İnsanın ölümüne sebep olan hastalık. Böyle bir
hastalık insanı zayıflatır, ona ölüm korkusu verir
ve ölümüne sebep olur. Maraz-ı mevte tutulan bir insanın
hastalığıyla ölümü arasında sıhhat halinin
olmaması lâzımdır. Eğer hasta sıhhata
kavuşursa, hastalığı maraz-ı mevt olmaktan çıkar.
Maraz-ı mevt'te olan kimsenin kendine ait bazı hukukî
durumları vardır.
Hasta, kendisinde sürekli olarak ölüm korkusunu hissetmelidir. Bu
hastalığın kabre götüreceği kanaati kendisinde
hakim olmalıdır. Maraz-ı mevt halinde bulunan bir
hastanın bir yıl içinde vefat etmesi lâzımdır. Böyle
bir hastalığa mübtela olan erkekler dış
işlerini, kadınlar iç işlerini yürütmekten aciz olmalıdırlar
(Mecelle).
Böyle bir hastalığa tutulan, maraz-ı mevt halinde
bulunan kimsenin hastalığını yatakta geçirmesiyle,
ayakta geçirmesi arasında fark yoktur.
Bu şartlara göre; yerinden kalkmakta güçlük çeken, oturarak
namaz kılması mazur görülen zayıf hastanın
hastalığı maraz-ı mevttir. Hastalığın
artması ve eksilmesi arasında bir fark yoktur. Böyle bir
hasta bir yıl içinde vefat ederse maraz-ı mevt
sayılır. Ölüm korkusu galib bir halde bulunan kimse maraz-ı
mevt durumundadır. Denizin şiddetli dalgaları
arasında kalan, savaş halinde kendisini düşmanların
ortasında bulunan bir kimse maraz-ı mevt kabul edilir.
Hanbelilere göre; kısas için ölüme sevkedilenler,
öldürülmesi âdet haline gelen esir ve mahpuslar, tauna tutulan
hastalar, şiddetli deniz dalgaları arasında kalanlar,
birbirine müsâvî iki topluluktan savaşa tutuşan kimseler
maraz-ı mevt durumundadırlar.
Maraz-ı mevt halinde bulunan bir kimse malının
tamamını vakf ve hibe edebilir. Bu durum mirasçısının
olmaması halindedir. Eğer mirasçı varsa,
malının ancak üçte birini vakf ve hibe edebilir.
Maraz-ı mevte mübtela olan insanın, kendi varislerinden
birisine malını satabilmesi için, diğer varislerin buna
rıza göstermesi gerekir.
Maraz-ı mevt halinde bulunan bir insanın nikâhı ve
ikrar edilen mehri muteberdir. Maraz-ı mevt halindeki
boşamalar da muteberdir. Maraz-ı mevt halindeki bir insan bir
şeyinin olmadığını ikrar etse, ölümünden
sonra başka bir insanda malının bulunduğu
anlaşılsa mirasçılar bu mala sahip olmak için dava
açabilirler.
Maraz-ı mevt halinde bulunan bir insan mirasçısı
olmaması halinde malının tamamını başka
birine hibe edebilir. Maraz-ı mevt halindeki bir kadının
ikrar yoluyla bütün malını kocasına, kocanın da bütün
malını karısına vermesi halinde Beytü'l-mal bu
malda hiçbir hak iddia edemez. Mal kime verilmişse malın
sahibi odur. Sıhhat halinde, malının hepsini bir
yabancıya satan ve parasını alan kimse bu durumu
maraz-ı mevt halinde ikrar etse ve açıklasa satış
muteber olur.