MÜSLÜMANLARDA
SELÂM VERİLECEK OLANLAR:
Nüfus cüzdanlarında "Islâm" yazılı olan insanlara selâm verebilir miyiz? Veya Islâm'ı yaşamayanların selamını alabilir miyiz? Elle ve başla selâm vermek doğru mudur? Rasulüllah Efendimiz (sav): Islâm'da hangi hareket daha güzeldir? diye sorulduğunda: "Yemek yedirmen ve tanıdığın tanımadığın herkese selâm vermen" (Buhari, Isti'zan 9,19; Nessi, Iman 12) buyurmuştur. Müslüman olmayana selâm verilmeyeceğini de başka Hadislerden öğrendiğimize göre, bu hadis-i şerifte sözü edilen "tanıdık ve tanımadık"tan maksadın müslümanlar olduğunu anlarız. Yani kâfir olduğu bilinen birisine selâm verilmez (Ibn Hacer, Fethu'1-Bârî, XI/21). Gerçi bugün ülkemizdeki insanların, dış görünüşleriyle müslim, gayrı müslim oldukları anlaşılmıyor ama, sadece kabulleniş olarak da olsa çoğunluk müslüman olduğundan müsait mekanlarda herkese, müslüman olacağı iyi niyetine binaen, selâm vermekte mahzur olmadığı gibi, bu Islâm'ı sevdirme bakımından son derece güzel bir davranıştır. Imanı olduktan sonra hiçbir ameli olmayan da müslümandır. Onun için biz bu konuda hüküm veremeyiz. Ancak selâmdan hoşlanmayan birisinin bu hareketi onun imanının bulunmadığına, kesin olmasa dahi, bir delil olduğundan ona selâm vermenin faydası yoktur. Çünkü bu noktada selâm kaynaşma ve sevişme fonksiyonun tam aksine sonuç vermiş olur. Tanımadan selâm verdiği kimsenin kâfir olduğu anlaşılırsa; "selâmım bana dönsün" diye selamını geri alması müstehaptır (Aynî, Umdetü'1-Kârî, XVNI/292). Yoksa bazı cahil kimselerin yaptığı gibi, sadece kendi cemaatinden olanlara selâm vermek, cahillikten öte bir bağnazlıktır, cemaati adına bir eksi puandır. Müslüman olduğu bilinen herkese, ayırım yapmadan selâm vermek nezaketini gösterenlerin cemaatlerinin galip geleceğinden şüphe edilmemelidir. Buhari'nin "E1-Edebü'1-Müfred"inde Ibn Mes'ûd'a nisbet edilen bir söz; "Insanlar için bir zaman gelecek, selâm sadece tanıdığına verilecektir" (Ibn Hacer, age, XI/21) şeklindedir. Aynı sözü Tahavî, Taberhanî ve Beyhaî (Su'abu'1-Iman'da) Ibn Mes'ud kanalıyla Rasulüllah (sav)'in sözü olarak şöyle naklederler: "Kişinin mescide uğrayıp orada namaz kılmaması ve sadece tanıdığına selâm vermesi kıyamet alâmetlerindendir" (agk). Elle ve başla selâm vermek, Yahudi ve Hiristiyanların adetlerinden olduğundan Müslüman zorunluluk olmadıkça kendine has selâmı, Allah'ın selamını kullanmalıdır. Ancak sesini duyaramayacağı bir yerde olân insana, dili ile selâm vermiş olduğunu anlatmak için, eliyle ya da başıyla, başkalarının selâmına benzemeyecek bir hareket yapmasında mahzur yoktur (Akkirmanî, Serhu'1-ah^ildisi'1-erbain 165). Yine bize selâm veren herkesin selamını da almak zorundayız. Kur'ân'ı Kerim'de: "Size selâm verene, sen mü'min değilsin, demeyin" (K. Nisâ (4) 94) buyurulmuştur. Yani selamını cevaplayın, denmektedir (Kurtubî, VI/298). Eğer selâm verenin kâfir olduğunu biliyorsak o takdirde sadece, "ve aleyke" demekle yetiniriz (Kurtubî V/303).
|