Nefsin hoşa gitmeyen birşey karşısında
intikam arzusuyla heyecanlanması; infiale kapılmak, öfke, hışım,
hiddet, düşmanlık ve saldırıya meyleden
saldırganlık hâli.
Fıkıh açısından gazap hâlinde yapılan
işlerde bazı istisnalar getirilmiştir. Meselâ, gazap
hâlinde kinaye sözlerle boşama, niyet olmadıkça geçerli değildir.
Kocanın kızarak eşine, babanın evine git demesi gibi
(Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahât-r
Fıkhıyye Kamusu, II,185). Hâkim, gazaplı iken hüküm
veremez (Müslim, Akdiye,16). Ahlâkî yönden gazap hakkında
şu buyruklar vârid olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.s.):
"Gazap bütün kötülükleri kendinde toplar" buyurmuştur
(Ahmed b. Hanbel, 5/373). Başka bir hadîsinde, "Gazap
şeytandandır" (Ahmed b. Hanbel, 4/226) buyurur.
Resulullah (s.a.s.) kendisinden öğüt isteyen birine:
"Öfkelenmeyeceksin" buyurur (Buhârî, Edeb, 76). Gazaplanma
durumunda bunun nasıl giderileceği hakkında da şöyle
buyurur: "Biriniz gazaba geldiğinde abdest alsın. Ayakta
ise otursun, gazabı yine gitmezse uzansın" (Ahmed b.
Hanbel, I, 283; V,152; Ebû Dâvûd Edeb,11). "Gerçek yiğit,
güreşte güçlü olan değil, gazaba geldiğinde nefsine hâkim
olandır" (Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107,108; Ebû
Dâvûd, Edeb, 3).
Bütün bu buyruklar Kur'an-ı Kerîm'deki şu emrin açıklamasıdır:
"O (koruna)nlar ki bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar
öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel
davrananları sever" (Âl-i İmrân, 3/134).
Muâz b. Cebel'den rivayet edilen bir hadiste Resulullah, huzurunda
birbirine söven iki kişiden birisinin yüzünde öfke belirince
şöyle buyurmuş: "Ben bir kelime biliyorum, eğer
şu adam bunu söylerse öfkesi geçer. O kelime: Euzü billahi
mine'ş şeytani'rracîm (kovulmuş şeytandan Allah'a
sığınırım)dir" (Tirmizî, Daavât, 52).
Urve b. Muhammed es-Sa'dî bir adama öfkelenmiş ve kalkıp
abdest almış, sonra dönüp bir daha abdest almış ve
Resulullah (s.a.s.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Gazap şeytandandır, şeytan da ateşten
yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür.
Biriniz kızdığınız zaman abdest
alsın"(Ebû Dâvûd, Edeb, 4).
Allahu Teâlâ'nın buyurduğu gibi öfkesini yutkunmayan
insanların nasıl kötülükler işledikleri, bir hiç
yüzünden nasıl birçok cinayet işlendiği ve kötülükten
sonra öfkesi geçenlerin nasıl pişman oldukları her
zaman görülmektedir. Öfkeyle kalkan zararla oturur denilir. Haklı
bir davada bile olsa gazabı yenip karşı tarafı
affetmek en büyük meziyettir. Resulullah (s.a.s.)'in en güzel ahlâkı
böyledir. İslâm'da nefis için kızmak yoktur. Mücadele ve
mücahede Allah içindir. Hz. Ömer'in halifeliği döneminde bir
sarhoşa rastlayıp had uygulatması üzerine sarhoş
ona sövmüş, Hz. Ömer onu bırakarak şöyle demiştir:
"Beni gazaplandırdı. Ceza verirsem nefsime yardım
etmiş olurum. Ben bir kimseyi nefsim için azarlayıp dövmeyi
sevmem." Ayetlerde, herşeye rağmen gazaplanarak
yapılan bir günâh sonunda müminin hatasından dönmesi,
tövbe etmesi emredilmekte; Allah'ın tövbe edenleri affedeceği
bildirilmektedir.
İslâm ahlâkı, kötülüğe iyilikle muamele etmeyi,
bunun ancak sabredenlere mahsus bir meziyet olduğunu vazeder
(Fussilet, 41 /34-35). Fevrî ve fanatik hareketler hoş
karşılanmamıştır. (el-Hucurât, 49/5). Sabredip
suç bağışlamanın işlerin en
hayırlısı olduğu Allah'ın emridir
(en-Nahl,16/126; eş-Şûrâ, 42/43).
Aşırı gazap aklın öyle bir afetidir ki, en
lâtif varlığı bile mecnun hâline getirip hunhar bir
hayvana dönüştürebilir. Hiddet; akıl ve idrakin yerine
heyecan, dürüstlüğün bitişi, gözlerin görmemesi,
kulakların duymaması demektir ve böyle birini ne din, ne
kanun ne de nasihatçıların sözleri engelleyemez. Hiddetle başlayan,
cinnet geçirerek kötülük yapar, sonra da pişman olur.
Hz. İsa (a.s.)'a, "Âlemde en zorlu ve şiddetli olan
şey nedir?" diye sorulduğunda o şöyle buyurmuştur:
"Herşeyden şiddetli olan Allah'ın
gazabıdır. Ondan cehennemler bile bizim gibi titrer"
demiştir. "Bundan kurtuluş yolu nedir?" diyene de:
"Kendi gazabını terk" demiştir.
Gazap, kişiye edebi kaybettirir; edeb kaybolunca da insanın
yapamayacağı rezillik yoktur. Çoğunlukla hiddetlenmenin
zararı sahibine aittir. En kötü gazap hâli tez geçip geç
gidendir. Bu, kişiyi intikamcı yapar ve helâkına sebep
olur.
Rahmet Peygamberi ve en güzel ahlâkı tamamlamak üzere
gönderilmiş olan Hz. Muhammed (s.a.s.) mü'minlerin imanca en
olgun olanları ahlâkça en iyi olanlarıdır
demiştir.
Allahu Teâlâ'ya mahsus olan sıfatlardan Rahmet ve Gadap ise
mahlukatın sıfatları gibi değildir. Bu sıfatlar
birçok ayet-i kerimede zikredilmektedir (el-Bakara, 2/61, 90; Âl-i
İmrân, 3/112; el-A'râf, 7/71, 152, 154; el-Mâide, 5/60; el Feth,
48/6, en-Nur, 24/9).
Kur'an-ı Kerîm'in ilk suresi ve bir özeti sayılan el-Fâtiha
suresinde "Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna.
Kendilerine gazap edilmiş olanların ve
sapmışların yoluna değil " (el-Fâtiha, 1/5-7)
buyurulmaktadır. Allah haddi aşanlara, isyancılara, dini
inkâr edenlere gazap üstüne gazap göndermiştir. Bunların
kıssaları Kur'an'da gayb haberleri şeklinde
bildirilmiştir. Gazap edilenler son olarak yahudiler ve
hristiyanlar; daha geniş anlamda doğru yoldan
sapanlardır. Allah'ın gazabı, geçmiş inkârcıların
başına türlü şekillerde gelmiştir: Onları
yakalayıveren bir çığlık, bir yer
sarsıntısı, ebâbil kuşları, kasırga,
dağ gibi deniz dalgalarında boğulma...
Bir kutsî hadiste ise Allah şöyle buyurur: "Rahmetim,
gazabımı geçmiştir" (Buhârî, Tevhîd, 55).