Ehlî hayvanlar, ahırda, ağılda ve kümeste beslenen yırtıcı
olmayan hayvanlardır; etinden, sütünden. Yumurtasından deri
ve yününden faydalanılır; yük taşıma, tarla sürme
gibi değişik işlerde kullanılır.
"Ehlî hayvan" karşılığında
"yabânı (vahşî, yırtıcı) hayvan" tâbiri
kullanılır. Yabânı hayvanlar avlanarak, ehlî hayvanlar
ise yetiştirilsek elde edilir.
Kur'an-ı Kerîm'in birçok âyetinde ehlî hayvanlardan söz
edilmiş, bu hayvanların, Allah'ın insanlara nimeti
olduğu hatırlatılarak, şükretmeleri istenmiştir:
"Bütün çiftleri yaratan ve size bineceğiniz gemiler ve
hayvanlar vareden o'dur. Onların sırtına binesiniz sonra
onlara bindiğiniz zaman Rabbinizin nimetini anasınız ve
(şöyle) diyesiniz: 'Bunu bizim hizmetimize veren (Allah)ın
şânı yücedir, yoksa biz bunu (hizmetimize) yanaştıramazdık''
(ez-Zuhruf, 43/12-13).
Hayvanların insanlara "boyun eğdirildiği" ve
faydaları Kur'an-ı Kerîm'de şöyle haber veriliyor:
"Görmediler mi ellerimizin yaptıklarından kendilerine
nice hayvanlar yarattık ta kendileri onlara mâlik olmaktadırlar.
Onları kendilerine boyun eğdirdik. İşte binekleri
onlardandır ve onlardan yiyorlar. Kendileri için onlarda daha
birçok faydalar ve içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?''
(Yâsîn 36/7 1 -73).
İnsana hizmet için yaratılan, insanın her emrine uyan
ehlî hayvanlar bu itâatkâr halleriyle bize şunu
anlatmaktadırlar: "Ey insanoğlu, senden güçlü olduğumuz
halde Allah bizi senin emrine verdi. Onun için sana itâatsizlik
etmiyoruz. O halde sen de O'nun emrine gir, O'na itaatsizlik etme,
şükret! "
Gerçekten de bu hayvanların varlığı, akıl
taşıyan ve ahsen-i takvim (en güzel şekil) üzere yaratılan
insanın şerefli mevkiini gözler önüne sermektedir;
İnsan onlara binip istediği yöne sevk etsek, gideceği
yere rahat bir şekilde gitmektedir:
"Biz Âdemoğullarına (güzel biçim mizaç ve aklî
kabıliyetler vermek suretiyle) çok ikram ettik; onları karada
ve denizde (hayvanlar ve taşıtlar üzerinde) taşıdık;
onları güzel rızklarla besledik ve onları
yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık''
(el-İsrâ, 17/70).
Her hayvanın ayrı özelliği ve ayrı görevi vardır:
"Hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı) kimi yük
taşır, kiminin tüyünden döşek yapılır.
Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin.
Şeytanın adımlarını izlemeyin (onun
peşinden gitmeyin). Zira o, sizin için apaçık bir düşmandır"
(el-El'âm 6/142).
"Allah kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size hayvanlar
yarattı. Onlarda sizin için (sütleri, derileri tüyleri gibi daha
birçok) faydalar var. Onların üstünde gönüllerinizdeki arzuya
erersiniz; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız"
(el-Mü'min, 40/79-80).
İnsanların işlerini kolaylaştıran maddî
faydaları yanında, hayvanların "süs" olma, eğlendirme-dinlendirme
gibi mânevî faydaları da vardır: "Ve akşamleyin
mera dan getirdiğiniz, sabahleyin mera ya götürdüğünüz
zaman onlarda sizin için bir güzellik de vardır (Onların
gidiş-gelişleri, size ayrı bir güzellik ve zevk verir).
Ağırlıklarınızı öyle (uzak)
şehirlere taşırlar ki (onlar olmasa) siz
canlarınızın yarısı tüKerimeden oraya varamazdınız.
Doğrusu Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir. Binmeniz
ve süs için atları, katırları ve merkepleri
(yarattı) ve daha sizin bilmediğiniz nice şeyler
yaratmaktadır" (en-Nahl 16/6-8).
"Ehl-î hayvanlar, koyun ile keçiden, sığır ile
mandadan ve at ile deveden ibaret olmak üzere başlıca
altı cinstir" (Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli,
322). Köpek, kedi, at, eşek gibi hayvanlar da etleri yenmeyen ehlî
hayvanlardandır.
Dinimizde kurban ve zekât gibi mâlî ibadete konu olan ehlî
hayvanlar "en'am" adı verilen deve,
sığır-manda, koyun-keçidir. Kur'an-ı Kerim'in
altına sûresi "En'âm" adını
taşımaktadır. Bu sûrenin 136. 138. ve 139. âyetlerinde
Arapların hayvanlara uyguladıkları bazı gelenekler
kınanmıştır: Câhiliye Araplarından
bazıları, ekinlerinden ve hayvanlarından bir
kısmını "şu Allah'ın payı şu da
tanrılarımızın payı" diye bölüştürürler;
eğer Allah'ın hakkından putun hakkına birşey geçerse
onu öyle bırakırlar, putun hakkından Allah için ayrılan
tarafa birşey geçerse onu alıp tekrar putun hakkına
katarlar ve, "Allah zengindir, bunlar fakirdir" derlerdi.
