Bir şeyi zorla ve zulüm yoluyla sahibinin elinden almak,
tecavüzde bulunmak, zorlamak, mütekavvim bir malı, mâlikinin
izni olmaksızın, ona maldan el çektirecek şekilde
haksız yere elinden ve tasarrufundan almak anlamında bir
İslâm hukuku terimi. Gasp edene "Gâsıp",
gasbedilen mala "mağsûb", malı elinden alınana
"mağsubun minh" denir. Mütekavvim mal; İslâm'a
göre alım-satımı meşrû olan mal demektir. Mala
elkoyma hırsızlık yoluyla olmamalıdır. Mal, mâlikten
alınmış olabileceği gibi, kiracı, rehin veya
emanet (vedîa) alandan da gasbedilmiş olabilir. Malikîler bu
tarife; malın zorla, haksız yere ve silahlı çatışma
olmaksızın ele geçirilmesi şartını ilave
etmiştir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, VII, 361 vd.;
el-Meydânî, el Lübâb, Kahire t.y., II, 188).
İslâm'da başkasının malını gasbetmek
kitap, sünnet ve icmâ' delilleri ile yasaklanmıştır:
" Ey iman edenler, birbirinizin mallarınızı haram
yollarla yemeyiniz. Meğer ki, o mallar sizden
karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret malı
ola" (en-Nisâ, 4/29). "Birbirinizin mallarını
haksız yere yemeyin. İnsanların bir kısım
mallarını bile bile günâha girerek yemek için onları hâkimlere
aktarmayın " (el-Bakara, 2/188).
Hadislerde şöyle buyurulur: "Şüphesiz sizin kanlarınız,
mallarınız; bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün
haramlığı gibi birbirinize haramdır" (San'ânî,
Sübülü's-Selâm, III, 73). "Müslüman bir kimsenin malı,
başkasına gönül rızası bulunmadıkça helâl
olmaz" (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 316)." Kim bir karış
toprağı zulüm yoluyla ele geçirirse, Allah kıyamet gününde
yedi kat toprağı onun boynuna tasma gibi takar"
(Şevkânî, a.g.e., V, 317).
"Bir kimse, yemin ederek bir müslümanın hakkını
gasbederse, Allah o kimseye cehennemi vacib, cenneti haram kılar.
"
"Haksızlık etmekten sakınınız; zira
haksızlık kıyamet gününde zulmettir. "
"Haklar kıyamet gününde sahiplerine iade edilecektir.
Hatta boynuzlu koyundan boynuzsuz koyunun öcü alınacaktır.
"
"Bir kimse haksız olarak başkasının bir
karış yerine tecavüz ederse, o yerin yedi katı da o
kimsenin boynuna geçirilir. "
"... Vallahi, sizden herhangi biriniz haksız olarak bir
şey alırsa, kıyamet gününde o şeyi yüklenmiş
olduğu halde Allah'ın huzuruna çıkar. Sizden birinizin
bağıran deve, böğüren inek, meleyen koyun yüklenerek
Allah huzuruna çıktığınızı görmeyeyim...
'
"Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahud malına
haksız olarak taarruz etmiş ise altın-gümüş
bulunmayan günden evvel onunla helallaşsın. Aksi takdirde
yaptığı zulüm nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp
hak sahi,bine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günâhından
alınıp haksızlık eden adama yüklenir. "
...Kesin olarak söylüyorum ki kanlarınız
mallarınız, şeref ve haysiyetiniz bu ayda, bu
şehirde, bu günün hürmeti gibi haramdır... '
"...Hayır, ben onu, ganimetten çaldığı cübbe
veya abaya bürünmüş olduğu halde cehennemde gördüm"
(Riyâzu's-Sâlihin, I, 252" 268).
Gasbın haram oluşunda, İslâm hukukçularının
görüş birliği vardır. Gasbedilen mal
hırsızlık nisâbına ulaşmasa bile
başkasının malını zorla ele geçirmek demektir;
o da İslâm'a göre büyük günâhtır.
Gasp olayının gerçekleşmesi, İmam-ı Âzam
ve Ebû Yusuf'a göre; bir kimsenin mal sahibinin malını
haksız yere elinden alarak kendi tasarrufuna geçirmesiyle;
İmam Muhammed'e göre mal sahibinin, malı üzerindeki tasarruf
hakkını haksız olarak yok etmesiyle; diğer üç
mezheb imamlarına göre ise; gâsıbın, bir
başkasının malını kendi eline geçirmesiyle
mümkün olur. Temeldeki bu tür farklı anlayışlar,
gasb'ın teferruat konularındaki fetvaların da farklı
olmasına sebep olmuştur. Ebû Hanife ve Ebû Yusuf'a göre
gasp yalnız menkul mallarda söz konusu olur.,Gayr-i menkul gasba
elverişli değildir. Çünkü mal sahibinin maldan elini
çekmesi başka yere nakil ve değiştirme ile olabilir. Bu
ise ancak menkullerde gerçekleşir. Arazi, bina, apartman gibi
akarda ise başka yere nakil düşünülmediği için gasb
fiili gerçekleşemez. Bu yüzden bir kimse bir gayr-i menkulü
gasbetse, mal onun elinde iken sel baskını, toprak
kayması gibi semâvî bir afetle helâk olsa, bu iki müctehide
göre, mâlike el çektirmekle gasp gerçekleşmediği için
tazmin etmek gerekmez. Ancak malın helâkî gasbeden tarafından
olmuşsa ödemesi gerekir. Burada gasba değil telefe (itlafa)
itibar edilir.
