyip reddettiği müzâyede türü
hile ve aldatma ile yapılanıdır. Rasulullah (s.a.s),
"Hile yapan cehennemliktir. Bizim sünnetimize muhâlefet edip yanlış
hareket edenin ameli batıldır" (Buhârî, Büyü', 60)
buyurarak, müzâyede ve benzeri durumlarda hile yapıp haktan
ayrılanları tenkit etmiştir.
Diğer bir hadiste de "Bizi aldatan, bizden
değildir" (Müslim, İmân, 146; et-Tirmizî, Büyû', 72;
Ebu Davud, Büyû', 50; İbn Mace, Ticâret, 36) buyurmuş ve
her türlü aldatmayı reddetmiştir.
Diğer çeşitli muamelelerde olduğu gibi, burada söz
konusu olan bazı müzâyedelerin yasaklanması, kişilerin
hak ve hukukunu korumaya yöneliktir. İslâm dini, hiç bir tarafın
zarara girmesine rıza göstermez. Onun için, Rasulullah alıcı
veya satıcının mağduriyetine sebep olabilecek her türlü
muameleyi hoş karşılamamış ve
yasaklamıştır.