İslâm hukukunda ehlî hayvanlarla ilgili olarak bazı hükümler
mevcuttur. Bu hükümler şu başlıklar altında
toplanabilir:
1) Hayvan haklarına riâyet etmek: Allah'ın
yarattığı can taşıyan varlıklara
işkence etmek haramdır. Peygamberimiz (s.a.s.), "Kim bir
canlıya işkence ederse ve tevbe etmezse, Allah kıyamet gününde
ona aynı şekilde azâb eder" (et-Terğib ve't-Terhib,
II, 282) buyurmuştur.
Ehlî hayvanların yiyeceklerini, içeceklerini zamanında
vermek, tımarlarını yapmak gerekir. Hayvanın sahibi
onları fazla yoramaz gereksiz yere dövemez. Her cinsi, hangi
hizmet için yaratılmışsa, o hizmette
kullanmalıdır. Meselâ sığır hayvanları
arabalara koşulmak, tarlalarda çalıştırılmak için
yaratılmıştır, bunlara binilemez,
sırtlarına yük yükletilemez."
2) Hayvan Kesimi (Zebh) - Kurban Dinimizde hayvanlar; "etleri
yenen ve yenmeyenler olmak üzere iki kısma ayrılır.
Deve, sığır, koyun gibi ehl; hayvanlarla, tavuk, kaz,
ördek gibi kümes hayvanlarının eti yenir. Ancak bu
hayvanların etlerinin helâl olması için; bıçak gibi
kesici bir âletle kesilmesi, kesilirken de Allah adının
anılması, "Bismillah Allah'u Ekber" denilmesi
gerekir. Kur'an'da bu hususa şöyle işaret edilmiştir:
"Biz o kurbanlık develeri de size Allah'ın (dininin)
işaretlerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır
vardır. Onlar, ön ayaklarını sıra halinde yere
basmış durumda iken üzerlerine Allah'ın adını
anın (da kesin)..." (el-Hacc, 22/36).
Allah adını anmadan kesilen hayvanın etini yemek
haramdır: "(Kesilirken) üzerine Allah'ın adı
anılmayan (hayvan)lardan yemeyin! Çünkü o(nu yemek), yoldan çıkmadır.
Şeytanlar dostlarına, sizinle mücâdele etmeleri için fısıldar
(telkinde bulunur)lar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz
siz de ortak koşanlar (gibi olur)sunuz" (el-En'âm, 6/121).
Temiz ve helâl olan bir hayvana âit yedi şeyi yemek
haramdır:
Akan kan (el-Mâide 5/3), tenasül uzvu, husyeler, bez, bevl torbası,
öd.
Kurban, Allah rızası için ehlî hayvanlardan deve, sığır
ve koyunun kesilmesidir. Kurban Bayramı günlerinde (Zilhicce'nin
10. 11. ve 12. günleri) gücü yeten kimselere kurban kesmek vâcibdir.
Bir koyun veya keçi yalnız bir kisi için kurban olabilir. Bir
deve veya sığırı ise bir kişi kesebileceği
gibi en çok yedi kişi birlikte de kesebilir. Tavuk-horoz gibi kümes
hayvanlarından kurban olmaz.
Bir kurban, âdâbına uygun olarak şu şekilde kesilir:
Hayvan, kesileceği yere eziyet vermeden götürülür; kıbleye
karşı yatırılır; ''Bismillah Allahüekber"
denilir ve "İnne salâtı ve nüsükî ve mahyâye ve
memâtî lillahi Rabbilâlemin lâ şerîke leh: Benim namazım,
ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.
O'nun ortağı yoktur" (el-En'âm, 161-162) âyeti okunur.
Fazla acı çekmemesi için keskin bir bıçak ile kesilir,
tamamen canı çıktıktan sonra derisi yüzülmeye başlanır.
"Allah her şeyde güzelliği emreder: Öldürdüğünüz
zaman öldürmeyi güzel yapın. Kestiğiniz zaman kesmeyi güzel
yapın. Bıçağınızı keskinleştirin,
hayvanı eziyet vermeden güzelce yatırın. "
Çabalaması sona ermedikçe hayvanın başını
koparmayın ve yüzmeyin" (et-Terğib ve't-Terhîb, II,
279).
"Hayvanlarda da sizin için ibret (alınacak dersler)
vardır. Onların karınlarından fers (yarı
sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından (çıkardığımız)
hâlis, içenlere (içimi) kolay süt içiriyoruz (en-Nahl, 16/66).
"Allah size, evlerinizden oturulacak bir yer yaptı ve size
hayvan derilerinden, göç gününüzde (yolculukta) ve ikamet
gününüzde (oturma zamanlarınızda) kolayca
kullanacağınız hafif evler (çadırlar, portatif
evler) ve yünlerinden, yapağılarından ve
kıllarından bir süreye kadar (kullanacağınız)
giyilecek, döşenecek eşya ve geçimlik (ticaret malı)
yaptı " (en-Nahl, 1 6/80).