İmam Muhammed, Züfer ve diğer üç mezhep imamına göre,
gasp hükümleri gayr-i menkulleri de kapsamına alır. Çünkü
haksız olarak yararlanma menkullerde olduğu gibi gayr-i
menkullerde de olabilir. Bunun delili: "Kim bir karış
toprağı zulüm yoluyla gasbederse, Allah onun boynuna yedi kat
toprağı tasma gibi takar" (Buhârî, Bed'u'l-Halk, 2;
Müslim Musâkat, 137-139; Tirmizî, Diyet, 21).
İmam Ebû Hanife ve Ebû Yusuf'a. göre, gasbedilen malın
yavru, süt ve meyve gibi ayrı (munfasıl) veya yağlanma,
irileşme gibi bitişik (muttasıl) fazlalıkları
helâk olsa, bu fazlalıkları gasbedenin tazmin etmesi
gerekmez. Çünkü mâlikin bunlar üzerinde henüz tasarruf eli
bulunmamaktadır. İmam Muhammed, İmam Şâfiî ve
Hanbelîlere göre ise, bunları da tazmin eder. Çünkü asıl
malı haksız yere elde tutmakla fazlalıkları da
aynı şekilde tutmuş olur (el-Kasânî,
Bedâyiu's-Sanâyi', VII, 143, 145, 160; İbnü'l Hümâm, Fethu'l
Kadir VII, 388, 394; İbn Rüşd, Bidâyetü'l Müctehid, II,
313; el-Meydânî, a.g.e., II,194,195; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî
ve Edilletühu, V, 712).
Gasbedenin gasbettiği maldan (binmek, içinde oturmak gibi)
yararlanması hâlinde, bu yararlanmayı tazmîni gerekmez;
çünkü bu bir mal değildir. Mâlikin elinde iken mevcut değildi.
Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise ecr-i misil bu durumda ödenir
(ez-Zühaylî, a.g.e., V, 713, 714).
Müslümana ait şarap, domuz eti gibi mütekavvim olmayan bir
malı gasbeden kimse bunu telef etse veya tüketse yahut
şarabı sirkeye çevirse, gasbeden müslüman olsun, zimmî
olsun tazmin etmesi gerekmez. Çünkü şarap ve domuz eti gibi
alım satımı caiz olmayan şeyler müslüman hakkında
mütekavvim mal değildir. Müslüman veya zimmî, zimminin
şarabını veya domuzunu yok etse tazmin etmeleri gerekir.
Çünkü bunlar, ehl-i zimmete ait muteharrim bir maldır. Domuz
onlara göre, bizdeki koyun hükmündedir. Ebû Hanife'ye göre,
müslümana ait eğlence aletlerini tahrip etmek tazmini gerektirir.
Çünkü bunlardan meşrû olmayan eğlence
dışında da yararlanmak mümkündür. Ebû Yusuf,
İmam Muhammed ve Mâlik'e göre ise, müslümana ait
şarabı, domuzu, eğlence aletlerini (melâhî) ve putları
telef etmek tazmini gerektirmez. Delil şu hadistir: "Allah ve
Resulu, şarap, murdar hayvan eti, domuz ve putların
satımını yasakladı" (Buhârî, Meğâzî,
51, Buyû', 105, 112; Müslim, Buyû', 93, Fer', 8; İbn Mâce,
Ticâret, II). Bu sayılanların müslüman nezdinde ekonomik değeri
yoktur. Bu yüzden tazmini gerekmez. Ancak bunlar gayr-i müslimlere ait
olursa, bu takdirde tazmin edilmeleri gereklidir (el-Kâsânî, a.g.e.,
VII, 147, 162, ; İbnü'l-Hümâm" a.g.e., VII, 396, 405;
Zeylâî, Nasbu'r-Râye, IV, 369; İbn Kudâme, el-Muğnî, V,
256, 276 ; eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, I, 374; ez-Zühaylî,
a.g.e., V, 714-717).
Gasbedilen arsa üzerinde yapılan bina veya dikilen ağaçlar,
masrafı gâsıb'dan alınmak suretiyle,
yıktırılabilir ve arsa üzerinde meydana gelen zarar,
gâsıba ödettirilir. Gasbedilen bir malın, gâsıbın
elinde bulunduğu sürede aynıyla muhâfazası için
gereken masraflar gerçek mal sahibine ödettirilemez (Gasbedilen
hayvanların sulanması, muhâfâzası, gasbedilen ağaçların
aşılanması ve sulanması için gereken masraflar
gibi). Mağsub, zararı ve bedeli ödenince gâsıbın
malı olur.
