Sayılı günler. Kur'an'da bilhassa Ramazan ayı ve
Kurban Bayramı'nda teşrik tekbirlerinin
alındığı günler için kullanılan bir tabir.
Kur'an-ı Kerîm'de orucu emreden ayet-i kerimede şöyle
buyurulmaktadır:
"Ey iman edenler, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı
gibi, korunasınız diye oruç sizin de üzerinize yazıldı.
Sayılı günler olarak..." (el-Bakara; 2/183, 184).
Bu sayılı günlerin hangi günler olduğu ise, hemen
bir sonraki ayette açıklanmaktadır:
"Ramazan ayı ki, insanlar için hidâyet olarak ve
hidâyeti ve doğruyla yanlışı ayırt edici açıklamalar
olarak Kur'an o ayda indirilmiştir. Sizden kim bu aya çıkar
(ve ayı görürse) onda oruç tutsun" (el-Bakara, 2/185).
'Eyyâm-ı ma'dûde' ifadesi, Cenâb-ı Allah'ın
emrettiği orucun istenildiği zaman değil; yılın
belirli günlerinde, yani Ramazan ayı süresince tutulması
gerektiğini ortaya koyduğu gibi; nefsi yeme, içme ve cinsel
ilişkiden alıkoyma, ayrıca İslâm'ın hoş görmediği
söz ve davranışlardan da mümkün olduğunca uzak tutma
demek olan orucun güç bir ibâdet olmadığını ve
yılın gelip geçici günlerinden ibaret bulunduğunu da açıklayarak,
nefislere kolaylık getirmektedir (Elmalılı, Hak Dini
Kur'an Dili,I, 624-5).
'Eyyâm-ı ma'dûde', Kur'ân'da haccdan sözedilirken de kullanılır.
Haccla ilgili olarak bir de 'bilinen günler' anlamında 'eyyâm-ı
ma'lûme' geçmektedir ki, bundan kastedilen, haccın
yapıldığı günler veya Zilhicce'nin ilk on günü,
ya da Kurban Bayramı günleridir. Buna karşılık,
hacc konusunda geçen 'eyyâm-ı ma'dûde' ise, bütün
müfessirlerin görüşünce teşrik günleridir. 'Teşrik',
yüksek sesle tekbir almak demektir. Hacc'da olunsun olunmasın,
Kurban Bayramı arefeşinin sabahından, dördüncü
gününün akşamına kadar teşrik tekbirleri *
alınır. 'Sayılı günler' bu beş günü de
içine almaktadır. Bununla birlikte birinci güne arefe ve bayramın
ilk üç gününe 'kurban kesme günleri' de denir. Teşrik günleri
tabiri bilhassa Zilhicce'nin on bir, on iki ve on üçüncü günleri
için kullanılır. Sahih-i Buhâri'de İbn Ömer'den
rivâyet edilen bir hadiste de ifade olunduğu gibi (İbn
Hacer-i el-Askalânî, Bulûgu'l Meram (Selâmet Yolları),II, 561;
Seyyid Sabık, Fıkhü's-Sünne, II, 164). Rasûlullah (s.a.s.)
şeytan taşlamada attığı her taştan sonra
tekbir getirirdi. Şu halde, arefe ve bayramın ilk günü
'bilinen günler'e girdiğinden, haccın menâsikinin yerine
getirilmesini izleyen üç gün özellikle 'sayılı günler'
olmaktadır (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili; II, 730).
Kur'ân'da emredilen de 'sayılı günler'de Allah'ı
zikretmektir (el-Bakara, 2/203).
Kur'an'da, İslâm'ın Medine'de güçlenmesi karşısında
telâşa düşen yahudi bilginlerinin, yahudileri İslâm'a
girmekten alıkoymak için, rivâyete göre, Hz. Musa'nın
Tur'da bulunduğu ve İsrailoğulları'nın
buzağıya taptıkları günler kadar Cehennem'de
kalacaklarını iddia ettikleri belirtilmektedir (el-Bakara;
80). Azlığını ifade için bu günlere onlar 'eyyâm-ı
ma'dûde' adı verilmekteydi.