Fitne kelimesi küfür, azgınlık, sapıklık, günah,
rüsvalık, ayrılık, birisini azdırmak, delilik, iç
ihtilaf ve kargaşa, kavga, kalbin bir şeyi fazlaca
beğenip, ona meyletmesi, hoşuna gitmesi, bela, azap, musîbet...
gibi anlamları vardır (Abdü'r-Raûf el-Mısrî,
Mu'cemü'l-Kur'an, Beyrut, 1367 /1948, II, 71; İbnü'l-Manzûr,
Lisanü'l Arab, Beyrut 1698 XIII. 317 vd). Aynı zamanda insanlar
arasında vukua gelen ihtilaf, ihtilâl, eşkiyalık ve
kavgaya da denir. Bazı hadis ve ayetlerde söz konusu kelime daha
ziyade bu manadadır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII, 290).
Fitne ve bu kelimenin değişik türevleri Kur'an-ı
Kerim'de muhtelif sure ve ayetlerde 60 yerde 12 manaya gelir:
1- Azap:. "Azabınızı tadın! İşte
acele isteyip durduğunuz şey budur" (ez-Zâriyât,
51/14);
2- Şirk (Allah'a ortak koşmak): "Fitne (şirk)
adam öldürmekten daha büyük günahtır..." (el-Bakara,
2/217),
3- Küfür: "O gün (kıyamet günü) münafık
erkeklerle, münafık kadınlar iman edenlere der!er ki,
"bizi gözetip bekleyin, nurunuzdan biraz edinelim ". Onlara
"geriye dönün de nur arayın!" denilir. Sonra da
aralarına kapısı bulunan sur çekilir. İç tarafında
rahmet, dış tarafında o cihetten azap vardır. münafıklar,
müminlere "biz sizinle beraber değil miydik?" diye
seslenirler. Onlar da "evet, beraberdik, ama siz kendinizi fitneye
düşürdünüz (iman etmediniz, küfrettiniz) şüpheye düştünüz"
(el-Hadîd" 57/13-14),
4- Günah: "... Artık Peygamber'in emrine muhalefet
edenler, kendilerine bir fitnenin (günahın) dokunmasından
veya kendilerine elem verici bir azabın erişmesinden
çekinsinler" (en-Nûr, 24/63), "Onlardan (Tebük seferine çıkmamak
için bahane arayanlardan) bir kısmı "bana izin ver de,
beni fitneye (günaha) düşürme" diyordu. Haberiniz olsun ki,
kendileri fitneye düşmüşlerdir. Her halde cehennem kâfirleri
çepeçevre kuşatacaktır" (et-Tevbe, 9/49),
5- İşkence, eziyet: "Sonra işkence ve azaba
uğratılan, ardından hicret eden, sonra da Allah yolunda
savaşan ve sabredenleri, Rabbin mutlaka bağışlayan
ve çok merhamet edendir" (en-Nahl, 16/110),
6- Belâ ve imtihan: "Andolsun ki, onlardan öncekileri de
çetin imtihan ettik." (el-Ankebût, 29/3),
7- Ta'zîb ve Gönül incitme: "O kimseler ki, mümin erkeklere
ve mümin kadınlara işkencede bulundular, sonra da tövbe
etmediler. İşte onlar için cehennem azabı vardır.
(el-Bürûc, 85/10),
8- Öldürme ve Helâk: "Yeryüzünde yolculuğa çıktığınızda,
kâfirlerin sizi fitneye düşürüp (öldürüp) kötülük
edeceklerinden endişe ederseniz, namazı
kısaltmanızda bir vebal yoktur..." (en-Nisâ, 4/101),
9-Sırat-ı müstekîm'den saptırma: ''Neredeyse onlar,
sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı
uydurman için seni bile fitneye düşürecekler (doğru yoldan
saptıracaklardı), ve ancak o takdirde seni samimi bir dost
edineceklerdi" (el-İsra, 17/73),
10-Dalâlet ve tereddüde düşürme: "Çünkü siz ve taptıklarınız,
cehenneme girecek olanlar dışında hiç kimseyi dalâlete
düşürecek (azdıracak), baştan çıkaracak
değilsiniz" (es-Saffât, 37/161-163),
11- "Özür ve illet: "Sonra onların, sadece
"Rabbimiz Allah'a yemin ederiz ki, biz müşrik
değildik" sözleridir: başka özürleri (fitneleri)
olmayacak" (el-En'âm, 6/23),
12- Delilik ve Gaflet: "Yakında kimlerin deli olduğunu
sen de göreceksin, onlar da görecek" (el-Kalem, 68/5-6).
Fitne Allah (c.c) ve kuldan sadır fiiller cümlesindendir.
