Sebze, meyve ve bu gibi şeylerin üreticileri ile satıcılar
arasında aracılık eden kimse, başka bir ifade ile
özellikle yaş meyve ve sebzeyi üreticiden alarak, perakendeciye
intikal ettiren komisyoncular hakkında kullanılan bir hukuk
terimi.
Kabzımallar genel olarak üreticiden bir avans karşılığında
ürünü alır, gerekiyorsa bir süre muhafaza ederek satar. Sonra
satış bedelinden komisyon, satış masrafları ve
avans bedelini indirerek, gerisini üreticiye verir.
Satıcı ile alıcı arasında başka bir
tabir ile üretici ile tüketici arasında aracılık yapana
simsâr adı verilir. Simsârda malı koruma ve muhafaza etme
manası da vardır (Kamus, II, 411). Serahsî, el-Mebsut adlı
eserinde simsâr konusunu işlemiş, bunun caiz olduğunu söylemiştir
(Mebsût, XV, 114).
Kabzımal, komisyoncu veya simsar kelimeleri aralarında yok
denecek kadar küçük farklar bulunsa bile, aynı manayı ifade
eder diyebiliriz.
Kays b. Ebî Garâze diyor ki; biz Medine çarşısında
ticaret yapar ve kendimize simsar adı verirdik. Bir gün Resulullah
yanımıza çıkageldi ve bize daha güzel bir isim verdi;
"Ey tüccar topluluğu" diye hitap etti (Ebu Davud, Buyû',
1). Serahsî, bu hadisi naklettikten sonra simsarı şöyle
tarif eder: Simsar, alış veriş işinde
başkasına ücretle çalışan kimsedir. İmam
Muhammed, sahabî Ebû Garâze'nin bu konuda bu hadisi söylemesinden
maksat simsarlığın caiz olduğunu açıklamaktır,
diye bir yorum yapmıştır (Mebsût, XV, 115).
Peygamberimiz bir hadislerinde "Hiçbir
şehirli-kasabalı, hiçbir bedevî-köylü adına
malını satamaz" buyurmuşlardır (Buhârî,
Buyû', 58, 64). İbn Abbas'a bunun manası sorulduğu
zaman, şehirli köylüye simsarlık yapamaz diye cevap
vermiştir (Tecrîd-i Sarih, VI, 472).
Alıcı ile satıcı veya tüketici ile üretici arasına
girip malı birinden diğerine nakletmek, ihtiyaçtan
kaynaklanan birşey ise, başka bir deyimle sebepsiz fiyat
artması olmuyorsa, bunda bir sakınca yoktur. Fakat boş
yere, hiç yoktan fiyat yükseliyor, aracının
varlığı lüzumsuz ise ve taraflardan biri bu sebeple
zarar ediyorsa böyle bir simsarlık meşru değildir.
Nitekim İmam Ebu Hanîfe, alıcı ile satıcıdan
herhangi birisi zarar görmediği müddetçe, kabzımal-simsar
delaleti ile yapılan alış verişin caiz olduğunu
söylemiştir (Tecrîd-i Sarih, VI, 472).