Gasbedilen malın geliri gâsıba aittir,
aynısını iade etmek mecburiyetindedir. Ancak (İmam
Muhammed ve taraftarlarına göre) vakıf ve yetimlere ait olan
akar mallarla kiraya verilmek için tayin edilmiş olan
akarların gelirleri gasıba ait değil, sahiblerine aittir.
Mâlikî ve Şâfiî ekolüne göre ise gasbedilen akarların
gelir ve menfaatleri, mal sahibine aittir. Gâsıbın hukukî
durumu ne ise, o malı gâsıb'dan gasbeden ikinci gâsıb'ın
hukukî durumu da aynıdır.
Gasbedilen bir mal, mevcud ise gasbedildiği şekliyle
sahibine gasbedildiği yerde iade edilmesi gerekir. Malı iade için
gereken masraflar, gâsıb'a aittir- Gasbedilen mal
harcanmış ve yok edilmiş olursa, gâsıb
tarafından ödenmesi gerekir. Eğer mal, değeri
verilebilecek cinsten ise bu değer takdir edilerek verilir; misli
verilebilecek cinsten ise (buğday vb. gibi), mislini vermek
gerekir. Gâsıb, eğer kendi malından birşey ilâvesi
ile gasbedilen malın bazı vasıflarını
değiştirirse, mal sahibi ya malının kıymetini
ya da ilâve edilenin kıymetini ödeyerek malın
aslını alır. Mağsub, ismi değişecek
şekilde (buğdayın öğütülerek un yapılması
gibi) değişikliğe uğratılırsa gâsıb,
bedelini öder ve mal da onun olur. Gasbedilen ağacın
meyveleri, hayvanın sütü ve yünleri, mal sahibine aittir.
Gasbedilen bir binanın veya arazının gasbdan sonra
meydana gelen zararı, malın aslıyla birlikte sahibine
ödenir. Gasbedilen arazi veya arsa üzerinde yapılan ev ve
ağaç gibi fazlalıklar, asıl maldan daha kıymetli
ise, gâsıb tarafından gasbedilen malın bedeli ödenerek
gâsıbın mülkiyetine geçer. Bir kimse; başkasının
tarlasını gasb yolu ile nadas ettikten sonra sahibi
tarlayı geri alınca, o kimse nadas işçiliği için
bir ücret isteyemez. Gasbedilen bir malın kıymeti,
gasbedildiği zamanki değerine göre ödetilir.
Gasbedilen bir malın aslında, cinsinde, nevinde,
miktarında, vasfında ihtilaf edilince, yemin ettirilmek
kaydıyla gâsıb'ın sözü geçerlidir. Gasbedilen malın
zekâtı verilmez, çünkü sahibine iade edilmek mecburiyeti vardır.
Bir müslümanın, gayr-ı müslim olduğu için bir
şahsın malını gasb etmesi caiz değildir.
Gasbedilen bir arsa üzerinde yapılan bir camide namaz kılmak
Hanefilere göre caiz, Şâfiîlere göre mekruhtur. Sahibi
bilinmeyen gasbedilmiş bir mal, fakirlere ve kamu yararına
olan bir yere tasadduk edilir. Para veya benzeri gasbedilen bir malla
yapılan ticaret (alış-veriş) sahihtir, ancak
kazancın tasadduk edilmesi gerekir. Ancak mal
yanlışlıkla gasbedilmiş olursa günâh ve sorumluluk
bulunmaz; malın iadesi veya tazmini ile yetinilir. Gasbeden, dayak
ve hapis cezası ile te'dib olunur. Gasbedilen mal mevcutsa aynen
geri verilir, iade masrafları da gasbedene aittir. Gasbedilen mal
helâk olmuşsa tazmin edilmesi, yani bedelinin ödenmesi gerekir.
Tazmin; ölçü, tartı veya standart olup sayı ile
alınıp satılan (mislî) mallarda misliyle, bunun dışındakilerde
kıymetiyle olur. Ebû Hanife ve Ebû Yusuf'a göre, gasbedilen
malda sonradan meydana gelen muttasıl veya munfasıl
fazlalıklar (ziyadeler), mâlikin bunlar üzerinde tasarruf eli
bulunmadığı için tazmin edilmez; İmam Muhammed,
Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise tazmin edilir. Aynı zamanda
bu mal bir ticarî mal ise ondan elde edilen kârın sadaka olarak
verilmesi icap eder. Gâsıb bu kazancı yiyemez (El-Kâsânî,
a.g.e., VII,147, I50,168; es-Serahsî, el-Mebsût, XI,' 50; İbn
Âbidîn, a.g.e., V, 128,135,137; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., VII,
363, 367, 379, 383; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 316;
İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 312; İbn Kudâme,
el-Muğnî,V, 221, 254, 258).