Mesela, belâ, musîbet, öldürme veya işkence... gibi
hoşlanılmayan fiiller, her ne zaman Allah Teâlâ'dan sadır
olursa, ancak bir hikmete binaen olur; buna mukabıl her ne zaman,
Allah'ın emri dışında, kul tarafından bu
fiiller yapılırsa, bunun zıddı olur (Fîrûzâbâdî,
Besâiru Zevi't- Temyîz fî Letâifi'l-Kitabi'l-Azîz, Mekke (t.y), IV.
166-169)
Kur'an-ı Kerim'de geçen "fitne" ve türevi olan
ikilemeleri bu şekilde oniki maddede toplamak mümkün olsa da,
buna karşılık aynı kelimelerin Hadislerdeki
manalarında aynı çokluğu görmemiz mümkün değildir.
Hadislerde bu kelimeler daha çok "ictimaî bozukluk, düzensizlik,
anarşi... vb. manalar" kullanılmıştır:
"Fitne, deniz dalgaları gibi dalgalanır" ('Buhâri,
fiten, 17; Müslim, iman, 231). Bilhassa Hz. Peygamber
"Deccâl'dan" bahsederken, fitne kelimesini kullanmış,
ümmetini bu fitneye karşı dikkatli olmaları için uyarmıştır
(Buhârî, fiten, 26, i'tisâm, 2; Müslim, küsûf, 8, 1 1, 12, 22; Ebu
Davud, fiten, 24, 149). Yine O, bir çok dualarında da mutlak
olarak fitneden, Allah'a sığınmış (Buharı,
daavât, 35; Müslim, fezâil, 137...) ve dünyanın, malın,
fakirliğin, kabrin, ölü ve dirilerin, kadınların ve
cehennemin fitnesi konusunda da ümmetine çeşitli tavsiyelerde
bulunmuştur ki, mezkur konularda söz konusu olan fitne, insanı
dinini yaşamaktan alıkoyan, Allah'a ulaşmadan engel olan
veya insanı cehenneme sürükleyen âmil, sebeb... vb. manalara
gelir (Bu manalar için bkz. İbnü'l-Esir, en-Nihâye fi darıbi'l-Hadis,
Beyrut, t.y III. 410-411).
Hadis Kitaplarında "Kitabü'l-Fiten" diye bölümler
vardır. Buradaki "fiten" kelimesi de fitne kelimesinin
çoğulu olup, söz konusu bölüm Hz. Peygamber'in, kendi vefatından
sonra meydana gelecek fitnelerle ilgili hadislerinin yanında,
kıyamet ve ahiretle ilgili hadisleri ihtiva eder.
Allah Teâlâ şu ayet-i kerimede zararı herkese olan,
musibeti, günahkâr olan ve olmayana kadar herkese ulaşan,
anlaşmazlık, kavga... kısacası anarşiden kaçınılmasını
emrettiği belirtilmektedir: "Ey müminler! Öyle bir fitneden
sakınınız ki, o, hiç de sizden yalnız zulmedenlere
dokunmakla kalmaz (onun dehşeti günahsızları bile
kuşatır), (el-Enfâl, 8/25). Çeşitli hadislere göre
-Buhârî bu ayeti başlık yaparak bu hadisleri altında
sıralamıştır-" en büyük fitne ümmetin birliğini
bozan ve İslâm toplumunun sosyal hayatını ihlal eden,
bağı hareketler gelir. İkinci planda da İslâm
devletinin müdafasından kaçmak, bütün ümmetin gözü önünde
alem küfür ve dinden irtidat etmek, zâlim yöneticilere hayır ve
doğru olan şeyleri öğütlemeyip, onlara dalkavukluk
yapmak veya yağ çekmek gibi kötü şeyler gelir ki, bunlar da
bir ümmetin bütün fertlerinin maruz kalmalarına sebeb olan fitne
ve belalar cümlesindendir" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII. 291).
İslâm tarihinin ilk dönümlerinde siyâsi sebeblerle zuhur
eden dahilî ihtilaflar âlimlerimizce fitne olarak nitelendirilmiştir.
Mesela; Cemel ve Sıffîn vakaları, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin
şehid edilmeleri, Hz. Muaviye'nin oğlu Yezid'i kendine halef
ve veliahd tayin etmesi gibi İslâm devleti bünyesinde ortaya çıkan
fitnelerdir. Bu tür fitneler sonucu bir çok müslüman hayatını
kaybetmiş yeni yeni batıl mezheplerin ortaya çıkmasına
sebeb olmuştur. Açılan bu tür yaraların kanları
zamanımıza kadar akmaya devam etmiştir.