İslâm hukuku açısından sular; biri mutlak,
diğeri mukayyed olmak üzere iki kısma ayrılır.
Mutlak su, aslî özelliğini kaybetmemiş olan yağmur,
kar, deniz, göl, ırmak, pınar ve kuyu sularıdır.
Bunlardan her birine "mutlak su" denir. Mukayyed su ise;
kendisine herhangi bir maddenin karışmasıyla renk, koku,
tad gibi aslî özelliklerinden birini veya bir kaçını
kaybetmiş ve hususî bir ad almış olan sulardır. Gül
suyu, çiçek suyu, meyva suyu, et suyu gibi... Bunlardan her birine de
"mukayyed su" denir.
Mutlak sular, hem temiz hem de temizleyici olup olmama yönünden beş
kısma ayrılmıştır. İşte bunlardan
biri de, sözlük anlamı itibâriyle kullanılmış su
demek olan "mâ-i müsta'mel'dir. Abdest almak veya gusletmek gibi
mânevi bir pisliği gidermek, herhangi bir farzı yerine
getirmek veya sevap kazanmak niyetiyle insan bedeninde veya bir uzvunda
kullanılan sular, kullanılmış su hükmündedir. Keza
abdesti olan bir kimsenin sırf sevap kazanmak amacıyla
başka bir mecliste veya bir ibadet yaptıktan sonra aynı
mecliste tekrar abdest aldığı su da böyledir. Aynı
şekilde, yemeklerden önce ve sonra Hz. Peygamber'in sünnetine
riayet etmek amacıyla elleri yıkamada kullanılan su da bu
gruba girer.
Kullanılmış su, İslâm hukuku açısından
temiz olup maddi pislikleri gidermede kullanılırsa da; abdest
almada, gusülde ve diğer mânevi kirleri gidermede kullanılamaz.
Buna göre, abdest alırken veya guslederken insan bedenine
dokunarak akan suları biriktirip de onunla tekrar abdest almak veya
gusletmek caiz değildir. Yine, bu tür suları içmek, hamurlu
işlerde vs. kullanmak tenzihen mekruhtur. Ancak, bedenden sıçrayan
bu sular, dokundukları şeyleri veya abdestten sonra kurulanmak
için kullanılan havluyu pisletmezler. Buna rağmen, abdest
alırken sıçrayan sulardan sakınmak, kalb huzuru ve gönül
rahatlığı açısından daha iyidir.
Kullanılmış suyun temiz olup temizleyici olmaması
İmam Muhammed'e göredir. İmam A'zam ile İmam Ebu Yusuf'a
göre bu çeşit sular pis sayılır. İmam Mâlik ile
İmam Şafiînin bir görüşüne göre de kullanılmış
su, hem temiz hem de temizleyicidir. Fakat tekrar kullanılması
mekruhtur (bk. es-Serahsî, Kitâbü'l-Mebsût, 1, 52-53; el-Kâsânî,
Bedâyiu's-Sanâyî, I, 83; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm
İlmihali, s. 49-50; Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, s.
12).