Erkeklik ve dişiliği tam olarak belli olmayan çifte
cinsiyetli insan, er-dişi.
İnsanlar, ya erkek veya dişi olmak üzere iki sınıftır.
Kur'an-ı Kerimde bu gerçek şöyle ifade buyrulur: "Adem
ve Havva'dan bir çok erkek/er ve kadınlar üreten Rabbinizden
korkun..." (en-Nisa, 4/'1).
"Ey insanlar! şüphesiz ki sizi, bir erkekle bir dişiden
yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi
milletlere ve Kabilelere ayırdık. Elbette ki Allah nezdinde en
şerefli olanınız ondan en çok korkanınızdır"
(el-Hucurât, 49/13).
Cenab-ı Hak, hayvanlar ve bitkiler alemini de çift çift yarattığını
haber verir: "Düşünüp ibret alasınız diye, biz
her şeyi çift çift yarattık" (ez-Zâriât,
51/49)."Yerin bitirdiklerinden ve bilmedikleri daha nice
şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah, noksan sıfatlardan
münezzehtir" (Yâsin, 36/36)."Gökleri ve yeri yoktan var
eden O'dur. O, sizin için kendi cinsinizden, hayvanlar için de kendi
cinslerinden eşler yarattı. Allah sizi bu şekilde çoğalttı"
(eş-Şûrâ, 42/11).
İşte bu ilahi prensibin bir istisnası olarak insanlar
arasında nadir olsa, cinsiyet
karışıklığı olan kimseler bulunur.
Bunlardan bazılarında hem erkek, hem de kadın
özellikleri bir arada olur. Bazan da iki cinsin de özelliklerini taşımaksızın,
gaita veya cinsiyet organından dışarı atması
gereken maddeleri, göbek yerinden ifraz ederler.
İşte bu gibi insanlar hunsa adını alırlar.
Bunların, erkek veya dişi oldukları ortaya çıkarsa
problem kalmaz. İslam ibadet ve muâmelelerinde sonuca göre işlem
görürler. Ancak erkek veya kadın oldukları belirlenemezse
hunsa-ı müşkil adıyla haklarında
aşağıdaki hükümler cereyan eder.
Bir insanın hunsa olması halinde; o kişide ya iki
uzvun bir arada bulunması veya her iki uzvun da bulunmaması
haline bakarak iki durum düşünülür. Şöyle ki: Bir hunsa
da iki uzuv da bulunmazsa kendisinde sakal veya memenin varlığıyla
şüphe ortadan kalkar. İki uzuv da mevcutsa, idrar yeri hakem
kılınır. Eğer erkeklik uzvuyla idrar yapıyorsa
erkek sayılır. Kadınlık uzvuyla bevlediyorsa
kadın olduğuna hükmedilir; diğer uzuv, zaid
sayılır. Eğer iki uzuvdan da idrar yapıyorsa,
idrarın ilk çıktığı uzva itibar olunur:
diğerine itibar olunmaz (es-Serahsî, el-Mebsut XXIX, 91-92).
İki uzuvla bir anda idrarını yapıyorsa,
kendisinden daha çok idfar çıkan uzva göre hüküm verilir. Bu
Ebû Yusuf'la, İmam Muhammed'e göredir. Ebu Hanife bu son durum
hakkında susmayı tercih etmiştir (Ömer Nasuhi Bilmen,
Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye
Kamusu V, 367).
İki uzuvdan eşit miktarda bevl çıktığı
taktirde ise Ebû Hanife'ye göre diğer belirtilerin ortaya çıkması
beklenir. Şöyle ki, Erginlik çağında erkekler gibi
ihtilâm olur veya erkek gibi cinsel ilişkide bulunursa, yahut
sakalı çıkarsa erkek olduğuna hükmedilir. Bunun aksine
kadın gibi ay hali görür ve memesi kabarı ortaya çıkar
memesinden sut iner veya gebe kalırsa yahut da kadınlar gibi
cinsel ilişkide bulunursa kadın olduğuna hükmedilir. Bu
son meselede Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed susmayı tercih
etmişlerdir (es-Serahsî, a.g.e, XXlX, 104).
Hunsanın, erkeğe veya kadına meyletmesi ve ihtilam
olması, hayız görmesi gibi gizli konularda kendi sözüne
itibar edilir. Bununla da durum ortaya çıkar. Ancak sonradan
ortaya çıkan durum, onu yalanlarsa bu sözleri geçerliliğini
kaybeder. Erkek olduğunu iddia ettiği halde çocuk doğurması
gibi (Bilmen, a.g.e, V, 368).
Hunsây-ı müşkil olup durumu belli olmayan bir kimse miras
bırakanın ölümü hâlinde kendisinden önde başka mirasçı
bırakmazsa tek başına bütün mala varis olur. Fakat
kendisiyle birlikte başka mirasçı da bulunursa iki durumdan,
daha kötü olanına (esveü'l-hâleyn) göre mirasa hak kazanır.
Yani bir kere erkek, bir kere de kadın farz edilerek miras hissesi
hesaplanır. Hangi durumda daha az miras alacaksa, ona göre işlem
yapılır. Eğer her iki halde de mirasçı
olamıyorsa, kendisine hiç bir şey verilmez.
Meselâ, bir ölünün varisleri bir oğlu ile bir
kızından, bir de hunsây-ı müşkil bulunan bir çoğundan
ibaret bulunsa, bu hunsaya bir kız payı verilir. Çünkü
bundan fazlasını hakkettiği şüpheli olduğu
halde, bu kız payını hakketmesi kesin olarak
bilinmektedir.
Yine bir ölünün varisleri, kocasıyla ana baba bir
kızkardeşi ve baba bir kardeşi bulunan bir hunsayı müşkilden
ibaret olsa bu hunsaya erkek kabul edilerek pay verilmez. Çünkü iki
durumdan kötü olanı onun erkek farz edilmesidir. Eğer
kız kabul edilirse hisseye hak kazanır. Ancak kız
olduğu da şüphelidir. Çünkü mirasa hak kazanma mirasçılığın
kesin olarak bilinmesine bağlıdır (İbn Kudame,
el-Muğnî, VII, 113, 121; es-Serahsî, el-Mebsut, XXIX, 91-114;
es-Seyyid Sabik, Fıkhu's-Sünne III, 454).
Hunsanın sünnet olması konusunda görüş
ayrılığı vardır. Şafii bilginlerinin bir
kısmı, buluğ çağına varmadan fercinden sünnet
edilir derlerken, diğer bazıları ne olduğu ortaya çıkıncaya
kadar beklenilmeşinin uygun olduğunu söylerler. Bu son görüş
daha doğrudur. Mâlikiler de aynı görüştedir.
Hanefilere göre ise, hunsayı erkek veya kadının sünnet
etmesi mekruhtur. Onlar bu konuda sünnet için bir cariye tutulmasını
doğru bulmuşlardır .
Hanbelilere göre ise, bulûğa erme sırasında
fercinden sünnet edilir (Muhammed Mahmut Hattab es-Sübuki,
el-Menhelü'l-Azbü'l-Mevrûd, 1, 196).